10 Aralık 2012 Pazartesi

Malezya’da ‘Halkçı’ Söylem


Mehmet Özay                                                                                                                    2 Aralık 2012


Geçen yıl 5 Aralık’ta yayınlanan yazımızda ‘seçimin kapıda’ olduğuna vurgu yapmış ve beklemeye koyulmuştuk. Bekleyiş o bekleyiş... 13. Genel Seçimler’in sonuçlarıyla ilgili bir yazıyla Malezla bağlamında karşınıza çıkmaktı düşüncem. Ancak zorunlu olarak gene seçimin bir durak öncesindeyiz... Aradan tamı tamına bir yıl geçti ve her önemli siyasi toplantıda ‘seçim kapıda’ söylemini işiterek “Tamam şimdi!” herhalde düşüncesine kapılarak bugüne kadar geldik. O yazıda bir Malay akademisyenin “Necib güçlü olduğunu hissettiğinde sandığı halkın önüne koyacaktır” cümlesi bütün bir yıl boyunca hafızamdaydı. Bu cümlenin içeriğine gönderme yaparak, şöyle bir sonuç çıkartılabilir: Demek ki, Başbakan Necip halen birtakım eksikliklerin varlığından muzdarip ki, sandığı ortaya koymuş değil. Bununla birlikte, oklar 2013 Baharı’nı gösteriyor...

27 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında Kuala Lumpur Putra Dünya Ticaret Merkezi, 66. UMNO Genel Kurul Toplantısı’na ev sahipliği yaptı. Kadın, -kız ve erkek- Gençlik Kolları’nın yanı sıra genel kurulun atmosferi Başbakan Necib’in konuşmasına odaklıydı. Bu çerçevede, toplantıyı özetleyecek bir ifade seçmek gerekirse hiç zorlanmadan ‘Halkçı UMNO’ oldukça uygun düşecektir. Bununla birlikte, UMNO’da ‘liderin’ varlığının son derece dinamik bir olgu olduğundan hareketle ‘Halkçı Necib’ demek te mümkün. Halkın taleplerine kulak kesilen Başbakan büyük bir enerji sarfederek toplumun her kesimiyle biraraya gelerek bunu kanıtlamaya çalışıyor. ‘Halk değişim istiyorsa, değişiriz de’ denilebilecek bu siyasi söylemin küresel gelişmelerden etkilenmediği söylenemez... Bu nedenledir ki, hükümetin gündemini belirleyen büyülü sözcük ‘dönüşüm’ (transformation) oluyor. Genel Kurul günlerinde, Malezya Başbakanlarının kitap yazma geleneğinin yeni bir örneği olarak Başbakan Necib’in kaleme aldığı ve yukarıda zikredilen ‘dönüşüm’politikalarını kapsamlı bir şekilde elan alan, “Political Transformation: Recognizing Human Rights and Democratic Leadership, By the People For the People” başlıklı kitap çalışmasının tanıtımı da yapıldı. 

Bu tabir, Başbakan Necib’in son üç yılına damgasını vuran ve giderek hayatın her alanında bir ‘projeye’ dönüşen önemli değişim hamlesini yansıttığına hiç kuşku yok. Malezya, her ne kadar, kendine yeter bir ülke olsa da; dünyanın önemli ülkelerinin ve bölgelerinin ekonomik krizlerle boğuşurken yıllık büyümeyi %4-5’lerde götürebilen bir ülkeyden, sürekli yeni dış yatırımları ülkeye akarken, halkının dar gelirli, yoksul, kıt kanaat geçinen kesimleri olmadığı söylenemez. Zaten bu kapitalizmin nişanelerinden biri değil mi? Bu nedenledir ki, Başbakanı halkın derdiyle dertlenmeye iten, bu sosyo-ekonomik açığı nasıl olur da giderebiliriz sorusu oldu ve olmaya devam ediyor. Unutmayalım, Başbakan Necib, ülkenin ikinci başbakanı Razak’ın oğlu... Bir UMNO mensubu olmak ve bu anlamda UMNO geleneğinden gelmek kadar, belki de Başbakan için çok daha önemlisi ülkenin siyaseten ve ekonomik anlamda son derece “gri döneminde” başbakanlık koltuğuna oturmuş babası Razak’ın ne tür politikalar izlediğine şahit olması, şahit olanlardan dinlemesi, dönüp o döneme dair yazılanları okuması ve incelemesinin de bu süreçteki payı unutulmamalı. Buna ilâve olarak 2008’de yaşanan siyasi tsunaminin UMNO üzerinde bıraktığı ‘şok’un atlatılabilmesinde çıkış yolu olabilecek her alternatif gündemde yer buldu ve bulmaya devam ediyor. Bunlar arasında, ülkenin muhalefet yönetimindeki eyaletlerinde sorunlardan, Güneydoğu Asya’daki bölgesel sorunların çözümüne sunulabilecek katkılara, Ortadoğu’nun karmaşık siyasi iklimine ‘Malay tadında’ bir katkıya ve küresel ölçükte ‘ben de varım’ diyebilecek bir argüman olduğunu düşünebileceğimiz ‘ılımlı İslam’ destekçiliğine kadar her şeyi dahil edebiliriz.
Giriş paragrafında zikredilen ‘eksikliği’ bir anlamda Necip konuşmasının satır aralarında değil de, açıkça dile getirmekten çekinmiyordu. “Yaptığımız hatalardan dolayı özür diliyor. Bunların telâfisi için söz veriyoruz.” diyerek kendi dönemi öncesine göndermelerde bulunuyor. Bu anlamda, Necib’i ayrıcalıklı kılan bir öge olarak dikkat çekilebilir. Bununla birlikte ‘ne gibi hatalar’ yapıldığını bilmiyoruz... Halktan dilenen bu özürden sonra, sıranın ‘halkın özür dilemeyeceği’ bir seçim sonucu istediğine geldi Başbakan’ın. 13. Genel Seçimleri, sıradan dört veya beş yılda bir yapılan siyasi yaşamın kaçınılmazı bir icraat olarak görmenin ötesinde, ülkenin geleceği için ‘kader’ telâkki ediyor. Açıkçası sadece Başbakan’da değil, herkeste az çok böylesi bir algının varlığı hissedilmiyor değil...

Bu kaderi, muhalefetin ‘Ne olur bir kere de bir yönetelim’ söylemiyle halkın oyuna talip olduğunda da bulmak gerekir. Bu bir kere ülkenin bağımsızlığından bugüne geçen 55 yılda gerçekleşmediğindendir ki, ‘kader’ mesabesinde bir seçim önümüzde duruyor. Bu ‘kaderin’ önemlice bir bölümü muhalefetin de adı olan ‘Enver İbrahim’in de kaderiyle bağlantılı... 64’ündeki Enver’in bu seçimle Başbakan olması onun modern Malezya siyasetinde gelebileceği bir zirve olacakken, kaybetmesi halinde -ki bu Enver’in biyolojik ömrüyle doğrudan alâkalı- Malezya muhalefetinin belki de önemli bir süre etkinliğini yitirmesi anlamına gelecek. Enver zaten bunu “Kaybedersem öğretim görevliliğine dönerim!” diyerek kendi de dile getiriyor. Bu ‘Bir kerecik’ söyleminin ötesinde, derinlerde yatan bir başka siyasi değişim olgusu ise ‘iki partili’ sistem isteği. Ülkenin siyasi yapısının yeniden ‘yapılandırılması’ anlamına gelen bu öneri, modelini İngiltere ve Amerikan alıyor tabii ki.

UMNO’yu bu kadar hırçın kılan ne diye sormak gerekir? Sıradan bir iktidar kavgası verdiği düşünülebilir birilerince. Ancak UMNO dünden bugüne sahip olduğu tarihi bir mirasın taşıyıcısı olarak siyaset sahnesinde yer alıyor. Tarihi miras öyle az buz değil yetmiş yıla varan bir dönemi gözler önüne koyuyor. İngilizlerin Pasifik Savaşı sonrasında Kuala Lumpur’a dönmeleriyle başlayan ve egemenlik noktasında belki de 19. yüzyılın adına ‘Resident’ denilen ‘Danışmanlık’ sisteminden elbette ki çok daha derinlerde bir siyasi nüfuza sahip Malay Birliği (The Union of Malaya) dayatmasına karşı çıkmanın adı. Bu süreçte, başkalarının da ‘Biz de karşı çıktık’ dedikleri olmuyor değil!

UMNO 1940’ların ikinci yarısından bugüne değin uzanan süreçte Malayların haklarını gözeten bir siyasi blok olarak ortaya koyuyor kendini. Aradan geçen on yıllarda yaratılan Malay orta sınıfı bunun sosyolojik olarak kanıtı konumunda. Parti’nin dinamizmi de önemli ölçüde buna dayanıyor. Ancak bugünkü siyasetin odağında, bu ‘orta sınıflaşmanın’ dışında, adına gençlik denilen kesimin, ne kadar sınırlı olduğu tartışmalı taleplerini dikkate alıp almamakla eşanlamlı gibi. Bu nedenledir ki, sayısı 2.5 milyona varan ve seçimlerin ‘karar merciiliğinde’ yadsınamayacak bir denge gücüne sahip genç seçmeni UMNO kurmaylarının yadsımadığı bir kitle olarak görmek lazım. Halkçı yönelimin önemli bir kesimini de işte bu kitle oluşturuyor.

http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=237155

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder