Mehmet Özay 27 Mayıs 2013
Bangsamoro political elites are currently busier on the designing their future. The early initiatives of peace process have failed. Now both sides are more careful to reach a concrete and permanent resolution and establish an autonomous regional administration in 2016. We interviewed about the recent developments of peace process, education and population in Mindanao and some others with the spokesperson of MILF.
Bangsamoro political elites are currently busier on the designing their future. The early initiatives of peace process have failed. Now both sides are more careful to reach a concrete and permanent resolution and establish an autonomous regional administration in 2016. We interviewed about the recent developments of peace process, education and population in Mindanao and some others with the spokesperson of MILF.
Filipinler’in güneyinde Mindanao Adası’ndaki Müslüman halk kırk yıla varan
bağımsızlık mücadelesinin ardından barış görüşmeleri sürecine adım attı. Bu
uzun mücadelenin ardından, son dönemde MILF adıyla öne çıkan hareketin lider
kadrosu, bölgesel ve küresel gelişmeler karşısında strateji değişikliğine karar
verdi. Aslında bu yöndeki gelişmelerin yeni olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü en
son 1996 yılında, bölgede faaliyet gösteren gruplardan biri olan ve başında Dr.
Nur Misuari’nin bulunduğu MNLF, Filipinler Merkezi Hükümetiyle barış
görüşmelerinde bulunmuş ve ardından süreç akamete uğramıştı.
Uzun süren görüşmeler sonrasında 15 Ekim 2012’de Malezya’nın başkenti Kuala
Lumpur’da bu sefer MILF ve Filipinler Merkezi Hükümeti arasında Çerçeve
Anlaşması imzalanarak barışa giden yolda ilk ciddi adım atılmış ve görüşmelere
yeniden başlanması konusunda görüş birliğine varılmıştı. Hedefte 2016 yılında
Mindanao Müslüman halkının kendi yönetimini oluşturacağı bir siyasi yapının
oluşturulması yatıyor.Bu çerçevede MILF’in önemli isimlerinden ve Dış İlişkiler
Sorumlusu Dr. Ibnu Yunos ile Moro/Mindanao hareketinin tarihi vechesini;
bölgedeki nüfus dağılımını; eğitim kurumlarını; barış sürecini, gelinen noktayı
ve 2016’da Mindanao’da nasıl bir siyasi yapının teşekkül edeceğine dair kapsamlı
bir mülâkat gerçekleştirdik. Bu mülâkatı aşağıda yayınlıyoruz.
Moro-Mindanao
Mücadelesi’nin tarihi arka plânından kısaca bahseder misiniz?
Filipinlerin güneyi pek çok ada bulunmakta ve bu adalardan en büyüğü
Mindanao adıyla anılmaktadır. Bu adanın yanı sıra, bölgedeki Balasan, Sulu,
Tawi-Tawi adaları da tarihte iz bırakmış iki Sultanlığına ev sahipliği
yapmıştır. Günümüzde de bu bölge Bangsamoro adıyla anılan Müslümanların yoğun
olarak yaşadığı bölgedir.
Konu sömürgeciliğe gelip dayandığında, Müslüman halkın verdiği mücadelenin
çok daha eskilere dayandığı gibi bir gerçekle karşılaşırız. Bu bağlamda, 1521
yılında bölgeye ulaşan İspanyol güçlerinin dini ve ekonomik nedenlerle işgal
girişimleri ve bölgedeki yerli halklar üzerinde siyasi egemenlik tesis etme
amaçlarına tepki gösteren kitlelerin en başında Müslümanlar yer almıştır. 16.
yüzyılın ilk çeyreğinde baş gösteren bu mücadele, değişik açılımlarla kendini
yüzyıllar boyunca yenileyerek var etmiştir. Bunun bir sonucu olarak İspanyollar
Mindanao toprakları üzerinde hakimiyet kuramamışlardır. Nihayetinde sömürge
yönetimi, 19. yüzyıl sonlarına doğru (1898) İspanyollardan Amerikalılara
geçmiştir. Bu bağlamda, sömürgecilik döneminde Müslümanların mücadelesi uzun
erimli olduğu ortadadır. Müslümanların yüzyıllar boyunca İspanyollara karşı
verdikleri mücadelenin temelinde din, vatan ve kimlik gibi üç önemli olgu yer
alıyordu. Bu süreçte bölgede iki önemli sultanlık varlık sürmüştür. Bunlar, Sulu
ve Magendano Sultanlıklarıdır.
1947 yılında, modern Filipinler devletinin bağımsızlığını kazanmasından
sonra, Müslüman unsurlar, tıpkı Güneydoğu Asya’nın diğer bazı bölgelerinde
karşılaşıldığı üzere, sömürge dönemlerinin devam ettiricisi konumundaki ulus-devlet
yönetimleriyle ‘haklar’ konusundaki anlaşmazlıklar yaşamışlar ve bu nedenle
bağımsızlık mücadelesini alternatif bir yol olarak belirlemişlerdir.
Filipinlerin
sömürgecilik tarihinde sadece İspanyollar yok, Amerikalılar da var. Bu
çerçevede Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgeye nüfuzu ve etkinliği
Bangsamorolular için nasıl bir değişim getirmiştir?
Filipin Adaları, İspanyolların sömürge topraklarındaki egemenliklerini
yitirmeye başladıkları dönemlerde yeni sömürgeci güçlerin egemenlik iddiasında
bulunduğu bir bölge olmuştur. Bu gelişme, sömürge varlığının bölgede süreklilik
kazanması gibi bir gerçeği ortaya koymaktadır. Aslında bu durum, Batılı
sömürgeci güçlerin kendi aralarındaki hakimiyet sorunu nedeniyle yerli halkları
aracı kılmalarına veya bir başka şekilde söylersek, yerli halkları baskı ve
boyunduruk altına almalalarına neden olmuştur. Bu bağlamda, İspanyol güçleri
Filipinler’den çekilirken, bölgenin hakimiyetini Amerika’ya devretmişlerdir.
Sömürge güçleri arasındaki anlaşma gereği yapılan bu devir teslimin ne
karşılığında gerçekleştirildiği ise oldukça manidardır. İspanyollar bu
toprakları Amerikalılara 20.000 Dolar karşılığında satmışlardır. Bu gelişme
Mindanao Müslümanları arasında endişeyle takip edilmiş, İspanyolların hiçbir
şekilde siyasi egemenlik kurma başarısı gösteremedikleri Güney Filipinleri
böylesi bir değiş tokuşa tabiri caizse malzeme yapılmasını
kabullenememişlerdir.
Bununla birlikte İspanyol ve Amerikan sömürge yönetimleri arasında yerli
halklara karşı uygulanan politika bakımından kayda değer bir farkdan bahsetmek
mümkün. Bu bağlamda, Mindanao Müslümanları için dikkat çeken husus,
İspanyolların ‘askeri güçle’ gerçekleştirme uğraşı verdikleri hakimiyete
mücadelesine karşılık, Amerika’nın hem ‘yumuşak’ hem ‘sert güç’ politikasına
muhatab olmalarıdır. Yüzyıllar boyunca İspanyollardan çok çekmiş olan Müslüman
kitle Amerika’nın bu ‘alternatif’ politikaları karşısında görece kabullenici
bir yaklaşım sergilediği söylenebilir.
Bangsamorolular
hangi ırka mensubiyet duyuyor?Ve ‘Filipino’ adına yaklaşımınız nedir?
Yüzyıllardır Mindanao ve çevre adalarda yaşayan bölge Müslümanları
kendilerini Malay ırkından kabul etmektedirler. Bu ilâve olarak, Filipinler’in
diğer bölgelerindeki halklar da antropolojik olarak aynı insan stoğu yani,
Malay ırkı arasında kabul edilmektedirler. Öte yandan, sömürge sürecinde
bölgenin adı İspanyol Kralı Phillip’e atfen Filipino olarak adlandırılmış ve
bağımsızlıktan sonrasında da bu kullanım devam etmiştir. Bu çerçevede, bu
topraklara mensup Mindano Müslümanları da kendilerini Filipino olarak
adlandırmaktadırlar. Bunun pratikteki karşılığı nüfuz cüzdanı, pasaportların bu
ülke adına çıkartılmasıdır. Ancak etnik kimliği Bangsamoro, yani Moro
Halkı’dır.
Bangsamoro halkının
nüfus olarak karşılığı neye tekabül ediyor? Diaspora ve bölgede başka etnik
unsur veya toplulukların varlığının Barış sürecine etkisinden bahseder misiniz?
Mindanao’da nüfus dağılımı önemli bir konu. Bölge tarihsel olarak
Müslümanların yaşadığı bir bölge olarak bilinmekle birlikte, özellikle 20.
yüzyıl ilk yarısında uygulanan iç göç politikalarıyla ülkenin başka
bölgelerinden önemli sayıda Hıristiyan unsur yerleştirilmiştir. Benzer
politikalara bağımsızlık sonrasında iktidarı oluşturan milliyetçi partilerce
devam edilmiştir. Bu unsurlar ya az yoğunluklu Müslüman bölgelerine veya yeni
açılan tarım arazilerine yerleştirilmişler, merkezi hükümetin desteğiyle
belediyeler gibi idari birimler haline dönüştürülmüşler ve kendilerine tanınan
bu cazip imkânlarla ve idari yapılanmalarda söz sahibi olarak buralarda zamanla
çoğunluk unsuru haline gelmişlerdir.
Bu nüfus politikası sadece Müslüman nüfusun bölgede en azından kimi
alanlarda azınlık konumuna düşmesine neden olmamış, buna ilâve olarak kadim
Müslüman topraklarının yabancı unsurlar eline geçmesine yol açmıştır. Süreçte
bazı bölgeler için nüfus değişimi konusunda girişimler yapılmış olsa da, bu
konuda görüş birliğine varılamamıştır. Bugün için bölgede nüfus yapısını
sağlıklı rakamlarla ifade edebilmek güç.
Bu demografik yapının Barış sürecine elbette ki bir etkisi olacaktır. Bu
nedenle, Barış süreci sonunda kurulması öngörülen Mindanao Yönetimi’nin
bölgedeki 24 Eyalet içerisinde Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu 6 eyalette
yürürlüğe konmasını talep ediliyor. Böylece
süreçte herhangi bir olumsuzlukla karşılaşılmasının önüne geçilmiş olacak. Bölgede
Müslümanların toplam sayısı konusunda kesin bir rakam vermek güç olmakla
birlikte 9 ila 12 milyon arasında kabul ediliyor. Ancak merkezi hükümet
‘istatiksel soykırım’ uygulayarak Mindanao Müslümanlarının 4 ila 5 milyon
civarında oduğunu ileri sürmektedir.
Mindanao diasporasının, bölgenin yakın vadedeki geleceğinde söz sahibi
olabileceği düşünülebilir. Ancak burada özellikle kimi ülkelerde vatandaşlık
almış Mindanaolulardan ziyade, göçmen olarak bulunanların anavatanlarındaki
gelişmelerle yakından ilgilendikleri dikkat çekmektedir. Süreçte, diaspora
grupları arasında oluşturulacak komitelerle barış süreci ve devamına katkıları
sağlanması planlanmaktadır.
Mindanao Müslüman
toplumunda eğitim faaliyetleri nasıl yürütülmektedir? Özellikle Malay
dünyasında İslami eğitimin temeli olarak kabul edilen pondok/pesantrenler veya
benzeri kurumlar var mıdır? Modern dönemde eğitim nasıl bir dönüşüme tabi
olmuştur?
Mindanao’da eğitim geleneksel temeller üzerine, yani İslami eğitim
kurumlarına dayanmaktadır. Malay dünyasının diğer bölgelerinde olduğu gibi
burada da adına Pondok denilen geleneksel İslami eğitim kurumlarının bölge
halkının dini vemilli aidiyetinin taşıyıcısı hükmündedirler. Tarihin erken
dönemlerinde güneydeki Malay topraklarından Mindanao’ya göç eden alimlerin
katkıları ile İslami eğitimin ilk nüveleri atılmıştır. Bu kurumlar, aynı
zamanda bölge İslam mirasında önemli bir yer işgal etmektedir. Merkezi Hükümet,
bu dini okulları resmen tanımamakla birlikte Ortadoğu’da çeşitli eğitim
kurumları bu okul mezunlarına kapılarını açmakta ve öğrenciler yüksek
öğrenimlerini Ortadoğu’da sürdürübilmektedirler.
Bununla birlikte, geleneksel ve modern eğitimin entegrasyonu projesi
çerçevesinde modern medreseler kurulmuştur. Bu kurumlar hem İslami eğitimi hem
de Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatını takip etmektedirler. Eğitim
sistemindeki bu değişim, günün getirdiği koşulların zorlamasının bir ürünüdür.
Mindanao Müslümanları arasındaki kimi entellektüeller, geleneksel eğitim
kurumlarının günün ihtiyaçlarına cevap vermediğini, ülkenin diğer
bölgelerindeki halkla rekabet edebilecek insan kaynaklarının ancak modern
eğitimle sağlanabileceği argümanından hareket ettikleri bilinmektedir.
Yüksek öğretim kurumları açısından bölgenin pek fazla geliştiği söylenemez.
Mindanao’da sadece bir devlet üniversitesi ve bazı kolejler faaliyet
göstermektedir. Özel yatırımlar olan kolejlerin büyük bir bölümü
gayri-Müslimlerin yönetimindedir. Müslüman aileler maddi imkânları elverdiği
ölçüde çocuklarını bu kolejlere gönderebilmektedirler. Sadece bir kaç tanesinin
yönetimi Müslümanlar elinde olup, bu kurumların müfredatında İslami bilimler de
yer almaktadır. Bu çerçevede Mindanao Müslümanlarının eğitim alt yapı
ihtiyacının karşılanması büyük önem arz etmektedir. Eğitimde kız-erkek
ayrımcılığına rastlanmamaktadır. Erkek çocukları kadar kız çocukları da öğretim
kurumlarından istifade edebilmektedirler.
Ülke idari yapılanması
ve Mindanao’daya tesirleri nelerdir?
Ülke Başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Bu anlamda Amerikan sistemine
benzerlik göstermektedir. Başkan, kongre ve yargı sistemi ülke yönetimini
yukarıdan aşağıya belirleyen kurumlardır. Ülke politikaları merkez tarafından
belirlenmekte ve bu yapılanma köy yönetimine kadar varlığını hissettirmektedir.
Mindanao’da Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgelerde yerel liderler ve vali
Müslümanlar arasından seçilmektedir. Tabii burada dikkat çeken nokta, söz
konusu yönetim birimleri merkezin politikalarını uygulamak zorundadır.
Barış sürecine
nasıl karar verildi?
Mindanao Müslümanları olarak yaklaşık 40 yıldır bağımsızlık mücadelesi
verdik. Bu süreçte orduyla sıcak çatışmalar yaşandı. Binlerce kişi hayatını
kaybetti, aileler bölündü, topraklar yitirildi. Bu sürecin bir yerinde, yani 2001
yılından itibaren farklı bir politika takip etmeye başladık. Amacımız,
verdiğimiz bağımsızlık mücadelesinin arzu edilen sonucu getirmeyeceği öngörülerek
elde edilebilecek en iyi kazanım için girişimlere başlandı. Bu sürecin pratiğe
geçirilmesinde, bölge ve küresel ölçekteki değişikliklerin rolünü inkâr
edemeyiz. 2001’den bu yana, açık bir politika takip ediyoruz. Süreçte, anlaşma
konusunda ve devlet ve sivil toplum düzeyinde ve uluslararası çevrelerin bu
soruna müdahil olması konusunda girişimlerimiz oldu. Bu bağlamda ilgili tüm
uluslararası kurum ve kurumlarla temasa geçtik. Ve uluslararası kontak grub -ki
Türkiye de üye ülkelerden- süreçte yer alıyor.
Amacımız sorunun tarafsız bir sahada tartışılmasıydı. Bunda da başarılı
olduğumuzu söyleyebilirim. Çünkü Malezya üçüncü taraf olarak görüşmelerin
yapılmasına yeşil ışık yaktı ve bu konuda katkıda bulunuyor. Bununla,
Filipinler hükümeti karşısında eşit koşullarda görüşme masasına oturmaktı. Yaklaşık
on yıl öncesinde başlatılan bu inisiyatif bugün masa başında görüşmeler
şeklinde devam ediyor ve inanıyorum ki, çok kısa bir sürede önemli bir mesafe
alındığı ortaya çıkacaktır. Öte yandan, bugün için silahlar bırakılmış olsa da,
silah tesliminden söz edilemez. Bu durum, Mindanao Müslümanlarının merkezi
hükümetten gelecek herhangi bir süprize karşı güvenliği elde tuttuklarını
göstermekte ve hedefe ulaşmada niyetlerindeki samimiyeti ortaya koymaktadır.
Barış sürecinde
hangi noktaya gelindi?
Barış sürecinde şu ana kadar normal akışında devam ediyor ve bugünlerde
sürecin belki de en önemli aşamalarından birine gelindi. 13 Mayıs’ta yapılan
ara seçimler nedeniyle bu süreç biraz gecikti, ancak muhtemelen bu ayın sonunda
veya Haziran başlarında imzalanması bekleniyor. Bu ara seçimlerde alınan
sonuçlara baktığımızda Aquino’nun elinin güçlü olduğu söylenebilir. Tabii bu
barış süreci için olumlu bir gelişme. Kısa bir süre sonra, kapsamlı siyasi yönetim
yapısının şekillenmesine olanak tanıyacak anlaşmanın imzalanması gündeme
gelecek.Şu anda, Hükümet ve MILF tarafı, Bangsamoro Temel Yasası’nın yazımını
üstlenecek 15 kişilik geçiş komitesini belirleme aşamasında. Üyelerden 8’i MILF
tarafındna 7’si Merkezi Hükümet’çe belirleniyor. Ancak üyelerin 14’ünün
Bangsamorolu ve Müslüman, bir üye ise Bangsamoro dışından ve gayri-Müslim. Bu
yasanın yazımı önemli bir süreç ve bu yasayla Mindanao yönetimi
şekillendirilecek. Yasanın tamamlanması 2015 yılı ortalarını bulacak ve ulusal
kongreye sunulacak. Kongrenin onaylaması ve Devlet Başkanı imzasının ardından
Mindanao’da bu yasanın kabulü konusunda referandum yapılacak.
Devlet Başkanı
Aquino’nun bu süreçteki rolü nedir?
Bu süreçte en önemli moral destek Devlet Başkanı Aquino’nun sorunun çözümü
konusundaki kararlı bir duruşundan geliyor. 2016’da yapılacak genel seçimlerde
aday olmayacağı tahmin edilen Aquino seçimler öncesinde Mindanao sorununu
çözmek istiyor. Aquino, Filipinler iç siyasetinde söz sahibi bir aileden
geliyor. Annesi Kuruson Aquino da devlet başkanlığı yapmıştı. Özellikle
babasının Mindanao meselesine olumlu yaklaşım sergilemişti zamanında. Tabii,
Aquino’nun sorunu çözme konusundaki ısrarına rağmen, yakın çevresinde örneğin
kabine üyelerinden ne kadar destek aldığı konusu şüpheli.
Bu anlamda Barış
süreci inisiyatifinin tamamıyla MILF tarafından geliştirildiğini söyleyebilir
miyiz?
Elbette. Bugün geldiğimiz nokta bizzat bizim geliştirdiğimiz bir diplomatik
çabanın bir ürünüdür. Malezya’nın rolü bize yardımcı olmak bu süreçte. Malezya
bu süreçte sadece fasilitatör rolü görüyor. Ve bunda da başarılı.
2001’den bu güne
kadar, MILF’i anlaşma konusunda zorlayan ne oldu? Bağımsızlık sağlanamayacağını
öngördünüz, veya uluslararası gelişmeler vs.
Temelde bizim amacımızbağımsızlık konusunda ısrarımızı korumaktı. Ancak,
özellikle Güneydoğu Asya’daki bağımsızlık hareketlerinin geleceğinin
olmayacağını görerek bu konuda politika değiştirmek zorunda kaldık. Öyle ki,
Malezya bile bağımsızlık iddiasından vazgeçilmesi halinde müdahele edebileceğini
beyan etti. Nihayetinde ‘self-determinasyon hakkı konusunda görüş birliğine
vardık ve barış masasına oturduk. Daha önce de ifade ettiğim üzere, 2001’den bu
yana bu hedefin gerçekleştirilmesi için uzun bir süreç içerisine girdik.
Bağımsızlık, günümüzde mümkün olmadığını görüyoruz.
Bağımsızlık hayal
ötesi gibi bir şey mi?
Hayır öyle demek de istemiyorum. Müslümanlar olarak bu konuda bir
tereddütümüz yok. Ancak mevcut şartlarda bu konuda bir gelişmenin olamayacağını
görüyoruz. Şartlar bize bugün self determinasyonu dayatıyor. Biz de
alabileceğimizin en iyisini alma konusunda çaba gösteriyoruz. Aralarında Avrupa
Birliği üye ülkelerinin de olduğu uluslararası çevreler bu şartlarla bize
destek olacaklarını beyan ettiler ve bu bağlamda bugüne kadar da bu desteği
almış bulunuyoruz.
MILF dışında
gruplar olduğunu biliniyor. Ayrıca MILF içinde bir muhalefetten söz edilebilir
mi? Bu grupların barış sürecine katkıları veya engelleri söz konusu mu?
MILF içinde, barış sürecine olumsuz yaklaşan küçük bir grubun dışında büyük
çaplı muhalif yapılanmalar yok. Zaten bu grup da bizim kontrolümüz altında. Bu
grubun barış sürecine olumsuz bir etkisi olacağını düşünmüyoruz. Prensip olarak
iç çatışmadan yana olmadığımızdan, onlarla diplomasi dili kullanıyoruz. Hükümete
bunun kendi iç sorunumuz olduğunu ve barış görüşmeleri üzerinde bir etkisinin
olmayacağını ifade ettik. Tek gayemiz var o da en kısa sürede kendi yönetim
hakkımızı elde etmek. Bu konuda herkes hem fikir diyebilirim. Bunun dışında,
MNLF lideri Dr. Nur Misuari’nin bir duruşu var. Misuari zaten anlaşma var, bir
daha niye anlaşma imzalanıyor argümanını öne sürerek karşı çıkıyor. Bu,
Misuari’nin her zaman gündeme getirdiği bir konu. Ancak Bangsamoro halkına
sorduğunuzda 1996 yılında MNLF ve Filipinler Hükümeti arasında yapılan
anlaşmanın başarısızlık olduğunu ifade ediyorlar. Bangsamoro halkı bu
anlaşmanın sorunu çözmediğini ve bu nedenle MNLF’e hayır diyor ve alternatif
arayışında olduklarını beyan ediyorlar. Şu anda Bangsamoro’da pek çok kişi son
barış görüşmelerine olumlu bakıyor.
Bu çerçevede, MILF’in
şu anda Bangsamoro halkını temsil eden tek meşru siyasi güç olduğunu
söyleyebilir miyiz?
Evet. MILF, verilen mücadele baskın olan gruptur.40 yıl boyunca mücadele
verdik. Çok acı çektik. Şimdi halkın tek derdi günü kurtarmak. Bu tip
yapılanların halkın geneline bir şey verebileceğinden şüpheliyim. Çünkü
verdiğimiz mücadele sonunda geldiğimiz nokta önemli. MILF, Mindanao’da kendi
yönetimimizi kurana kadarki süreçte bir araç vazifesi görecek. Ondan sonra yerel
siyasi yapılanların demokratik mücadelesi sonunda hükümet kurulacak. Hükümeti
kurduğumuzda gayemiz, halkın bu gelişmeden mümkün olduğunca istifade etmesi.
Ancak şunu söylemeliyim ki, İslami terbiye ve eğitimden taviz vermemeliyiz.
Barış süreci arzu
edildiği şekilde kazasız atlatılırsa, 2016’da Bangsamoro’da nasıl bir siyasi
yapı ortaya çıkacak?
Bansamoro Temel Yasası kabul edildiğinde, Mindanao ve çevre adalarda yerel
partiler kurulacak. Bu konuda toplumun değişik kesimleriyle görüşmeler yaptık
ve yapmaya devam ediyoruz. Arzu eden oluşumlar siyasi partilerini kurup siyasi
rekabete katılabilecekler. Bangsamoro ve Merkezi Hükümet arasında paylaşıma
dönük siyasi yapılanma yürütülecek. Bangsamoro Hükümeti’nin yasal dayanağı
Bangsamoro Temel Yasası olacak. Merkezi Hükümet savunma, dış güvenlik, dış
ilişkiler, uluslararası ticaret vb. alanlarda; Bangsamoro Hükümeti de siyasi
güç ve refah paylaşımı noktasında bölgede söz sahibi olacak. Bu bağlamda, bölge
gelirlerinin paylaşımında %75 Bangsmoro Hükümeti’ne, %25 Merkezi Hükümet’e
gidecek. Bangsamoro Hükümeti, aynı zamanda İslam Hukuku’nu uygulama hakkına
sahip olacak.
Halka bu anlaşmanın doğası gereği kapsayıcı olduğunu anlattık, anlatmaya
devam ediyoruz. Bu anlamda, anlaşma sadece Müslüman kitleleri değil, gayri
Müslimleri de da içine alacak şekilde dizayn ediliyor. Bu, özellikle bölgede
yaşayan gayri Müslim halk için çok önemli. Örneğin, ekonomik gelirlerin
paylaşımı bölgede yaşayan herkes için önemli bir avantaj anlamına geliyor. Bu
bağlamda sadece Müslümanların değil, gayri Müslimlerin de istifadesine açık
olacaktır. Bugün ülkede, eyaletlerden Merkez’e akan toplam gelirin ancak
%20-25’i eyaletlere hizmet olarak dönüyor. Bizim alacağımız %75’lik gelir tüm
halkın kalkınmasına katkısı olacaktır.
‘Bangsamoro Temel
Yasası’nda İslam Hukuku’na yer verileceğini ifade ettiniz. Bu konuda içerden ve
dışardan çevrelerin allerjisi olduğu biliniyor. Niçin İslam Hukuku
uygulanmasını anlaşma maddeleri arasında görmek istiyorsunuz?
Evet, haklısınız. Müslümanlar arasında bile İslam Hukuku dendiğinde
muhalefet eden çevrelerin olduğu bir gerçek. Bizim için bu önemli. Yani, İslam
Hukuku olmalı... uygulamada neyle karşılaşacağımızı şimdiden kestiremiyorum.
Ancak bu konuda İslam Hukuku’nun varlığını önemsediğimizi ve mutlaka anlaşma
maddeleri arasında yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Tabii şimdilik
söyleyebileceğim İslam Hukuku’dan kastımız Aile Hukuku ile sınırlı olacağı
yönünde. Diğer bazı hukuki uygulamaları gündeme getirdiğimizde karşı taraftan
itirazlar gelecektir.
Kıymetli
görüşleriniz için çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder