Mehmet
Özay
4 Nisan 2011
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül resmi ziyaret amacıyla Endonezya'da. 3 Nisan Pazar günü başlayan
resmi ziyaret, Endonezya Devlet Başkanı Susilo Bambang Yudhoyono'nun (SBY)
daveti üzerine gerçekleşiyor. 16 yıl aradan sonra Türkiye'den Cumhurbaşkanlığı
düzeyinde yapılan ilk ziyaret olma özelliği taşıyor. Bu ziyaretin en önemli ayağını
Sayın Gül'ün Açe'ye yapacağı ziyaretin oluşturacağı kesin.
Abdullah
Gül'ün Endonezya ziyareti ve İslam dünyasının Doğu'su ve Batı'sının potansiyel
güç birliğini temsil etmesi bağlamında dikkat çekici bir öneme sahip. 2010 yılı
Haziran sonu Temmuz başında SBY'ın Türkiye ziyareti ile önemli bir gelişme
sürecine giren Türkiye-Endonezya ilişkilerinde Gül'ün ziyaretinin yapıcı
olacağına kuşku yok. Endonezya ile Türkiye arasındaki ilişkiler bir anlamda
İslam dünyasının, tarihsel öneme sahip Hint Okyanusu'nun doğusunda ve
batısındaki iki gücün yakınlaşması anlamına geliyor. Tarihte Osmanlı-Açe
ilişkileri bağlamında gelişme gösteren bu okyanus aşırı ilişkiler bugün farklı
boyutlarda mesafe katetmeye elverişli. Türkiye'nin bir yandan kendi asli
tarihinden devşirdiği öte yandan Avrupa ile yaşadığı ilişkilerden kaynaklanan
tecrübelerin birikimi sonucu ortaya çıkan bugünkü sosyo-politik gerçekliğinin
İslam dünyasında olumlu algıların artışını sağlamasının pratik düzlemde
Müslüman halkların yaşadığı coğrafyalarla ilişkilere yansıması önemli bir
süreci gerektiriyor.
Endonezya'nın
da son dönemde makro ekonomik dengeler açısından istikrarlı bir ekonomik
yönetim sergilediği dünya ekonomi çevrelerinin kabul ettiği bir gerçek.
2008-2009 küresel ekonomik kriz sürecinde Güneydoğu Asya ülkelerinde tabiri
caizse ayakta kalabilen tek ülke konumundaki Endonezya ekonomisi sergilediği
büyüme oranı ile geleceğe dönük beklentileri artırıyor. Her iki ülkedeki
pozitif ekonomik veriler masaya oturacak tarafların pozitif enerji ile hareket
etmelerini sağlayacaktır. SBY başkanlığı döneminde genelde ülkede genel anlamda
esen reform sürecine paralel olarak, dünyaya açılma politikası ile dikkat
çeken Endonezya, Ortadoğu ve İslam ülkelerindeki gelişmelere bigane kalmamaya
çalışıyor. Türkiye gibi son dönem dünyanın gündemindeki bir ülke ile çeşitli
alanlarda işbirliğinin artırılarak devam ettirilmesi SBY'nin ülke içerisindeki
siyasi imajına pozitif katkı yapacağına ve kimi çevrelere karşı elini
güçlendireceğine kuşku yok.
Bu
bağlamda iki ülke arasındaki potansiyel ilişkilerin şu genel başlıklar altında
değerlendirilmesinin aciliyet taşıdığını vurgulayalım:
-Endonezya,
Malezya, Singapur, Güney Filipinleri içine alan Malay dünyası ile ilişkilerin
her alanda geliştirilmesi;
-ASEAN
dolayımındaki siyasi etkinliği dolayısıyla Türkiye'nin ASEAN'la ile
işbirliğinde Endonezya'nın katalizör rolünün öne çıkartılması;
-Susilo
Bambang Yudhoyono'nun büyük destek verdiği Açe Barışı'nın kalıcılığının tesisi
hususunda azami girişimlerin acilen başlatılması ve Açe Eyaleti'nin sahip
olduğu özel statünün hak ettiği şekilde Açe'yle her alanda ilişkilerin
geliştirilmesi;
-Başta
Myanmar'ın zulmü altında yaşayan Rohingyalı Müslümanlar olmak üzere Güneydoğu
Asya Budist toplumlarında azınlık konumundaki Müslümanların haklarının
korunması konusundaki girişimlere başlanması;
-Kuruluşunda
Malezya'nın ilk başbakanı Tunku Abdul Rahman'ın büyük rol aldığı İslam Örgütü
Teşkilatı bünyesinde Malay dünyasının (Malezya ve Endonezya) katılımının
reaktive edilmesi, karar mekanizmalarına doğrudan katılımının sağlanması;
-Endonezya'da
sık sık gündeme gelen doğal afetler konusunda "önleyici tedbir"
olarak iki ülke arasında profesyonel işbirliğini geliştirici kurumsal
yapılanmaların hayata geçirilmesi.
-Batılı
devletlerin zaman zaman gündeme getirdikleri ve Endonezya basınında yer bulan
sözde İslamcı terör ve fundamentalist yapılanmaları konu alan girişimlere karşı
uluslararası arenada yakın işbirliği yapılması.
Günümüzde
ülkeler arası ilişkilerin odağını ekonomi teşkil ediyor. Bu ziyarette de
kaçınılmaz olarak ekonomik işbirliğinin öne çıkacağına kuşku yok. Geçen hafta
açıklanan 2010 yılındaki 8.9'luk büyüme rakamı Türkiye'nin cazibe merkezi
olmasını sağlayan önemli faktörlerin başında geliyor. Bu gelişme, özellikle son
dönemde sergilenen siyasi kararlılık, uluslararası ilişkilerde girişimci ve
yapıcı politikalara eşlik ederek, özellikle Müslüman dünyasında Türkiye'nin
rolünü daha da ön plâna çıkarıyor. Ancak bu gelişmelerin halkı Müslüman olan
ülkelere aktarılmasında Türk devletinin hangi araçları devreye soktuğu da
incelenmeye değer. Bu hususa şu bağlamlarda açımlayabiliriz. Örneğin Türkiye'yi
temsil eden resmi kuruluşlar olarak sadece Cakarta'daki Türk Büyükelçiliği'nin
varlığı, her zaman vurguladığımız üzere, bu devasa ülkede Türk Devleti'ni
temsile kafi değil. Öte yandan, kimi gözlemciler, ülkenin üçüncü büyük kenti ve
Sumatra'nın en önemli ticaret arteri olma özelliği gösteren Medan'daki sözde
"Fahri Konsolos"un varlığı ise şaibeleri üzerinde taşıyor. Açe
Eyaleti ise hassasiyetini korumaya devam ediyor. Bu yıl sonunda yapılması
plânlanan seçimlere uluslararası çevreler gözlemci gönderirken, Türkiye'nin
bigane kalmaması Açe yönetim ve elit çevrelerinin arzuları arasında. Elbette
Açe derken, Eyalet'in Endonezya Cumhuriyeti siyasal yapılanmasında sahip olduğu
"özel statüsü"ne de değinmekte fayda var. Bu bağlamda, Açe Eyalet
yönetimi uluslararası arenada doğrudan ilişkiler kurma ve geliştirme
imkânlarına sahip. Yani artık, Açe'yi "duygusal bağlamlar yerine"
günün gerçekçi gelişmeleri çerçevesinde ele almanın zamanı çoktan geldi.
Bununla beraber, bugüne kadar, Açe'nin Türk Hükümetleri nezdinde hak ettiği
ilgiyi ne kadar gördüğü yayınlanacak raporlarla ortaya konmalıdır. Tsunaminin
hemen ardından gözlemlerimiz ve tecrübelerimiz neticesinde Türkiye'nin Açe'de
TİKA ile temsilinin önemine vurgu yapageldik. Türkiye'nin Güneydoğu
açılımlarının konuşulduğu şu günlerde TİKA'nın Açe'de açacağı ofis tüm bölgeye
bir giriş olanağı doğuracaktır. Uzmanlar, tüm bu hususlarda Dışişleri Bakanlığı
yetkililerinin acil girişimlerinin Türkiye'nin, doğusu ve batısı ile
Endonezya'daki temsiliyetini artıracağına hiç kuşku olmadığı görüşündeler.
Bununla beraber, bugüne kadar Türkiye'nin resmi bağlamlarda Açe ile
ilişkilerini geliştirmemesinin temel nedenlerinden birini, Cakarta Merkezi
hükümetinde ve bürokrasisinde halen varlığını sürdüren "ultra
milliyetçi" çevrelerin Açe "allerjisi" oluşturuyor. Bu sorunun
aşılmasında Türk Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin gerekli çabayı göstermeleri
halinde dillere pelesenk olan tarihsel Açe ilişkilerinin –pek de söylendiği
boyutta olmasa da- yeniden ancak farklı açılımlarla yeniden gündeme gelmesi
mümkün. Bir diğer önemli neden ise, Açe'ye dair Türk makamlarının "özel
bir politikası" olmaması teşkil ediyor. Kimi ülkeler vardır ki, sahip
oldukları sosyo-ekonomik ve coğrafi çoğullukları itibarıyla farklı şekilde
değerlendirilmeyi hak eder. Açe Eyaleti de Endonezya Cumhuriyeti içerisinde
böylesi bir mekan. Daha bir hafta önce Kuala Lumpur'da gerçekleştirlien
"Uluslararası Açe Kalkınma Konferansı" bunun en yeni somut
göstergelerinden biri. Türkiyeli kaç akademisyen bu konferansa ilgi gösteriyor,
kaç kurum bu türden gelişmeleri takip ediyor türünden sorular ilgililerce
cevaplandırımayı bekliyor. Avrupa Birliği'nin ofis açmaya değer gördüğü bir
coğrafya olan Açe, Endonezya Cumhuriyeti içerisindeki önemli politikaların
hayata geçirilmesindeki lokomotif rolü ile diğer Eyaletlere örnek
gösterilirken, sağlanan barış ortamı ve akabindeki ekonomik kalkınma
potansiyeli nedeniyle de uluslararası çevrelerin ilgiyle takip ettiği bir
bölge.
Sayın
Cumhurbaşkanı Gül'ün Açe'ye de yapacağı ifade edilen ziyaretinde, bir "IV.
Murat" tavrı sergilemesi takdire şayan bir yaklaşım olacaktır. Bununla
birlikte, bu ziyareti kimin organize ettiği de çok önemlidir. Bilindiği üzere,
bu tür organizasyonlarda "kimi çıkar gruplarının kendini öne çıkarma
arzusu" depreşmekte ve yetkililerin gelişmeleri ve olayları obektif olarak
değerlendirmesine mani olmaktadır. Umarız Gül'ün siyasi danışmanları böylesi
aymazlıklara pirim vermezler ve Açe ziyareti sırasında hak edilen görüşmeler ve
toplantılar gerçekleştirilir. Sayın Gül'ün Vali İrvandi Yusuf, Parlamento
Başkanı Hasbi Abdullah'ın yanı sıra, uzun yıllar hareketin içinde yer almış
Malik Mahmud ve gelecek dönem vailik adaylığı söz konusu olan Dr. Zeyni
Abdullah ile görüşmesinin Açe'de son altı yılda yaşanan gelişmelerin birinci
elden aktarılmasında, bu gelişmelere anlam biçmede ve Açelilerin geleceklerini
inşa etmede yapıcı bir etkisi olacaktır. Sayın Gül'ün Bu isimlerle yapılacak
görüşmelerde yukarıda dile getirdiğimiz kimi çıkar gruplarının etkisi ve nüfuzu
olmadan gerçekleştirilmesi çok önemlidir. Bu anlamda Cumhurbaşkanı Gül'ün
bugüne kadar oluşturduğunu tahmin ettiğimiz bir Açe dosyasını yanında
götürmesini temenni ediyoruz. Yoksa kendi haline terk edilmiş bir Türk
mezarlığı ziyareti ile "duygulanımsal" bir etkileşimle sınırlı
kalacak bir Açe ziyareti kimseye bir şey kazandırmayacaktır. Her ne kadar vakit
darlığı söz konusu olsa da, Sayın Gül'ün Açe ziyaretinin, tıpkı 2007 yılında
mentorü Sayın Korkut Özal'ın ziyareti gibi dolu dolu geçer.
Gül'ün
ziyareti sırasında Endonezya makamlarınca ve medyasınca gündeme getirilecek
bazı olası konulara da değinelim. Özellikle, Türkiye'deki Ergenekon Davası
süreci kimi çevrelerce yakından izlendiğini söylemeliyiz. Bununla beraber,
Türkiye'deki demokratikleşme sürecine rağmen, medya üyelerine ve son dönemde
üniversite mensuplarına yönelik operasyonlar eleştiri konusu olmaya devam
ediyor.
Endonezya
boyutunda şu hususlar dikkat çekici. Sahip olduğu Müslüman nüfusu itibarıyla
sadece İslam ülkeleri arasında değil, Batının da yakından takip ettiği ve
"sınırları" içerisinde tutma stratejisi izlediği Endonezya
Ortadoğu'daki gelişmelere bigane kalmıyor. Ancak tarihsel olarak merkez-çevre ilişkilerinde
daima belirleyici konumunda olmuş bir Ortadoğu İslamı gerçeği karşısında Malay
dünyasının bu önemli ülkesinin katkısının ne kadar dikkate alındığı
sorgulanmaya değer. Örneğin, İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) nezdindeki politika
yapıcı unsurların Ortadoğu merkezli olması, petro-dolar ve siyasi karar
mekanizması arasında belirleyici olduğu aşikâr. Bir anlamda, ne kadar maddi
katkı, o kadar politika söz sahibi olma formülü hayata geçirilmeye devam
ediyor. Oysa, uzmanlar yetişmiş kadroları ile Endonezya'nın İKÖ gibi İslami
kuruluşlar içerisinde çok daha aktif rol oynaması potansiyeline sahip olduğunu
zaman zaman gündeme getiriyorlar.
Cumhurbaşkanı Gül'ün Endonezya'nın saygın
üniversitelerinden University of Indonesia'ya da Ortadoğu'daki gelişmeler
bağlamında yapacağı konuşma Türkiye'nin bölgeye dair politikalarını aktarması
ve Endonezya basını ve kamuoyunun birinci elden bilgilendirilmesi anlamında
önemli. Son birkaç aydır Kuzey Afrika ve Ortadoğu'yu saran, bir anlamda kimi
küresel politika yapıcılarınca Büyük Ortadoğu olarak adlandırılan coğrafyadaki
gelişmeler, 1998 yılı Mayıs ayında Suharto rejiminin devrilmesine yol açan
sosyal ayaklanmaları hatırlatması nedeniyle, Endonezyalıların sosyal
hafızasının bir kez daha canlanmasına neden oldu. Sayın Cumhurbaşkanı'nın
ziyaretinin her açıdan ilginç olacağına kuşku yok.http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=154093&q=mehmet+%C3%B6zay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder