17 Mart 2012 Cumartesi

Dünden Bugüne Patani


Mehmet Özay                                                                                                          2 Ağustos 2011
Patani’yi bizim için önemli kılan husus Güneydoğu Asya İslam coğrafyasının önemli merkezlerinden biri olmasından kaynaklanıyor. Bu bağlamda, Patani’nin tarihi, tıpkı diğer Malay Sultanlıkları gibi, 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Öte yandan, Patani toprakları Hint-Çin bölgesi ile Malaka Boğazı çevresinde yaygınlık gösteren Malay dünyasının kesişme noktası olmasından ötürü dikkat çekiyor. Patani’nin Malay Yarımadası’nın kuzeyinde giderek daralan ve nihayetinde kadim Khemer kültür havzasına uzanan coğrafya’da, bugünkü Tayland’ın güneyinde bulunuyor. Bu nedenle, Patanili Malay Müslümanların varlığı İslam dünyası için ayrı bir önem arz ediyor. Patani’nin Malay dünyasının Açe, Malaka, Cohor, Banten gibi önemli limanlar şehirlerinde kurulu İslam Sultanlıkları ile birlikte anılmasına sağlayan temel unsur, bugün de etkisinin devam ettiği görülecek şekilde, Tayland Körfezi’ne veya tarihi önemine binaen ifade edilecek olursa, Çin Denizi’ne açılan sahil şeridi üzerindeki yerleşim yerlerini kapsamasıdır. Daha İslam öncesi dönemden itibaren, yaklaşık 5. yüzyıl, etkisini gösteren bu hususiyet nedeniyle Patani’nin bu sahil şeridi üzerindeki varlığı, şehrin eski adında da gizli: ‘Bandar Patani’. Tıpkı Açe’nin liman başkenti Bandar Açe gibi. Bu liman şehri olgusu, bir yandan Filipinlerin Güneyi, Borneo ve Cava Adaları gibi Malay kültür havzası ile etkileşimi kadar, Çin ile deniz ticareti gerçekleştiren Hint ve Arap tüccarların bölgeye şu veya bu şekilde nüfuzunu da akla getirmektedir.
Patani ile Çin denizi arasındaki bağlantıya dair bizzat yaşadığımız tecrübeyi aktarmanın yeridir. Ziyaret etme fırsatı da bulduğumuz, Patani adıyla mevcut şehre altı kilometer mesafede, üç yüz yıllık geçmişi olduğu söylenen tarihi Kresik Camii’nin bulunduğu mevki -ki burası aynı zamanda Kampung Kresik adıyla da anılıyor-, Çin Denizi’ne yaklaşık 30 km. mesafede. Bu cami gibi, eski bir yapının sahile daha yakın bir mevkide olduğunu ayrıca, bu bölgenin eski Sultanlık merkezi olduğunu öğrendik. Kresik Camii’nin yanı başında yükselen bir Çin mezarı ise ilk bakışta hayrete düşürüyor. Çin mezarları önde genişçe bir taş blok ardında kubbemsi bir yükselti şeklindedir. Kresik’deki mezar ise kubbesinin yüksekliği ile dikkat çekiyor. Bu mezar Patani Sultanlığı’nda ilk top dökümünü gerçekleştiren Müslüman bir Çinli olan Lim Toh Khiam’a ait. Uzun hikâye vesselam… Tarihi yapılar demişken, şehrin merkezindeki önemli mezarlık ‘Perkuburan To’ay’yı ve inşa tarihi Hicri 1252 olarak verilen ‘Masjid Raja Patani’yi de zikredelim.
Patani Sultanlığı, sadece bugünkü dört –asimilasyonun yoğun yaşandığı Satun’u da dahil edersek beş- eyeletle sınırlı değil. Bu anlamda, bugünkü Malezya’nın kuzey ve doğu eyaletlerini teşkil eden Kedah, Kelantan, Terengganu da aynı sosyo-kültürel havza içerisinde değerlendirilmelidir. Bugünse yaygın olarak Patani adıyla bilinen bölge –Patani eyaletinden ayırt etmek için Patani Raya olarak da adlandırılan ve Tayland’ın Malezya ile sınırını teşkil eden Güney bölgesindeki beş eyaletten -Songkla, Narativa, Patani, Yala ve Satun- oluşuyor. Batı’da Bengal Körfezi’ne bakan Satun’da nüfusun hemen hemen yüzde ellisinin asimile olması ile diğer dört eyaletten ayrılıyor. Patani’nin, tarihte Malezya’nın sadece Kuzey ve Doğu eyaletleri ile değil, Cohor gibi önemli bir Sultanlık ile de bağı olduğunu dair somut bir delile ulaşıyıyoruz. Patani’de Kresik Camii’nin hemen karşısındaki bir yapıda Cohor tarihinin önemli bir ismi olan Hang Tuah’ın adıyla karşılaşıyoruz. Burada yazılı bilgiye göre, Hang Tuah tasavvuf eğitimi için Patani’deki bir yıl kalmış. Patani tarihine dair otantik bilgilere Hikayat Patani adlı eserde rastlamak mümkün. Kimler yok ki, Patani tarihinde: erken dönemlerde Ayuttha Krallığı ve kadim Çin Hanedanlıkları; ardından Portekizliler, Hollandalılar, ve nihayet İngilizler… Akif Emre’nin bir yazısında kısaca değindiği, hususiyetle üzerinde durulması gereken Patanili kadın sultanlar konusunu bilâhare ele alacağımızı belirtelim.
II. Abdülhamit ve Şeyh Ahmet Patani
Patanililer için gurur kaynağı niteliğindeki gelişmelerin biri 19. yüzyılda gerçekleşiyor. 19. yüzyıl ikinci yarısında yaşamış örneğin, Şeyh Ahmed Patani, Şeyh Davud Patani gibi Patanili alimlerin etkileri bugüne kadar uzanıyor. Söz alimlerden açılmışken, özellikle Şeyh Ahmed Patani üzerinde az da olsa durmakta fayda var. Döneminin Mekke’deki en önemli Malay alimleri arasında zikredilen Ahmed Patani, II. Abdülhamit ile kurduğu iletişimin ve aldığı desteğin neticesinde Malay dünyasına ait Malayca eserlerin Ortadoğu’da yayınlanmasını sağladı. Böylece, Arapça, Türkçe (Osmanlıca) eserlerin ardından, İslam dünyasının önemli bir topluluğu olarak dikkat çeken Malay dünyasının ana dili Malayca eserlerin, Malay Takımadaları’nın dışında varlık göstermeye başladı. Bu bağlamda, 1885 yılında İstanbul’da yayınlanan Malay eserleri ayrı bir inceleme konusu olarak gündemimizi teşkil ediyor. Ahmed Patani, bu eserler arasında en önemlisi kabul edilebilecek olan ‘Tarjuman al-Mustafid’i 19. yüzyılda tahsis eden ilk kişi. İkinci tashih ise İdris el-Kelantanî ve Tok Davud Katip lâkabıyla ünlü Davud el-Kelantanî tarafından yapıldı. Malay dünyasında tarihte yaşanmış etkileşimlere örnek olması bağlamında şu hususa değinmekte fayda var. Patanili Şeyh Ahmed Patani, Açe’de ‘keşfettiğimiz’ ve hakkında bir makale kaleme aldığımız Şeyh Davud Bin Ağa İsmail Bin Ağa Mustafa el-Cavî el-Rumî’nin neslinden geliyor. Aynı zamanda, bu ailenin bir kolunun da Kelantan’da olduğunu ve bugün halen hayatta olan Cikgu Hacı Wan Hatice Haji Wan Abdulkadir’i gezimiz sırasında ziyaret ederek kendisine konuk olduk. Eşiyle uzun yıllar bir yetimhane işleten Hatice Hanım, eşinin birkaç yıl önce vefatının ardından yetimlerle ilgili kurumun idaresini sürdürmeye devam ediyor. Hatice Hanım, bu kurumda sadece Kelantan ve Patani’den değil, zaman zaman Kamboçyalı yetimleri de konuk ettiklerini söylediğinde hem şaşırıyor hem de kendisini tebrik ediyoruz.
Gezimiz sırasında, Ahmed Patani ile ilgili bir diğer ilginç bir bağlatıya da burada yer verelim. Aşağıda adından bir başka vesile ile zikredeceğimiz bir Pondok hocası olan İsmail Sepanjang’la yaptığımız mülakat sırasında birkaç yıl önce kendisini, II. Abdülhamit’in torunu olduğunu söyleyen bir Türk’ün ziyaret ettiğini ifade etti. Bu ziyaretin nedeni ise, söz konusu kişinin, bir şekilde II. Abdülhamit ile Ahmet Patani arasındaki yazışmalardan birine ulaştığını ve bu amaçla Patani’de Ahmet Patani’nin neslinden birilerini bulmak amacıyla geldiği yönünde. Tecrübelerimizden hareketle zaman zaman değindiğimiz üzere, kimi çevrelerin bu tür bağlantıları kullanarak ‘nüfuz girişimleri’ olduğundan Abdülhamit’in ‘gerçek’ torununun Patani’ye gidip gitmediğine biraz şüpheyle baktığımızı da belirtelim.
Baba Davud’un 17. yüzyıl sonlarında Açe’de kaleme aldığı tahmin edilen küçük rilasesi “Masail al Muhtadi fi ikhwanul Mubtadi” adlı çalışmasının Açe’de dini eğitimin temel aşamasında halen yaygın olarak kullanıldığını biliyoruz. Yukarıda dikkat çektiğimiz üzere, Baba Davud’un Kelantan ve Patani ile bağını ortaya koyan bir diğer önemli gösterge, aynı eserin Patani’de faaliyet gösteren ‘Matbaa bin Halabi’ ve ‘an-Nahdi’ adlı iki farklı yayınevince halen yayınlanıyor oluşudur. Yani bu eser, tıpkı bugüne kadar Açe’nin yanı sıra, Kelantan ve Patani’de de okutulduğunu veya en azından Malay Müslümanları arasında Malay diliinde kaleme alınan temel bir eser olması ile kabul gördüğünü söylemeliyiz. Böylece Ali Haşimi’nin Masail al Muhtadi’nin Malay dünyasının diğer bölgelerinde de okutulduğuna dair ‘Bunga Rampai Revolusi dari Tanah Aceh’ adlı eserinde dile getirdiği görüşünü sahada bizzat görerek teyit etmiş oluyoruz.
Malay Dili ve Eğitim Kurumları
Malay Müslüman nüfusu içinde yer verilen Patani halkı, Malaycanın farklı bir diyalektini kullanıyorlar. Bununla birlikte, tarihsel olarak günümüz Malezya’sının kuzey ve doğu eyaletlerini oluşturan özellikle Kelantan, Kedah ile yakın bağları bir zamanlar aynı çatı altında devlet olmalarına kadar uzanıyor. Akrabalık bağlarının halen devam ettiği Güney Tayland ve Kuzey Malezya arasındaki ilişkinin bir diğer boyutu ise dini eğitim kurumlarının benzerliği ve alimlerin iki beldede de etkin olmaları.
Budist Tayland sınırlarındaki Patani halkı ile, halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan Malezya’nın Kuzey ve Doğu’sundaki eyaletlerle ilişkisi bugün dahi neredeyse hemen her alanda varlığını sürdürüyor. Bu bağların en önemli arterini ise İslami eğitim kurumlarının varlığı ile bu kurumların birbirleri ile olan organik ilintisinde görmek mümkün. Ayrıca, yukarıda kısaca yer verdiğimiz Ahmet Patani gibi 19. yüzyıl alimlerin varlığı sadece Patani’de değil, Kelantan, Kedah ve Terengganu’da da hissediliyor.
Bugün de Malay dünyasının geleneksel İslami eğitim kurumlarından olan Pondokların çeşitli faktörler nedeniyle Patani’de asli hususiyetlerini sürdürmesi, Malezya’nın özellikle Kuzey ve Doğu Bölgesinde ihtiyaç duyulan dini öğretim kadrolarının Patani’den sağlanmasına yol açtığı gibi, bunun bir başka versiyonu olarak alınacak şekilde, Malezya’dan dini öğretimlerini sürdürmek amacıyla öğrencilerin Patani’deki Pondoklara rağbet ettikleri bir vakıa. Arada bazı farklar yok değil. Örneğin bu farkların ilki Pondok’u yöneten alimlere verilen isimde ortaya çıkıyor. Patani’de ‘Babo’ lakabıyla anılan alimler, Kelantan’da ‘Tok Guru’ olarak değişiyor. Asli hususiyetlerini devam ettirmelerinden ötürü Babo’ların Kelandan’daki ünleri anılmaya değer.  
Pondoklardan söz açılmışken, Patani’deki eğitim kurumlarına kısaca göz atalım. 20. yüzyıl boyunca şu veya bu şekilde merkezi Bangkok yönetimleri karşısında sürdürülen mücadelenin yan etkilerinden ötürü Patani’de eğitim yara alan kurumların başında geliyor. Resmi olarak tanınmayan ve sayıları üç yüz ila dört yüz arasında değiştiği ifade edilen pondoklar Patani’nin geleneksel dini eğitim kurumları olarak -kimi zorluklara rağmen- bugün de varlıklarını sürdürüyor. Halkın başta zekât olmak üzere çeşitli yardımları ile varlıklarını sürdüren bu kurumlar, yüzyıllarca bağımsızlıkları ile biliniyorlar. Kimi meşhur pondokların sayısı bini bulan öğrencileri beş ilâ onbeş yıl arasında değişen sürelerle eğitimlerini sürdürüyorlar. Aileler kız çocuklarına dini eğitimi kendi evlerinde vermeyi uygun görürken, az da olsa kimi Pondokların kız öğrencilere eğitim verdiğine tanık olduk. Pondokları bitirenler camilere imam olarak atandığı gibi, bu okullarda veya açtıkları kendi pondoklarında hocalık da yapabiliyorlar. İmkânı olanlar ise bölge halkı için ünü halen devam eden Mısır’daki al-Azher ve Yemen’deki dini eğitim kurumlarında öğrenim kariyerlerini devam ettiriyorlar. Patani’deki Pondoklar aynı zamanda, Malezya ve Kamboçyalı Müslümanların da ilgi gösterdiği ve öğrenimlerini sürdürmesiyle de bölge için ne denli önemli olduğunu ortaya koyuyor. Öyle ki, Ramazan ayında Patanili hocalar özellikle Kuzey Malezya’da Perak, Kelandan, Kedah gibi eyaletlerdeki camilerde vaazlar vermeye davet ediliyorlar. Bu arada, Tayland ile Kamboçya arasında yaşanan sıcak gelişmeler nedeniyle Kamboçyalı öğrencilerin Patani’ye gelmekte sıkıntı yaşadıkları da bir vakıa.
Üç gece misafir kaldığımız bir Pondok’ta tanıştığımız öğrencilerle yaptığımız sohbetlerde Pondok eğitimine ve Pondok’daki yaşama dair önemli bilgiler ediniyoruz. Bunların bir bölümünü akademik bir çalışmada yayınlayacağımızı buradan duyurmakta fayda var. İlk gece, pondok’un, içinde iki yer sergisinden başka bir şeyin bulunmadığı ‘mütevazi’ misafirhanesinde geçirirken, diğer iki geceyi, öğrencilerin kaldıkları ve ‘has anlamıyla’ pondok’ta kalmayı tercih ettik. 4x2.5 mt genişliğindeki bu ‘pondok’ yıllar boyu bir öğrencinin mekânı oluyor. Özenle dizilmiş kitapları, İslam dünyasının çeşitli köşelerinden fotoğrafların asılı olduğu bir bölüm, öte tarafta ‘kendin pişir kendin ye’nin Pondok’taki versiyonu diyebileceğimiz küçük bir mutfak. Ramazan ayı öncesi öğrenime kısa bir süre ara vermesi dolayısıyla  bir öğrencinin mekânını paylaştık. Bu vesile ile modern dünyanın sıkıntılarını tüm ağırlığıyla hisseden okurlara, Panati’deki -veya benzerlerine Açe’de de rastlayabileceğimiz Pondok’lardan birinde birkaç ay konuk olmalarını acizane tavsiye ederim. Böylesi bir tecrübeden, bir şey kaybedilmeyeceğini, aksine kaybedilen pek çok ‘değerin’ nüvelerini yeniden keşfedilebileceğini söyleyebilirim.
Eğitimin ücretsiz olduğu Pondoklarda, aylık beşyüz ila binbeşyüz Tay Baht’ı (yani 20 ila 60 Dolar) arasında değişen bir harcama ile hayatlarını idame ettiren öğrenciler, ‘gönüllerinden’ ne koparsa hocalarına veriyorlar. Vermediklerinde de kimse onları kapı dışarı etmiyor. Ancak tek şartla. Pondok’taki eğitimi aksatacak hiçbir davranışta bulunmamak şartıyla. Sırası gelmişken, şunu da ifade edelim. Açe’de çok yaşadığımız için yakinen biliyoruz. Dışardan gelenlerin, yüzlerini ekşitmekten geri kalmadıkları bu geleneksel Malay dini eğitim kurumları hiç sanıldığı gibi ‘geri kalmış’ falan değil. Aslında kimin geri kalmışlığını sorgulama hakkımızı bir başka vesileye saklayıp, Pondok’taki yaşamdan birkaç küçük örnek verelim. Açe’de yeter miktarda tanık olduğumuz bu yeni bir sömürgeci tipi vasfıyla hareket edenlerin kopardıkları yaygaralardan biri Pondok öğrencilerinin ‘tembel’ olduğu yönündedir. Oysa bu öğrenciler yatsı namazının ardından, tropik iklimin akşamdan sabaha süren nefis ferahlatıcı ortamında ‘pondoklarının içinde’ tıpkı ‘ehl-i suffa’ gibi kitaplarıyla hemhâl olduklarından haberdarlıkları pek yoktur. Yüzlerini ekşitenler, bu saatlerde ya horul horul uyumakla veya futbol arenalarının karşısında vakit geçirmekle meşgul olduklarından ertesi gün pondok sakinlerini etrafta görmediklerinden tembellikle suçlama hakkını kendilerinde bulabiliyorlar.
Burada önemli bir tanıklığa yer vermekte fayda var. Bu konukluğumuz sırasında öğrencilerden biri bizimle bir eser paylaştı. ‘Al-Maarif Al-Rabbaniyyah Bil Masail al-Falakiyyah’ adlı bu eserin kapağında bu çalışmanın Mısır’da yayınlandığı ve müellifinin Eski İstanbul Müftüsü Şeyh Mahmud Arif  Efendi olduğu yazıyor. İstanbul’dan bir alimin Astronomi üzerine kaleme aldığı ve Mısır’da yayınlanan eserinin kopyası Patani’de bir pondok’ta…
Kimilerinin ‘Bir şeyden anlamaz’ dediği hocalar gönül kapılarını ardına kadar açmış, bu kurumların varlığını devam ettirecek yeni nesilleri yetiştiriyorlar. Sabah namazının ardından misafirlerini kabul eden bu gönül insanları, sadece pondoklarında değil, uzmanlık alanlarına göre, geniş kitleleri de ilimlerinden istifade ettirecek imkânları sonuna kadar kullanıyorlar.  Hacı Ahmed ve İsmail Sepanjang, tanışma fırsatı bulduğumuz hocalardan bazıları. İsmail Sepanjang’ın çeşitli konulardaki vaazlarının CD’lere hazırlanmış şekilde kitapçılarda satıldığına tanık olduk.
Merkezi hükümetin çeşitli şartlarla açtığı resmi okullarda, Patani tarihi ve Malay dili eğitimi yapılmazken, Tay dili ve kültürü mecburiyeti söz konusu. Ayrıca Patani tarihi nedeniyle yeni nesillerin kültürel dejenerasyona  ve asimilasyona tabi tutulduğu dile getirilirken, alternatif olarak açılan ve merkezi hükümetin maddi destek sağladığı Medrese adı verilen denilen modern dini okullarda seküler dersler kadar, din bilimlerini içeren derslere de yer veriliyor. Dört dilde, yani Tayca, Malayca, İngilizce ve Arapça gerçekleştiriliyor. Seküler dersler Tay ve İngilizce, İslami bilimler ise Malayca ve Arapça öğretiliyor. Cuma gününün resmi tatil olduğu ve haftanın diğer altı günü eğitimin gerçekleştirildiği bu okul mezunları Patani’deki üniversitelere devam edebiliyorlar. Ancak bu öğrencilerin Bangkok’daki üniversitelerde öğrenim görebilmesine olanak tanıyacak merkezi hükümetten herhangi bir fona sahip değiller. Bir anlamda merkezi hükümetin zorlamasının bir sonucu olarak hayata geçirilen bu modern dini okullar, Tayland Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatını izlemesi şartıyla devlet yardımı da alıyor. Günümüzde ailelerin çocuklarını bu tür okullara gönderme yönünde tercih kullandıkları görülüyor.
Tayland’da Patani bölgesinden başka yerlerde Müslüman yok mu sorusu sorulabilir. Bu soruya cevabımız, olumlu, ancak özellikle Bangkok’da çeşitli vesilelerle Başkent’e taşınan Malay nüfusu ile az sayıda Tay Müslümanlardan söz edilebilir. Bu çerçevede Başkent’te Müslüman Malayların çoğunluğunu teşkil ettiği birkaç köyün varlığı ile Pondok’un varlığını biliyoruz. Patani şehrinde ‘Prince Songkla Üniversitesi’ İslami Bilimler Fakültesi medreseleri bitiren öğrencilerin eğitimlerini devam ettirdikleri önemli bir bölüm olması ile dikkat çekiyor. Yeni binasında öğretimi sürdüren İslami Bilimler Fakültesi, kimi ülkelerdeki vakıflar ve üniversitelerle işbirliği yaparak, Patani’deki eğitim gerek akademik gerek maddi sorunlarına çözüm konusunda  girişimleri bulunuyor. Bu ortamda, Patanili aileler gelecek kaygısıyla çocuklarını daha çok medrese okullara göndermeyi tercih ediyorlar. Aynı zamanda, ücretsiz olmasının da bir fakör olduğunu belirtelim. Bununla birlikte, medrese türü okullar Tay etkisine maruz kalması nedeniyle yeni nesilde dejenerasyonların ortaya çıktığı da vurgulanagelen hususların başında geliyor.
Malezya’dan kimi kuruluşlar Patani’deki eğitim sorununa bir nebze çare olacak girişimlerini esirgemiyorlar. Örneğin Satun’da bazı okullara gönderdikleri gönüllüler ile okullardaki öğretmen açığını kısa süreliğine de olsa kapatmaya çalışıyorlar. Patani’de yaşayan çatışmalar nedeniyle ikibinin üzerinde yetim bulunuyor. Ancak bu sayı çeşitli kesimlerce teyit edilmeye muhtaç gibi görünüyor. Yetimlerin bir bölümü devlet, bir bölümü Müslüman kurumların açtığı yetimhanelere yerleştirilirken, genel bir yetim projesinin olmadığını da ilâve edelim. Bizlerin yaşamları ile bir karşılaştırma olması babında Patani’de bir yetimin günde yaklaşık bir dolar gıda masrafı olduğunu hatırlatalım.
Kökleri 16. yüzyıla uzanan ve bugün Budist Tay merkezi yönetiminin siyasi ve kültürel baskıları karşısında, dini ve kültürel aidiyetlerini devam ettirme mücadelesi veren Patanililer tarihleri kadar, üzerinde yaşadıkları coğrafya ile de zengin bir halk. İhtiyaç duydukları başka tek şey ise ‘Özgür’ bir yaşam. Bunu verebilecek olan varsa, buyursun. Yoksa kimse bu güzel insanlara ‘din ve kültür ithaline’ yeltenmesin.
(Not: Bu yazıyı, Patani dünyasına ‘yolumu açan’ merhum Hacı Wan Muhammad Shaghir Abdullah’a atfediyorum.)
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=169090

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder