Patani
Bağımsızlık mücadelesine değinmeden önce, Tay ulusal siyasetinin genel
karakteristikleri üzerinde durmakta fayda var. Tay, tarihteki adıyla Siam,
Güneydoğu ve genel itibarıyla Asya topraklarında sömürgeci güçlere karşı
pragmatik politikaları ile boyun eğmemiş ve bağımsızlığını gözetebilmiş bir
ulus olarak karşımıza çıkar. Siam Krallığı’nın doğup geliştiği topraklar,
bölgedeki diğer ülkelerin aksine ‘farklılıkta birlik’ ilkesinin gelişmesine
elverecek etnik çeşitliliğe sahip değildir. Veya bir başka şekilde ifade edecek
olursak, bölgedeki etnik varlıklar Tay etnik çoğunluğu etrafında entegrasyonu
tarihin erken dönemlerinden itibaren gerçekleştirebilmiştir.Tay ulusunun
tarihten getirdiği bu özellik, modern dönemdeki sözde mono etnik ve kültürel
yapıya dayandığı varsayılan ulus-devlet yapılanması içerisinde bu topraklara
eklemlendirilen Patani Malay Müslüman unsurlarının varlığıyla büyük bir çelişki
yaşamasına neden olmuştur. ‘Bağımsızlık’ olgusu, özellikle 1932 yılında Mutlakiyet
sistemi yerini Anayasa timeline dayalı Parlamenter Monarşi yönetilen Tay
merkezi hükümeti ve halkı için bir övünç kaynağı olmakla birlikte, modern
dönemde ülkenin geçirdiği badireler, askeri darbeler, cunta rejimleri ülkenin
beklenen kalkınma, ulusal güvenlik gibi alanlarda vasat bir performans
sergilemesine neden oldu.[1]1930’lı
yılların başlarında Mutlakiyetçi rejim karşısında siyasi soyluların ve
entellektüellerin sergiledikleri siyasi muhalefet bir anlamda başarıya ulaşmış
Parlamenter Monarşiye geçilmiştir.[2]İlginçtir
ki, bu süreç, geniş halkkesimlerinin katılımı olmaksızın sadece elitler
arasındaki bir mücadeleye sahne olmuştur. Tarihsel bir devamlılık olarak
okunabilecek elitler arası güç kavgası günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.
Kimi gözlemcilerin ifade ettiği üzere Tayland’da siyaset“darbe-seçim-kısa
süreli parlamenter yönetim-kriz ve darbe” döngüsü içerisinde gerçekleşmektedir.[3]
Patani Malay
halkının bağımsızlık arzusu ve merkez yönetimin bu siyasi talebe askeri güç
kullanarak karşılık vermesi, Tay krallığı’nda tarih boyunca sürgit devam eden
elitler yönetiminden bağımsız okunamaz. Ulus-devletleşme sürecinde halkın
doğrudan katılımından ziyade, askeri müdahalelere konu olan sivil siyaseti
yapılanmalar ne azınlık konumundaki Patani Malayların haklarını gözetmiş ne de
verilen mücadele karşısında kayda değer bir diyalog sürecine
girişmiştir.Neredeyse kırk yıla varan süreçte merkezi yönetim Patani’de
güvenlik başta olmak üzere eğitim ve dini konuları kapsayan politikalarıyla
gündemi belirlemeye çalışmıştır. İlki, yani güvenlik meselesine bakış
ulus-devlet olgusu sınırlamaları içerisinde değerlendirildiğinden bugüne kadar
bölgede arzu edilen karşılığı bulamamıştır. Başka eyaletlerde rastlanmayacak
denli güvenlik biriminin konuşlandırıldığı Patani bölgesi, bu anlamda bir
‘güvenlik enflasyonuna’ maruz kalmıştır.
Eğitim meselesi
de güvenlik gibi Tay Milli Eğitim Bakanlığı formatının Patani gençliğine
aktarılmasının bir aracı kılınmıştır. Zaman zaman, Patani halkını ikna etmeye
matuf olacak şekilde meselâ, cavi alfabesinin okullarda öğretilmesi gibi bazı
‘imtiyazlar’ gündeme getirilse de, Patani Müslümanlarının sosyo-kültürel ve
dini gerekliğine uygun eğitim anlayışının yerleştirilmesi konusunda ciddi bir
niyet ve pratiğe rastlanmamaktadır. Bu konuda, örneğin saldırıların
yoğunlaştığı 2006 yılında Ulusal Uzlaşma Komisyonu (NRC)’nin hazırladığı
raporda, Merkez güçlerin sadece öğretim kurumlarında değil, kamu kuruluşlarında
da Tay dilinden başka alternatif tanımama konusundaki ısrarları açıkçası sorunun
tümüyle Patani halkının bu dili öğrenmeme yolundaki ısrarlarına dayandırılıyor
ki bu sorunun tamamıyle odağından sapma anlamı taşıyor.[4]Yapılan
akademik araştırmalarda halk bu konudaki hassasiyetini ortaya koyduğu görülür.
Tay okullarında MalayMüslüman kültürünü dikkate alacak değişiklikler yapılana
kadar çocuklarını bu okullara gönderme yanlısı olmayan veliler, dini okulları
bir seçim olarak gördüklerini ifade ediyorlar.[5]
Din konusu ise
farklı bir boyutta seyretmektedir. Bangkok yönetimi, Patani’de geleneksel/modernist
Müslüman ayrımının farkında olarak bu süreci kendi lehine kullanacak
girişimlerden geri kalmamıştır. Geleneksel İslami öğretim kurumları yani,
pondoklara başından bu yana karşı olan merkezi yönetim, öğrencilerin
mezuniyetini kabul etmeme, maddi destekten yoksun bırakma, yasaklama, kapatma
vb. süreçlerle bu kurumları yıpratmaya devam etmiştir. Öte yandan, modernist
Müslümanların geleneksel İslami yapılara yönelik eleştirilerinden hareketle hem
ülke dışından hem de Bangkok’dan maddi ve moral destek buldukları
bilinmektedir. Bu genel başlıklardan sonra, Tay-Panati ilişkilerinde kilometre
taşı niteliğindeki gelişmelere detaylı bir şekilde bakmakta fayda var.
1902 ve Bangkok Egemenliğinin Tesisi
Bazı tarihi
gelişmelere göz atmadan önce, Siam/Tay Krallığı’nın Patani sorununa nasıl
yaklaştığına değinmekte fayda var. sadece 20. yüzyıl başlarında değil,
çalışmanın ilgili bölümlerinde değinildiği üzere Patani bölgesi Bangkok’a bağlı
vasal devlet statüsündeydi. Bangkok yönetiminin geliştirdiği siyaset felsefesine
göre, bir toprak parçası Siam’a vasal olduysa her zaman için vasaldır.[6] Bu
ilke, Patani’nin modern dönemde sadece batılı sömürgeci güçlerin Patani
halkının geleceğinde karar mercii olmadıklarını, bunun ötesinde bölgenin asli
siyasi yapılarında neşet eden bir algının da önemli bir faktör olduğunu ortaya
koymaktadır. Bu nedenledir ki, ulus-devlet yapılarının çözülmeye yüz tuttuğu,
küreselleşmesinin kabul gördüğü, etnik milliyetçiliklere verilmesi gereken
haklar konusunda bölgesel ve küresel kuruluşların destek çıktığı 20. yüzyıl
boyunca dahi Tay yönetimi Patani halkının mücadelesinde bölgenin yönetimi
sürekli merkezden gönderdiği sivil ve askeri güçlere havale etmiş; Patani
halkının ‘hakiki’ temsilcilerini ise oyalama, bazı çıkar ilişkileri ile kendi
politikalarına uygun bir pozisyona getirme gibi alternatifler üzerinde
durmuştur.
1902 yılında
İngilizlerin o dönem için Kuzey Malaya toprakları olarak da kabul edilebilecek
üç eyaletin yönetimini Siam Krallığı’na devri, dönemin sultanı Tengku
Abdulkadir ve oğlu Tengku Mahmud Mahayidddin tarafından kabul edilmemiş ve
bağımsızlık düşüncesi siyasi bir proje olarak gündeme taşınmıştır.[7]Bunu
takip eden süreçte, bir yandan 1909’daki Siam-İngiltere Anlaşması’na binaen
Patani toprakları Siam Krallığı’na ‘devredilirken’, 1932 MutlakMonarşi’den
ulus-devlet ve parlamenter Monarşi’ye geçişin ipuçları belirlemeye başlamış ve
bu çerçevede Tay milliyetçiliği etrafında yeni bir siyasi bilinç ve yapılanma
ortaya çıkmıştır. Bu sürecin hiç kuşku yok ki ideologu Luang Wichit
Wathakan’dır. Kimi araştırmacılarca Kral Vajiravudh’un entellektüel mirascısı
kabul edilen Wathakan, Mutlak Krallık yönetimini modern ulus-devlete eklemleme
işini üstlenmiştir.[8]
Savaş yıllarının
ardından Patani’nin güneyinde yani, Malay Sultanlıklarında Malay milliyetçiliği
1946’da UMNO’nun kurulması şeklinde tezahür etmiştir.Özellikle UMNO’nun siyasi
yansıması -tıpkı Tay ulusalcılığına benzer şekilde- Malay ulusu (Bangsa Melayu) olmuştur.Bu çerçevede
kendilerini ne Tay ne tam anlamıyla siyasi olarak Malay statüsünde gören
Patanililerin kendilerini çözümsüzlüğün ortasında buldukları söylemek
mümkün.Burada bir hususa dikkat çekmekte fayda var. Antropolojik olarak Malay
ırkına mensup olan Patani Müslümanlarının siyasi aidiyet noktasında aynı algıyı
taşıyıp taşımadıkları kuşkuludur.Bu noktada bir veri olması hasebiyle erken
dönemlerde gerçekleşmiş birziyarete atıf yapılır. Patani Sultanlığı’ndan üst
düzey bir heyetin Cohor Sultanlığı’na yaptığı ziyaret sırasında, Patani heyeti
“Biz yabancıyız. Malay saray kurallarını bilmiyoruz.Şayet bir hata yaparsak
affediniz.” şeklindeki açıklamaları dikkat çekicidir.[9]
Bu yaklaşımlar
bağlamında, Patani Müslümanlarının son yüzyılda nelere maruz kaldıkları,
birbiriyle ilintili iki olguyla açıklanabilir.İlki, ait oldukları dini,
kültürel, sosyal varlıklarını hayata geçirmede karşılaştıkları zorluk; ikincisi
ise, ulus-devlet yapılanmasını öngören merkez siyasetinin Patani halkı üzerinde
çok farklı kültürel ve toplumsal aidiyetleri dayatma çabası. Bu konuyu
‘komzolojilerin çatışması’ olarak tanımlayan Surin Pitsuwan, bu konunun
özellikle 2004 yılındansonra yaşanan bölümünü değerlendirirken gündeme
getirmesi de çarpıcı. Pitsuwan verdiği kimi örneklerle sorunun kökenini
birbiriyle buluşması neredeyse imkânsız iki farklı ‘dünyanın’ varlığına
bağlıyor.Sorunu basite indirgememekle birlikte, merkez yönetimin, güneyi yani
Patani’yi yönetme becerisindeki başarısızlığına odaklanıyor. Ülkenin farklı
bölgelerinden belki de hiçbir şekilde Müslüman kitlelerle teması olmamış,
İslamla alâkalı bilgi yoksunu yöneticilerin Patani yönetimine ‘sürgün’ yoluyla
gönderilmelerinin bölge halkını anlama ve orada olan biteni anlamlandırmadaki
zaafiyete örnek olarak gösteriyor. Pitsuwan, açıkçası ortada derin bir boyut
olarak adlandırdığı “kozmolojik boyutun” olduğunu ileri sürüyor.[10]Bu
görüş, bizzat Yala Valisi Kitti Kittichotwattana’a tarafından da dile
getirilmektedir.Kendisi bir Budist olmakla birlikte, bölgeye dair kaygıları
olduğu imajı veren Vali, merkezi hükümetin bölgeye kamu yöneticileri
gönderirken çok hassas seçim yapması gerektiğini, yanlış seçimlerin halk
tarafından süratli ve sert bir şekilde tepki gördüğüne dikkat çekiyor. Aynı
Vali, tarihten bir örnek vermek suretiyle Patani Bölgesi’ndeki sorunun
çözümünün aslında Merkez yönetimin algı tarzına bağlıyor. 1923 yılında dönemin
Kralı Vajiravudh (VI. Rama) İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği tavsiyesinde etnik
Müslüman unsurlara yönelik politikanın belirlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu
bildirgede: a)İslama muhalif düzenleme ve uygulamalara son verilmesi;
b)Patani’nin bir sürgün yeri olmadığı, oraya
atanacak kamu görevlilerinin dürüst ve kararlı kişiler olması gibi
maddeler dikkat çekicidir.[11]
Gerçekte, bu
görüşler yeni değil. Daha 1940’lı yılların ikinci yarısında Bangkok’daki
İngiliz Büyükelçiliği yetkililerin bölgede yaptıkları araştırmada Tay
yöneticilerinin zaaflarına değindikleri görülür.[12]Bu
anlamda, aradan geçen on yıllar boyunca Bangkok yönetimlerinin Patani halkını
hak ettiği yaşam alanlarını açmaması, var olanları tıkama ve yok etme gayreti
bölge halkının ortaya koyduğu tepkilerin nedenini oluşturmaktadır.
İşte tüm bu
süreçlerin biraraya geldiği dönem 1940’lı yılların ikinci yarısı yani, II.
Dünya Savaşı sonrası olmuştur.Narathiwa’da 1948 yılı Nisan ayında patlak veren
şiddet hadisesi “Dusun-Nyor” adıyla tarihe geçmiş ve geri dönüşü sürecin
neredeyse ilk aşamasını teşkil ediyordu. Bu döneme kadar Tay yönetimi ve
Patanili Müslümanlar arasında ortaya çıkan en önemli çatışma olarak tarihe
geçmiş ve Surin Pitsuwan’ın ifadesiyle direniş ruhunun temellerini
oluşturmuştur. Bu sürecin bir diğer aşaması Patanili Müslümanların direniş
hareketlerini formel yapılara dönüştürdükleri 1960’lı yıllarda ortaya
çıkar.Ulusal Devrimci Cephesi (barisan
Revolution National) 1960 yılında, Patani birleşik Özgürlük Örgütü (Patani United Lieration Organization)
1968’de faaliyetlerine başladı.[13]
[1]Somsakdi Buto. (1987). “Introduction”, In Government and Politics of Thailand,
(eds.) Somsakdi Buto, Singapore: Obford University Press, s. xi.
[2]Chai-Anan Samudavanija. (1987). s. 23 In Somsakdi Buto “Introduction”,
In Government and Politics of Thailand,
(eds.) Somsakdi Buto, Singapore: Obford University Press..
[3]Suchit Bunbongkarn. (1988). “Contemporary Thai
Political Development”, In Thailand-US
Relations: Changing Political, Strategic and Economic Factors, (eds.) Ansil
Ramsay&Wiwat Mungkandi, Institute of East Asian Studies, Berkeley:
University of California, s. 41.
[4]Thanet
Aphornsuvan. (2006). “Nation-State and the Muslim Identity in the Southern
Unrest and Violence”, In Understanding
Conflict and Approaching Peace in Southern Thailand, (eds.) Imtiyaz
Yusuf&Lars Peter Schmidt, Bangkok: Konrad Adenauer Stiftung, s. 96.
[5]Supara Janchitfah. (2003). Violence in The Mist: Reporting on the Presence on Pain in Southern
Thailand, Bangkok: Kobfai Publishing Project, s. 61.
[6]Kobkua Suwannathat-Pian. (1988). Thai-Malay Relations: Traditional Intra-Regional Relations from the
Seventeenth to the Early Twentieth Centuries, Singapore: Obford University
Press, s. 75.
[7]Duncan McCargo. (2009). Tearing Apart The Land: Islam and Legitimacy in Southern Thailand,
Singapore: National University of Singapore Press,s. 61.
[8]Scot Barmé. (1993). Luang
Wichit Wathakan and the Creation of a Thai Identity, Social Issues in
Southeast Asia, Signapore: ISEAS, s. 4.
[10]Surin Pitsuwan. (2006). “Keynote Address-The Cosmology
of the Southern Conflict”, In Understanding
Conflict and Approaching Peace in Southern Thailand, (eds.) Imtiyaz
Yusuf&Lars Peter Schmidt, Bangkok: Konrad Adenauer Stiftung, s. 284-5, 288.
[11]Supara Janchitfah. (2003). Violence in The Mist: Reporting on the Presence on Pain in Southern
Thailand, Bangkok: Kobfai Publishing Project, s. 47; Mariya Johanna Futchs.
(1970). A Comparative Study of Thai and
Filipino Muslims, Master Thesis, Washington: The American University, s.
24.
[12]Nik Anuar Nik Mahmud. (2008). The Malays of Patani: The Search for Security and Independence,
Kuala Lumpur: MPH Group Printing, s. 48.
[13]Chaiwat-Satha-Anand. (2006). “The Silence of The ullet
Monument: Violence and Truth Management, Dusun-Nyor 1948 and Kru-Ze 2004”, In Critical Asian Studies, 38 (1),
Roudledge, s. 12, 17-8.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder