Osmanlı Devleti’nin 16. yüzyılda, kendi
coğrafyasından oldukça uzakta, Güneydoğu Asya’da bulunan Açe İslam Sultanlığı’na
yardımda bulunmasına fırsat sunan şartları anlayabilmek için, Osmanlı’nın bu
yüzyılda sahip olduğu askeri üstünlüğe bakmakta fayda vardır.
16. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı,
Avrupa ve Kuzey Afrika’da söz sahibi olmuştur. Osmanlı, bu gücünü askeri açıdan
desteklemek amacıyla ateşli silah teknolojisini geliştirmeye özen göstermiş;
bir yandan da bu silahların Osmanlı ile din veya ırk bağı bulunan çeşitli Asya
ve Afrika ülkelerine yayılmasını sağlamıştır. Askeri teknolojide ilerleyen Osmanlı,
gerek ihtiyaç duyulan bölgelere ateşli silah uzmanı gönderme konusunda, gerek
ayni top ve tüfek yardımı konusunda İslam ülkelerini desteklemiştir.
Açe
İslam Sultanlığı ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkiler 16. yüzyılın
başlarına dayanır. 16. yüzyılda Açe İslam Sultanlığı’nın yavaş yavaş bölgenin
en önemli ticaret ve ilim merkezi haline gelmeye başlaması ve Portekizlilerin
saldırıları nedeniyle Açe Sultanlığı ile Osmanlı Devleti arasında dini olduğu
kadar, siyasal ve askeri ilişkiler de gündeme gelmeye başlamıştır. Özellikle
1560-80 yılları arasında Osmanlı Devleti ve Açe
Sultanlığı arasında önemli bir ittifakın olduğu anlaşılmaktadır.[2]
Portekizlilerin Malaka Boğazı’nda Osmanlı donanmasına ait gemilerin dolaşması
haberinden büyük kaygıya kapıldıkları ileri sürülmektedir. Açe’nin bir İslam
Sultanlığı olması hasebiyle, Açe Sultanlığı İslam aleminin halifesi konumundaki
Osmanlı sultanlarının siyasal desteğini alarak hem Açe’deki Müslümanların ve
bölgenin refahını sağlamayı düşünmüş; hem de bölgeden Arabistan’a giden hac
yollarının güvenliğinin sağlanması konusundaki politikaların icra edilmesine ön
ayak olmuştur. Açe ve Osmanlı arasındaki ilişkilerin sadece siyasal ve askeri
açıdan değil, ekonomik açıdan da gelişmekte olduğunu destekleyen belgeler bulunmaktadır.
Bu bağlamda, 1588 tarihli bir Portekiz belgesinde, Açeliler Türklerden büyük
tunç toplar alırken, karşılığında önemli miktarda baharat, altın ve
mücevheratın Açe’den Kızıldeniz’e ulaştığı yer almaktadır.[3]
Açe
sultanlarının Osmanlı’nın Güneydoğu Asya’ya uzanmasını istemelerinin ekonomik
sebepleri de vardır. O dönemde dünyanın en önemli baharat ticaretinin merkezi
olan ve dönemin küresel ticaret piyasasında büyük bir güce sahip olan Açe İslam
Sultanlığı, Osmanlı-Açe ilişkilerinin hem kendisinin hem de Osmanlı’nın
menfaatine olduğunu düşünerek Osmanlı’nın bölgedeki varlığını desteklemiştir.[4]
Açe
Sultanlığı ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkilere kısaca göz atmamız
gerekirse şu tarihsel olgularla karşılaşırız:
1516
yılında Açe Sultanı Ali Mugayat Şah, Sultan Selim’in veziri Sinan Paşa
aracılığıyla Osmanlı ile diplomatik ilişkiler kurduğu belirtilirse de,[5]
Osmanlı Arşivlerinde bu döneme atıfta bulunulan diplomatik ve askeri gelişmeler
dair bu güne kadar bir belgeye rastlanmamıştır. Osmanlı-Açe ilişkilerine dair
güvenilir belgeleri Portekiz kaynaklarında bulmak mümkündür. Portekizli seyyah
Ferdinand Mendez Pinto, Marsden
isimli eserinde, Açe Sultanı’nın talebi üzerine Osmanlı Devleti Açe’ye 300
kişilik bir ekip gönderdiğini belirtir. Osmanlı’nın gönderdiği ilk grupta
bulunan 300 kişilik ekip[6],
Açe Sultanlığı’na 1539 yılında Sumatra Adası’nın orta kesimlerinde yaşayan ve
büyük bir kısmı o zamanlar animist dinine mensup olan Bataklarla yapılan
savaşta destek oldu. Bataklarla yapılan savaşa yakından tanık olan Pinto geri
dönen Açe donanmasında, Mısır Paşası’nın yeğeni olan Hamid Han adında bir
Türk’ün bulunduğunu yazar.[7]
Açe
Sultanlığı’nın talepleri sonunda, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mehmet Reis
ve Lütfi Reis’in keşif amacıyla Hint Okyanusu’na açıldıkları ve Açe-Sumatra
Adası’na gittikleri ifade edilmektedir.
Yine
Kanuni döneminde, Açe Sultanı Alaaddin Riayat Şah al-Kahhar’ın (1537-71),
Portekizlilere karşı Kanuni’den yardım talebinde bulunduğu, bu amaç üzere bir
elçisini 1562 yılında İstanbul’a gönderdiği rivayet edilir.[8]
Al-Kahhar’ın elçi aracılığıyla gönderdiği mektup Osmanlı arşivlerinde
bulunmaktadır. Ancak, elçi Hüseyin Efendi İstanbul’a vardığında Kanuni’nin
Zigetvar Seferi’nde şehit düştüğünü öğrenir. Uzunca bir süre II. Selim’in tahta
geçmesini bekleyen Hüseyin Efendi, II. Selim ile görüşmüş; II. Selim, Açe İslam
Sultanlığı ile siyasal ilişkilerin kurulması için olumlu görüş beyan etti.
II.
Selim’in emriyle, Kurtoğlu Hızır Hayreddin Reis[9]
komutasındaki 17 gemiden oluşan donanma[10]
1567 yılı Eylül ayında Mısır’dan yola çıktı. Ancak o sırada, Yemen’de çıkan isyan
üzerine Açe seferi ertelendi ve donanma Yemen’deki isyanı bastırmakla
görevlendirildi. Yola devam edebilen sadece bir kaç gemi Açe’ye varsa da, 1568
yılında Portekizlilerle yapılan savaşta yer alamazlar. Donanma ile aralarında
alim, gemi inşa uzmanı, metal işçisi ve askeri uzman bulanan bir ekip Açe’ye
ulaştı.[11]
Ayrıca
Meriam Lada Sicupak denilen savaş
topu ve çeşitli savaş malzemeleri de Açe’ye getirilmiştir. Osmanlı’dan gelen
askeri uzmanlar bugünkü Bitai Köyü’nde Askari
Bayt al-Muqaddas adındaki askeri akademiyi kurdular. Burada, kadın amiral
Keumalahayati’nin de yer aldığı çok sayıda asker yetişti.[12]
Bitai Köyü zamanla akademinin adı olan Beytül
Mukaddis olarak anılmaya başlandı. Sultan al-Kahhar döneminde Kudüs’ten
Açe’ye gelen bir alimin mezarı halen Bitai Köyü’nde bulunuyor.[13]
Günümüzde Bitai Köyü mezarlığında meftun olan kişi Teungku Bitai, yani Bitai Velisi olarak anılmaktadır. Kimi
kaynaklarda bu alimin adı Abdurrahman
olarak zikredilir. 1585 tarihli
bir Portekiz belgesinde, Osmanlı ile Açe arasındaki askeri ilişkilerin
geliştirilmesine yönelik gelişmeden bahsedilir. Bu belgede, bu tarihten önce
Osmanlı’nın Açe’ye çeşitli ebatlarda top, silah, donanma personeli, kale inşası
ve kale fetihleri gerçekleştiren mühendisler gönderdiği ileri sürülür.[14]
Açe
sultanlarından Sultan Mansur Şah (1577-1585) da İslam devletleriyle ilişkilerin
geliştirilmesine gayret etmiştir. Mısır’dan, İran’dan ve Mekke’den alimler
Açe’ye gelmiş, Açe son derece önemli bir ilim merkezi olmuş ve Güneydoğu Asya
ülkelerinden pek çok kişi de eğitim almak amacıyla Açe’yi tercih etmiştir.
Sultan Mansur Şah döneminde de Portekizlilere karşı yapılacak savaş dolayısıyla
yeniden Osmanlı ile irtibata geçildi.[15]
Sultan
Alaiddin Riayat Şah (1588-1604) döneminde de iki devlet arasındaki ilişkileri
devam ettirildiği görülür. Bu süreçte, İstanbul’daki halife Açe Sultanına bir
nişan göndererek, Açe gemilerinde Türk bayrağının kullanılmasına onay verdi.[16]
İskender
Muda (1607-1636), Osmanlı ile ilişkileri yeniden ele aldı. Bu bağlamda,
Muda’nın dönemin en önemli İslam devleti ve hilafet merkezi Osmanlı Devleti ile
ilişkileri geliştirme noktasında Riayat Şah el-Kahhar’ın görüşlerine benzer
düşünceler içerisinde olduğu görülür. Muda, Açe’nin çok daha güçlü bir ülke
olması ve İslam kültürünün daha da gelişmesi amacıyla Türklerle ve diğer İslam
ülkeleri ile ilişkiler geliştirme arzusu içerisinde oldu. Ancak uygun zaman ve
zemin oluşmadığından Muda’nın bu arzusunu tam anlamıyla yerine getirebildiği
söylenemese de uygun şartlar hasıl olduğunda bu konuda icraatta bulunmaktan da
geri kalmadı. Muda döneminde, Osmanlı ile kurulan ilişkiler bağlamında Açe’ye
‘çelebi’ lakaplı Ahmet ve Rıdvan adında iki elçi geldi.[17]
Bu
dönemde İstanbul’u ziyaret eden Açe elçileri üç ay kaldı ve Muda’ya götürülmek
üzere kendilerine verilen bir top ve top imali konusunda uzman 12 ordu
mensubuyla birlikte geri döndüler. Padişah’ın yazdığı belirtilen mektupta,
Riayat Şah el-Kahhar döneminde kurulan ilişkilerin geliştirilmesine dair bir
dostluk anlaşması metni de gönderildi. Açe’ye gelen bu 12 Türk, Banda Açe’de Emperium adı verilen yerleşim yerinde
daha once buraya gelip yerleşmiş olan Türklerle birarada yaşamaya başladılar.
Osmanlı’dan gelen ve Açe’de Pehlivan
olarak adlandırılan bu uzmanlar, İskender Muda’nın Açe’de yaptırdığı büyük kale
ve sarayın inşasında görev alırlar.[18]
1850
yılında Açe Sultanı İbrahim Mansur Şah da, Sidi Muhammed isminde bir elçisini
İstanbul’a gönderdi.[19]
Elçi, Açe Sultanı’nın, Hollanda’nın ve İngiltere’nin tehditleri karşısında
yardım talebini içeren mektubunu Osmanlı Padişahı Abdülmecid’e bizzat sundu.
Abdülmecid yayımladığı iki fermanla Sultan İbrahim’i Açe Sultanı olarak
tanıdığını ve yardım konusunda da gereğini yapacağını bildirerek konuyu Yemen
Valisi’ne havale etmiştir. Osmanlı’nın bu desteğinden dolayı, Açe Sultanı
İbrahim Mansur Şah 1854-56 yılları arasında yaşanan Kırım Harbi’nde Osmanlı’ya
günümüz parasıyla on bin dolar para yardımında bulundu.[20]
Yine
bir başka Açe sultanı Alaiddin Mahmud Şah (1870-74), Hollandalılara karşı
Osmanlı Padişahı Abdülaziz’den elçisi Abdurrahman ve Nyak Abbas vasıtasıyla
yardım istemiştir.[21]
Mahmud Şah mektubunda, geçmişte Osmanlı’nın yaptığı iyiliklerden bahsedip
içinde bulundukları savaş koşullarında yardımlarını esirgememelerini dile
getirmiştir ve şunları eklemiştir: “Yüce makamınıza yönelik itaat hislerimiz,
daima sizin emirlerinizi yerine getirmeye yönelik gayretimizle kanıtlanmıştır.
Ulusumuzun bayrağında yer alan ay parıldamaya devam etmektedir. Bayrağımız
dalgalandıkça bizleri denizde ve karada korumaya devam edecektir.”[22]
Osmanlı padişahı II. Abdülhamit de “İslam Birliği” politikası kapsamında
Güneydoğu Asya’nın diğer bölgeleri gibi Açe İslam Sultanlığı ile de ilişkilerin
geliştirilmesini önemsemiştir.
[1]Bu konuda İsmail Hakkı Göksoy’un kaleme aldığı Güneydoğu Asya’da Osmanlı-Türk Tesirleri (Fakülte Yayınları,
Isparta, 2004) başlıklı çalışması bu konuda Türkiye’de ilk ve tek olma özelliği
taşıyor.
[2] Halil İnalcık, (Ed.), Osmanlı
İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, Halil İnalcık ve Donald
Quataert, C.I: 1300-1600, Çev. Halil Berktay, İstanbul: Eren Yayıncılık, 2000,
s. 388.
[3] İnalcık, s. 391.
[4]Ruşdi Sufi, Sultan Iskandar Muda
Pahlawan Nasional-, Banda Aceh: Pusat
Dokumentasi dan Informasi Aceh, 2003.
[5] Said, s. 184.
[6]Azyumardi Azra bu sayıyı 160 olarak verir. Bkz. Azyumardi Azra, The
Transmission of Islamic Reformism To Indonesia: Networks of Middle Eastern and
Malay-Indonesian ‘Ulama’, in the Seventeenth and Eighteenth Centuries, USA: Colombia Universitey, 1992, s. 110.
[7] Ahmad, s. 41; Azra, s. 110.
[8] Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, Cilt 4, İstanbul: Ötüken
Yayınevi, 1983, s. 292. Bu rivayet, Açe’nin önemli alimlerinden Nur-al-Din al-Raniri’nin kaleme aldığı Bustan al-Salatin isimli eserde de
geçmektedir.
[9] Türk denizcilik tarihinde Kurtoğlu Hızır Reis isminde iki denizci vardır.
Bunlar baba-oğul denizcidirler. Baba ‘Kurtoğlu Hızır Reis’, Barbaros Hayrettin
Paşa’nın arkadaşı ve Barbaros’un birçok muharebelerde kendisine çok güvendiği
komutanlardandır. Barbaros’la olan dostluğuna ve sevgisine binaen, oğluna
‘Hayrettin’ ismini verir. Bu metinde geçen İskenderiye Kaptan-ı Deryası olan
oğul Kurtoğlu Hızır Reis’dir.
[10]T. C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi
Daire Başkanlığı, Yayın No. 37, 7 Numaralı Mühimme Defteri -1567-69 (H.
975-976), Ankara, 1998, s. 118, 119, 120, 124; Azyumardi Azra, s. 113. Yılmaz Öztuna, bu
sayıyı 22 olarak verir; bkz. Yılmaz Öztuna, a.g.e., s. 292.
[11]Affan Seljuq, bu rakamı 19 gemi ve 2 barka
olarak verir. Kurtoğlu Hızır Reis’in Yemen isyanına müdahale etmekle
görevlendirilmesi üzerine Açe’ye gitmediğini, ancak iki gemi ile 500 civarında
mürettebat, askeri uzman vd. ekibin Açe’ye ulaştığını ifade eder. Ayrıca, bu
ekiple birlikte büyük bronz toplar da gönderildi. (Bkz. Affan Seljuq,
“Relations between the Ottoman Empire and the Muslim Kingdoms in the
Malay-Indonesian Archipelago”, Der Islam,
1980. s. 305.
[12]Lukman Thaib, Acheh’s Case -A
Historical Study of the National Movement For the Independence of
Acheh-Sumatra-, s. 42; Teuku İbrahim Alfian ve diğerleri (ed.), s. 57.
[13]Snouck, a.g.e., s. 292.
[14]Affan Seljuq, a.g.e., s. 308.
[15]Goa’daki Portekiz yetkilisi olan Jorge de Lemos, Lizbon’a gönderdiği
mektupta Açe Sultanlığı’nın Portekizlilere karşı Osmanlı’dan yardım istediğini
yazmıştır.
[16]H. M. Nur el Ibrahimy, Selayang Pandang Langkah Diplomasi Aceh, 1993, s. 6; Affan Seljuq,
a.g.e., s. 308
[17]Lukman Sinar, ”Hubungan
Kerajaan Aceh Darussalam dan Kerajaan Haru”, (Ed.), Ali Haşimi, Sejarah Masuk dan Berkembangan Islam di
Indonesia, Pt. Alma’arif, 1993, s. 466.
[18]Yusny Saby, “The Ulama in Aceh: A Brief Historical Survey, s. 10; H. M.
Zainuddin, Tarich Atjeh dan Nusantara,
s. 276-7.
[19] İbrahim Alfian, Sejarah Daerah Propinsi Daerah Istimewa Aceh,
s. 139.
[20] Mehmed Kurtulmuş, Açe Sumatra
Dosyası, İstanbul: Akabe Yayınları, 1986, s. 27.
[21] Teuku İbrahim Alfian ve diğerleri (Ed.), s. 80; A. K. Jakobi, Aceh
Dalam Perang Mempertahankan Proklamasi Kemerdakaan 1945-1949 dan Peranan Teuku
Hamid Azwar Sebagai Pejuang, PT. Gramedia Pustaka Utama in corporation with
Foundation of Seulawah RI-001, Cakarta 2004, s. 25.
[22]Aboe Bakar, Surat Surat Lepas
Yang Berhubungan Dengan Politik Luar Negeri Kerajaan Aceh Menjelang Perang
Belanda Di Aceh, Banda Aceh: Pusat Dokmentasi dan Informasi Aceh, s. 29.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder