Yazılı metinler dikkate alındığında, İslam’ın
Güneydoğu Asya’ya gelişinde mezar taşları, seyyahların tuttukları notlar ve
yerli kronikler dikkat çeker.[1]
İslam’ın bölgede yayılma sürecinde Müslüman alimler ve tüccarlar Güneydoğu Asya
denizlerinde ve liman şehirlerinde görülmeye başladılar. İslam’ın, Güneydoğu
Asya’ya gelişinin, genel itibarıyla Ortadoğu-Hindistan-Çin arasındaki kadim
ticaret yoluna bağlanması nedeniyle,[2]
bu ticarete hakim olan başta Araplar olmak üzere, İranlılar ve Güceratlı
Müslümanların önemli rolü oldu.[3]
Bununla birlikte, bu sürecin temel dinamiklerinin ortaya konulması amacıyla üç
teorinin geliştirildiği görülür. İslamlaşma süreciyle ilgili olarak üç temel
teori ortaya atılmıştır.
Birinci
teori 7. ve 8. yüzyıllar üzerinde durur.[4]
Buna göre, gerek baharat gerek ilaçlar temini için Güneydoğu Asya ile ilişkiler
kurduğu bilinen Arap denizcilerin olduğu gibi, bölgeyle yakın ticari
faaliyetlerde bulunan Müslüman tüccarlar zamanla kıyı şehirlerine yerleşti.
Müslümanlar, yerel idarecilerin ailelerinden kadınlarla evlenerek yerli
topluluklarla ilişkilerini akrabalık bağlarına dayanarak geliştirdi ve zamanla
yönetimde söz sahibi oldular. Bu bağlamda ilk Müslümanların yönetici ve sultan olarak
görev almaları dikkat çekicidir.
Arapların
İslamla birlikte Sumatra Adası’na gelişlerinin Hicri 1. yüzyıla tarihlenmesi
konusunda benzer görüşlere yerli tarihçi Muhammed Yunus Cemil’in çalışmalarında
bulmak mümkündür. Y. Cemil, Nederlandsche-Indie
Encyclopedie, Chronology of
Indonesian History adlı eserlere atıfta bulunarak, İslamın Arab
Yarımadası’ndan yayılmaya başlamasından kısa bir süre sonra, Arap denizcilerin
erken dönemlerde Sumatra Adası’nın kuzey sahillerine yerleştiklerini belirtir.[5]
İkinci
teori, 9. ve 13. yüzyıllar arasında Gücerat*, Bengal* ve Arabistan’dan gelen hem sufi hem de ticaretle meşgul olan tebliğ
gruplarının faaliyetlerine dayanır. Gerek Hinduizm gerekse İslam’daki panteist
öğretinin varlığı, bu süreçte İslam’ın yayılması ve Hindu inancına mensup
halkın İslamla tanışmasını kolaylaştırdı.[6]
Sufi hareketi özellikle Hikayat Sejarah
Melayu ve Hikayat Raja-Raja Pasai’de
belirtildiği üzere 13. yüzyılda Mekke’den ve Hindistan’dan gelen alimler
Sumatra Adası’nın kimi bölümlerinde yerli halkı İslamla tanıştırmada büyük rol
oynadılar.[7]
Bölgenin
İslamlaşmasında sufi hareketin önemli rolünü, 1238 yılında Bağdat’ın Moğol
istilasına uğraması ile İslam coğrafyasının çeşitli bölgelerine doğru başlayan
göç dalgasıyla açıklamak ve gerek Malay gerekse Cava el yazmalarında bulmak
mümkündür.[8]
Üçüncü
teori ise İslam’ın toplumsal işleviyle doğrudan alakalıdır. Buna göre, İslam’ın
yerli halklar için bireysel değerinin yanı sıra, köy ve tüccar gruplarının
dayanışmasında işlevsel bir rolü vardı.[9]
Bu teorileri genel itibarıyla değerlendirmek gerektiğinde tüccar ve alim
sınıfının birarada hareket ettiğini söyleyebiliriz. Alimlerin sahip oldukları
bilgiler nedeniyle, tüccarların da zenginlikleri nedeniyle yerli toplumlar
arasında kabul gördüğü ve yönetim çevreleriyle kolaylıkla iletişim ve etkileşim
kurdular. Böylece zamanla yönetimde söz sahibi oldukları gibi, kurdukları dini
eğitim merkezleri sayesinde toplum hayatında da etkin oldular.
Serambi
Mekkah
Bu süreçlerin sonucu olarak, 17. yüzyıl
ilk yarısından itibaren ‘Mekke Kapısı’ (Serambi
Makkah/Verandah of Mecca) olarak
anılan Açe, bugün halkının %96’sı Müslüman olmasıyla bu özelliğini günümüze
kadar sürdürmüştür.[10]
Açe, bu özelliği nedeniyle, Endonezya Takımadaları’nda yaşayan İslam
toplumlarının ana vatanı niteliğindedir.
Müslüman tüccarlar ve alimler
vasıtasıyla Açe’de kök salmaya başlayan İslam, 16. yüzyılın başından itibaren
bölgede varlıklarını hissettirmeye başlayan Avrupalı sömürgecilerle birlikte farklı
bir mecraya yöneldi. Örneğin, Müslümanların Portekizlilerin 1511 yılında
Malaka’yı ele geçirmeleri ve Malay toplumu üzerinde uyguladıkları zulümlere
tepkileri, dinlerini yayma konusunda daha çok gayret göstermek ve dinden
aldıkları güçle Portekizlilere karşı yoğun bir mücadeleye başlamak oldu.
Müslümanların bu tepkisi, İslam’ın bölgedeki yayılışını hızlandı.[11]
Bu durum, özellikle Açe toplumunda İslam’la çok daha yakın bir ilişkinin
kurulmasını sağlamış ve bu ilişkinin Endonezya’nın diğer adalarına da yayılmasına
ön ayak oldu. Tarihin bir cilvesi olarak İslam’ın bu takımadalarda yoğun bir
şekilde sesini duyurması 16. ve 17. yüzyıllara rastlar. Bu dönemde Osmanlı
Devleti’nin dünyada sağladığı siyasi ve askeri güç bölge Müslümanlarının
takdirini kazanmış, bölge halkları Osmanlı’nın himayesine girme konusunda
istekli davrandılar. İslam’ın bölgedeki etkisinde bu siyasi gelişme kadar,
Osmanlı ve Moğol alimlerinin ve sufilerin önemli katkıları oldu.[12]
Sufilerin varlığı Açe İslam’ında önemli bir yer tutar. Açe’de 16. yüzyıldan
itibaren Hazma Fansuri’den başlayarak, Abdurrauf Singkeli’ye (Şah Kuala) kadar
yoğun bir şekilde sufilerin etkisini görmek mümkün. Bu etki içerisinde İbni
Arabi geleneğinin hakimiyeti görülür.
Kadiriyye ve Nakşibendiye gibi
tarikatlara mensup olanlar, Arapça ve Javi dilinde yazdıkları eserlerle gündeme
gelmeye başladılar.[13]
16. ve 17. yüzyıllar boyunca, gerek geçici gerek kalıcı olarak Açe’de bulunan
alimler verdikleri dersler, kaleme aldıkları eserler ve yaptıkları tartışmalar
ile Açe İslam kültür dünyasının gelişmesinde önemli rol oynadılar. Açe
Darusselam Sultanlığı’nın altın çağında yaşamış olan alimlerin Arapça, Malayca
ve Açe dilinde kaleme aldıkları fıkıh, ahlak, tefsir, tasavvuf, tarih, edebiyat
vb. ilim dallarındaki gerek çeviri gerek telif çalışmaları ile Endonezya
Takımadaları’nı kapsayan bölgenin İslamlaşma sürecine ve İslam’ın merkezi
sayılan Ortadoğu eksenli bir entellektüel boyuta taşınmasına olanak tanıdı. [14]
Yüzyıllar boyunca Açeli olmak Müslüman
olmakla özdeş kabul edilmiştir. Bunun bir göstergesi olarak günümüzde dahi
Açe’de İslami bir toplumsal yaşam için sosyal kontrolden söz etmek mümkündür.
Bununla ilgili şu deyiş dikkat çekicidir:
“Adet ve gelenekler kral tarafından korunur;
Yasa ise dini liderler tarafından”[15]
[1]M. B. Hooker, (Ed.), “Introduction”, (Ed.), M. B. Hooker, Islam In Southeast Asia, E. J. Brill,
Leiden, 1988, s. 3-4.
[2]Gilbert Khoo-Dorothy Lo, Asian
Transformation -A History of Southeast, South and East Asia- Heinemann
Educational Books (Asia) Ltd. Singapore, 1977, s. 432.
[3]S. Soebardi, C. P. Woodcraft-Lee, “Islam In Indonesia”, (Ed.), Raphael
Israeli, The Crescent in the East -Islam
in Asia-, Curzon Press, 1985, s. 182.
[4]A. N. Baloch, The Advent of Islam
In Indonesia, Islamabad: National Institute of Historical and Cultural
Research, 1980, s. 1.
[5]M. Yunus Djamil, “Wadjah Rakjat Atjeh Dalam Lintasan Sedjarah”, Seminar Kebudajaan Dalam Rangka Pekan
Kebudajaan Atjeh Ke-II, (The Second Atjeh Cultural Festival, 20 Agustus-2
September 1972) Dan Dies Natalis Ke XI Universitas Sjiah Kuala, Panitia Pusat
Pekan Kebudajaan Atjeh Ke-II, Banda Aceh, 1972, s. 5.
*Hindistan erken dönemlerden itibaren İslam’la
tanışmasına rağmen, Hindistan’ın batı kıyılarında bulunan Gücerat’ın İslam
hakimiyeti altına girmesi 1297 yılına rastlar. (Bkz. M. B. Hooker, (Ed.) Islam In South-East Asia, 2nd
Edition, E. J. Brill, Leiden, 1988, s. 6.)
*Önemli bir Portekiz kaynağı olan Tome Pires,
Pasai şehrini tanımlarken buradaki halkın Bengal kökenli olduğunu ileri sürer.
Bu görüş daha sonra S. Q Fatimi tarafından gündeme getirildi. Ancak Bengal’le
ilgili bazı veriler dikkate alındığında bu görüşleri tam anlamıyla desteklemek
mümkün gözükmüyor. Örneğin, Bengal’in Hanefi mezhebine bağlı oluşu ile
Güneydoğu Asya’da Şafi mezhebinin hakimiyeti arasındaki tezat önemli bir
argümandır. (Bkz. M. B. Hooker, (Ed.) Islam
In South-East Asia, 2nd Edition, E. J. Brill, Leiden, 1988, s.
6; S. Q. Fatimi, Islam Comes to Malaysia,
Malaysian Sociological Research Institute Ltd, Singapore, 1963.)
[6]Ira M. Lapidus, A History of
Islamic Societies, Cambridge University Press, 7th Edition, 1995, s. 467;
Holly S. Smith, Aceh -Art and Culture-,
s. 5; Andi M. Faisal Bakti, Islam And
Nation Formation In Indonesia, Institute of Islamic Studies, McGill
University Montreal, Canada, 1993, s. 14.
[7]Andi M. Faisal Bakti, Islam And
Nation Formation In Indonesia, s. 14.
[8]Akbarizan, “Development of Sufism in Nusantara (Study of Personages and
Products of Sufi Ulama in 17th Century)”, Nusantara Journal-Institute for Souhteast Asian Islamic Studies -ISAIS,
Volume 7: 1, 2005, s. 75-6.
[9]Ira M. Lapidus, A History of Islamic Societies, s. 467.
[10]Hans-Dieter Ever&Anna/Katharina Hornidge, “Knowledge Hubs Along the
Straits of Malacca”, Working Paper Series,
Center for Development Research, Department of Political and Cultural Change
(ZEF), Universitat Bonn, 2006, s. 7; Eric Eugene Morris, Islam and Politics in Aceh -Study of Center-Periphery Relations in
Indonesia, Cornell University, Michigan, 1983, s. 22.
[11]Moshe Yegar, Islam And Islamic Institutions In British Malaya
-Policies And Implementation-, Jerusalem: The Magnes Press, The Hebrew
University, 1979, s. 8.
[12]Hasrizal Abdul Jamil, Tarih Boyunca Malay-Türk İlişkileri, SHARIA Mutah University, Jordan, (http://www.saifulislam.com/artikel/melayuturki.html.
[13] Yegar, s. 7.
[14]Daha geniş bilgi için bkz.: Oman Fathurahman, Munawar Holil, Katalog Naskah Ali Hasjmy Aceh (Catalogue of
Aceh Manuscripts: Ali Hasjmy Collection), the 21st Century
Center of Excellence Programme “The Center for Documentation and
Area-Transcultural Studies, Tokyo University of Foreign Studies, Tokyo, 2007.
[15]“Adat bak po teu meuruham, hukom bak Syiah Kuala”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder