Patani’de
yaşanan sorunun algılanması çözüm uğraşında ilk basamak niteliğinde olduğuna
kuşku yok. Bu noktada söylenmesi gereken ilk husus Patani’de yaşananların
politik olduğudur. Tayland Krallığı açısından sorun 19. yüzyıl ikinci yarısında
başlatılan modernleşme süreçlerinin siyasi boyutunda, yani ulus-devlet
inşasıyla ilintilidir. Ülkenin modern ulus-devletleşme sürecinin başlangıcı
kabul edilen 24 Haziran1932 tarihli dönüşümü sosyalleştirme girişimlerinin
başladığı 1939 yılında önemli bir edebiyatçı ve devlet adamı olan Luang
Wichit’in entellektüel girişimiyle gerçekleştirilen devlet kampanyası
bağlamında ortaya konan bildiride “ülkenin son seksen yılda topraklarının
neredeyse yarısını kaybettiği” vurgulanıyor.[1]
Yani, ‘Tayland’
adının da içkin olduğu ‘Özgür Devlet’ kavramına rağmen, Tayland, bağımsızlığını
korumakla birlikte, tarih boyunca toprak kaybı yaşamış bir devlettir. Bu
nedenle Bangkok yönetimi, Patanililerin verdiği yüz yıllık mücadeleye “artık
kaybedilecek toprağı olmadığı” perspektifinden bakmakta ve bu durumu Budist-Tay
ulusunun onur meselesi olarak telâkki etmektedir.[2] Bu
bağlamda söz konusu bu vurgunun tarihte koruyucu-vasal devlet ilişkisinin
geliştirildiği geniş Malay topraklarından geriye 20. yüzyıl başlarında sadece
Patani bölgesinin kalmış olması nedeniyle Patani Malaylarının değil bağımsızlık
taleplerine itibar etmek, otonom hakkının verilmesi dahi Bangkok yönetimince
kabul edilmemektedir.[3] Bu
noktada, ülkenin bölünmez bütünlüğünün sembolik ve de pratik olarak karşılığını
Kraliyet makamında bulduğu hatırlandığında, ülke sınırları içerisinde bir
toprak parçasının bu bütünlüğe halel getirecek bir siyasi ayrışmaya yönelmesinin
ülke siyaset felsefesinde de -en azından şimdiye kadar- karşılığı
bulunmamaktadır.
Patani
mücadelesi vechesinden ise, dini, kültürel ve siyasal bir yapı olarak
yüzyıllarca kendine yeter bir varlık göstermesi, modern dönemde bağımsızlık/otonom
taleplerinin arkasındaki gerekçeyi teşkil etmektedir. Bu nedenle, metnin ilgili
yerlerinde ortaya konulan tarihi geçmiş göz ardı edilmemelidir. Patani tarihi,
bugün Tayland’ın güneyindeki eyaletlerin nasıl bir yönetim ve toplum politikalarına
konu olması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Geçmişin tecrübelerine
bakıldığında ilgili dönemlerde Siam Krallarının ve üst düzey yöneticilerinin
Patani Malay Müslüman toplumuyla ne türden ilişkiler kurmaları gerektiği
konusunda kafi miktarda örnekler sunuyor. Bu bağlamda, ülkenin güneyinde vuku
bulan hadiseler Bangkok yönetiminin siyasi meşruiyetiyle alâkalıyken, ülkenin
diğer bölgelerinde yaşam süren çeşitli etnik azınlıklara mensup Müslüman
toplulukların varlığı ise içinde bulundukları geniş Budist-Tay toplumu ile
sosyal etkileşimlerine dayanmaktadır. Bu anlamda ikinci grubun sadece bugün
değil, tarihteki örneklerinden başlayarak akomadatif bir yapılanma
sergilediğine dikkat çekilmelidir. Bir sosyal bütün olmaktan uzak, tekil
nitelikler arz eden küçük azınlık gruplarına karşılık, bir siyasi yapının mirasçısı, üzerinde yükseldiği
toprakların sahibi, -modern sömürgecilik süreçlerindeki müdahaleler dışarda
bırakıldığında- bu topraklarda üretim süreçlerinin birincil belirleyicisi,
dini, geleneksel, eğitim kurumların devamlılık arz edecek güçlü yapılanmaları
vb. Patani’yi diğer bölgelerden ayırmaktadır.
Bununla ilintili
bir diğer husus, Patani’de sürdürülen mücadeleyi “silahlı grupların tekeline
terk edilmiş ve halktan bağımsız dışarlıklı veya yabancılaşmış gruplar olarak
telâkki edilemez. Patani’deki mücadele çeşitli boyutları ile dikkat çekerken,
bunlar arasında sivil halkın siyasi yönetimden, kültürel, dini ve toplumsal
yapılarına karşı açık-gizli müdahalelerden hoşnutsuzluğundan kaynaklanan ‘pasif
eylemleri’ unutulmamalıdır.
Sömürgeci
güçlerin siyasi mühendisliklerinin bir ürünü olarak 1932’den başlayarak
ulus-devlet yapılaşması sürecini tecrübe eden Tayland, siyasi rejimin doğası
gereği ‘Tay milliyetçiliği’ olgusundan hareketle, ülkedeki tüm etnik unsurları
içine alacak bir politika sergilemektedir. Öte yandan, Patani Malay
Müslümanlarının verdikleri mücadeleyi de ‘Malay milliyetçiliği’ ile açıklamak
Batı’nın ideolojik açmazları içinde yol almak anlamı taşıyacaktır. Bu yaklaşım,
başlangıcı hatalı ve dış faktörlerin dayattığı ideolojik bir yönelimi
dayatmasıyla, sorunu anlama uğraşındakileri Patani Malay Müslümanların ortaya
koydukları mücadelenin hakiki vechelerinin göz ardı etmelerine neden olacaktır.
Dolayısıyla “sorun nedir?” dendiğinde kapsamlı bir tarihi, siyasi ve sosyolojik
analizlere ihtiyacımız olduğu kesin.
Patani’nin
yüzyıllık sorununa çözüm bulma konusunda zaman zaman girişimler olmuyor değil.
Bu girişimlerin bir bölümünün bölge gerçeklerine vakıf olmayan çevreler olduğu
gözlerden kaçmıyor. Özellikle bu çevrelerin Patani Malay Müslümanların haklı
talepleri karşısında yapabildikleri şey bu halkın toplum liderlerine “Bangkok
şartlarına tabi olun” demekten başka bir alternatif taşımıyor. Bu noktada,
Tayland sınırları içinde yaşayan diğer etnik unsurlara mensup Müslümanlarla
Patani Malay Müslümanlarının tarihi, kültürel geçmişlerini ve Siam/Tay Krallığı
ile etkileşimlerinden bihaberdarlığın rolü olduğu düşünülebilir. Bireysel ve
küçük gruplar halinde zamanla göç hadisesi bağlamında geniş Budist-Tay toplumu
içine yerleşen ve varlıklarını siyasi ve toplumsal bir bütün olarak değil,
tekil oluşumlar şeklinde sürdüren bu kitleleri görece homojen yapılanma
sergileyen Patani topraklarındaki yerleşik halkla karıştırılmamalıdır. Göçmen
gruplarının içinde yer aldıkları geniş topluma akomadatif yaklaşım tercihlerine
karşılık, benzer bir yaklaşımı Patani Malay Müslümanlarından beklemek tarihi ve
sosyolojik gerçekliklerle uyuşmamaktadır.
Patani Malay
Müslümanlarının Tayland devletiyle ilişkisinde temel sorun siyasidir.Dönemin
batılı güçleri ile Siam Krallığı arasındaki ilişkilerin bir sonucu olarak
toprakları ilhak edilen ve egemenliklerini kaybeden Patanililer aradan geçen
süreçte Tay siyasi, kültürel ve toplumsal baskıları ile karşı karşıya
kalmıştır.Tay yöneticileri bu süreçleri, Patanili Müslümanlara verilecek
herhangi kapsamlı siyasi hakkın ülkedeki diğer etnik azınlık gruplarınca da
talep edileceği gerekçesine dayandırmaktadır.[4] Bu
çerçevede, Patani’de barış çabaları ve sonrasındaki gelişmeleri sadece
Tayland’ın güneyindeki görece küçük bir coğrafya parçası ile sınırlandırmak
mümkün değildir.Aksine kültürel, ekonomik ve stratejik bağlamlarıyla üzerinde
durulmayı hak etmektedir.
Bu bölge,
kuzeyde Budist, güneyde Müslüman Malay dünyasının geçiş noktası olması
dolayısıyla iki farklı kültür ve medeniyet dünyası arasında bir köprü olma
vasfına sahiptir.Bu nedenle, Patani bölgesindeki Müslüman toplumun aidiyeti,
dini ve toplumsal kurumlarının dayanıklılığı önem taşımaktadır. Müslüman
dünyasında bir Budist toplum, hem de Budizmin en güçlü kalelerinden biri
hüviyetindeki Tayland gibi bir ülke sınırları içinde yer alması İslam dünyası
için farklı bir tecrübe anlamı taşımaktadır.
[1]Scot Barmé. (1993). Luang
Wichit Wathakan and the Creation of a Thai Identity, Social Issues in
Southeast Asia, Signapore: ISEAS, s. 140.
[2]Duncan McCargo. (2012). Mapping National Anbieties: Thailand’s Southern Conflict,
NIAS-Nordic Institute of Asian Studies, Denmark, Printed in Tayland, s. 1.
[3]Duncan McCargo. (2012). Mapping National Anbieties: Thailand’s Southern Conflict,
NIAS-Nordic Institute of Asian Studies, Denmark, Printed in Tayland, s. 12.
[4]Mariya Johanna Futchs. (1970). A Comparative Study of Thai and Filipino Muslims, Master Thesis,
Washington: The American University, s. 73.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder