Cihan Kurtaran 24.12.2016
Myanmar’ın Arakan
Eyaleti’nde 9 Ekim’de başlayan ve Kasım ayı ortalarına kadar devam eden şiddet
dalgası bölgede yeni tepki ve gelişmelere yol açtı. Bir grubun Bangladeş
sınırından girerek Myanmar güvenlik güçlerinin bulunduğu üç noktaya yaptığı
saldırının ardından Myanmar ordusunun sorumluların yakalanması çabası amacının
ötesine taştı. Myanmar ordusunun bu saldırının sorumlularını yakalamak amacıyla
sınır çevresindeki yerleşim yerlerinde sivillere yönelik uygulaması etnik
soykırım kavramının giderek güçlü bir şekilde gündemde yer almasına neden oldu.
Temelde, gazetecilerin ve yardım kuruluşlarının çalışanlarının bölgeye
girmesine izin verilmediğinde, bölgede tam olarak neler olup bittiğine dair
doğrudan bilgi alma imkânı yoktu. Bununla birlikte, Arakanlı Müslümanlar
konusunu yakından takip eden bir insan hakları kurumu Myanmar ordusunun
sivillere yönelik saldırılarını ortaya koyması; değişik kurumların verilerine
göre hayatlarını kurtarmak amacıyla yirmi ila otuz bin kişinin Bangladeş
sınırını geçmesi ve onların tanıklıkları Arakan Eyaleti’nin kuzeyinde etnik
temizlik olgusunu gündeme taşıdı.
Bu süreçte, özellikle
Malezya başbakanın da katılımıyla 4 Aralık’ta başkent Kuala Lumpur’da yapılan
gösterinin bir rolü olduğu görülüyor. Resmi çevreler, bu gösterinin hükümet
adına gerçekleştirilmediği ifade etse de Başbakan, iç ve dışişleri bakanları,
iktidar koalisyonunun ana yapısını oluşturan Birleşik Ulusal Malay
Organizasyonu’nun (UMNO) değişik düzeylerdeki yetkilileriyle muhalefet
partilerinden Malezya İslam Partisi (PAS) genel başkanı Abdülhadi Awang’ın
katılması oldukça önemliydi. Ve bu üst düzey katılımla Malezya’da
gerçekleştirilen ilk gösteri olma özelliği taşıyor.
Bu gösteride Başbakan
Necib bin Rezak, Arakanlıların etnik soykırıma maruz kalmaları nedeniyle
durumun insan hakları yönüne dikkat çekerken, Nobel insan hakları ödülü sahibi
Su Çi’yi konuyla ilgili adımları atmamakla suçladı. Bu çerçevede Başbakan’ın
Myanmar yönetimi ve özellikle de Myanmar Dışişleri Bakanı ve Devlet Başkanlığından Sorumlu Devlet Bakanı Su
Çi’yi hedef alan konuşmasının ardından çok kısa süre içerisinde bazı gelişmeler
yaşandı.
Önce Malezya ordu
komutanı, görev süresinin bitimi vesilesiyle bölge ülkelerine ziyaret
açıklamasıyla Myanmar’da ordu komutanıyla görüştü. Bu toplantıda dikkat çeken
husus, Malezya ordu komutanının meslektaşına Arakan Müslümanları’nın
mağduriyetinin DAEŞ benzeri yapılarca kullanılabileceği ve bu noktada Myanmar
hükümetinin konuya acilen bir çare bulması yönündeki açıklamasıydı. Ardından
Myanmar dışişleri Endonezya Dışişleri Bakanı Retno Marsudi Su Çi’nin davetlisi
olarak Myanmar’a gitti. Bu ziyaretin gerekçesi de, bu gelişmelerden çok kısa
bir süre önce Su Çi’nin Endonezya’ya yapacağı resmi ziyaretin ülkede doğan
Arakan Müslümanları hassasiyeti nedeniyle ertelenmesi üzerine gerçekleştirildiği
belirtlidi. Ancak Dışişleri Bakanı Retno Marsudi görüşmelerde Endonezya
hükümeti olarak Arakanlı Müslümanlara yapılacak ‘insani yardım’ konusunda
yaklaşımını gündeme taşıdı.
Bu süreçte Su Çi’nin
veya bir başka Myanmarlı yetkilinin bölge ülkeleri ve uluslararası toplumdan
gelen tepkilerin aksine, ordunun Arakanlılara yönelik bir soykırım
gerçekleştirmediğini, eyaletteki sorunun ülkenin bir iç meselesi olduğunda
ısrarcı olduğu dikkat çekiyordu. Buna rağmen, bu görüşmeler sonrasında Su Çi, geçen
Pazartesi günü, ASEAN dışişleri bakanlarını Myanmar’ın eski başkenti Yangon’da
‘gayri resmi’ toplantıya davet etmesi başlı başına dikkat çekiciydi. Yangon’daki
bu toplantı 2012 yılı Mayıs ve Haziran aylarında yaşanan ve uluslararası
kamuoyunda tepki toplayan şiddet dalgasından bu yana Myanmar hükümetinin aldığı
ilk ciddi girişim denmeyi hak ediyor.
Toplantının amacı
Arakan’da yaşananlar konusunda üye ülke dışişleri bakanlarına birinci elden
bilgi vermekti. Ayrıca, dışişleri bakanları toplantısında üye ülkelerden
özellikle de Malezya ve Endonezya tarafından Myanmar hükümetinin konuyla ilgili
acilen çeşitli kararlara imza atması konusundaki tavsiyeleri dikkat çekiyordu. Bu
toplantının belki de daha önemli bir gelişme olmasında ASEAN’da bir üye ülkenin
ulusal sınırları içerisinde yaşanan bir sorunu gündeme alan böylesi bir
toplantının ilk defa gerçekleştirilmesiydi. Bugüne kadar, üye ülkeler kendi
ulusal sınırları içinde yaşadıkları sorunlara diğer ülkelerin karışmaması
konusunda gerekçe olarak ASEAN sözleşmesinin ‘iç işlerine karışılmaması’ konulu
maddesini kanıt gösteriyorlardı. Toplantı ‘gayri resmi’ olarak tanımlansa da,
bu alanda atılan bir ilk olduğuna kuşku yok. Bu süreçte, Myanmar hükümeti
konuyla ilgili herhangi bir adım atıp atamayacağı sorusu gündemde.
Bu sürece eklemlenen
bir diğer önemli inisiyatif ise, Endonezya dışişleri bakanı Retno Marsudi’nin geçen
Salı günü, Bangladeş’te sınıra yakın noktadakı Cox Bazaar’da Arakanlı
Müslümanları ziyaret etmesi ve Bangdaleş yönetimiyle görüşmeler yaptı.
Myanmar’daki sorunun Bangladeş’i birinci elden ilgilendiren yönü sadece komşu
ülke olmasından kaynaklanmıyor. Myanmar yönetimi, Arakanlı Müslümanları ısrarla
ülkedeki etnik yapılardan biri olduğu gerçeğini inkâr ederken, bu grubun
Bangladeş’ten göç etmiş olduklarını ileri sürüyor ve ‘Bengali’ adını veriyor.
Endonezya dışişleri bakanının bu ziyareti, bölge ülkeleri arasında Bangladeşle
bu konuda ilk temas olma özelliği taşıyor.
Myanmar’da Arakan
Eyaleti’nde Ekim ve Kasım ayı boyunca gündemden düşmeyen Müslümanlara yönelik
şiddet ve hatta etnik temizlik karşısında yukarıda zikredilen inisiyatiflerin pratikte
ne denli verimli sonuçlar doğurup doğurmayacağı da bir o kadar önem taşıyor. Bu
bağlamda, Pazartesi günkü dışişleri bakanları toplantısında gündeme getirilen
tavsiyeler ve bunların yakın ve orta vadede Myanmar yönetiminin Arakan Müslümanları
konusundaki politikalarının olumlu yönde değiştirilmesine katkısı olup
olmayacağı bir yana, Myanmar toplumunun Arakanlı Müslümanları siyasi bir kimlik
altında meşru bir etnik yapı olarak kabul etmeye hazır olup olmadığı hususu
önemli.
Öyle ki, Pazartesi günü
Yangon’da yapılan ASEAN dışişleri bakanları toplantısından bir gün önce şehirde
yapılan kitle gösterisinde orduya destek veriliyordu. Bu desteği verenler
arasında radikal Budist liderler ve grupları yer alıyordu. Bu gösterinin hiç
kuşku yok ki, ASEAN dışişleri bakanları toplantısı öncesinde bölge ülkelerine
ve dünya kamuoyuna bir mesaj anlamı taşıyordu. Myanmar Ulusal Rahipler Birliği
adına yapılan açıklamada ‘ordunun ulusun ve de en önemlisi ‘din’ yani Budizm
için varlığına dikkat çekiliyordu. Gösteride ülkenin sınır boylarındaki diğer
bazı etnik yapılara yönelik operasyonlar dile getirilse de, bu etnik yapılar
Burmalılarla aynı dini, yani Budizm inancını paylaşıyor. Bu bağlamda, gösteri
ile dikkat çekilmek istenen orduyu hedef alan ve özellikle de ASEAN başta olmak
üzere uluslararası çevrelerden gelen tepkilere yönelikti. Ülke nüfusunun
yaklaşık yüzde 65’lik kesimi Burma etnik yapısı ve genel nüfusun kahir
ekseriyetini de Budistlerden oluşması Arakanlı Müslümanlar konusunun toplumun
büyük bir bölümünde hakim önyargıların aşılmasıyla yakından alâkalı bir yönü
var.
ASEAN genelinde ise
açıkçası söylenecek çok söz var. Bunların başında Asyalılık değerleri, insan
hakları, kültürel ve dini zenginlik gibi olgularla bezeli ASEAN Sözleşmesi’nde
‘üye ülkelerin iç işlerine karışmama’ maddesinin demoklesin kılıcı gibi her
daim gündemde olması geliyor. Ayrıca, bundan geri kalmayacak şekilde, üye ülke
sivil toplum çevrelerine hem üye ülkeler hem de birlik içinde geniş bir sahada
rol alma imkânının tanınmaması, yukarıda dile getirilen süreçlerde de bizzat
gözlemlendiği üzere tepki verdiği izlenimi veren ülkelerin Arakan Müslümanları
konusunu iç politika malzemesi yaparak Müslümanların hassasiyetleri üzerinden
siyasi kazanım elde etme çabası bulunuyor. Öte yandan, DAEŞ gibi Ortadoğu
gerçekliğinin ürünü bir yapının adını bir korku ve tehdit unsuru olarak
kullanarak şu veya bu şekilde yapısal değişikliklerin önünü alma uğraşı da bu
süreçte kendine yer buluyor.
Malezya’da faaliyet
gösteren ve sivil bir inisiyatif olan İnsan Hakları Komisyonu’ndan Denison
Jayasooria’nın Kuala Lumpur’da Arakan Müslümanlarını konu alan fotoğraf sergisi
çerçevesinde yapılan bir oturum dile getirdiği üzere, insan hakları konusunda
evrensel değerlerin yakalanması ASEAN için bir aciliyet arz ediyor. Bu durum,
hem yukarıda dile getirilen ‘iç işlere karışmama’ maddesini ortadan kaldırmaya,
hem Arakanlı Müslümanların insan hakları ihlâllerinin sadece Myanmar’ın Arakan
Eyaleti’nde değil, komşu ülkelerdeki yüzbinlerin de maruz kaldığı durumlarına
bir çözüm bulunmasını yolunu açması bakımından önem taşıyor. Unutulmamalıdır
ki, daha 2015 yılı Nisan-Mayıs aylarında sayısı yedi ila sekiz bini bulduğu
belirtilen Arakanlı sığınmacıları taşıyan teknelerle ilgili gerçekler
tazeliğini koruyor. O dönem, Hint Okyanusu’nun doğusunda ve Malaka Boğazı
girişindeki bu teknelere ilgili ülke yöneticilerince sahillere yanaşma izni
verilmediğini biliyoruz. Açeli balıkçıların kendi inisiyatifleriyle yaklaşık
bin kadar Arakanlıyı sahile çıkartmaları sonrasında Kuzey ve Doğu Açe’de üç
kampta bir yıl boyunca hayatla yeniden buluşmaları tek istisna olsada, kamplardaki
bu insanların büyük çoğunluğunun nasıl olup da insan trafiğine konu oldukları
halen cevaplanmayı bekleyen sorular arasında.
Arakanlılar konusundaki
çalışmalarıyla tanınan Fortify Rights çalışanlarından biriyle dün yaptığım
röportajda yetkili kişi, Su Çi’nin bugüne kadar Arakanlı Müslümanlar konusunda
gerekli çalışmalar yapacağını birkaç kez dile getirdiğini ve bugüne kadar
herhangi bir adım atmadığını söyledi. Akabinde, Pazartesi günkü dışişleri
toplantısı sonrasında Su Çi’nin kayda değer bir adım atabileceği konusunda da
karamsarlığını dile getirdi. Tüm bu gelişmeler Arakanlılar konusunda
çalışmaların kurumsal ve geniş çerçeveli olarak sürdürülebilir bir şekilde
devam etmesini gerektiriyor. Bu konuda geniş kamuoyunun uyanık olması, ilgili
ülke ve uluslararası kurumları Arakanlı Müslümanlar konusunda sürekli uyarması
önem taşıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder