29 Nisan 2016 Cuma

Güney Çin Denizi ve Çin-ASEAN İlişkilerinde Bağlayıcılık / South China Sea and Binding in China-ASEAN Relations

Mehmet Özay                                                                                                                 26 Nisan 2016

Güney Çin Denizi konusu bölgedeki kayalıklar, adacıklar ve suni adalar üzerinden süren tartışma çerçevesinde gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Bölge ülkelerinin egemenlik hakları bağlamında ele alınan Güney Çin Denizi meselesi, küresel ilişkiler çerçevesinde tek kutuplu/çift kutuplu dünya bağlamına oturtuluyor. Bununla birlikte, bazı ipuçları sökün etmiş olsa da, köklü ve kalıcı bir jeopolitik dönüşümün yaşandığı da söylenemez. Çin hükümetinin, resmi ağızlardan sürekli olarak “bölgedeki meşru egemenlik hak ve çıkarlarını” koruma söylemi tek taraflı olmaklığıyla subjektif bir özellik taşıyor.

Bu süreçte, Çin yönetimi balıkçı tekneleri gibi unsurları da devreye sokarak bölgede avlanma hakkını tarihi referanslarla açıklarken, bu teknelerin yanı başındaki sahil güvenlik gemileriyle de askeri varlığını ortaya koyuyor. Çin’in bu suların egemenliği konusunda tarihe referansı, Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin “tarih kimin misafir kimin gerçek ev sahibi olduğunu kanıtlayacaktır” yaklaşımında görüldüğü üzere, bir şekilde ‘sömürgeci güçler’ söylemine kadar uzanıyor. Bununla birlikte, diğer iddia sahibi ülkelerin de, tarihe yapabilecekleri bir referansın olabileceğini Çin hatırda tutmalı. Öte yandan, bu hafta başında Çin’in bölge ülkelerinden bazılarıyla doğrudan görüşmelerle bir tür bağlayıcılık tesis ettiği haberi gündeme oturdu. Bu son duruma dair görüşleri paylaşmadan önce, Güney Çin Denizi’nde tarafların ne tür icraatlar sergilediklerine bakalım.

Çin’ın sorun karşısındaki bu duruşuna rağmen, Çin ve egemenlik iddiasındaki diğer ülkeler arasındaki tartışma, söylem düzeyini aşmış durumda. Çin Paracel Adaları’nda füze savunma sistemleri konuşlandırır ve Spratly Adaları’na (Nansha Adaları) ve kayalıkları üzerine doldurma yöntemiyle uçak pisti inşa edip radar sistemleri yerleştirirken, ABD  bölgenin uluslararası sularda serbest dolaşım özgürlüğünü sağlamak amacıyla 2015 yılı Ekim ayından başlayarak, Pasifik Donanması’na bağlı gemi ve uçaklarla güvenlik gücünü harekete geçirdi.
ASEAN’a üye Vietnam, Filipinler, Bruney ve Malezya’nın yanı sıra, Çin’in sürekli olarak kendine bağlı olduğunu yinelediği Tayvan Adası yönetimi de, aynı sularda egemenlik hakkı olduğunu ileri sürüyor. ABD’ın uluslararası deniz ticaret güvenliği argümanıyla hareket ederek Çin’in hak iddialarına verdiği karşılıkta yalnız değil. Bu çerçevede, ASEAN bir yana, başta bölgedeki en önemli müttefiki Japonya olmak üzere, Avustralya’nın da Çin’in ‘yayılmacı hedeflerine’ karşılık bölgede askeri varlıklarını görünür kılmaya başladılar. Bu iki ülke de, tıpkı ASEAN üye ülkeleri gibi askeri harcamalarını yeniden gözden geçiriyor. Japonya, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana ‘pasif’ ordu yapılanmasını terk edeceği sinyalini kabul edilen anayasa maddesi ile vermişti. Avustralya ise, özellikle ihalesini Fransa’nın kazandığı deniz altı projesiyle Doğu ve Güney Çin Denizi’nde var olacağının ipuçlarını ortaya koyuyor.

Bu genel durum içerisinde, Vietnam, Filipinler, Malezya ve Bruney gibi dört üyesinin Çin’le doğrudan karşı karşıya gelme riski taşıyan ASEAN’da ortak bir politika geliştirilebilmiş değil. ASEAN tarafından zaman zaman yapılan açıklamalarda, sorunun 1982 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Deniz Yasası’na atıfla görüşmeler yoluyla çözüme kavuşturulmasına atıfta bulunuluyor. Ancak Çin yönetimi, bu yaklaşıma karşı çıkarak, ASEAN’ı bir blok olarak muhatap görmediğini defaatle açıklarken, alternatif olarak Güney Çin Denizi’nde hak iddiasındaki ülkelerle sorunu ‘teke tek’ ele almak istediğini belirtiyor. Aynı Çin yönetimi, konunun BM gibi uluslararası kurumların bağlayıcılığı içerisinde değerlendirilemeyeceği konusundaki ısrarını da sürdürüyor.

Filipinler’in hak iddiasında bulunduğu Scarborough Kayalıkları üzerinde Çin’in 2012 yılında başlattığı ‘etkin kontrol’ Filipinli balıkçı teknelerinin bölgeden sürülmesiyle sonuçlandı. Bu süreçte, Filipinler’in Hague’daki uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne yaptığı başvuruyu ve de sonucunu tanımayacağını açıklamıştı. Kaldı ki, bu süreçte Filipinler’in bu girişimi, gene ASEAN tarafından destek de görmüş değil. ASEAN’ın bir başka çelişkisi olarak dikkat çeken husus ise, özellikle anlaşmazlığa taraf olan ülkelerde askeri harcamalarda artışa gidilmesi oldu.

Bu noktada, ASEAN’nın bir blok olarak Çin karşısında siyasi bir tavır alma konusundaki zaafiyeti, birlik içerisinde ilişkilerin gerginleşmesi gibi bir potansiyeli de içinde taşıyor. Aslında bu sürecin yeni olmadığı, Güney Çin Denizi hakimiyetin noktasında 2002 yılından bu yana ASEAN ve Çin arasında genel bir anlaşmazlığa rağmen, Birlik ülkelerinin yaklaşımlarında sağlıklı bir oryantasyon gerçekleşmiş değil. Geçen Şubat ayında ABD Başkanı Barack Obama’nın Kalifornia’da ASEAN liderleriyle biraraya geldiği tarihi zirve aslında Birliği siyasi bir konsensus etrafında buluşturma projesiydi. Uzun yıllar ortak siyasi hedefler belirlemede başarılı olamamış ASEAN ülkelerini tek zirve ile hedefe ulaştırmak mümkün olduğu da ileri sürülemez. Kaldı ki, ABD’nin bu hamlesinin ardından Çin’in de bazı tekil ülkelerle görüşmeleri sürecin tek taraflı işlemediğini ortaya koyuyor.

Bu çerçevede, Çin’in Laos, Kamboçya ve Bruney ile Güneş Çin Denizi anlaşmazlığında ‘konsensus’a varmış olması, ASEAN’da şok etkisi yarattı. Bu gelişmenin şaşırtıcı yönlerinden biri kuşku yok ki, Laos ve Kamboçya gibi Güney Çin Denizi’ne taraf olmayan iki ülkenin Çin’le masaya oturmuş olması. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin ilgili ülkelere yaptığı ziyaretlerin ardından açıklanan söz konusu bu konsensus, Güney Çin Denizi’ndeki kayalıklar ve adalar konusunun Çin ve birlik olarak ASEAN arasında sorun teşkil etmediği yönünde. Bu durum, Çin’in sorunun gündem taşındığı günden bu yana ileri sürdüğü argümanının tam kendisi olmasıyla dikkat çekiyor. Bu üç ASEAN ülkesinden Kamboçya’nın 2012 yılı dönem başkanlığı sırasında gerçekleşen ASEAN Dışişleri Bakanları Zirvesi’nde, Çin’e karşı bazı maddelerin de yer alacağı sonuç bildirgesini yayınlamaması Birlik tarihine bir ilk olarak geçmişti. Bu anlamda, Kamboçya’nın süreçte, adalar konusuna aktif bir taraftarlığı olmamakla birlikte, karar süreçlerinde Çin’in yanında yer aldığı aşikâr.

Çin’in ASEAN içerisinde ‘ciddi bir kırılma’ olarak değerlendirilebilecek bu hamlesi önemli. Çünkü, Filipinler hükümetinin Tahkim Mahkemesi’ne açtığı davada nihai kararın Mayıs ayı sonu veya Haziran ayı başında sonuçlanması bekleniyor. Dava sürecine dair zaman zaman gündeme getirilen açıklamalar, Mahkeme’nin Çin’in adalar üzerindeki tek taraflı hak iddiasının kabul edilmeyeceğini gösteriyor. Bu nedenle Filipinler’in adalar konusundaki yüksek sesli itirazı karşısında Çin, diğer bölge ülkeleriyle sahne arkasından izlediği politikalarla, sadece Filipinler’i yalnız bırakmayı değil, ASEAN içeisinde ortak hareket ihtimalini mümkün olduğunca geriletmeyi hedefliyor. Bu durumda, Tahkim Mahkemesi’nden Filipinler lehine bir karar açıklandığında, Çin, ASEAN içerisinde birlik üyelerinin ortak hareket etmesinin önünü çoktan almış olacak.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder