Mehmet Özay 3
Haziran 2013
It’s already been three years... The importance of leaders can be perceived well after their lost. There is no doubt that it is observed the same phenomenon in Aceh, after Hasan di Tiro passed away on 3rd June, 2010. He was one the great leaders raised in Southeast Asia... being a golden son of Daud Beureuh, then conducted sound academic success for being raised as a first diplomat of the Republic of Indonesia. Hence the awareness of history drew him to his homeland... He was not alone a fighter for freedom but more than this he became a very charismatic and intellectual leader. It is witnessed in his very distinguished writings such as "Democracy for Indonesia" (1958); "The Political Future of the Malay Archipelago" (1965); "The Legal Status of Acheh-Sumatra Under International Law" (1980); "Indonesia as a Model Neo-Colony" (1984); "The Case and the Cause of the National Liberation Front of Acheh-Sumatra" (1985); Indonesian Nationalism: A Western Invention to Contain Islam in the Dutch East Indies," (1986); "The Price of Freedom: The Unfinished Diary" (1976)…
Hasan Di Tiro’nun ölümünün üçüncü yıldönümü. Liderlerin önemi, vefatlarının
ardından daha iyi anlaşılır. Hiç kuşku yok ki, Hasan di Tiro’nun 3 Haziran
2010’da vefatından ardından bunun Açe’de de ortaya çıktığına tanık olunuyor...
Hasan di Tiro, 20. yüzyılda İslam coğrafyasında verilen önemli
mücadelelerden birinin lideri olarak tarih yazdı ve de tarihe geçti.
Mücadelesini sadece askeri oluşumla şekillendirmekle kalmamış, bundan çok daha
ötesi, bu mücadeleyi güçlü siyasi temellere dayandırmış bir siyaset adamıydı. Bu
özelliğinin nedenleri arasında akademik eğitimi, güçlü şahsiyeti ve
entellektüel kapasitesi, ailesinden tevarüs etmiş nitelikler ve de vatanına
bağlılığının geldiği görülür. Hukuk ardından Uluslararası İlişkiler Doktorası
onu, akademi, entellektüel dünyaya bağlayan iki önemli süreç olarak dikkat
çeker. Bunun ötesinde pratikte bir devlet adamı olma yolunda ilk adımı gene bu
sürecin devamında ortaya çıkacak ve Cakarta yönetiminin Birleşmiş Milletler
misyonunda görev alan ilk kişiydi.
Bu özellikleri kendinde meczeden bir lider olarak Hasan Di Tiro tarihi ve
içine doğduğu toprakların ve ülkenin tarihini okumada ısrarcıydı ve de başarılıydı.
Di Tiro’nun bir diğer meziyeti ise entellektüel verimliliğiydi. Mücadele
sırasında bile, kalemi elinden bırakmayan, söylemini sloganların sınırlılığına
hapsetmeyen bir liderdi. Bu özelliğini koyan çok önemli bir örnek olduğundan hatırlatmakta
fayda var. 1976’da Açe’ye dönüp dönemin liderleri ile hareketi başlatmak
konusunda hem fikir olduktan sonra Halimon Dağı’nda başlayan mücadelede oradan
oraya göç şeklinde geçen ilk yıllarda yazı çalışmalarını sürdürebilmesi için
ilk konaklanan yerde yardımcılarınca daktilosunu kullanabileceği bir ortam
hazırlanıyordu. Di Tiro daktilo başında çalışırken, kimi zaman, yardımcılarının
daktilo sesinin doğurabileceği istenmeyen gelişmelere karşı uyarılıyordu.
Tarih, politika, edebiyat konularındaki eserleri hareketinin arka planını
tüm vechesiyle ortaya koyan entellektüel ve siyasi ürünlerdi. Kaleme aldığı
eserlerden bazıları şunlardır: "Democracy for
Indonesia" (1958); "The Political Future of the Malay
Archipelago" (1965); "The Legal Status of Acheh-Sumatra Under
International Law" (1980); "Indonesia as a Model Neo-Colony"
(1984); "The Case and the Cause of the National Liberation Front of
Acheh-Sumatra" (1985); Indonesian Nationalism: A Western Invention to
Contain Islam in the Dutch East Indies," (1986); "The Price of
Freedom: The Unfinished Diary" (1976).
İsveç’te sürgün hükümetinin başında bulunduğu dönemde, hareketini dünyaya
tanıtma konusunda ciddi gayretler sarf etmiş ve bunu diplomatik ustalıkla
ortaya koymuştu. Tekil bağlamda Avrupa ülkeleri, Avrupa Birliği, Birleşmiş
Milletler gibi önemli organizasyonlarda hareketin meşruiyeti konusundaki ısrarlı
yaklaşımının benzerini İslam coğrafyasının kimi ülkeleri ve liderleri ile
girdiği ilişkide görmek mümkün. Merkez güçler onu yok sayarken, sanal olarak
hayatla ilişkisini bitirirken di Tiro, bir ülkeden diğerine hareketinin
propandasını yapmakla meşguldü. Burada bir örnek vermekte fayda var. Dönemin
devlet başkanı Suharto Cakarta’da, di Tiro’nun öldürüldüğü yolunda basına
açıklamalar yaptığı sıralarda, di Tiro Portekiz Parlamentosu’nda davasının
meşruiyetini tanıtmakla meşguldü.
Di Tiro’nun harekete başlama süreci de geçmişle içinde bulunduğu an ve
geleceğe dair kaygıları arasında bir ‘eşik’ olması hasebiyle dikkate değerdir.
1950’li yılların başlarında ülkede başgösteren Dar’ul Islam Hareketi’ne destek
olmak hasebiyle New York’daki görevinden istifa eder. O dönem Dar’ul Islam
Hareketi’nin Açe ayağında lider Davud Beureuh’dir. Di Tiro’nun ilk çocukluk
yıllarından itibaren gelişiminde göz ardı edilemeyecek bir yeri olan Davud
Beureuh’in içinde bulunduğu böyle bir harekete destek vermek bir yandan siyasi
sorumluluk öte yandan da vefa borcu olarak okunabilir. Bu kararı, onun ülkenin
modern siyasi yaşamına damgasını vurmuş ve bağımsızlık sonrasındaki süreçte
neredeyse altmış yıl ülkede egemen olmuş iki önemli figürü Sukarno ve Suharto
ile mücadelesinin ilk adımını oluşturur. Gerek ulusal gerekse uluslararası
arenada ses getiren iki siyaset adamı olan Sukarno ve Suharto karşısında
mücadele adamı olarak sergilediği performans hiç kuşku yok ki, tarihçilerin
gözünden kaçmamıştır.
Di Tiro nereden alıyordu bu gücünü sorusu önemlidir. Hollanda
sömürgeciliğine karşı mücadele vermiş, bu süreçte lider kadrosunda yer almış,
döneminin tanınmış alimlerinden ve 1899 yılında savaşta şehit düşmüş olan
dedesi Saman di Tiro, ülkenin ulusal kahramanları arasındadır aynı zamanda. Bu
ailenin sorumluluğu sadece üzerinde yükseldikleri vatanın sıradan bir ferdi
olmakla sınırlı kalmamıştır. Dönemin hanedanlık ailesine mensup fertlerinin
dağılması, hayatta kalanların çeşitli faktörler nedeniyle siyasi ve askeri
hareketi yürütmeden uzak kalışları Tiro ailesinin fertlerini Açe hareketinin
başına getirilmesine vesile olmuştur. Bu noktada, Güneydoğu Asya topraklarındaki
İslam devletlerinde saray ve çevresi arasındaki ilişkileri anlamak gerekiyor. Hanedanın
akamete uğraması devletin bekası gereği saraya yakın kitle arasından liderlik
kadrosunun yeniden şekillendirilmesini ve siyasi yapının yeniden
yapılandırılmasına olanak tanımıştır. Tiro ailesinin, Hollanda’ya karşı verilen
cihad hareketindeki rolü ve bu konuda geniş kitleler nezdinde meşruiyetinin
kaynağı budur. Hasan di Tiro’nun 4 Aralık 1976 tarihinde harekete yön verecek
girişime başlatmasının ardında böylesi bir liderlik ilişkisinin yattığı
görülür.
İlk dönem lider kadrosunun önemli bir bölümü savaşta hayatını kaybetmiş
veya hapishanelere düşmüştü. Ancak mücadele varlığını sürdürüyordu. Öyle ki, Di
Tiro’nun dönemin koşulları dikkate alındığında binlerce kilometre mesafeden
hareketi yönetmesi, kendisini bizzat görmeyen ve dinlemeyen genç nesillerce
hareketine bağlılığın devam ettirilmesi sahip olduğu liderlik karizmasının bir
göstergesiydi. Genç nesil nezdinde o, Açe Hareketi’ni dünyaya tanıtan bir
liderdi.
Di Tiro gibi dünyanın tanıdığı bir lidere sahip olmak, onun ilkeleri
doğrultusunda toplumsal ve siyasal varlık sahnesinde yer almaya devam edebilmek
önemliydi. 1990’ların sonlarında üst üste geçirdiği rahatsızlıkların ardından
aktif olarak görevi Tgk. Malik Mahmud üstlenmişti. Bu liderlik havuzunda uzun
yıllar yer almış Tgk. Malik, gene o yıllarda Endonezya ordusunun Açe’de
giriştiği icraatlar karşısında ‘tek nefer kalana kadar mücadeleye devam’
kararının altına imza atıyordu. Hasan di Tiro’nun devam ettiricisi olduğu
tarihi hareket bugün şu veya bu şekilde varlığını sürdürüyor. Siyasi ve
toplumsal değişimlerden bu hareketin de payını aldığı gözlemleniyor. Ancak
kuşku duyulmayan bir husus var ki, o da Açe’nin bugünkü nesilleri geçmişin
duyarlılığını, siyasi ve dini bağlılığını yüreklerinde hisseden ve bunu günün
gerektirdiği şekilde ortaya koyma noktasında tarihsel taşıyıcı aktör rolünü yerine
getiriyorlar.
Hasan di Tiro’nun vefatı önemli bir dönemi kapatırken, Açe’nin geleceğinde
belirleyici olacak şekilde siyasi ve entellektüel katkısını devam ettirdiğine kuşku yok.
Hasan di Tiro’ya Allah’tan rahmet diliyorum.
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=262478
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=262478
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder