17 Mart 2012 Cumartesi

Bir Sır Yuvası: Dayah Tanoh Abee


Mehmet Özay                                                                                                    19 October 2010

Dayah Tanoh Abee” bu adı bugüne kadar birkaç kişiden başkası duymadı. “Duyması gerekir mi?” diye sorulabilir elbette. Ancak tarihe, kültüre, medeniyete önem veren, verdiğini söyleyenler için kaçırılan pek çok ayrıntıdan biri “Dayah Tanoh Abee”. Dayah’ın ne olduğundan başlayalım isterseniz önce. Dayah, Güneydoğu Asya Malay toplumlarında geleneksel eğitim kurumlarına verilen adlardan biri.  Söz konusu eğitim kurumları Cava Adası’nda ‘pesantren’, Malay Yarımadası’nda ’pondok’, Açe’de ise ‘Dayah’ adıyla anılır. Her ne kadar, Cava Adası’nın kültürel difüzyonu sonucu pesantren adı Açe’de kullanılsa da, sayıları altıyüzü bulan geleneksel dini eğitim kurumlarının bazıları halen Dayah adını kullanmaya devam etmektedir.

Tanoh Abee ise Açe dilinde ‘Abee Vatanı’ anlamına geliyor. Bu isimden hareketler, zamanın birinde Abee adında bir grubun, ailenin, kabilenin yerleştiği yere verilen bir ad olduğunu ileri sürmek mümkün. Bu çerçevede Dayah Tanoh Abee, Endonezya’nın Açe Eyaleti başkenti Banda Açe’ye 50 km. mesafede Seulimum ilçesine bağlı, aynı adla kurulu olan kadim bir geleneksel eğitim kurumunun adı. Söz konusu bu kurum, atlattığı bütün badirelere rağmen, halen mevcut olan el yazma kütüphanesi nedeniyle sadece Açe’nin değil, Güneydoğu Asya’da İslam medeniyetinin yaygınlaşmasında taşıdığı önemden ötürü bölge tarihi ve medeniyeti ile ilgilenenlerin gündeminde önemli bir yer işgal ediyor. Bunu ziyaretçi defterini şöyle bir karıştırdığınızda görebilirsiniz. İlk etapta akla gelen Fransa’dan, Hollanda’dan, Japonya’dan, İngiltere’den, Avustralya’dan, Singapur’dan, Malezya’dan bilim adamlarının ve araştırmacıların uğrak yeri olmuş bir mekân. “Niçin Türkiye’den birileri yok?” sorusunun cevabının -en azından bir bölümümü- bildiğinizi tahmin ediyorum. Hasbel kader bildiklerimi de bilâhare çeşitli değerlendirme yazılarında dile getireceğim.

Dayah Tanoh Abee’yi önemli kılan sadece sahip olduğu zengin kütüphanesi değil. Dayah’ın ve içinde yer aldığı bölgenin tarihine göz atıldığında bunu görmek mümkün. Söz konusu bu eğitim merkezi, kurucuları, bugüne kadar devam eden faaliyeti, yüzyıllardır yetiştirdiği talebeleri ve ilim adamları ve liderlerinin 1873-1903 yılları arasında süren Hollanda Savaşı’ndaki öncü rolü ile de dikkat çekiyor.

Kurucularından başlayalım isterseniz. 1627 yılında Bağdat’tan yola çıkarak Güneydoğu Asya’ya tebliğe giden yedi kişilik grupta yer alan el-Fîrus el-Bağdadî tarafından kuruluyor. O dönem, Açe Darüsselam Sultanlığı’nın tarihinde en görkemli yıllarının yaşandığı Sultan İskender Muda dönemi. El-Fîrus, başkent Banda Açe yerine, şehrin epeyce dışındaki Seulimum’a yerleşir ve burada bir dini eğitim merkezini hayata geçirir. Dayah’ın tarihine bakıldığında, sadece el-Fîrus değil, haleflerinin de saray ve çevresiyle pek içli dışlı olmadıkları ve kendilerine sürekli ilme ve öğrenci yetiştirmeye adadıkları anlaşılıyor. Bununla beraber, Dayah’ın kurulduğu bölge, sultanlığın başkenti ve o dönemki adıyla Bandar Açe’nin çevresindeki üç önemli federatif yapılardan biri kabul edilen ve 22. Sago adı verilen federasyon liderlerinin gerek ilmi konularda, gerekse sosyal problemlerde danıştıkları saygın kişiler oldukları gibi, bölgedeki kadılık müessesesinin devamındaki rolleri de gözardı edilmemelidir. Bu bağlamda, Dayah liderlerinin ilmi ve toplumsal sorunların çözümünde başvurulan yegâne insan kaynakları olmaları hasebiyle, Geertz’in kavramıyla ifade edersek bir cultural broker işlevi görmüşlerdir. Bu liderler geleneksel olarak “Teungku Chik Dayah Tanoh Abee” unvanıyla anılmışlardır. Teungku ibaresi her ne kadar bugün gelişigüzel kullanılsa da, ilmin yanı sıra, hikmet sahibi kişiler için kullanılan bir unvan. Chik ise Açe dilinde Şeyh karşılığında kullanılıyor.

17. yüzyıl ilk çeyreğinde, Bağdat’ın - 1623-1638 yıllarında Safavî Devleti sınırlarına dahil olduğunu unutmadan - Osmanlı Devleti’nin hakimiyetinde olduğu biliniyor. Buradan hareketle, İslam dünyasının uzun yıllar ilim, kültür merkezi olmuş Bağdat’a Osmanlı geleneğinden etkilendiği ileri sürülebilir. El-Fîrus el-Bağdadî’nin bu geleneğin Güneydoğu Asya’ya taşınmasındaki rolü ise araştırılmaya değer. İslamiyetin yayılması sürecinde Arabistan Yarımadası başta olmak üzere İslam coğrafyasının merkezi kabul edilen şehirlerden alimlerin, tüccarların doğuya açılmaları tarihi bir süreklilik taşır. 9. yüzyıldan 19. yüzyıl sonlarına kadar devam eden bu sürecin bir yerlerinde el-Fîrus el-Bağdadî gibi alimlerin varlığı ortaya çıkıyor.
Zamanla sadece Açe’den değil, Sumatra Adası’nın değişik bölgelerinden gelen öğrencilerinin varlığı ile nüfuz alanı genişleyen ve Dayah, Nakşibendiye ve Şettariye Tarikatları’nın bölgedeki önemli merkezlerinden biri haline geldiği gibi, bölgenin üç önemli Zaviye’sinden (zawiyah) biri kabul edilir. Açe’nin, en azından, 17. yüzyıl ilk yarısından itibaren Serambi Mekkah, yani İslam’ın Güneydoğu Asya’daki Kapısı unvanına sahip olmasında Dayah Tanoh Abee’nin önemi yadsınamaz.

Kütüphanesinde Arapça, Malayca ve Açece kaleme alınmış fıkıh, tefsir, tasavvuf gibi genel İslam bilimlerinin yanı sıra, gerek İslam dünyası gerekse Güneydoğu Asya özelinde edebiyat, tarih gibi eserlerin varlığı ile dikkat çeker. Eserleri telif, tercüme ve şerh düşülmüş eserler olarak üç kategoride ele almak mümkün. Özellikle bölge İslam ve medeniyetinin önemli temsilcileri Hamza Fansurî, Şemseddin Sumatranî, Nureddin er-Ranirî, Abdurrauf es-Singkilî gibi 16. ve 17. yüzyıl Malay dünyasının alimlerinin eserleri kütüphanenin zenginliğinin baş köşesinde yer alıyor. Önemlerine binaen söz konusu alimleri kısaca hatırlamakta fayda var. Hamza Fansurî ve öğrencisi Şemseddin Sumatranî, İbni Arabi’nin vahdet-î vücud akımının Güneydoğu Asya’daki en önemli isimleri olarak zikredilir. Bu iki önemli şahsiyetin ardından Açe’de şeyhülislamlık makamına getirilen Nureddin er-Ranirî ise vahdet-î vücud akımına karşı verdiği önemli muhalefet ile ortodoks İslami anlayışın yerleşmesinde rolü vardır. Abdurrauf es-Singkilî veya yaygın bir şekilde bilinen maslahı ile söylersek Şah Kuala Şettariyye Tarikatı’nın Güneydoğu Asya taşıyıcısı olduğu gibi, sultanlığın duraklama ve nihayetinde gerilemeye yüz tuttuğu dönemde toplumsal ve siyasal birliğin bir anlamda temsilcisi sıfatıyla ortaya çıkmış bir alimdir.

Zamanında on bine yakın eserin bulunduğu ifade edilen kütüphanede bugün ancak bin civarında eser bulunuyor. Eserlerin büyük bir bölümüne ne olduğu sorusuna cevabı aşağıda vereceğiz. Dayah’ın son lideri Muhammed el-Fîrus el-Bağdadî’nin 1993 yılında Katalog Manuskrip Perpustakaan Dayah Tanoh Abee adıyla yayınlanan katalog çalışması, bugünkü mevcut eserlerin varlığı konusunda bir fikir veriyor. Bu çerçevede, söz konusu kataloğu Sayın Doç. Dr. Ali Caksu aracılığıyla Yıldız’daki IRCICA Kütüphanesi’ne hediye ettiğimizi, ilgililerin  bu kütüphaneden kataloğa ulaşabileceklerini hatırlatmak isterim. Günümüzde Cakarta’daki Endonezya Ulusal Arşivi ile Kuala Lumpur’daki Malezya Ulusal Kütüphanesi bünyesindeki el-yazmaları kütüphanesinde Açe ile ilgili el-yazma eserlerin varlığı kadar, özellikle Hollanda Sömürge Yönetimi’nce Leiden Kütüphanesi’ne taşınan kimi çalışmalar olduğu biliniyor. Bu eserlerin hangilerinin Açe’den, özellikle de Dayah Tanoh Abee’den getirilmiş olduğu ise bir başka araştırma konusu.

Kütüphanedeki eserlere ne olduğu meselesine gelirsek... Hollanda Doğu Hint Sömürge yönetiminin 26 Mart 1873 tarihinde Açe Darüsselam Sultanlığı’na verdiği ültimatomla başlayan Hollanda (veya Açe) Savaşı Açe’nin maddi varlığını değil, Açe halkının çok daha önem verdikleri tarih ve kültür mirasının da büyük ölçüde etkilenmesine neden oldu. Savaşın ilk birkaç yılında Seulimum’a kadar ilerleyen Hollanda birlikleri Dayah’ı kütüphanesiyle birlikte ateşe verdiklerine şaşırmamak gerekiyor. Bu gelişme öncesinde Dayah’ın o dönemki lideri eserlerin bir bölümünü çevredeki köylülere emanet ederken, bir bölümünü Sigli’ye göç ederken, dağlık bölgedeki mağaralara sakladığı da bugüne ulaşan bilgiler arasında. Tabii, Hollandalıların kütüphaneyi yakarken, eserleri toplayıp toplamadıkları -şimdilik- bilinmese de, dönemin ünlü şarkiyatçısı Snouck Hurgronje Açe’de bulunduğu dönemde yakından ilgilendiği el yazmalarını topladığına kuşku yok. 

Dayah’ın dokuzuncu nesli ve son lideri, Muhammed el-Fîrus el-Bağdadî 2006 yılının Ekim ayında vefat etti. 2005 yılında kendisiyle yaptığımız bazı görüşmelerde kıymetli bilgilere ulaşmakla birlikte, daha sonra yapmayı plânladığımız sohbetler maalesef gerçekleşmedi. Dayah Tanoh Abee’den hareketle Güneydoğu Asya İslam kültür ve medeniyetinin izinin sürülmesinin önemini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.

http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=133086&q=%C3%B6zay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder