Mehmet Özay 13 Ekim 2011
Malezya’nın köklü üniversitesi “Universiti Malaya”nın (UM) ‘İslam Tarihi ve
Medeniyeti Bölümü’nce organize edilen “İslam Tarih ve Medeniyeti Dünya
Kongresi” başlıklı konferans 10-11 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirildi.
Konferansın evsahipliğini ilgili bölümün başkanlığını yürüten Dr. Mohammad
Roslan yaparken, konferansın direktörlüğünü İranlı akademisyen Dr. Rahim
Kaviani üstlendi.
Universiti Malaysia’nın (UM) 1949 yılında Singapur’da kurulduğunu ve daha
sonra merkezinin Kuala Lumpur’a taşındığını söyleyelim. Bu anlamıyla Malay
Yarımadası’nın görece köklü öğretim kurumu olması ve bugüne kadar özellikle
Malay Tarih, Medeniyeti ve Edebiyatı alanındaki çalışmalara öncülük etmesiyle
tanınıyor. Kuruluşunun ilk yıllarında özellikle İngiliz ve Avustralya’lı akademisyenlerin
önderliğindeki çalışmalar, aradan geçen süreçte yetişen Malay akademyasınca
devam ettirildi. Bu bağlamda, Prof. Dr. Osman Bakar’ın bir zamanlar önemli
yankı uyandırdığını ve UM’in yeniden yapılanmasında başat bir rol oynadığını
hatırlatalım. İslam bilim, felsefesi ve medeniyeti konularındaki görüşleri ile
tanınan Osman Bakar, mevcut Batı Bilim paradigmasına getirdiği eleştirilerle,
İslam biliminin ve eğitim kurumlarının yeniden dirilişinin (tecdid) nasıl
gerçekleştirileceğine dair kafa yormuş ve pratiğe dökmüş ‘yerli’ bir bilim
adamı. Prof. Bakar, 1970’li yılların ikinci yarısında, dünyada ilk defa tarih,
bilim ve medeniyet konularının ele alındığı ‘Complementary Science’ başlığıyla
bir dersin UM’de her öğrencinin zorunlu olarak almak zorunda olduğu bir dersin
olarak müfredatta yer almasını sağladı. Prof. Bakar, konferansın ikinci günü
yaptığı konuşmada İslam bilimi ile Batı bilimi karşılaştırmasında kaçınılmaz
paradigmatik farklılığa dikkat çekerken, aynı zamanda, İslam toplumlarının Batı
biliminin ‘sınırlamasından’ kurtulmasının yolları konusunda bazı argümanlarını
da paylaştı.
Üniversiteyle ilgili bu kısa girişin ardından yeniden konferansa dönelim...
Konferans direktörü Dr. Rahim kendisiyle yaptığımız mülâkatta, konferansa 200’ü
aşkın katılım başvurusu olduğunu, ancak bunlar arasından yaklaşık 188’ının
kabul gördüğünü söyledi. Aslen İranlı olan Dr. Rahim, İranlıların katılımı
konusunda ise şunları söyledi: “Malezya’da sayıları oldukça fazla olan
İranlıların, İran’daki kurumlara ve akademisyenlere ulaşmada bir araç
konumundalar. Malezya’nın İran vatandaşlarına vize uygulamaması ve Avrupa ve
Amerika’ya seyahatle kıyaslanmayacak ölçüde ucuz olması gibi özellikler başta
geliyor.” Dr. Rahim, bu konferansın devamını düşündüklerini ve bu anlamda bir
gelenek oluşturmak istediklerine vurgu yaptı.
Dr. Rahim, hazırlık ve konferans süresince ciddi bir sorunla
karşılaşmadıklarını, misafirleri memnun etme konusunda ellerinden geleni
yaptıklarını, ancak katılımcılara konaklama imkânı sunamadıklarını söyledi. En
önemli gelişme ise, tüm bildiriler birkaç hafta içerisinde üniversite sitesinde
yer alacak. Buna ilâve olarak, biraz vakit almakla birlikte, çalışmaların konu
başlıklarına göre 9 kitap halinde yayınlanacağı müjdesini de verelim. Kanımca,
UM’in konukseverliğinin önemli bir aşamasını geleneksel Malay yemekleri ve
Malay folklorünün özgün eserlerinin sergilendiği Seri Melayu lokantasında
verilen akşam yemeği oldu.
Konferans başlığı dikkate alındığında, çarpıcı gibi gözükse de, çeşitli
açılardan değerlendirildiğinde kapsam alanının dar olduğunu söyleyebiliriz.
Örneğin, Malay tarih ve medeniyetine katkıları ile bilinen Endonezya, Singapur
(Tarih bölümü, Asya Araştırmaları Merkezi (ARI)’nin yanı sıra, Güneydoğu Asya
Araştırmaları Enstitüsü ile dikkat çekici bir akademisyen potansiyeline sahip
kurumlar başta geliyor) ve Tayland (özellikle Patani’deki Songkla Üniversitesi
bünyesindeki İslam Akademisi) gibi bölge ülkelerinden katılımcıların yok
denecek kadar az olması kadar, genelde İslam özelde Güneydoğu Asya tarih ve
medeniyeti konularında çalışan örneğin Canada Mcgill Üniversitesi bünyesindeki
Güneydoğu Asya Çalışmaları Enstitüsü, Londra Güneydoğu Asya Çalışmaları
Enstitüsü, Avustralya Ulusal Üniversitesi gibi Avrupa, Amerika ve Avustralya
kıtasından araştırmacıların yer almaması bir eksiklik olarak
değerlendirilebilir. Söz konusu konferansa, ağırlıklı olarak Hint Alt Kıtası ve
bir nebze de Ortadoğu’dan katılımlar bilimsel nedenlerin ötesinde, bu
bölgelerle Güneydoğu Asya özellikle de Malezya arasında var olan görece coğrafi
yakınlığın pozitif bir etkisi görülüyor. Özellikle, Pakistan, Bengaldeş gibi
ülkelerin yanı sıra, ‘uluslararası dolaşım sınırlılığı’ bulunan İranlı
akademisyenlerin Malezya’daki konferansları kaçırmadıkları gözlemleniyor. İşin
en önemli kısmını ise, bu coğrafyada çalışmalar yürüten akademisyenlerin
küresel uluslararası ilişkilerden bir şekilde ‘paylarını almaları’ ile
bağlantılı. Yani, başta İran, Pakistan, Bengaldeş gibi ülke vatandaşlarının
Avrupa ve Amerika karşılaştıkları maddi zorlukların yanı sıra, vize almadaki
binbir zorluğun da eklenmesi, bölge akademisyenlerini sadece kendi bölgelerinde
tabiri caizse ‘at oynatmalarına’ neden oluyor. Belki de bölgedeki bu tip
konferansların kaderi hep böyle... Bir yandan, organizasyonların katılımcıların
giderlerini karşılamaması, başta bağımsız araştırmacılar olmak üzere üniversite
öğretim üyelerinin fon yoksunluğu, başlığı çarpıcı olan bu tip konferansların
arzu edilen akademik gelişmelere pek de ön ayak olamamasına yol açıyor.
Bununla birlikte, Malezya’daki araştırma üniversitelerindeki yabancı
öğretim üyelerinin varlığı bir anlamda ‘kurtarıcı’ rolü oynadı. Tabii bu alanda
var olma ve Malay kültür havzasınının tarih ve medeniyeti alanında çalışmalar
yürüten yerli, yani Malay akademisyenlerin katkılarını küçümsediğimiz
söylenemez. Özellikle Malezya Ulusal Üniversitesi (Universiti Kebangsaan Malaysia – UKM)’in Malay Tarih ve Medeniyeti
Enstitüsü (ATMA), Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi (IIUM)’deki tarih,
sosyoloji ve İslam bilimleri bölümleri ile bir zamanlar dünya akademi
dünyasında ses getiren işlere imza atmış olan ISTAC’da çalışmalar yürüten
akademisyenler, Malezya Teknoloji Üniversitesi bünyesinde kurulan ve önemli
katılımlarla giderek ses duyuracak olan “Center
for Advanced Studies of Islam, Science and Civilization (CASIS)” bölümü bir
anlamda Malezya’nın bu alandaki omurgasını oluşturuyor.
Türkiye’den katılım olmadı mı sorunuza cevabım maalesef ‘Hayır’. Yaklaşık
bir yıl önce bu köşede Türkiye’nin köklü üniversitelerinden birinde “Malay Tarih
ve Medeniyeti Bölümü’nün niçin acilen kurulması gerektiğine dair yazımız
yayınlanmıştı. Bu vesile ile bu hususu bir kez daha kısaca dillendirelim.
Aslında, UM konferansı bile tek başına, Türkiye akademi dünyasında Güneydoğu Asya’ya dair yaşanan
önemli boşluğu ortaya koyması açısından önemli bir gösterge. Sadece devlet
üniversitelerini kastetmiyoruz... Son dönemde Türkiye’nin mevcut siyasi
yapılanması ve bu yapıya akademya destekli olduğu düşünülen bazı araştırma
kurumlarının birbiri ardı sıra açılması veya mevcutlarının aktivasyonunun
artırılması bile halen bu çevrelerde Güneydoğu Asya’nın dikkate alınmasına yol
açmış değil. Tabiri cazise uzaktan ‘terane’ okumaya gerek yok. Sosyal
bilimlerde saha çalışmalarının önemi yadsınamaz. Bu bağlamda, Türk akademyasının
Güneydoğu Asya tarih ve medeniyetine yönelik ilgisizliğini anlamak mümkün
değil. Umulur ki, en kısa sürede nitelikli bir kurumsal yapılanmaya gidilir ve
İslam coğrafyasının Arap ve Türk varlığından sonra en önemli unsurunu teşkil
eden Güneydoğu Asya’nın İslam Tarihi ve Medeniyeti konusu ciddi bir şekilde ele
alınır. Bir örnekle ne demek istediğimizi konuya ‘mesafeli’ çevreleri bir kez
daha hatırlatalım. Son beş yıldır Açe-Türk tarihsel ilişkilerini ele alacak
kapsamlı çalışma ve araştırma programları ve bunları dünya bilim çevrelerine
sunacak konferans serilerinin yapılmasına dikkat çekiyoruz. Ancak bu alanda
hiçbir somut girişim olmadığı gibi, ‘kafa patlatanın’ olduğuna da pek tanık
olmuş değiliz. Biz oturaduralım, İngilizler Annabel Teh Gallop, Russell Johns
ve ekiplerinin girişimleri ve İngiliz Kültür’ün desteği ile Ankara’da
başlattıkları ‘English Academy’ adlı oluşumla Açe-Türk ilişkilerini ele
alıyorlar. Bu alandaki bulgularını, 10-11 Ocak 2011 tarihlerinde Açe
Eyaleti’nin başkenti Banda Açe’de, başkanlığını kiymetli dostumuz Dr. Saiful
Mahdi’nin yaptığı, ‘Uluslararası Açe Hint Okyanusu Çalışmaları Enstitüsü’
(ICAIOS) işbirliği ile “Islam, Trade and Politics Across the Indian Ocean”
başlığıyla yapılacak olan konferansta akademya
çevreleriyle paylaşacaklar. (Bu konferansla ilgili hususi bir yazımızı
önümüzdeki günlerde kaleme alacağımızı haber verelim.) Evet kısaca diyoruz ki,
‘Ses ver Türkiye akademyası!’...
UM’deki konferansa Türkiye’den katılım olmasa da, Malezya’daki
üniversitelerde görevli Türk öğretim görevlilerinin katılımı söz konusuydu.
Örneğin, Uluslararası Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde Hukuk
Anabilim Dalı öğretim görevlisi olan Doç. Dr. Saim Kayadibi ve Universiti
Teknologi Malaysia (UTM)’dan bendenizin konferansta farklı alanlarda
sunumlarımız oldu. Kıymetli Saim Hoca, “Western-Centred
Civilization and Reawakening Parameters of Islamic Civilization for the New
World Order” başlıklı çalışmasıyla katılırken; Açe’nin, Malay tarih ve
medeniyetinin kurucu aktörü olduğu konusunda güçlü tezleri olan bu makalenin
yazarı “Women as Rulers Phenomenon In A
Southeast Asian Islamic Socitey: The Queens of Aceh” başlıklı makalesini sundu.
Yukarıda dile getirilen eksikliklere rağmen, katılımcılar ‘Küresel
Toplum’da İslam Kültürü’, ‘İslam Sanatı’, ‘İslam ve Toplumsal Cinsiyet’, ‘İslam
Tarihinde Çok Kültürlülük’, ‘İslam ve Milliyetçilik’, ‘Müslüman Azınlıklar’,
‘İslam ve Eğitim’ alt başlıkları altında hazırladıkları çalışmlarını Arapça,
Malayca ve İngilizce olarak sundular. Elbette tüm bildirilerin başlıklarını ve
içeriklerini burada paylaşmamız mümkün değil. Ancak dikkatimizi çeken birkaç
tanesine kısaca değinelim. İlk günkü oturumlar arasında Rusya’lı bir Müslüman
olan ve bir süredir Universiti Malaya’da öğretim görevlisi olarak görev yapan Tatiana
Denisova’nın “Kajian Russia Mengenai Islam di Alam Melayu” başlıklı çalışması
önemliydi. Çünkü bugüne kadar, özellikle sömürgecilik dolayımında Malay dünyası
ile etkileşimde olan Hollanda, İngiltere gibi ülkelerde Malay dünyası
çalışmaları pek bir yekün tutuyor. Ancak Rusya dendiğinde pek çoğumuzun aklına
pek de gelmeyecek bir ülke. Batı Avrupa ülkeleri ile kıyaslanmayacak düzeyde
olmakla birlikte, Rusya’daki kimi araştırma merkezlerinde Malay dünyasına dair
eserler mevcut. Bu anlamda, Malay dünyasının dünyanın dört bir yanına dağılmış
klasik eserleri ve Malay dünyası üzerine kaleme alınmış eserleri bağlamında bu
girişim önemsenmeye değer.
Konuyla ilgileneceklere bir referans olması bağlamında diğer bazı
katılımcılar ile çalışmalarına değinelim: Megawati Morris’in “Islamization of the Malay Worldview: Sufi
Metaphysical Writings in Malay”, Siti Nor Aisyah’ın “Masalah-Masalah dalam Historiografi Melayu daripada Perspektif Syed
Muhammad Naquib al-Attas”, Afriadi Sanusi’nin “Islam dan Isu Dalam Tinjauan Hak Asasi Manusia di Indonesia”,
Muhammad Faizal Abdul Rani’nin “The
Influence of Islam towards Local Architecture Elements: Comparison Study of
Malaysia and Indonesia Wood Carvings”, Ahmad Tijani Surajudeen’in “History of Islam and Islamic Education: The
Roles of Muslim Scholars and Establishment of Madrasahs IN Kisi-Nigeria”,
Norhayati Haji Hamzah’ın “Nur Al-Din
Al-Raniri’s Concept o History in Bustan al-Salatin”, Thameem Ushama’nın “Nationalism in the Discourses of Muslim
Revivalists”, Mohd. Shaiful’un “Dialektika
Agama Ali Shari’ati”, M. Abedi’nin “The
Role of Motazele and Iranian Islamic Philosophers in Islamic Civilization”
başlıklı bildirileri önemliydi.
http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=178874&q=%C3%B6zay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder