3 Ocak 2020 Cuma

Endonezya’da sel ve ulusal güvenlik / Flood in Indonesia and national security


Mehmet Özay                                                                                                                      03.01.2020

Doğal afetlerin etkisi ve sürekliliği noktasında dünyanın en önemli felaket bölgesi kabul edilen Asya-Pasifik bölgesinde güvenlik konusu, sadece belli ülkeler arasında çatışma potansiyeli ile sınırlı değil. Bölgede hakim muson ikliminin neden olduğu doğal afetler, Japonya’dan Avustralya’ya kadar ulusal güvenlik olgusu bağlamında ele alınmayı hak ediyor.

Endonezya’da hafta başından bu yana etkili olan aşırı yağışların özellikle, başkent Cakarta’da 43 kişinin hayatını kaybetmesi ve yarım milyona yakın kişinin tahliye edilmesinin neden olduğu kayıpların boyutu, şimdiden yakın geçmişte yani 2007, 2013 ve 2014’de yaşanan felaketlerle kıyaslanarak ne denli önemli olduğuna dikkat çekiliyor.

Söz konusu bu yaşananlar, sadece doğal afetlerle mücadele edilmesi gerektiğini akla getirmekle kalmıyor. Bunun yanı sıra, ulusal güvenlik sorunu bağlamında ele alınabilecek yeni bir olgu olarak dikkat çekiyor.

Cakarta’da yaşanan yoğun yağışlar bazı sivil uçuşlara da açık olan ancak temelde askeri havalimanı olan Halim Perdanakusuma gibi stratejik bir bölgenin de etkilenmesi ulusal güvenlik çerçevesinde değerlendirilebilecek öncelikli bir konu.

Bunun yanı sıra, felaketler nedeniyle yüzbinlerce kişinin bir yerden bir başka yere tahliyesi, ortaya çıkan ekonomik kayıplar da çeşitli boyutlarda ulusal güvenlik alanı içinde değerlendirilmesi gerekiyor.

Felaketler zinciri

Bu çerçevede, Doğu ve Güney Çin Denizleri, Cava Denizi ile Hint Okyanusu’nun doğusunda Bengal Körfezi ve Malaka Boğazı söz konusu iklim özelliği nedeniyle yaşanan periyodik afetlere konu oluyor.

Yakın geçmişe bakıldığında tayfun (Haina, Tayland 2011), deprem (Jogcakarta, 2006; Padang 2009; Açe/Pidie, 2016); Sulavesi Adası-Palu, 2018), tsunami (Endonezya-Açe 2004; Japonya-2011) akla gelen ilk örnekler oluyor.

Bununla birlikte, bugünlerde Endonezya’nın ve Malezya’nın çeşitli bölgelerinde yaşanan seller can kayıpları ve binlerce insanın güvenli yerlere tahliyeleri ile gündemde yer işgal ediyor.

Özellikle Endonezya’nın başkenti Cakarta’da ardı ardına gelen yağışlarla birlikte ölümlü vakaların artışı, konunun önemini bir kez daha gündeme getiriyor. Bir kez daha diyoruz, çünkü benzer vakalar her yıl yaşanmaya devam ediyor.

Kasım ayında başlayan ve yılın son gününden itibaren olağanüstü bir düzeyde gerçekleşen yağışlar dünyanın en kalabalık başkentlerinden Cakarta’da bazı bölgelerde hayatı durma noktasına getirdi.

Yerleşim yerleri, askeri havalimanı, tren istasyonları gibi alanların da sular altında kalmasına sebep olan aşırı yağışlar, şu ana kadar 43 kişinin hayatını kaybetmesine neden olurken, yaklaşık yarım milyona yakın kişi de güvenli yerlere tahliye edildi.

Muson etkisi ve insan faktörü

Endonezya’nın Takımadalar ülkesi olması, muson yağmurlarının her iki döneminde de batıdan doğuya çeşitli bölgelerde sel baskınları meydana geliyor.

Bunların bir bölümü kırsaldaki yerleşimleri ve tarım arazilerini etkilerken, ulusal ve küresel basının gündemine ise, daha çok başkent ve bazı şehirlerde meydana gelen sel baskınları getiriliyor.

Deprem, tayfun gibi belirli koşullar dışında önlem alınması görece pek de mümkün olmayan afetlerin ötesinde, sel baskınlarının her yıl tekrarlanarak can ve mal kayıplarına yol açması, insan eliyle oluşturulan nedenler silsilesine işaret ediyor.

Bu noktada ormanlık alanların tahribatı, köy, kasaba ve şehir yerleşimlerinin plansız yapılaşması ve zamanla genişlemesi, sel felaketlerinin boyutunun her yıl tekrarlanarak bir ölçüde giderek daha fazla bir etkiyle ortaya çıkmasına neden oluyor.

Kalkınmacı politikalar ve doğal çevre

Adı kalkınmakta olan ülkeler arasında geçen, çeşitli özellikleriyle ASEAN’ın en önemli ülkesi denilebilecek Endonezya’da tekerrür eden sel felaketleri özellikle alt sosyo-ekonomik düzeydeki vatandaşların can ve mal kayıplarına yol açıyor.

Bununla birlikte, yaşanan felaketlerin ülke ekonomisine verdiği zarar bütün toplum kesimlerini etkileyen bir boyut olduğu gözden uzat tutulmamalı.

Sellerin, özellikle başkent Cakarta’da büyük ölçekte ortaya çıkması bir sürpriz değil. Bundan bazı temel faktörler dikkat çekiyor. Şehrin plansız gelişimi ve alt yapı eksikliği, değişik büyüklükteki 13 nehrin varlığı, topografik yapıdaki değişimler ilk etapta akla gelen unsurlar.

Bu nedenler üzerinde belki de en önemli etken, bölgeyi çevreleyen bazı barajlarda su seviyesinin artmasıyla zorunlu olarak su seviyesinin düşürülmesi için kapakların açılması oluyor.

Söz konusu nehirlerin, yazlık sayfiye bölgesi olarak da bilinen Bogor’u çevreleyen yüksek bölgelerden taşıdığı sular, şehir merkezindeki ilk etkilerini bu nehirler etrafındaki düşük gelirlilerin yaşam alanlarında gösteriyor.

Drenaj kanallarının yetersizliği, suların şehri alçak bölgelerinde taşkınlara yol açması, yılın ilk gününde tanık olunduğu üzere havalimanı, tren istasyonları gibi alanların sular altında kalmasına neden oluyor.

Devlet başkanı Joko Widodo’nun 2012 yılında Cakarta Valiliği seçimlerini kazanmasının ardından ilk icraatlarından biri, şehir merkezindeki nehir çevrelerinin kaçak yapılardan arındırılması ve nehirlerin temizlenmesi olmuştu.
Bu çalışmaya, bir sonraki vali Ahok döneminde de devam edilmesine rağmen, bugün de tanık olunduğu üzere ortaya olumlu bir tablo çıkarabilmiş değil. Bunda hiç kuşku yok ki, sorunun çoklu nedenlere dayalı olması rol oynuyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder