12 Mayıs 2012 Cumartesi

Patani’de Neler Oldu ve Neler Olacak?


Mehmet Özay                                                                                                                9 Mayıs 2012

Patani’de bir hareketliliktir gidiyor. Tayland’da bugün Başbakanlık koltuğunda oturan Yingluck, yaklaşık bir yıl önce yapılan seçim arefesinde, Patani sorununa, “özerklik vaadi” söylemiyle kalıcı çözüm getireceğini meydanlarda kamuoyuyla paylaşmıştı. Aradan geçen sürede herhangi kayda değer bir girişim olmadığı gibi, kısa bir süre öncesinde ülkenin güneyindeki önemli şehirlerinde ve özelliklede Hat Yai’deki patlamalar sorunu bir kez daha uluslararası gündeme taşımaya aracı olmuştu. Tabii bu vesile ile, Tay ve Batılı medya ve bunları model alanların “terör söylemi” ve bunun uluslararası İslamcı bağlantıları üzerinden yürütüldüğüne şaşırmamak gerekiyor. Ancak kimse çıkıp da Yingluck’ın Patanililere verdiği siyasi  vaadin “neden dondurulduğunu” sormayı akıl etmiyor, akıllara getirmiyor ve ısrarla bu konu üzerinde durmuyor. Elbette bu sorun üzerinde durması gerektiği varsayılanların, dünyanın hangi enlem ve boylamında mazlum Müslümanların sorunlarına uzun erimli, kalıcı politikalar ile gündemde yer tuttuklarını sormak gerekiyor öncelikle. Ancak ondan sonradır ki, “Acaba bunlar Patani’de bir şey yapabilirler mi?” sorusunu sorabiliriz.

Şunu unutmayalım... Patani’de neler oluyor sorusunu, sorarken elbette “bize ne oluyor”u da hesaba katıyoruz. Patani’nin bizsiz, bizim Patanisiz olmamız mümkün olmadığına göre Patani’de olup bitenlere kulak kabartmak bir kenara, bizatihi içinde olmak gerekmez mi? Önce Yala ardından Hat Yai’deki vakıalardan hareketle küresel medyanın ve peşine takılmış sözde Müslümanların güdümündeki medyanın yönlendirmelerine maruz kalmanızdan önce size meselenin kökenine dair bir şeyler aktarayım. Elde var bir! Bu vakıa 11 Eylül 2001’dekiyle bir tutulmasıyla Patani hareketine ve bu hareketin 19. yüzyıl sonundan bu yana şu veya bu şekilde devamlılığını sürdüren tüm hak ve özgürlük taleplerine kibrit suyu dökmek anlamına geliyor. Ve de bunun kasıtlı ve bilinçli olarak yapıldığına hiç kuşku yok.

Önce bir bakalım Hat Yai neresi? Tayland’ın güneyindeki Müslüman Malay nüfusunun yoğun olarak yaşadığı ve tarihsel olarak Patani olarak adlandırılan bölgeye en yakın havalimanının bulunduğu yer. Malezya’dan havayolu ile Patani’ye seyahat etmek isteyenlerin sıklıkla kullandığı bir şehir. Hem Patani’ye yakınlığı hem de Patani’nin ‘güvenlik sorunundan’ uzakta oluşu ile Malezyalı ‘turistlerin’ uğrak yerlerinden. Hat Yai’ye Malezya’dan karayolu ile gitmek yerine havayolu ile Patani’ye gidecekler için de bir aktarma organı işlevi görüyor. Patlamanın gerçekleştiği otel de şehrin en meşhur otellerinden biri.

Oyuna düşenler de oyuna düşürenler kadar sorumluluk sahibidir... Gelin şöyle bir yöntem izyeleyim. Patani sorununa daha geniş perspektiften bakarak Güneydoğu Asya’daki özgürlük hareketlerine yansıtmak mümkün. Çünkü bölgedeki özgürlük hareketlerinin nedenleri aşağı yukarı aynı. Sadece düne bakarak Patani sorunu anlaşılamayacağı gibi, 11 Eylül 2001’den sonra Batı’nın siyaset, akademi ve medya üçlüsünün kurgulayarak piyasalaştırdığı ve azımsanmayacak oranda sözde Müslüman lider ve onların takipçilerinin ve kurumlarının bunun arkasına takıldığı bir oyunun nasıl şekillendiğini görmek gerekiyor.

Elinizin altındaki yayın organlarını şöyle göz ucuyla tarayınız. Kaçında Patani, Moro, Açe sorununu -bırakın kayda değer çalışmaları-, elle tutulur cinsinden bahseden bir metin bulabileceksiniz. Bu kısırlık içerisinde, Batılı medya ve akademya çevrelerine bakacak ya da soracak olursanız, bugün Patani’de yaşananları radikalleşmeden, terörden bahsedeceklerdir size. Öte yandan, İslam coğrafyasına yayılmış mandacı zihniyetin liderliğine oynayanlara soracak olursanız “Efendim, sorun ekonomik. Merkezi hükümet oraya yatırım yaparsa sorun hallolur” diyeceklerdir gönül rahatlığıyla. Bu minvalde, Patani tarihten, toplumsal gerçekliğinden ve dinamiklerinden bihaber olanların, Batılı siyasi paradigmalarından bağımsız oldukları düşünülebilir mi?

Bunların yüzyıl öncesinin mandacı zihniyetinden hiçbir farklarının olmadığını, üstüne üstlük Batılı sömürgecilerin dahi yapmadığı şekilde kendi ideolojilerini mazlum halklara dayatma konusunda ellerinden geleni yaptıkları görülüyor. Patani şehir merkezindeki kitapçıda Tay dilinde yazılmış kitaplarını görünce “ikiyüzlülüğün bu kadarı olur” diye geçirmiştim içimden. Kendi kulvarlarındaki yığınlara, bırakın Patani tarihini, modern dönemdeki özgürlük hareketini, Patani adını dahi duyuracak yayınları bile sunmaktan çekinen kitleler, İslam toplumlarına çare olacaklarını düşünüyorlarsa kendilerini kandırıyorlar.


Sözde kimi uluslararası kurumların, Patani’de barışı sağlama konusundaki girişimlerinin ‘Brezilya dizilerini’ aratmayacak denli sonu bir türlü gelmeyen bir yılan hikâyesine dönmesi de göz atılması gereken bir diğer husus. Bu kurumların siyaset yapıcıları, şayet soruna salt dünkü Hat Yai patlamasından hareketle yaklaşacaklarsa bu çabanın başarılı olabileceğini öngörmenin mümkün olmadığını ifade edelim. Öncelikle Patani’yi enine boyuna anlama çabası içerisinde Patani siyasi erkini ve bunun içinden neşet ettiği tarihsel ve toplumsal gerçekliğini “keşfetmeleri” gerekir. Son dönem gelişmeleri çerçevesinde Patani hareketi içerisinde kırılmalar, bölünmeler ve dağılmalar yaşandığı bir gerçek. Ancak bu gerçeği Patani’ye “karşı” kullanmak büyük haksızlık olacaktır. Çözüme kavuşturulmamış bir problemin hangi yöntemle nasıl çözülebileceği konusundaki kafa karışıklığının neden olduğu bu bölünme ve parçalanmalarda elbetteki uluslararası Müslüman camianın, -ki daha önemlisi bu camianın temsilciliği rolünde gözüken kurumların işlevsizliği de göz ardı edilmemelidir. Patani’de çözüm palyatif önerilerle değil, bölgeyi her yönüyle ele alacak bir yaklaşımla mümkündür. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder