“Açe,
Endonezya’sız yaşayabilir, ancak Endonezya Açe’siz yaşayamaz.”
Tarihin erken dönemlerinden itibaren
doğu-batı arasındaki ticaretin önemli antrepolarından biri olan Açe’de, yeniden
bölgenin yıldızı haline gelme yolunda önemli adımlar atılıyor.
Depremin ve tsunaminin insan kaybının
yanı sıra, sahil şeridinde alt ve üst yapının da yıkımına yol açması, Açe’deki
ekonomik faaliyete büyük darbe vurdu. Bu doğal felâkete bir de bölgede yaklaşık
30 yıl süren çatışmaların neden olduğu sosyal ve ekonomik geri kalmışlık da
eklendiğinde Açelilerin karşı karşıya bulundukları olumsuz koşulları hayal
etmek güç değil. Son derece zengin bir toprak parçası üzerinde yaşamalarına
rağmen, yeterli eğitimden ve iş olanaklarından yoksun Açelilerin ekonomik
yoksunluklarının temelinde, onyıllarca merkezi hükümetlerin Açe bölgesinden
elde ettikleri gelirleri Açelilerle paylaşmamaları yatar.
Bu nedenle, Açe’de yardım faaliyetleri
yürüten yerli, yabancı kuruluşlar Açelilerin ekonomik anlamda yeniden kendine
yeter bir hale gelebilmesi için çalışmalar başlattı. Söz konusu yardım
çalışmaları, eyalette çatışmaların da barış anlaşmasıyla sonuçlanmasıyla bir
anlamda onyılların kayıplarının telafisini gidermeye yönelik büyük projeleri de
gündeme getirdi. Yardım kuruluşlarının bu hedefleri Açe yönetimi tarafından da
benimseniyor. 11 Aralık 2006 tarihinde yapılan valilik seçimleri öncesinde şu
anki vali Irwandi Yusuf, yaptığımız mülâkatta, vali seçilmesi halinde ekonomik
anlamda Açe’de orta sınıf yaratacaklarını ifade etmişti. Eyalet yönetiminin
ekonomik kalkınmaya verdiği önceliğe, değişik zamanlarda üst düzey yetkililerle
yaptığımız görüşmelerde de tanık olduk. Açe yönetiminin istikrarlı kalkınma
konusunda hazırlıklı olduğunu ortaya koyuyor.
BRR’in yanı sıra, Dünya Bankası, Asya
Kalkınma Bankası gibi uluslararası kuruluşlar ve Amerika, Almanya, Japonya,
Güney Kore, Malezya gibi ülkelerin teknik yardım kurumları Açe’de ekonomik
hayatın var olabilmesi için kalıcı projeler başlattılar. Bu anlamda, karayolu,
havayolu, demiryolu, liman, gübre fabrikası, elektrik santralleri, eğitim
kurumları gibi dev projelerin yanı sıra, halkın geçim kaynağı olan tarımsal
faaliyetlerin ıslahı ve modernizasyonu konusunda da çalışmalara girişildi.
Genişletme faaliyetlerinin başlatıldığı Banda Açe’deki İskender Muda
Havalimanı, 2009 yılında uluslararası uçuşlara açılması plânlanıyor. Bir diğer
dev proje olarak, Sabang Serbest Bölgesi’nin genişletilmesi projesi İrlanda Dublin Port şirketince üstlenildi ve bu
konuda inşa faaliyetleri başlatıldı. Banda Açe’den başlayan ve Batı Açe
kıyıları boyunca Meulaboh’a kadar uzanan karayolunun ve çok sayıda köprünün
inşa faaliyeti büyük ölçüde tamamlandı.
Barış anlaşmasının Açe ekonomisinin
gelişmesine katkısı yadsınamaz. Anlaşmada, ekonomik kalkınma konusunda Açe’nin
geleceğini önemli ölçüde etkileyecek maddeler bulunuyor. Açe yönetimine
sağlanan haklar arasında şunlar bulunuyor: bölgedeki petrol ve doğal gaz
gelirlerinin %70; yerli ve yabancı yatırımcılardan vergi alınması; Endonezya
merkez bankasından bağımsız olarak dış borç temini ve faz oranlarının
belirlenmesi bulunuyor.[1]
Açe’nin ekonomik potansiyelini yeniden
açığa çıkarmak ve bunu ulusal ve uluslararası düzeyde paylaşmak amacıyla
Açe’de, Endonezya’nın başka bölgelerinde, Amerika, Avrupa ve Asya’daki çeşitli
ülkelerde yaşayan çok sayıda Açeli işadamını biraraya getiren bu toplantı 23-26
Temmuz 2007 tarihlerinde gerçekleştirildi. Bu toplantıya Türkiye’den özel
davetli olarak birkaç kişilik işadamı grubu da iştirak etti. Benzer bir gelişme
2008 yılında gündeme geldi. Endonezya, Malezya ve Tayland arasında
gerçekleştirilen ekonomik işbirliği toplantısının 25.’si 28-29 Temmuz 2008
tarihinde Banda Açe’de gerçekleştirilmesi Açe’deki barış ve ekonomik kalkınmaya
verilen ilginin uluslararası bir yansıma olarak dikkat çekti.
Avrupa ve Asya kökenli kimi şirketler,
Açe’de özellikle kahve, kakao, palmiye yağı ve çeşitli baharatlar gibi önemli
ürünleri ıslahı ve geliştirilmesi konusunda pilot projeler başlattılar. Halkın
temel gıda maddesi olan çeltik üretimi, bütün olanaksızlıklara rağmen,
Endonezya sınırları içerisinde dikkat çekici bir üretim gücüne sahiptir. Açe’nin
verimli toprakları daha Suharto’lu yılların başlarında Endonezya’nın ‘pirinç
ambarı’ olması yönünde projeler gündeme getirildi.[2]
Buna rağmen, yıllar içerisinde arzu edilen gelişme ortaya konulamadı. Çeltik
tarlalarının ancak %17’sinin sulama kanalları vasıtasıyla sulandığı dikkate
alındığında, altyapı tamamlandığında Açe pirinci dünya piyasalarına girme
olanağı yakalayabilecektir. Bu yatırımlar ilk meyvelerini vermeye başladı.
Kuzey Açe’den Amerika’ya, Kore’ye tarımsal ürünlerin ihracı gerçekleştirilme
aşamasına gelindi.
1970’li yıllardan yakın döneme kadar
Endonezya ekonomisini besleyen atardamarlardan biri olan, Kuzey Açe’deki Arun
Doğal Gaz İşletmeleri’nde üretiminin azalması alternatif arayışları gündeme
getirdi. Bu bağlamda, Alman ve Endonezyalı teknik ekiplerin Simeulu Adası
açıklarında yaptıkları sondaj çalışmaları sonunda dünyanın en büyük rezervine
ulaşıldığını ortaya koydu. Kuzey Açe’de Malaka Boğazı’nın Açe’ye ait bölgesinde
sürdürülen petrol sondaj çalışmaları ise umutla yürütülüyor. Ayrıca, başkent
Banda Açe açıklarındaki Açe Adası’nda
da yakında Malezya ve Tayland konsorsiyumundan oluşan bir ekip petrol ve doğal
arama çalışmaları yapacak.
Açe bölgesinin sahip olduğu doğal
zenginliklerin uluslararası turizme açılması da gündeme geldi. Özellikle henüz
el değmemiş ormanları, yerleşime açılmamış adaları, Weh Adası adası gibi su
altı turizmi alanında uluslararası üne sahip oluşu Açe’nin yakın gelecekte
önemli bir turizm bölgesi haline gelmesini sağlayacak. Malezya ile yapılan
anlaşmalarla, Açe’nin doğal zenginliklerinin küresel turizm piyasasına
açılmasının ilk adımı atılmış durumda. Bu bağlamda, Malezya’nın Penang Adası
ile Weh Adası’ndaki Sabang limanı arasında karşılıklı feribot seferleri yakında
başlatılacak. Banda Açe’de açılacak uluslararası havalimanının bölgede turizmin
gelişmesinde önemli rol oynayacağına da kesin gözüyle bakılıyor. Bu anlamda,
körfez bölgesindeki Arap ülkelerine görece yakınlığı nedeniyle Açe’nin
Araplarca keşfedilmesi yeni yatırımları gündeme getirecek.
Bütün bu alt yapı hizmetlerinin insan
gücünü oluşturacak kadroların oluşturulması konusunda da ciddi çalışmalar
yapılıyor. Amerikan kuruluşlarınca açılan Model Lise ve Politeknik gibi eğitim
kurumları yoğun talep gören kurumlar arasında.
Çok sayıda Açeli genç ve akademisyen
sağlanan burslarla Amerika, Almanya, Avustralya, Hollanda, İngiltere, Japonya,
Malezya gibi ülkelerde lisans, yüksek lisans ve doktora öğrenimlerine devam
ederken, hemen her tür kamu kuruluşunda çalışanlar da kısa süreli mesleki
eğitim için gerek Endoneya’nın gelişmiş şehirlerine veya çeşitli ülkelere
gönderilmekte veya Açe’ye gelen yabancı uzmanlarca verilen kurslara iştirak ediyorlar.
Tüm bu olumlu gelişmeler, tarihin erken
dönemlerinden itibaren doğu-batı arasındaki küresel ticaretin odağında yer alan
önemli antrepolardan biri olan Açe’nin, 21. yüzyıl ilk çeyreğinde küresel
anlamda ses getiren bir bölge olmasına doğru seyir takip edeceği izlenimi veriyor.
Batılı ve Asyalı önde gelen ülkelerin gerek devlet gerek özel şirketlerinin
Açe’de yatırım atağı içinde olmaları ve giderek bu konuda daha da ciddi
projeler geliştirmeleri gerek tarihçiler, gerekse Açeliler nezdinde tarihin
yeniden Açe’ye ve Açelilere gülmekte olduğu şeklinde yorumlanıyor.
Burada bir parantez açıp, Türkiye’nin
devlet olarak Açe’deki gelişmelere yakından müdahil olmadığını müşahede
ediliyor. Oysa, gerek yönetim gerekse halk nezdinde Türkiye’nin olumlu bir
imajı var. Bu imajın, tarihi romantisizmin ötesine geçip, günümüz küresel
koşullarında arzu edilen ilişkilerin kurulmasında önemli rol oynayabileceğini
söylemeliyiz. 2007 yılı yaz ayında, Türkiye’nin siyasal hayatında önemli rol
almış bir eski bakanımız, özel bir davet nedeniyle Açe’ye yaptığı ziyaret
sırasında görüştüğü yetkililerden büyük ilgi gördüğü belirtmeliyiz. Açeli
yetkililerin, bakanımızın Açe ile ilgili görüş ve tavsiyelerine önem
verdiklerini gördüklerine tanık olduk. Türkiye, tıpkı 16. yüzyılda olduğu gibi
yeniden dünya güçlerinin odağına oturmakta olan Açe bölgesindeki ekonomik
gelişmelere bigane kalmamalıdır.
Açe’deki bu gelişmeler, doğrudan ve
dolaylı olarak Endonezya’nın kalkınmasına da yarayacaktır. Endonezya merkezi
yönetimi, çeşitli alanlarda kalkınmış bir Açe’nin kendilerine de faydası
olacağından şüpheleri olmayacaktır. Çünkü Endonezya’nın istikrarı bir anlamda
Açe’de sağlanacak barış ortamıyla güvence altına alınabilir. Tam tersini
düşünmek zaten kimi bölgelerinde içten içe devam eden dini ve etnik ayrılıkçı
yönelimlerin daha da şiddetlenmesinde başat rol oynayacaktır. Suharto sonrası
devlet başkanlığını üstlenen J. B. Habibie’nin danışması Dewi Fortuna’nın
manidar bir şekilde ifade ettiği üzere “Açe, Endonezya’sız yaşayabilir, ancak
Endonezya Açe’siz yaşayamaz.”[3]
Yukarıda ifade edilen gerçekler bağlamında, Açe’nin yeni çatışmalara zemin
teşkil ettiği de uzmanların dikkatinden kaçmıyor. Bu nedenledir ki, Açe
yönetimi ve sivil toplum kuruluşları Açe’deki barış ortamının devamı için
uluslararası kuruluşlar ve önde gelen Batılı ve Asya ülkeleri ile işbirliğine
büyük önem veriyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder