Mehmet
Özay 11.08.2011
Modernleşme
sürecine görece geç başlamış bir toplum olmakla birlikte, gerek bağımsızlık
öncesi bağlamlarından tevarüs eden birikimler, gerekse kurucu babaların
"kalkınma yarışına" iştiraklerindeki iştiyak, Malay toplumunu kısa
sürede hızlı değişim evreleri ile karşı karşıya getirdi. Geniş Malay kitleleri,
sömürge dönemi yazarlarının istisnasız ifadeleri ile köyünde geleneksel yaşam
ağları içerisinde kendi halinde yaşam sürenken, bağımsızlık sonrası süreçte,
merkezde azınlık bir grubu temsil eden ve dışsal faktörlerin itici gücüyle
modernleşmiş seçkinci unsurların kalkınmacı modernist yapılaştırmalarından
payını almakta gecikmedi. Kabaca ifade etmek gerekirse birinci dönem, 1960'lı
yıllardan başlayan bu kalkınma hamlelerinin hız aldığı bu süreç ikinci döneme
1980'li yıllarda evrilir. Kalkınma ile birlikte değişim ivmesinin de dikkat
çekici boyutlarda ortaya çıktığı bu evre 2000'li yılların başına kadar devam
eder. Ve üçüncü dönem, yani 2000'li yılların başından bu güne kadarki yılları
kapsar. Peki bu kabataslak üç evre bize Malay ailesinin yönelimleri konusunda
ne söylemektedir? Geçenlerde yapılan bir araştırma sonuçlarını da dikkate
alarak bu hususa kısaca ele alalım. Böylece, Türkiye dışındaki Müslüman
toplumlar arasında kendine has nitelikleri ile dikkat çeken, belki de
kimilerinin Türkiye'ye model göstermek yanlısı olduğu Malay toplumunda aile
kurumuna dair son bulguları gündeme getirelim.
Köyden
kende göç hikâyesinin Malay toplumu boyutunda bugün gelinen noktada öğrenim
süresinin uzaması, köklü aile yapısından kopuk kentlerdeki tekil bireylere
dönüşen bölünmüşlük, işsizlik olmasa bile çalışanların gelir ortalamalarının
görece azlığı gibi faktörler Malay toplumunda evliliklerin ertelenmesine neden
oluyor. Elbette bu maddi unsurların yanı sıra, birtakım inanç ve hayat görüşü
başkalaşımlarının da rolü olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda, günümüz Malay
bireylerin evliliklerini erteledikleri görülüyor. Buna neden olarak iki
cinsiyet arasında farklı yaklaşımlar ortaya çıkıyor. Örneğin, erkeklerde
%48.3'lük oranla ekonomik zorluklar önde gelirken, kadınlarda %23.8'lik oranla
kariyeri önceledikleri dikkat çekiyor. Erkeklerin kariyer eğilimi ise %19.1.
Temelde her iki olgu da maddi olanaklara konuşlanma ile ilgili. Kadınların bu
kariyer 'odaklanması' aslında küresel modernleşme süreçlerinin ortak yönelimi
olduğu malum. Malay toplumunu farklı kılan unsurların başında, kadınların
modernleşme süreçlerine yukarıdan aşağıya karar mekanizmasının şekillendirdiği
merkezi plânlamaların da rolünü göz ardı edemeyiz. 1970'li yıllardan başlayarak
ülkede giderek ağırlığını hissettiren yabancı yatırımlar, ucuz işgücü olarak
kırsaldaki okur-yazarlığı 'kısıtlı' genç bayanları şehre çekmenin yolu olarak
kullanıldı. Aynı dönemler, ekonomik kalkınmanın eğitimin vazgeçilmez
yandaşlığına muhtaç oluşu, kadınlar üzerinde kendisini göstererek, okullaşma ve
nihayetinde yüksek öğretime kadar giden bir eğitim 'kariyerinin' kapısını
araladı. Bu bir yandan Müslüman feminist' eğilimleri gündeme taşırken, yakın
zamanda tanık olunduğu üzere alternatifini de çıkarmaya başladı. Kendilerini
eşlerinin 'cariyesi olarak' tanıtan bir grub kadın kamusal alanda görüşlerini
dile getirmeleri, sadece feminist çevreden değil, Kadın, Aile ve Toplumsal
Kalkınma Bakanı Shahrizat Abdul Jalil'in de tepkisini çekti.
Öte
yandan, Malayların eş seçimindeki öncelikleri arasında, %24.7'lik oranla dini
hassasiyet yer alıyor. Malezya'nın kendine özgü tarihsel ve toplumsal şartları
dikkate alındığında, yani ülke topraklarında yaşayan Çinli ve Hint azınlık
karşısında dini-kültürel ayrışmanın derinlemesine yaşandığı her daim
vurgulanagelmiştir. Bugün de bu yönelimde bir değişme söz konusu değildir.
Dolayısıyla evlilik gibi sadece iki bireyi değil, onları çevreleyen toplumsal
ağların da etkileşimine yol açacak, 'kudsi' birlikteliğin dini kökenlere
dayanması doğal kabul edilebilir. Malay fertlerin eşlerini seçerken dini
öncelemelerinin böylesi sosyo-kültürel kökleri olduğu gibi, 'saf' dini
eğilimlerden de kaynaklandığı söylenebilir. Özellikle bu ikinci yaklaşım,
Malezya'nın kuzey ve doğu eyaletlerini oluşturan Kedah, Kelantan, Terengganu,
Perak gibi görece daha dini-gelenekselci eğilimlerin ağır bastığı eyaletler
bağlamında doğruluk payı taşıyor.
Son
yapılan araştırmanın dile getirdiği bir diğer gerçek ise kadın-erkek
oranlarındaki benzeşim. Uzmanlar bugün için bir sıkıntı olmasa da, uzun vadede
aile kurumu üzerinde arzu edilmeyen değişimlerin gündeme gelebileceğini de
vurgulamaktan geri durmuyorlar. İstatistikler ülkenin 13 eyaletinden sadece
4'ünde iki toplumsal cinsiyet arasında kadın nüfusu erkek nüfusunun önünde.
Örneğin, Perlis, Penang ve Kelantan'da 91/100. Diğer eyaletlerde erkek nüfusunun
fazlalığı ise dış göçlerle açıklanıyor. Peki bu durum, Malay aile yapısına ne
tür bir etki yapabilir. Biraz daha yakından bakalım meseleye. Müslüman
Malayların 'gelenekselcilikleri' yabancılarla evliliği pek de yaygın olmadığını
ortaya koyuyor. Bu yaklaşıma farklı açıdan bakmakla birlikte, dolaylı olarak
destekleyen görüş kimi psikologlardan geliyor. Bu 'otoritelere' göre Malayların
yabancılarla evliliklerinin kimi sorunları da beraberinde getireceği üzerinde
duruyorlar. Sorunlardan kaçmaları ile tanınan Malayların, evlilik gibi
bilinmezleri içinde barındıran bir kurumu oluştururken yabancı bireyle
evlenmeyi göze alıp almayacakları da salt eğitim düzeyinden ziyade zihniyet
dönüşümü ile alâkalı. Yaklaşık yüzelli yıldır birarada bulunan Malay, Çinli ve
Hintli nüfusun çapraz evlilikler yapmamaları dolaylı olarak da bu eğilime dair
bir fikir vermektedir.
Eğitim, ekonomi gibi faktörler nedeniyle Malay ailesine
bireysel yönelimlerden kaynaklanan negatif etkilerin yanı sıra, görsel medyanın
rol-modelliği de yeni eğilimleri içinde barındırıyor. Televizyon ve aile
ilişkisi üzerinde dururken, elbette 'pembe diziler' akla geliyor. Özellikle
şehirli, eğitimli ve iş sahibi orta-üst sınıfların yaşamının ekranlara
taşınması, aşağı tabakalardaki toplum kesimleri için arzu edilir nesneler
haline geliyor. Bu anlamda Malay dizilerinin içeriklerinin küresel türlerinden
hiç de farkı olmadığını söyleyebiliriz. Türkiye'de bu yöndeki kaygılar ve
eleştiriler sıklıkla dile getirilse de, somut olarak herhangi bir önlem
alınmaması sorunu 'köktenci' bir hale getiriyor. Yeri gelmişken bir
hatırlatmada bulunalım. Aldığımız duyumlar, Türkiye'den kimi medya
kuruluşlarıyla Malezya kuruluşları arasında yapılan anlaşma ile Türk
dizilerinin Malay televizyonlarında yayınlanması gündemde. Bir süredir üzerinde
durduğumuz Türkiye'nin Güneydoğu Asya açılımı içerisinde değerlendirilmesi
taraftarı olanlar olacaktır elbette. Ancak, Türkiye yönetim elitlerinin, Türk
toplum yapısını ne kadar temsil ettiği sorunlu bu dizilerin diğer Müslüman ülke
halklarına 'empoze' edilmesine göz yummaları anlaşılır gibi değil. Müslüman
Malay toplumunun erozyona uğrayan kimi değerleri karşısında, Türk dizilerinin
pek olumlu katkı yapmayacağını söylemek kahinlik olmayacaktır.
http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=170454&q=mehmet+%C3%B6zay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder