10 Mayıs 2012 Perşembe

OSMANLI–AÇE İLİŞKİLERİ



Osmanlı Devleti’nin 16. yüzyılda, kendi coğrafyasından oldukça uzakta, Güneydoğu Asya’da bulunan Açe İslam Sultanlığı’na yardımda bulunmasına fırsat sunan şartları anlayabilmek için, Osmanlı’nın bu yüzyılda sahip olduğu askeri üstünlüğe bakmakta fayda vardır.
16. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı, Avrupa ve Kuzey Afrika’da söz sahibi olmuştur. Osmanlı, bu gücünü askeri açıdan desteklemek amacıyla ateşli silah teknolojisini geliştirmeye özen göstermiş; bir yandan da bu silahların Osmanlı ile din veya ırk bağı bulunan çeşitli Asya ve Afrika ülkelerine yayılmasını sağlamıştır. Askeri teknolojide ilerleyen Osmanlı, gerek ihtiyaç duyulan bölgelere ateşli silah uzmanı gönderme konusunda, gerek ayni top ve tüfek yardımı konusunda İslam ülkelerini desteklemiştir.
Açe İslam Sultanlığı ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkiler 16. yüzyılın başlarına dayanır. 16. yüzyılda Açe İslam Sultanlığı’nın yavaş yavaş bölgenin en önemli ticaret ve ilim merkezi haline gelmeye başlaması ve Portekizlilerin saldırıları nedeniyle Açe Sultanlığı ile Osmanlı Devleti arasında dini olduğu kadar, siyasal ve askeri ilişkiler de gündeme gelmeye başlamıştır. Özellikle 1560-80 yılları arasında Osmanlı Devleti ve Açe  Sultanlığı arasında önemli bir ittifakın olduğu anlaşılmaktadır.[2] Portekizlilerin Malaka Boğazı’nda Osmanlı donanmasına ait gemilerin dolaşması haberinden büyük kaygıya kapıldıkları ileri sürülmektedir. Açe’nin bir İslam Sultanlığı olması hasebiyle, Açe Sultanlığı İslam aleminin halifesi konumundaki Osmanlı sultanlarının siyasal desteğini alarak hem Açe’deki Müslümanların ve bölgenin refahını sağlamayı düşünmüş; hem de bölgeden Arabistan’a giden hac yollarının güvenliğinin sağlanması konusundaki politikaların icra edilmesine ön ayak olmuştur. Açe ve Osmanlı arasındaki ilişkilerin sadece siyasal ve askeri açıdan değil, ekonomik açıdan da gelişmekte olduğunu destekleyen belgeler bulunmaktadır. Bu bağlamda, 1588 tarihli bir Portekiz belgesinde, Açeliler Türklerden büyük tunç toplar alırken, karşılığında önemli miktarda baharat, altın ve mücevheratın Açe’den Kızıldeniz’e ulaştığı yer almaktadır.[3]
Açe sultanlarının Osmanlı’nın Güneydoğu Asya’ya uzanmasını istemelerinin ekonomik sebepleri de vardır. O dönemde dünyanın en önemli baharat ticaretinin merkezi olan ve dönemin küresel ticaret piyasasında büyük bir güce sahip olan Açe İslam Sultanlığı, Osmanlı-Açe ilişkilerinin hem kendisinin hem de Osmanlı’nın menfaatine olduğunu düşünerek Osmanlı’nın bölgedeki varlığını desteklemiştir.[4]
Açe Sultanlığı ile Osmanlı Devleti arasındaki ilişkilere kısaca göz atmamız gerekirse şu tarihsel olgularla karşılaşırız:
1516 yılında Açe Sultanı Ali Mugayat Şah, Sultan Selim’in veziri Sinan Paşa aracılığıyla Osmanlı ile diplomatik ilişkiler kurduğu belirtilirse de,[5] Osmanlı Arşivlerinde bu döneme atıfta bulunulan diplomatik ve askeri gelişmeler dair bu güne kadar bir belgeye rastlanmamıştır. Osmanlı-Açe ilişkilerine dair güvenilir belgeleri Portekiz kaynaklarında bulmak mümkündür. Portekizli seyyah Ferdinand Mendez Pinto, Marsden isimli eserinde, Açe Sultanı’nın talebi üzerine Osmanlı Devleti Açe’ye 300 kişilik bir ekip gönderdiğini belirtir. Osmanlı’nın gönderdiği ilk grupta bulunan 300 kişilik ekip[6], Açe Sultanlığı’na 1539 yılında Sumatra Adası’nın orta kesimlerinde yaşayan ve büyük bir kısmı o zamanlar animist dinine mensup olan Bataklarla yapılan savaşta destek oldu. Bataklarla yapılan savaşa yakından tanık olan Pinto geri dönen Açe donanmasında, Mısır Paşası’nın yeğeni olan Hamid Han adında bir Türk’ün bulunduğunu yazar.[7]
Açe Sultanlığı’nın talepleri sonunda, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mehmet Reis ve Lütfi Reis’in keşif amacıyla Hint Okyanusu’na açıldıkları ve Açe-Sumatra Adası’na gittikleri ifade edilmektedir.
Yine Kanuni döneminde, Açe Sultanı Alaaddin Riayat Şah al-Kahhar’ın (1537-71), Portekizlilere karşı Kanuni’den yardım talebinde bulunduğu, bu amaç üzere bir elçisini 1562 yılında İstanbul’a gönderdiği rivayet edilir.[8] Al-Kahhar’ın elçi aracılığıyla gönderdiği mektup Osmanlı arşivlerinde bulunmaktadır. Ancak, elçi Hüseyin Efendi İstanbul’a vardığında Kanuni’nin Zigetvar Seferi’nde şehit düştüğünü öğrenir. Uzunca bir süre II. Selim’in tahta geçmesini bekleyen Hüseyin Efendi, II. Selim ile görüşmüş; II. Selim, Açe İslam Sultanlığı ile siyasal ilişkilerin kurulması için olumlu görüş beyan etti.
II. Selim’in emriyle, Kurtoğlu Hızır Hayreddin Reis[9] komutasındaki 17 gemiden oluşan donanma[10] 1567 yılı Eylül ayında Mısır’dan yola çıktı. Ancak o sırada, Yemen’de çıkan isyan üzerine Açe seferi ertelendi ve donanma Yemen’deki isyanı bastırmakla görevlendirildi. Yola devam edebilen sadece bir kaç gemi Açe’ye varsa da, 1568 yılında Portekizlilerle yapılan savaşta yer alamazlar. Donanma ile aralarında alim, gemi inşa uzmanı, metal işçisi ve askeri uzman bulanan bir ekip Açe’ye ulaştı.[11]
Ayrıca Meriam Lada Sicupak denilen savaş topu ve çeşitli savaş malzemeleri de Açe’ye getirilmiştir. Osmanlı’dan gelen askeri uzmanlar bugünkü Bitai Köyü’nde Askari Bayt al-Muqaddas adındaki askeri akademiyi kurdular. Burada, kadın amiral Keumalahayati’nin de yer aldığı çok sayıda asker yetişti.[12] Bitai Köyü zamanla akademinin adı olan Beytül Mukaddis olarak anılmaya başlandı. Sultan al-Kahhar döneminde Kudüs’ten Açe’ye gelen bir alimin mezarı halen Bitai Köyü’nde bulunuyor.[13] Günümüzde Bitai Köyü mezarlığında meftun olan kişi Teungku Bitai, yani Bitai Velisi olarak anılmaktadır. Kimi kaynaklarda bu alimin adı Abdurrahman olarak zikredilir.            1585 tarihli bir Portekiz belgesinde, Osmanlı ile Açe arasındaki askeri ilişkilerin geliştirilmesine yönelik gelişmeden bahsedilir. Bu belgede, bu tarihten önce Osmanlı’nın Açe’ye çeşitli ebatlarda top, silah, donanma personeli, kale inşası ve kale fetihleri gerçekleştiren mühendisler gönderdiği ileri sürülür.[14]
Açe sultanlarından Sultan Mansur Şah (1577-1585) da İslam devletleriyle ilişkilerin geliştirilmesine gayret etmiştir. Mısır’dan, İran’dan ve Mekke’den alimler Açe’ye gelmiş, Açe son derece önemli bir ilim merkezi olmuş ve Güneydoğu Asya ülkelerinden pek çok kişi de eğitim almak amacıyla Açe’yi tercih etmiştir. Sultan Mansur Şah döneminde de Portekizlilere karşı yapılacak savaş dolayısıyla yeniden Osmanlı ile irtibata geçildi.[15]
Sultan Alaiddin Riayat Şah (1588-1604) döneminde de iki devlet arasındaki ilişkileri devam ettirildiği görülür. Bu süreçte, İstanbul’daki halife Açe Sultanına bir nişan göndererek, Açe gemilerinde Türk bayrağının kullanılmasına onay verdi.[16]
İskender Muda (1607-1636), Osmanlı ile ilişkileri yeniden ele aldı. Bu bağlamda, Muda’nın dönemin en önemli İslam devleti ve hilafet merkezi Osmanlı Devleti ile ilişkileri geliştirme noktasında Riayat Şah el-Kahhar’ın görüşlerine benzer düşünceler içerisinde olduğu görülür. Muda, Açe’nin çok daha güçlü bir ülke olması ve İslam kültürünün daha da gelişmesi amacıyla Türklerle ve diğer İslam ülkeleri ile ilişkiler geliştirme arzusu içerisinde oldu. Ancak uygun zaman ve zemin oluşmadığından Muda’nın bu arzusunu tam anlamıyla yerine getirebildiği söylenemese de uygun şartlar hasıl olduğunda bu konuda icraatta bulunmaktan da geri kalmadı. Muda döneminde, Osmanlı ile kurulan ilişkiler bağlamında Açe’ye ‘çelebi’ lakaplı Ahmet ve Rıdvan adında iki elçi geldi.[17]
Bu dönemde İstanbul’u ziyaret eden Açe elçileri üç ay kaldı ve Muda’ya götürülmek üzere kendilerine verilen bir top ve top imali konusunda uzman 12 ordu mensubuyla birlikte geri döndüler. Padişah’ın yazdığı belirtilen mektupta, Riayat Şah el-Kahhar döneminde kurulan ilişkilerin geliştirilmesine dair bir dostluk anlaşması metni de gönderildi. Açe’ye gelen bu 12 Türk, Banda Açe’de Emperium adı verilen yerleşim yerinde daha once buraya gelip yerleşmiş olan Türklerle birarada yaşamaya başladılar. Osmanlı’dan gelen ve Açe’de Pehlivan olarak adlandırılan bu uzmanlar, İskender Muda’nın Açe’de yaptırdığı büyük kale ve sarayın inşasında görev alırlar.[18]
1850 yılında Açe Sultanı İbrahim Mansur Şah da, Sidi Muhammed isminde bir elçisini İstanbul’a gönderdi.[19] Elçi, Açe Sultanı’nın, Hollanda’nın ve İngiltere’nin tehditleri karşısında yardım talebini içeren mektubunu Osmanlı Padişahı Abdülmecid’e bizzat sundu. Abdülmecid yayımladığı iki fermanla Sultan İbrahim’i Açe Sultanı olarak tanıdığını ve yardım konusunda da gereğini yapacağını bildirerek konuyu Yemen Valisi’ne havale etmiştir. Osmanlı’nın bu desteğinden dolayı, Açe Sultanı İbrahim Mansur Şah 1854-56 yılları arasında yaşanan Kırım Harbi’nde Osmanlı’ya günümüz parasıyla on bin dolar para yardımında bulundu.[20]
Yine bir başka Açe sultanı Alaiddin Mahmud Şah (1870-74), Hollandalılara karşı Osmanlı Padişahı Abdülaziz’den elçisi Abdurrahman ve Nyak Abbas vasıtasıyla yardım istemiştir.[21] Mahmud Şah mektubunda, geçmişte Osmanlı’nın yaptığı iyiliklerden bahsedip içinde bulundukları savaş koşullarında yardımlarını esirgememelerini dile getirmiştir ve şunları eklemiştir: “Yüce makamınıza yönelik itaat hislerimiz, daima sizin emirlerinizi yerine getirmeye yönelik gayretimizle kanıtlanmıştır. Ulusumuzun bayrağında yer alan ay parıldamaya devam etmektedir. Bayrağımız dalgalandıkça bizleri denizde ve karada korumaya devam edecektir.”[22] Osmanlı padişahı II. Abdülhamit de “İslam Birliği” politikası kapsamında Güneydoğu Asya’nın diğer bölgeleri gibi Açe İslam Sultanlığı ile de ilişkilerin geliştirilmesini önemsemiştir.


[1]Bu konuda İsmail Hakkı Göksoy’un kaleme aldığı Güneydoğu Asya’da Osmanlı-Türk Tesirleri (Fakülte Yayınları, Isparta, 2004) başlıklı çalışması bu konuda Türkiye’de ilk ve tek olma özelliği taşıyor.
[2] Halil İnalcık, (Ed.), Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, Halil İnalcık ve Donald Quataert, C.I: 1300-1600, Çev. Halil Berktay, İstanbul: Eren Yayıncılık, 2000, s. 388.
[3] İnalcık, s. 391.
[4]Ruşdi Sufi, Sultan Iskandar Muda Pahlawan Nasional-, Banda Aceh: Pusat Dokumentasi dan Informasi Aceh, 2003.
[5] Said, s. 184.
[6]Azyumardi Azra bu sayıyı 160 olarak verir. Bkz. Azyumardi Azra,  The Transmission of Islamic Reformism To Indonesia: Networks of Middle Eastern and Malay-Indonesian ‘Ulama’, in the Seventeenth and Eighteenth Centuries,  USA: Colombia Universitey, 1992, s. 110.
[7] Ahmad, s. 41; Azra, s. 110.
[8] Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, Cilt 4, İstanbul: Ötüken Yayınevi, 1983, s. 292. Bu rivayet, Açe’nin önemli alimlerinden  Nur-al-Din al-Raniri’nin kaleme aldığı Bustan al-Salatin isimli eserde de geçmektedir.
[9] Türk denizcilik tarihinde Kurtoğlu Hızır Reis isminde iki denizci vardır. Bunlar baba-oğul denizcidirler. Baba ‘Kurtoğlu Hızır Reis’, Barbaros Hayrettin Paşa’nın arkadaşı ve Barbaros’un birçok muharebelerde kendisine çok güvendiği komutanlardandır. Barbaros’la olan dostluğuna ve sevgisine binaen, oğluna ‘Hayrettin’ ismini verir. Bu metinde geçen İskenderiye Kaptan-ı Deryası olan oğul Kurtoğlu Hızır Reis’dir.
[10]T. C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın No. 37, 7  Numaralı Mühimme Defteri -1567-69 (H. 975-976), Ankara, 1998, s. 118, 119, 120, 124;  Azyumardi Azra, s. 113. Yılmaz Öztuna, bu sayıyı 22 olarak verir; bkz. Yılmaz Öztuna, a.g.e., s. 292.
[11]Affan Seljuq, bu rakamı 19 gemi ve 2 barka olarak verir. Kurtoğlu Hızır Reis’in Yemen isyanına müdahale etmekle görevlendirilmesi üzerine Açe’ye gitmediğini, ancak iki gemi ile 500 civarında mürettebat, askeri uzman vd. ekibin Açe’ye ulaştığını ifade eder. Ayrıca, bu ekiple birlikte büyük bronz toplar da gönderildi. (Bkz. Affan Seljuq, “Relations between the Ottoman Empire and the Muslim Kingdoms in the Malay-Indonesian Archipelago”, Der Islam, 1980. s. 305.
[12]Lukman Thaib, Acheh’s Case -A Historical Study of the National Movement For the Independence of Acheh-Sumatra-, s. 42; Teuku İbrahim Alfian ve diğerleri (ed.), s. 57.
[13]Snouck, a.g.e., s. 292. 
[14]Affan Seljuq, a.g.e., s. 308.
[15]Goa’daki Portekiz yetkilisi olan Jorge de Lemos, Lizbon’a gönderdiği mektupta Açe Sultanlığı’nın Portekizlilere karşı Osmanlı’dan yardım istediğini yazmıştır.
[16]H. M. Nur el Ibrahimy, Selayang Pandang Langkah Diplomasi Aceh, 1993, s. 6; Affan Seljuq, a.g.e., s. 308
[17]Lukman Sinar, ”Hubungan Kerajaan Aceh Darussalam dan Kerajaan Haru”, (Ed.), Ali Haşimi, Sejarah Masuk dan Berkembangan Islam di Indonesia, Pt. Alma’arif, 1993, s. 466.
[18]Yusny Saby, “The Ulama in Aceh: A Brief Historical Survey, s. 10; H. M. Zainuddin, Tarich Atjeh dan Nusantara, s. 276-7. 
[19] İbrahim Alfian,  Sejarah Daerah Propinsi Daerah Istimewa Aceh, s. 139.
[20] Mehmed Kurtulmuş, Açe Sumatra Dosyası, İstanbul: Akabe Yayınları, 1986, s. 27.
[21] Teuku İbrahim Alfian ve diğerleri (Ed.), s. 80; A. K. Jakobi, Aceh Dalam Perang Mempertahankan Proklamasi Kemerdakaan 1945-1949 dan Peranan Teuku Hamid Azwar Sebagai Pejuang, PT. Gramedia Pustaka Utama in corporation with Foundation of Seulawah RI-001, Cakarta 2004, s. 25.
[22]Aboe Bakar, Surat Surat Lepas Yang Berhubungan Dengan Politik Luar Negeri Kerajaan Aceh Menjelang Perang Belanda Di Aceh, Banda Aceh: Pusat Dokmentasi dan Informasi Aceh, s. 29.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder