10 Mayıs 2012 Perşembe

Açe’de Ekonomik Kalkınma: ‘Rüzgâr’ın Ülkesi’nin Yeniden Keşfi



Açe, Endonezya’sız yaşayabilir, ancak Endonezya Açe’siz yaşayamaz.
Tarihin erken dönemlerinden itibaren doğu-batı arasındaki ticaretin önemli antrepolarından biri olan Açe’de, yeniden bölgenin yıldızı haline gelme yolunda önemli adımlar atılıyor.
Depremin ve tsunaminin insan kaybının yanı sıra, sahil şeridinde alt ve üst yapının da yıkımına yol açması, Açe’deki ekonomik faaliyete büyük darbe vurdu. Bu doğal felâkete bir de bölgede yaklaşık 30 yıl süren çatışmaların neden olduğu sosyal ve ekonomik geri kalmışlık da eklendiğinde Açelilerin karşı karşıya bulundukları olumsuz koşulları hayal etmek güç değil. Son derece zengin bir toprak parçası üzerinde yaşamalarına rağmen, yeterli eğitimden ve iş olanaklarından yoksun Açelilerin ekonomik yoksunluklarının temelinde, onyıllarca merkezi hükümetlerin Açe bölgesinden elde ettikleri gelirleri Açelilerle paylaşmamaları yatar.
Bu nedenle, Açe’de yardım faaliyetleri yürüten yerli, yabancı kuruluşlar Açelilerin ekonomik anlamda yeniden kendine yeter bir hale gelebilmesi için çalışmalar başlattı. Söz konusu yardım çalışmaları, eyalette çatışmaların da barış anlaşmasıyla sonuçlanmasıyla bir anlamda onyılların kayıplarının telafisini gidermeye yönelik büyük projeleri de gündeme getirdi. Yardım kuruluşlarının bu hedefleri Açe yönetimi tarafından da benimseniyor. 11 Aralık 2006 tarihinde yapılan valilik seçimleri öncesinde şu anki vali Irwandi Yusuf, yaptığımız mülâkatta, vali seçilmesi halinde ekonomik anlamda Açe’de orta sınıf yaratacaklarını ifade etmişti. Eyalet yönetiminin ekonomik kalkınmaya verdiği önceliğe, değişik zamanlarda üst düzey yetkililerle yaptığımız görüşmelerde de tanık olduk. Açe yönetiminin istikrarlı kalkınma konusunda hazırlıklı olduğunu ortaya koyuyor.
BRR’in yanı sıra, Dünya Bankası, Asya Kalkınma Bankası gibi uluslararası kuruluşlar ve Amerika, Almanya, Japonya, Güney Kore, Malezya gibi ülkelerin teknik yardım kurumları Açe’de ekonomik hayatın var olabilmesi için kalıcı projeler başlattılar. Bu anlamda, karayolu, havayolu, demiryolu, liman, gübre fabrikası, elektrik santralleri, eğitim kurumları gibi dev projelerin yanı sıra, halkın geçim kaynağı olan tarımsal faaliyetlerin ıslahı ve modernizasyonu konusunda da çalışmalara girişildi. Genişletme faaliyetlerinin başlatıldığı Banda Açe’deki İskender Muda Havalimanı, 2009 yılında uluslararası uçuşlara açılması plânlanıyor. Bir diğer dev proje olarak, Sabang Serbest Bölgesi’nin genişletilmesi projesi İrlanda Dublin Port şirketince üstlenildi ve bu konuda inşa faaliyetleri başlatıldı. Banda Açe’den başlayan ve Batı Açe kıyıları boyunca Meulaboh’a kadar uzanan karayolunun ve çok sayıda köprünün inşa faaliyeti büyük ölçüde tamamlandı.
Barış anlaşmasının Açe ekonomisinin gelişmesine katkısı yadsınamaz. Anlaşmada, ekonomik kalkınma konusunda Açe’nin geleceğini önemli ölçüde etkileyecek maddeler bulunuyor. Açe yönetimine sağlanan haklar arasında şunlar bulunuyor: bölgedeki petrol ve doğal gaz gelirlerinin %70; yerli ve yabancı yatırımcılardan vergi alınması; Endonezya merkez bankasından bağımsız olarak dış borç temini ve faz oranlarının belirlenmesi bulunuyor.[1]
Açe’nin ekonomik potansiyelini yeniden açığa çıkarmak ve bunu ulusal ve uluslararası düzeyde paylaşmak amacıyla Açe’de, Endonezya’nın başka bölgelerinde, Amerika, Avrupa ve Asya’daki çeşitli ülkelerde yaşayan çok sayıda Açeli işadamını biraraya getiren bu toplantı 23-26 Temmuz 2007 tarihlerinde gerçekleştirildi. Bu toplantıya Türkiye’den özel davetli olarak birkaç kişilik işadamı grubu da iştirak etti. Benzer bir gelişme 2008 yılında gündeme geldi. Endonezya, Malezya ve Tayland arasında gerçekleştirilen ekonomik işbirliği toplantısının 25.’si 28-29 Temmuz 2008 tarihinde Banda Açe’de gerçekleştirilmesi Açe’deki barış ve ekonomik kalkınmaya verilen ilginin uluslararası bir yansıma olarak dikkat çekti.
Avrupa ve Asya kökenli kimi şirketler, Açe’de özellikle kahve, kakao, palmiye yağı ve çeşitli baharatlar gibi önemli ürünleri ıslahı ve geliştirilmesi konusunda pilot projeler başlattılar. Halkın temel gıda maddesi olan çeltik üretimi, bütün olanaksızlıklara rağmen, Endonezya sınırları içerisinde dikkat çekici bir üretim gücüne sahiptir. Açe’nin verimli toprakları daha Suharto’lu yılların başlarında Endonezya’nın ‘pirinç ambarı’ olması yönünde projeler gündeme getirildi.[2] Buna rağmen, yıllar içerisinde arzu edilen gelişme ortaya konulamadı. Çeltik tarlalarının ancak %17’sinin sulama kanalları vasıtasıyla sulandığı dikkate alındığında, altyapı tamamlandığında Açe pirinci dünya piyasalarına girme olanağı yakalayabilecektir. Bu yatırımlar ilk meyvelerini vermeye başladı. Kuzey Açe’den Amerika’ya, Kore’ye tarımsal ürünlerin ihracı gerçekleştirilme aşamasına gelindi.
1970’li yıllardan yakın döneme kadar Endonezya ekonomisini besleyen atardamarlardan biri olan, Kuzey Açe’deki Arun Doğal Gaz İşletmeleri’nde üretiminin azalması alternatif arayışları gündeme getirdi. Bu bağlamda, Alman ve Endonezyalı teknik ekiplerin Simeulu Adası açıklarında yaptıkları sondaj çalışmaları sonunda dünyanın en büyük rezervine ulaşıldığını ortaya koydu. Kuzey Açe’de Malaka Boğazı’nın Açe’ye ait bölgesinde sürdürülen petrol sondaj çalışmaları ise umutla yürütülüyor. Ayrıca, başkent Banda Açe açıklarındaki Açe Adası’nda da yakında Malezya ve Tayland konsorsiyumundan oluşan bir ekip petrol ve doğal arama çalışmaları yapacak. 
Açe bölgesinin sahip olduğu doğal zenginliklerin uluslararası turizme açılması da gündeme geldi. Özellikle henüz el değmemiş ormanları, yerleşime açılmamış adaları, Weh Adası adası gibi su altı turizmi alanında uluslararası üne sahip oluşu Açe’nin yakın gelecekte önemli bir turizm bölgesi haline gelmesini sağlayacak. Malezya ile yapılan anlaşmalarla, Açe’nin doğal zenginliklerinin küresel turizm piyasasına açılmasının ilk adımı atılmış durumda. Bu bağlamda, Malezya’nın Penang Adası ile Weh Adası’ndaki Sabang limanı arasında karşılıklı feribot seferleri yakında başlatılacak. Banda Açe’de açılacak uluslararası havalimanının bölgede turizmin gelişmesinde önemli rol oynayacağına da kesin gözüyle bakılıyor. Bu anlamda, körfez bölgesindeki Arap ülkelerine görece yakınlığı nedeniyle Açe’nin Araplarca keşfedilmesi yeni yatırımları gündeme getirecek.
Bütün bu alt yapı hizmetlerinin insan gücünü oluşturacak kadroların oluşturulması konusunda da ciddi çalışmalar yapılıyor. Amerikan kuruluşlarınca açılan Model Lise ve Politeknik gibi eğitim kurumları yoğun talep gören kurumlar arasında.
Çok sayıda Açeli genç ve akademisyen sağlanan burslarla Amerika, Almanya, Avustralya, Hollanda, İngiltere, Japonya, Malezya gibi ülkelerde lisans, yüksek lisans ve doktora öğrenimlerine devam ederken, hemen her tür kamu kuruluşunda çalışanlar da kısa süreli mesleki eğitim için gerek Endoneya’nın gelişmiş şehirlerine veya çeşitli ülkelere gönderilmekte veya Açe’ye gelen yabancı uzmanlarca verilen kurslara iştirak ediyorlar.
Tüm bu olumlu gelişmeler, tarihin erken dönemlerinden itibaren doğu-batı arasındaki küresel ticaretin odağında yer alan önemli antrepolardan biri olan Açe’nin, 21. yüzyıl ilk çeyreğinde küresel anlamda ses getiren bir bölge olmasına doğru seyir takip edeceği izlenimi veriyor. Batılı ve Asyalı önde gelen ülkelerin gerek devlet gerek özel şirketlerinin Açe’de yatırım atağı içinde olmaları ve giderek bu konuda daha da ciddi projeler geliştirmeleri gerek tarihçiler, gerekse Açeliler nezdinde tarihin yeniden Açe’ye ve Açelilere gülmekte olduğu şeklinde yorumlanıyor.
Burada bir parantez açıp, Türkiye’nin devlet olarak Açe’deki gelişmelere yakından müdahil olmadığını müşahede ediliyor. Oysa, gerek yönetim gerekse halk nezdinde Türkiye’nin olumlu bir imajı var. Bu imajın, tarihi romantisizmin ötesine geçip, günümüz küresel koşullarında arzu edilen ilişkilerin kurulmasında önemli rol oynayabileceğini söylemeliyiz. 2007 yılı yaz ayında, Türkiye’nin siyasal hayatında önemli rol almış bir eski bakanımız, özel bir davet nedeniyle Açe’ye yaptığı ziyaret sırasında görüştüğü yetkililerden büyük ilgi gördüğü belirtmeliyiz. Açeli yetkililerin, bakanımızın Açe ile ilgili görüş ve tavsiyelerine önem verdiklerini gördüklerine tanık olduk. Türkiye, tıpkı 16. yüzyılda olduğu gibi yeniden dünya güçlerinin odağına oturmakta olan Açe bölgesindeki ekonomik gelişmelere bigane kalmamalıdır.
Açe’deki bu gelişmeler, doğrudan ve dolaylı olarak Endonezya’nın kalkınmasına da yarayacaktır. Endonezya merkezi yönetimi, çeşitli alanlarda kalkınmış bir Açe’nin kendilerine de faydası olacağından şüpheleri olmayacaktır. Çünkü Endonezya’nın istikrarı bir anlamda Açe’de sağlanacak barış ortamıyla güvence altına alınabilir. Tam tersini düşünmek zaten kimi bölgelerinde içten içe devam eden dini ve etnik ayrılıkçı yönelimlerin daha da şiddetlenmesinde başat rol oynayacaktır. Suharto sonrası devlet başkanlığını üstlenen J. B. Habibie’nin danışması Dewi Fortuna’nın manidar bir şekilde ifade ettiği üzere “Açe, Endonezya’sız yaşayabilir, ancak Endonezya Açe’siz yaşayamaz.”[3] Yukarıda ifade edilen gerçekler bağlamında, Açe’nin yeni çatışmalara zemin teşkil ettiği de uzmanların dikkatinden kaçmıyor. Bu nedenledir ki, Açe yönetimi ve sivil toplum kuruluşları Açe’deki barış ortamının devamı için uluslararası kuruluşlar ve önde gelen Batılı ve Asya ülkeleri ile işbirliğine büyük önem veriyorlar.


[1]Kirsten, a.g.e., s. 10.
[2]Tim Kell, The Roots of Acehnese Rebellion -1989-1992-, s. 13.
[3]Samantha F. Ravich, “Eyeing Indonesia Through The Lens of Aceh”, s. 9; Hasjim Djalal ve Dini Sari Djalal, Seeking Lasting Peace in Aceh, CSIS, 2006, s. 159.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder