28 Haziran 2013 Cuma

PATANİ -Tay Ulusal Siyaseti ve Patani Bağımsızlık Mücadelesi

Patani Bağımsızlık mücadelesine değinmeden önce, Tay ulusal siyasetinin genel karakteristikleri üzerinde durmakta fayda var. Tay, tarihteki adıyla Siam, Güneydoğu ve genel itibarıyla Asya topraklarında sömürgeci güçlere karşı pragmatik politikaları ile boyun eğmemiş ve bağımsızlığını gözetebilmiş bir ulus olarak karşımıza çıkar. Siam Krallığı’nın doğup geliştiği topraklar, bölgedeki diğer ülkelerin aksine ‘farklılıkta birlik’ ilkesinin gelişmesine elverecek etnik çeşitliliğe sahip değildir. Veya bir başka şekilde ifade edecek olursak, bölgedeki etnik varlıklar Tay etnik çoğunluğu etrafında entegrasyonu tarihin erken dönemlerinden itibaren gerçekleştirebilmiştir.Tay ulusunun tarihten getirdiği bu özellik, modern dönemdeki sözde mono etnik ve kültürel yapıya dayandığı varsayılan ulus-devlet yapılanması içerisinde bu topraklara eklemlendirilen Patani Malay Müslüman unsurlarının varlığıyla büyük bir çelişki yaşamasına neden olmuştur. ‘Bağımsızlık’ olgusu, özellikle 1932 yılında Mutlakiyet sistemi yerini Anayasa timeline dayalı Parlamenter Monarşi yönetilen Tay merkezi hükümeti ve halkı için bir övünç kaynağı olmakla birlikte, modern dönemde ülkenin geçirdiği badireler, askeri darbeler, cunta rejimleri ülkenin beklenen kalkınma, ulusal güvenlik gibi alanlarda vasat bir performans sergilemesine neden oldu.[1]1930’lı yılların başlarında Mutlakiyetçi rejim karşısında siyasi soyluların ve entellektüellerin sergiledikleri siyasi muhalefet bir anlamda başarıya ulaşmış Parlamenter Monarşiye geçilmiştir.[2]İlginçtir ki, bu süreç, geniş halkkesimlerinin katılımı olmaksızın sadece elitler arasındaki bir mücadeleye sahne olmuştur. Tarihsel bir devamlılık olarak okunabilecek elitler arası güç kavgası günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Kimi gözlemcilerin ifade ettiği üzere Tayland’da siyaset“darbe-seçim-kısa süreli parlamenter yönetim-kriz ve darbe” döngüsü içerisinde gerçekleşmektedir.[3]

Patani Malay halkının bağımsızlık arzusu ve merkez yönetimin bu siyasi talebe askeri güç kullanarak karşılık vermesi, Tay krallığı’nda tarih boyunca sürgit devam eden elitler yönetiminden bağımsız okunamaz. Ulus-devletleşme sürecinde halkın doğrudan katılımından ziyade, askeri müdahalelere konu olan sivil siyaseti yapılanmalar ne azınlık konumundaki Patani Malayların haklarını gözetmiş ne de verilen mücadele karşısında kayda değer bir diyalog sürecine girişmiştir.Neredeyse kırk yıla varan süreçte merkezi yönetim Patani’de güvenlik başta olmak üzere eğitim ve dini konuları kapsayan politikalarıyla gündemi belirlemeye çalışmıştır. İlki, yani güvenlik meselesine bakış ulus-devlet olgusu sınırlamaları içerisinde değerlendirildiğinden bugüne kadar bölgede arzu edilen karşılığı bulamamıştır. Başka eyaletlerde rastlanmayacak denli güvenlik biriminin konuşlandırıldığı Patani bölgesi, bu anlamda bir ‘güvenlik enflasyonuna’ maruz kalmıştır.

Eğitim meselesi de güvenlik gibi Tay Milli Eğitim Bakanlığı formatının Patani gençliğine aktarılmasının bir aracı kılınmıştır. Zaman zaman, Patani halkını ikna etmeye matuf olacak şekilde meselâ, cavi alfabesinin okullarda öğretilmesi gibi bazı ‘imtiyazlar’ gündeme getirilse de, Patani Müslümanlarının sosyo-kültürel ve dini gerekliğine uygun eğitim anlayışının yerleştirilmesi konusunda ciddi bir niyet ve pratiğe rastlanmamaktadır. Bu konuda, örneğin saldırıların yoğunlaştığı 2006 yılında Ulusal Uzlaşma Komisyonu (NRC)’nin hazırladığı raporda, Merkez güçlerin sadece öğretim kurumlarında değil, kamu kuruluşlarında da Tay dilinden başka alternatif tanımama konusundaki ısrarları açıkçası sorunun tümüyle Patani halkının bu dili öğrenmeme yolundaki ısrarlarına dayandırılıyor ki bu sorunun tamamıyle odağından sapma anlamı taşıyor.[4]Yapılan akademik araştırmalarda halk bu konudaki hassasiyetini ortaya koyduğu görülür. Tay okullarında MalayMüslüman kültürünü dikkate alacak değişiklikler yapılana kadar çocuklarını bu okullara gönderme yanlısı olmayan veliler, dini okulları bir seçim olarak gördüklerini ifade ediyorlar.[5]

Din konusu ise farklı bir boyutta seyretmektedir. Bangkok yönetimi, Patani’de geleneksel/modernist Müslüman ayrımının farkında olarak bu süreci kendi lehine kullanacak girişimlerden geri kalmamıştır. Geleneksel İslami öğretim kurumları yani, pondoklara başından bu yana karşı olan merkezi yönetim, öğrencilerin mezuniyetini kabul etmeme, maddi destekten yoksun bırakma, yasaklama, kapatma vb. süreçlerle bu kurumları yıpratmaya devam etmiştir. Öte yandan, modernist Müslümanların geleneksel İslami yapılara yönelik eleştirilerinden hareketle hem ülke dışından hem de Bangkok’dan maddi ve moral destek buldukları bilinmektedir. Bu genel başlıklardan sonra, Tay-Panati ilişkilerinde kilometre taşı niteliğindeki gelişmelere detaylı bir şekilde bakmakta fayda var.

1902 ve Bangkok Egemenliğinin Tesisi
Bazı tarihi gelişmelere göz atmadan önce, Siam/Tay Krallığı’nın Patani sorununa nasıl yaklaştığına değinmekte fayda var. sadece 20. yüzyıl başlarında değil, çalışmanın ilgili bölümlerinde değinildiği üzere Patani bölgesi Bangkok’a bağlı vasal devlet statüsündeydi. Bangkok yönetiminin geliştirdiği siyaset felsefesine göre, bir toprak parçası Siam’a vasal olduysa her zaman için vasaldır.[6] Bu ilke, Patani’nin modern dönemde sadece batılı sömürgeci güçlerin Patani halkının geleceğinde karar mercii olmadıklarını, bunun ötesinde bölgenin asli siyasi yapılarında neşet eden bir algının da önemli bir faktör olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenledir ki, ulus-devlet yapılarının çözülmeye yüz tuttuğu, küreselleşmesinin kabul gördüğü, etnik milliyetçiliklere verilmesi gereken haklar konusunda bölgesel ve küresel kuruluşların destek çıktığı 20. yüzyıl boyunca dahi Tay yönetimi Patani halkının mücadelesinde bölgenin yönetimi sürekli merkezden gönderdiği sivil ve askeri güçlere havale etmiş; Patani halkının ‘hakiki’ temsilcilerini ise oyalama, bazı çıkar ilişkileri ile kendi politikalarına uygun bir pozisyona getirme gibi alternatifler üzerinde durmuştur.

1902 yılında İngilizlerin o dönem için Kuzey Malaya toprakları olarak da kabul edilebilecek üç eyaletin yönetimini Siam Krallığı’na devri, dönemin sultanı Tengku Abdulkadir ve oğlu Tengku Mahmud Mahayidddin tarafından kabul edilmemiş ve bağımsızlık düşüncesi siyasi bir proje olarak gündeme taşınmıştır.[7]Bunu takip eden süreçte, bir yandan 1909’daki Siam-İngiltere Anlaşması’na binaen Patani toprakları Siam Krallığı’na ‘devredilirken’, 1932 MutlakMonarşi’den ulus-devlet ve parlamenter Monarşi’ye geçişin ipuçları belirlemeye başlamış ve bu çerçevede Tay milliyetçiliği etrafında yeni bir siyasi bilinç ve yapılanma ortaya çıkmıştır. Bu sürecin hiç kuşku yok ki ideologu Luang Wichit Wathakan’dır. Kimi araştırmacılarca Kral Vajiravudh’un entellektüel mirascısı kabul edilen Wathakan, Mutlak Krallık yönetimini modern ulus-devlete eklemleme işini üstlenmiştir.[8]

Savaş yıllarının ardından Patani’nin güneyinde yani, Malay Sultanlıklarında Malay milliyetçiliği 1946’da UMNO’nun kurulması şeklinde tezahür etmiştir.Özellikle UMNO’nun siyasi yansıması -tıpkı Tay ulusalcılığına benzer şekilde- Malay ulusu (Bangsa Melayu) olmuştur.Bu çerçevede kendilerini ne Tay ne tam anlamıyla siyasi olarak Malay statüsünde gören Patanililerin kendilerini çözümsüzlüğün ortasında buldukları söylemek mümkün.Burada bir hususa dikkat çekmekte fayda var. Antropolojik olarak Malay ırkına mensup olan Patani Müslümanlarının siyasi aidiyet noktasında aynı algıyı taşıyıp taşımadıkları kuşkuludur.Bu noktada bir veri olması hasebiyle erken dönemlerde gerçekleşmiş birziyarete atıf yapılır. Patani Sultanlığı’ndan üst düzey bir heyetin Cohor Sultanlığı’na yaptığı ziyaret sırasında, Patani heyeti “Biz yabancıyız. Malay saray kurallarını bilmiyoruz.Şayet bir hata yaparsak affediniz.” şeklindeki açıklamaları dikkat çekicidir.[9]

Bu yaklaşımlar bağlamında, Patani Müslümanlarının son yüzyılda nelere maruz kaldıkları, birbiriyle ilintili iki olguyla açıklanabilir.İlki, ait oldukları dini, kültürel, sosyal varlıklarını hayata geçirmede karşılaştıkları zorluk; ikincisi ise, ulus-devlet yapılanmasını öngören merkez siyasetinin Patani halkı üzerinde çok farklı kültürel ve toplumsal aidiyetleri dayatma çabası. Bu konuyu ‘komzolojilerin çatışması’ olarak tanımlayan Surin Pitsuwan, bu konunun özellikle 2004 yılındansonra yaşanan bölümünü değerlendirirken gündeme getirmesi de çarpıcı. Pitsuwan verdiği kimi örneklerle sorunun kökenini birbiriyle buluşması neredeyse imkânsız iki farklı ‘dünyanın’ varlığına bağlıyor.Sorunu basite indirgememekle birlikte, merkez yönetimin, güneyi yani Patani’yi yönetme becerisindeki başarısızlığına odaklanıyor. Ülkenin farklı bölgelerinden belki de hiçbir şekilde Müslüman kitlelerle teması olmamış, İslamla alâkalı bilgi yoksunu yöneticilerin Patani yönetimine ‘sürgün’ yoluyla gönderilmelerinin bölge halkını anlama ve orada olan biteni anlamlandırmadaki zaafiyete örnek olarak gösteriyor. Pitsuwan, açıkçası ortada derin bir boyut olarak adlandırdığı “kozmolojik boyutun” olduğunu ileri sürüyor.[10]Bu görüş, bizzat Yala Valisi Kitti Kittichotwattana’a tarafından da dile getirilmektedir.Kendisi bir Budist olmakla birlikte, bölgeye dair kaygıları olduğu imajı veren Vali, merkezi hükümetin bölgeye kamu yöneticileri gönderirken çok hassas seçim yapması gerektiğini, yanlış seçimlerin halk tarafından süratli ve sert bir şekilde tepki gördüğüne dikkat çekiyor. Aynı Vali, tarihten bir örnek vermek suretiyle Patani Bölgesi’ndeki sorunun çözümünün aslında Merkez yönetimin algı tarzına bağlıyor. 1923 yılında dönemin Kralı Vajiravudh (VI. Rama) İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği tavsiyesinde etnik Müslüman unsurlara yönelik politikanın belirlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu bildirgede: a)İslama muhalif düzenleme ve uygulamalara son verilmesi; b)Patani’nin bir sürgün yeri olmadığı, oraya  atanacak kamu görevlilerinin dürüst ve kararlı kişiler olması gibi maddeler dikkat çekicidir.[11]

Gerçekte, bu görüşler yeni değil. Daha 1940’lı yılların ikinci yarısında Bangkok’daki İngiliz Büyükelçiliği yetkililerin bölgede yaptıkları araştırmada Tay yöneticilerinin zaaflarına değindikleri görülür.[12]Bu anlamda, aradan geçen on yıllar boyunca Bangkok yönetimlerinin Patani halkını hak ettiği yaşam alanlarını açmaması, var olanları tıkama ve yok etme gayreti bölge halkının ortaya koyduğu tepkilerin nedenini oluşturmaktadır.

İşte tüm bu süreçlerin biraraya geldiği dönem 1940’lı yılların ikinci yarısı yani, II. Dünya Savaşı sonrası olmuştur.Narathiwa’da 1948 yılı Nisan ayında patlak veren şiddet hadisesi “Dusun-Nyor” adıyla tarihe geçmiş ve geri dönüşü sürecin neredeyse ilk aşamasını teşkil ediyordu. Bu döneme kadar Tay yönetimi ve Patanili Müslümanlar arasında ortaya çıkan en önemli çatışma olarak tarihe geçmiş ve Surin Pitsuwan’ın ifadesiyle direniş ruhunun temellerini oluşturmuştur. Bu sürecin bir diğer aşaması Patanili Müslümanların direniş hareketlerini formel yapılara dönüştürdükleri 1960’lı yıllarda ortaya çıkar.Ulusal Devrimci Cephesi (barisan Revolution National) 1960 yılında, Patani birleşik Özgürlük Örgütü (Patani United Lieration Organization) 1968’de faaliyetlerine başladı.[13]



[1]Somsakdi Buto. (1987). “Introduction”, In Government and Politics of Thailand, (eds.) Somsakdi Buto, Singapore: Obford University Press, s. xi.
[2]Chai-Anan Samudavanija. (1987). s. 23 In Somsakdi Buto “Introduction”, In Government and Politics of Thailand, (eds.) Somsakdi Buto, Singapore: Obford University Press..
[3]Suchit Bunbongkarn. (1988). “Contemporary Thai Political Development”, In Thailand-US Relations: Changing Political, Strategic and Economic Factors, (eds.) Ansil Ramsay&Wiwat Mungkandi, Institute of East Asian Studies, Berkeley: University of California, s. 41.
[4]Thanet Aphornsuvan. (2006). “Nation-State and the Muslim Identity in the Southern Unrest and Violence”, In Understanding Conflict and Approaching Peace in Southern Thailand, (eds.) Imtiyaz Yusuf&Lars Peter Schmidt, Bangkok: Konrad Adenauer Stiftung,  s. 96. 
[5]Supara Janchitfah. (2003). Violence in The Mist: Reporting on the Presence on Pain in Southern Thailand, Bangkok: Kobfai Publishing Project, s. 61.
[6]Kobkua Suwannathat-Pian. (1988). Thai-Malay Relations: Traditional Intra-Regional Relations from the Seventeenth to the Early Twentieth Centuries, Singapore: Obford University Press, s. 75.
[7]Duncan McCargo. (2009). Tearing Apart The Land: Islam and Legitimacy in Southern Thailand, Singapore: National University of Singapore Press,s. 61. 
[8]Scot Barmé. (1993). Luang Wichit Wathakan and the Creation of a Thai Identity, Social Issues in Southeast Asia, Signapore: ISEAS, s. 4.
[9]Patrick Jory. (2007). s. 7.
[10]Surin Pitsuwan. (2006). “Keynote Address-The Cosmology of the Southern Conflict”, In Understanding Conflict and Approaching Peace in Southern Thailand, (eds.) Imtiyaz Yusuf&Lars Peter Schmidt, Bangkok: Konrad Adenauer Stiftung, s. 284-5, 288.
[11]Supara Janchitfah. (2003). Violence in The Mist: Reporting on the Presence on Pain in Southern Thailand, Bangkok: Kobfai Publishing Project, s. 47; Mariya Johanna Futchs. (1970). A Comparative Study of Thai and Filipino Muslims, Master Thesis, Washington: The American University, s. 24.
[12]Nik Anuar Nik Mahmud. (2008). The Malays of Patani: The Search for Security and Independence, Kuala Lumpur: MPH Group Printing, s. 48.
[13]Chaiwat-Satha-Anand. (2006). “The Silence of The ullet Monument: Violence and Truth Management, Dusun-Nyor 1948 and Kru-Ze 2004”, In Critical Asian Studies, 38 (1), Roudledge, s. 12, 17-8.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder