Bu girişin
ardından, Patani coğrafyasını ve halkını tanımak için İslam öncesi döneme dair
bazı hususları dile getirmekte fayda var. Güneydoğu Asya coğrafyasının
neredeyse tüm toplumsal ve siyasal yapılanmasına nüfuz eden Hint-Çin etkisi
Patani topraklarında da kendini gösterir. İlk yerleşimlerin 5.yüzyılda,
Hinduizmi devlet dini olarak seçen şehir devletleri şeklindeki yapılanma
Patani’de Langka Suka adı verilen bugünkü Patani şehrinin Güney Çin Denizi’ne
bakan sahilinde kurulmuş bir şehir devletiydi. Şehrin burada kurulma
nedenlerinden ilki, Tay Körfezi’nin güney ucunda bulunması ve Kuzey’den yani
Vietnam sahillerinden Malaya topraklarına gelen ticaret gemilerinin ilk karaya
çıkabileceği yerleşim yeri olmasındandı.[1] Bu
Hindu yerleşiminin akabinde tarih boyunca gerek ticaret gerekse siyasi güç
merkezlerinin yer değişmesi nedeniyle hacmi ve önemi değişkenlik arz ederek
İslam’ın yayılmaya başladığı döneme kadar gelmiştir.
Siyasi bir güç
merkezi olarak ortaya çıkan Ayutha Krallığı (1350) zamanla bölgedeki şehir
devletlerini kendisine bağlamış ve bu süreçte kadim Siam el yazmalarında
Songkla bir Malay Müslüman şehri olarak zikredilmektedir.[2]
Bölgenin
İslamlaşma sürecine dair bazı farklı görüşler bulunmaktadır.Bu noktada
kesinlikten uzak olunmasının temel nedeni 16.yüzyıl öncesine dair yazılı
kaynakların bulunmamasıdır. Aslında bu durum, aşağıda değinileceği üzere,
İslam’ın erken dönemlerden itibaren geldiğine dair teori bağlamında ele
alındığında İslam toplumlarının yazılı toplum olma özellikleri, alimlerin mobilitesi,
sultanların alimleri gözetmeleri ve onlardan istifa etmeleri gibi özellikler
dikkate alındığında bazı çalışmaların olabileceği ancak zamanla örneğin iklim
şartları gibi nedenlerle bugüne ulaşmadığı yönündedir.
İslam’ın bölgeye
geliş nedeni Batılı araştırmacıların ortak kanaatinin ticarete bağlanmaktadır.
Ticaretin bölge halklarının etkileşiminde ve kültürel dokuların değiş
tokuşundaki rolü yadsınamamakla birlikte, özellikle ‘irşad’a önem veren İslam
dini söz konusu olduğunda salt ticari faaliyeti başat bir faktör olarak öne
sürmek yanıltıcı olacaktır. Buna ilâve olarak, İslam’ın bu topraklara hangi
yüzyılda veya tarihlerde geldiğine dair de gene Batılılar arasındaki ortak
kanaat 13 veya 14.yüzyıl olduğu yönündedir.[3]
Portekizli tarihçi Tome Pires meşhur eserinde Patani’nin Langkasuka’nın devamı
olarak 1370’de kurulduğunu belirtir.[4] Bu
iki husus üzerinde özellikle Prof. Naqib al-Attas’ın 2011’de yayınlanan
eserinde dile getirdiği[5] ve
Batılı araştırmacıları yanlışlayacak yaklaşımının dikkate alınmasında fayda
var. Bununla söylenmek istenen husus, İslam’ın bizatihi alimler, mutasavvıflar
gibi ehil insanlar elinde bu topraklara tanıştırıldığı ve bunun da öyle
söylenildiği üzere 14.yüzyıl gibi görece geç bir yüzyıl değil, daha erken
dönemlerde gerçekleştiğidir. Bu noktada, İslamlaşma’nın kısa bir sürede değil,
uzun erimli olduğu hatırlandığında, Batılı teorisyenlerin görüşlerinin yer
bulmadığını iddia etmekte o denli güçtür. Süreçte, bölge ile ticaretin
geliştirilmesindeki rolleriyle Arap, Farsi, Hintli, Sumatralı özellikle
Pasai’li- alimler ve tüccarlar arasında yerli yöneticiler üzerinde ekonomik ve
siyasi nüfuzlarını kullanarak bu elit tabakayı İslamla tanıştırmaya vesile
oldukları uzak bir ihtimal değildir. Örneğin, Pasai’den Patani’ye göç eden alimlerden
Şeyh Safiyuddin (Safiyy al-Din) adı bugüne kadar gelmiştir. Şeyh Safiyuddin
kısa bir süre sonra Müslüman olmasına vesile olduğu Raja Antira adındaki kral
tarafından sarayda Datuk Seri Raja Faqih sıfatıyla müftülük makamı verildi.Raja
Antira, Muhamad Şah adıyla bölgenin ilk sultanı oldu.[6]
Kral’ın Müslüman olmasıyla ilgili yukarıda zikredilen hadisenin benzeri Hikayat
Patani’de yer almaktadır. Buna göre, Tu Nakpa adındaki Kral, düçâr olduğu
hastalıktan kendisini kurtaracak kişiyi evlat edineceğini söyler. Pasai’li Şeyh
Said adında biri Kral’ı tedavi eder. Nihayetinde kral İslamı benimser, Ardından
kralın, İsmail Şah adını almasıyla birlikte topraklarda İslamlaşma süreci
başlar. Gene aynı eserde, Müslüman olan ilk kralın oğlu Muzaffer Şah
döneminde(1540-1564) Pasai’li Şeyh Safiyuddin’in Patani’ye geldiğinden ve
bölgede İslamın yayılmasına katkı yaptığından bahsedilir.[7]
Ancak İslam’ın
bir köklü bir dini yapılanma, bir hayat görüşü ve felsefesi olarak
yapılanmasında alimlerin, sufilerin başat rolü her zamanki gibi ön planda
olduğuna kuşku yok.
15. yüzyıl
bölgede Malaka Sultanlığı gibi önemli bir siyasi yapının varlığı ile dikkat
çeker. Bu süreçte Patani, Ayutthaya’nın vasal devletiydi. Bougas’ın bahsettiği
bir el yazmasında Patani’nin İslamlaşmasının bu yüzyılın ikinci yarısında
(1470) gerçekleştiği yönündedir.[8]
Malaka Sultanlığı’nın bölgenin İslamlaşma sürecinde rol üstlendiği yıllarda
kuzeydeki Malay topraklarına yönelik ‘irşad’ hareketleri söz konusuydu. Öte
yandan, Portekiz ilhakı Müslüman unsurların varlıklarına bir darbe vurmak bir
yana hem bölgesel hem etkinlik olarak yaygınlaşmasına neden oldu. Bu bağlamda
bu ilhakı takiben, Malaka’dan başlayan yoğun göçler diğer toplumsal kesimler
kadar, alimlerin de çeşitli Malay yerleşimlerine göçlerine sebep oldu. Bu
nedenle, Malaya topraklarının kuzey ve doğu bölgelerini teşkil eden Kelantan,
Kedah, Patani gibi yerlerde siyasi ve ekonomik hareketlenmeler kadar İslamlaşma
sürecininde de ivme kazandığını düşünmek mümkün. Malaka Sultanlığı’nın 1511
yılında Portekizliler elinde siyasi varlığını yitirmesi bölgedeki siyasi
yapıların örneğin, Açe, Johor, güçlenmesini gündeme getirmiş, bu süreç
Patani’nin de öne çıkmasında başat rol oynamıştır.Tabii burada dış faktörler
kadar,bölgede yaşayan Malay topluluklarının siyasi olarak farklı bir ırk ve din
mensubu olan Taylara bağlılıktan kurtaracak yeni açılımlara psikolojik olarak
hazır oldukları da dikkate alınmalıdır. Bu noktada, bağımsızmış gibi gözüksede
süreçte birbirini destekleyen birçok parametrenin varlığı aşikârdır. Bu noktada,
Louis Golomb’un Wilkinson’dan yaptığı alıntı Malay Mülümanların dini
bağlılıklarını ırki veya millet olma özelliğinden bağımsız kabul etmediklerini
ortaya koymaktadır.[9]
16. yüzyıl ve
sonrasında Patani kaynaklarının bölgeyle şu veya bu şekilde ilişkiler
geliştirmiş olan Batılı kaynaklar üzerinden yürütüldüğü görülür. Önce Portekiz,
ardından İngiliz ve Hollandalıların gerek bireysel gerekse içinde yer aldıkları
Doğu Hint Şirketleri’ndeki rolleriyle Patani’ye dair anlatıları bugüne kadar
ulaşmıştır. Örneğin, 17. yüzyıl ilk yarısını içeren Dutch Papers adlı kaynaklar bunlardan bazılarıdır.[10]
Bu süreçte, Patani Sultanlığı Siam Krallığı’nın merkezi Ayutha ile ilişkiler
geliştirmiştir. Ayutthaya’nın askeri gücü bölgedeki görece zayıf askeri
yapılanmalara sahip devletler karşısında üstün konuma getirmiştir.[11]
Bu süreçte, Avrupalı sömürgecilerin Hint-Çin’i ve Burma’daki varlıklarının
giderek güç kazanması Siam yönetimini güneydeki Patani Malayları üzerindeki
hakimiyetinin zayıflamasına yol açmıştır.
[1]Wayne A. Bougus. (1990). “Patani in the Beginning of the
XVII Century”, Archipel, Volume 39, s.
114.
[2]Chusiri Chamoraman. (1988). “A Group of Thai Muslims
Who Were Amongst the Earliest Settlers of Songkla”, In The Muslims of Thailand, Vol. 1, Historical and Cultural Studies,
(eds.) Andrew D.W.Forbes, Centre for Southeast Asian Studies, Bihar
(India):Soma Rkasan, s. 47.
[3]Louis Golomb. (1985). An Anthropology of Curing in Multiethnic Thailand, Illinois Studies
in Anthropology, No. 15, Urbana: University of Illinois Press, s. 9. (
[4]Tome Pires, The
Suma Oriental of Tome Pires: An Account of the East, From the Red Sea to Japan,
Written in Malacca and India in 1512-1515, Vol. 1, New Delhi: Asian
Educational Services.
[7]A. Teeuw&D.K.Wyatt. (1970). Hikayat Patani: The Story of Patani, The Hague-Martinus Nijhoff, s.
151, 154-5..
[8]Bougas, Wayne A. “Patani in the Beginning of the XVII
Century”, Archipel, Volume 39, 1990,
s. 115.
[10]Chusiri Chamoraman. (1988). “A Group of Thai Muslims
Who Were Amongst the Earliest Settlers of Songkla”, In The Muslims of Thailand, Vol. 1, Historical and Cultural Studies,
(eds.) Andrew D.W.Forbes, Centre for Southeast Asian Studies, Bihar
(India):Soma Rkasan, s. 47.
[11]Wayne A. Bougas “Patani in the Beginning of the BVII
Century”, Archipel, Volume 39, 1990,
p. 115; D.G.E. Hall, A History of
Southeast Asia, 4.Baskı, Hampshire: MacMillan, s. 339.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder