Günümüzde
Thailand Krallığı’nın güney eyaletlerini çevreleyen coğrafyanın adı olmanın
yanı sıra, bir eyalete de adını veren Patani, tarihte aynı adla anılan bir
Sultanlıktı. Söz konusu bu sultanlık 1390 yılında, Budist Siam ve MüslümanMalay
dünyasının kesişme noktasında kurulmuş ve 20.yüzyıl başına (1902), yani Tayland
Krallığı’nca ilhak edilene kadar varlığını sürdürmüştür.
Kurulduğu ilk
yıllardan itibaren kuzeyde Siam’la sınırı olan Patani’nin siyasi varlığı bu
güçten bağımsız ele alınamaz. İki devlet arasındaki ilişkeler, Güneydoğu Asya
devlet geleneğine uygun olarak vasal-efendi ilişkisine konu olmuştur. Bu
ilişkinin niçin Patani aleyhine nüksettiği ise önemlidir.Genelde Malaya
Yarımadası’nda kurulmuş Sultanlıklar, özelde de Patani’nin kuruluş temelleri
askeri temelden uzak, teritoryal genişleme hedefi gütmeyen yapılardır. Bunun
Malay halklarının siyasi bilincinin boyutlarıyla açıklanabileceği gibi, siyasi
yapıların teşekkülünün su yolları üzerinde ticarete egemenlik noktasında ortaya
çıkması da kayda değer bir nedendir. Öte yandan, Siam Krallığı ise denizci bir
devlet olmaktan ziyade, kara devletidir ve Hint-Çin’inde doğmuş siyasi ve dini
geleneklerden beslenmiştir. Bu anlamda kendisini kuzey, batı ve doğusundaki
devlet siyasi yapıların tehditi altında hissetmesi güvenlik siyasetini
öncellemesine neden olmuştur.
Güney
sınırındaki Müslüman Malay siyasi yapılarıyla ilişkisi ise bu bölgenin dışardan
gelebilecek herhangi bir saldırı karşısında tampon bölge olma özelliğiyle açıklanabilir.Bununla
birlikte, Patani’nin fırsat buldukça Siam siyasi ve askeri gücüne karşı çıktığı
dabilinmektedir.Örneğin, 1560’lı yıllarda Sultan Muzaffer Şah, Ayutha merkezine
saldırı düzenlemiş ancak başarılı olamamıştır.
Bu
bağlamda, ilk gözlemlerin Hollandalıların bölgeye ulaştığı 1630’lara
dayanmaktadır. Bu tarihlerde, Hollanda, Patani’ni ile sorunlar yaşayan Siam
yönetimine yardım amacıyla Batavya’dan gemiler göndermişti.
Gene bu dönemde Patani’nin savaşçı gücünü göstermesi açısından bir başka veri
1629 yılında Malaka’ya saldıran Açe güçlerine karşı kurulan ittifakta yer
almasıdır.
Bu noktada
yukarıda değindiğimiz efendi-vasal devlet ilişkisini hatırlatmak ve bunun
niteliği üzerinde durmakta fayda var. Bu topraklarda koruyucu-vasal devlet
ilişkisi ‘yıkıcı/yok edici’ bir ilişki olarak nüksetmemiştir. Bölge siyasi
düşünce yapısının geliştirdiği bir tür ‘siyasi etik’ olarak korumacı/itaatkâr
bağlamını öne çıkarmıştır. Öyle ki, vassal devletlerin kimi zaman gönüllü
olarak güçlü devletin himayesi altına girdiği, bunda da diğer saldırgan dış
güçlere karşı kendi toprak bütünlüğünü koruma, hanedanlığın geleceğini iç
siyasi çekişmelerden koruma gibi son derece rasyonel temellere dayandığı
görülür. Bu çerçevede, Siam Krallığı, her ne kadar askeri varlığı pekiştirici
bir özellik olarak ortaya çıksa da, Patani iç ilişkilerine, gelenek dini ve
yaşam tarzına müdahale etmediği görülür. Bununla birlikte, iki güç arasında
erken dönemde kurulan koruyucu/vasal ilişki Siam’ın askeri tasarrufuyla olduğu
da bir gerçektir.
Buna
karşılık, Siam’ın güç kaybına uğradığı her dönemde Patani bağımsızlık arzusunu
yenilemiştir. Örneğin, Siam-Kedah ilişkilerinin çatışma boyutuna vardığı
1821-1838 yılları arasında zaman zaman ortaya çıkan ayaklanmalarda Patani de
destek vermiş, ancak Bangkok yönetimi bu süreci askeri girişimle bastırmıştır.
Bu süreçte, 1831’de liderliğini Tengku Den’in yaptığı girişim ile 1838-9’da
benzer ayaklanmalar dikkat çekicidir.
Siam’ın Burma
Krallığı’yla bölgesel güç olma konusundaki çatışmaları bu anlamda Patani’nin
siyasi egemenliğini sürdürmesini sağlayan bir dış faktördü. Öte yandan, Siam’ın
güç kazandığı dönemler isesiyasi gelişmelerin Patani aleyhine olduğu görülür.
Örneğin, 1820’li yıllarda Burma saldırılarını püskürten Siam yönünü güneye yani
Patani, Kedah ve Kelantan’a çevirdi.
Malay
halklarının bu topraklara gelişine dair teorilerinden biri, erken dönemlerde
Sumatra’dan gelen grupların Malaya Yarımadası’ndan kuzeye doğru göçlere
dayanır. Bu süreçte, Singapur, Malaka gibi Malay Yarımadası’nın iki önemli
liman şehrinin kuruluşu tamamlanmış ve ardından göçler Yarımada’nın kuzeyine
doğru Siam halkının yoğun yaşadığı toprakların sınırlarına kadar devam
etmiştir. Göç faaliyetinde kara yolu kadar, deniz yolculuklarının da kayda
değer bir yeri olduğu düşünülebilir. Malay halklarının denizci
karakteristiklerine karşılık Siam halkının kara yerleşimini tercih etmeleri iki
halk arasında siyasi ilişkilerin gelişiminde de belirleyici olmuştur. Malaylar
sahil boylarına yerleşirken, Siamlar kendilerine komşu gelen Malaylara görece
mesafeli iç bölgelerde yerleşimler kurmuşlardır.
Sultanlığın
kuruluşu kimi kaynaklarca 1390’a tarihlense de bölgedeki yerleşimin İslam
öncesi döneme uzandığı bilinmektedir. Bu bağlamda, İslam öncesi dönemden,
Ortaçağlara ve modern döneme uzanan tarihi süreçlerde sürekli yerleşim yeri
olmasıyla dikkat çeken Patani bölgesi, kuzeyde Siam/Tayland’a açılırken, doğuda
Çin Denizi, güneyde Malay dünyası ile ilişkileri geliştirmiş önemli bir siyaset
ve ticaret merkezi hüviyetine sahipti. Bu coğrafyada meskun halkların kuzeyde
Budist Siam güneyde ise Srivijaya Krallığı’nın siyasi ve ekonomik mücadeleleri
arasında kaldıkları da bir vakıadır. Bu noktada, erken dönem Siam Sukhothai
Krallığı’nın güneye nüfuzu, Srivijaya Krallığı (7-13. yüzyıllar) üzerindeki
hakimiyeti sonrasında 13. yüzyılda gerçekleşmiş, özellikle bir ticaret merkezi
de olan Ligor’un Patani, Singora (
Songkhla),
Kedah, Kelantan ve Trengganu gibi yerleşim yerlerindeki Malay toplulukları
üzerinde siyasi nüfuzu ortaya çıkmıştır.
Bu
efendi-vasal ilişkisi temelde yıllık vergi ödeme ve savaş dönemlerinde insan
kaynağı tedariki şeklinde tezahür etmiştir.Öte yandan, halk kültürel ve dini
inançlarını sürdürmede serbestti.
Zaten bu yüzyıl Srivijaya’nın genel itibarıyla tarih sahnesinden çekildiği
yüzyıl olarak da bilinmektedir.
Burada şu
saptamayı da yapmakta fayda var. Sultanlık döneminde siyasi hakimiyet alanı,
bugün Tayland Krallığı’nın güney eyaletini teşkil eden dört eyaletle, yani
Narathiwat, Pattani, Yalave Songkla sınırlı değildi. Bugün nüfus plânlaması
veya iç göçlerle Müslüman nüfusun sadece yarısını oluşturduğu Satun, gene
günümüzde Malezya toprakları içerisinde yerini alan Perlis, Kelantan,
Terengganu eyaletleri de Patani Sultanlığı’nın siyasi ve teritoryal alanına
dahildi. En azından bu yönetim birimleri arasında yakın bir ilişkinin olduğunu
söylenebilir.Bununla birlikte Hall, Kelantan’ın Patani’ye bağlı vasal bir
devlet olduğunu söyler.
Geçmişte
siyasi, ekonomik ve dini ağlamlarda biririyle yakın ilişki içinde olmuş u iki
bölge arasında bugün dahi bu ilişkinin varlığını dil olgusunda bulmak
mümkün.Patani’de konuşulan Malay dili Kelantan ile yakın benzerlik
göstermektedir.
Bir
diğer yakın ilişki sebebi ise Kelantanlı hocaların bir bölümünün ailevi
bağlarının Patani’ye uzanmasında ortaya çıkar.
Tarikh Patanive
Sejarah Kerajaan Melayu Patani(Patani Malay Sultanlığı Tarihi) adlı
eserlerde bu hususa değinilerek, İslam öncesi dönemde Kedah, Patani, Senggura,
Ligor (bugünkü Nakom Srithamaraj veya Nakhonsrithammarat) ve Chahya’nın bir tek
siyasi yönetime bağlı olduğu vurgulanır.
Bu
eserlerde, bugünkü Patani şehrinin bulunduğu limanın özellikleri konusunda bazı
ayrıntılara değinilmekte ve bu çerçevede şehirde ticaretle meşgul olan
topluluklar arasında Cavalı, Balili, Bugis, Hintli, Arab, Çinli ve Khmerliler
zikredilmektedir.Doğu ve Güneydoğu Asyalı bu halkların yanı sıra, Ortadoğu’dan
Arap ve Farsi tüccarların Hint Okyanusu’nu aşıp Patani’ye ulaştıkları da
vurgulanmaktadır.Bu kitlelerin dini inançlarına değinilerek Hintli ve
Çinlilerin putperest, Arap ve Farsilerin ise ateşe taptıkları vurgulanıyor.
Ticari faaliyetin temeli deniz ulaşımı olmakla birlikte, özellikle fil
kafileleriyle Kedah’a ulaşan kara yolu faaliyetinin olduğu da anlaşılmaktadır.
Bu seyahatin yaklaşık iki ay sürdüğü ifade ediliyor.
Kedah’ın
Bengal Körfezi’ne açıldığı dikkate alındığında Hindistan’la olan ticarette
önemli bir aktarma organı rolü gördüğü aşikârdır.Şehrin bölge halklarını çeken
bu ticari özelliği 1516’da ilk Portekiz gemisinin bölgeye nüfuzuyla birlikte
farklı bir veche kazandı.Sultan, Portekizlilerin ticaret yapma talebine olumlu
karşılık vermesiyle Patani limanı Avrupalı gemici ve denizcilere de açıkbir
uluslararası liman haline geldi.
Malaya
Yarımadası ile Siam topraklarının keşistiği coğrafyada bulunması Patani’ye ayrı
bir değer katıyordu. Bu anlamda Malaka ve Sunda Boğazları çevresinde siyasi
varlık sürmüş İslam sultanlıklarının farklı din ve kültür yapıları ile olan
ilişkileri dikkate alındığında Patani’nin ayrı bir yeri olduğuna kuşku yok.
Hint-Çin’i denilen toprak parçasında veya Çin geniş toplumu içerisinde görece
küçük ölçekli yapılar sunan Müslüman topluluklar bir yana bırakıldığında bir
devlet yapılanmasıyla ortaya çıkan ve bu anlamda Budist çoğunluğua ev sahipliği
yapan Siam’la ilişkileri önemlidir.
İngilizlerin,
Penang (1784) ve Singapur’dan (1819) başlayarak Malaya Yarımadası’nda ticaretle
başlayan varlıklarını siyasi olarak da genişletmeleri karşısında görülen
gelişmeler Patani’de dikkat çekiyordu.Öyle ki, Siam yönetimindeki Patani
topraklarında yaşayan Müslümanlar güneydeki ekonomik gelişmenin farkındaydılar.
Bu
anlamda, 20.yüzyıl başlarında İngilizlerle-Siam yönetimi arasındaki anlaşmalar
sırasında Patanili Müslümanların İngiliz yönetimi altında kalmak istemelerinin
önemli bir nedeni de buydu.
Ayuthia’nın
düşmesinin ardından bağımsızlık iddiasında bulunan Patani ve Kedah siam güç
kazanmasıyla yeniden Budist yönetimin hakimiyet sahasına girmeye başladı.
Patani’nin, Siam Krallığı’nın yeniden vassal yönetim kurma önerisini geri
çevirmesi üzerine saldırıya uğradı. Siam’ın yayılmacılık politikası neticesinde
1776 yılında Patani’nin düşmesinin ardından diğer Malay sultanlıkları Siam’a
bağlılıklarını ilan ettiler.Bangkok rejimi, bu Malay bölgelerini Songkla’dan
yönetmeye başladı.
Patani’nin
1786 yılında Siam Krallığı’na bağlı bir vassal devlet olması zamanla çıkan
isyanlarkarşısında askeri çözümleri gündeme getiriyordu. Bunun bir ifadesi
olarak 1818 yılında Siam güçleri başgösteren ayaklanmayı bastırmasıyla Patani
yedi şehre ayrıldı.Bu idari dağılımın getirdiği bir diğer yenilik ise, bu
şehirlerin
Komiserlik (commissioner)
denilen yönetimine Bangkok’dan gönderilen Budist yöneticilerin atanması oldu.
Bu idari yapılanma, 1897 Anlaşması’nın da varlığı dikkate alındığında
İngilizlerin Malaya topraklarındaki Sultanlıkların
Resident marifetiyle yönetilmesine benzerliği dikkat çeker. Bu
yapılanmanın Patani Sultanlığı’nın mali gelirleri üzerinde de kayda değer bir
etkisi olduğu görülür. Siam Yönetimi gelirlerinin artaracağını ileri sürerek,
afyon çiftliklerinin birleştirilmesi politikasında Patanili yöneticileri ikna
eder. Ancak birkaç yılın sonunda yöneticiler eski gelirlerini kaybetmeye
başladılar. Bir diğer ekonomik yaptırım ise Bangkok’a gönderilen vergilerin
toplanması işinin Patani Sultanı’ndan alıp Komiser’e havale edilmesidir. Bu
noktada, verginin siyasi tanınırlık ile ilgisine değinmekte fayda var. Vergi
toplanması ve tarihsel olarak Bangkok yönetimi ile siyasi eşitlik timeline
dayalı ilişkinin erozyona uğraması anlamına geliyor ve Sultan artık Bangkok
yönetimi nezdinde ‘eşit’ bir konumda bulunmadığını ortaya koyuyordu.
Bu
durum, hiç kuşku yok ki, İngilizlerin Siam yönetimi üzerinde idari yapının
modernizasyonundaki egemen güç olduğunu ortaya koyuyor.Bu bir anlamda,
İngilizlerin böl/yönet politikalarının benimsenmesinin bir sonucuydu.Patani ile
birlikte anılan Kedah’da 1832’de ortaya çıkan isyan girişimi de benzer şekilde
bastırıldı.Müslüman Malayların Siam yönetiminden hoşnutsuzluğu devam ederken,
yüzyılın ortasında bir yandan Fransa, öte yandan İngiltere’nin Hint-Çini ve
Burma’da giderek artan siyasi, askeri baskıları Siam’ı farklı bir tehdit
algısına sevkediyordu.
Patani’nin
kaderini belirleyecek ve bu anlamda sonun başlangıcı kabul edilecek gelişme
1897 yılında İngilizlerle Siam Krallığı arasında imzalanan gizli bir anlaşmaya
dayanır. İngilizler Siam topraklarındaki ticari hakimiyetlerini yitirmeme ve
Fransızların bu topraklara nüfuzunu engelleme adına Siam’ın bağımsızlığına
destek veriyorlardı.Bu süreç, bir yandan da Siam idari yapılanmasında
modernleşmenin yaşandığı yıllardı.İdari yeniden yapılanmanın Patani üzerinde de
bir nüfuz ilişkisi doğurduğu ileri sürülmektedir.Önceki dönemlerde
Bangkok-Patani arasındaki gevşek ilişki yerini Patani’nin otonom yapısını
ortadan kaldıracak bir evreye bırakıyordu.
20 Aralık 1902
tarihinde Patani topraklarının Siam yönetimine devri, Patani Malay Müslümanları
için yepyeni bir dönem anlamı taşıyordu. Bu süreç1909’daresmi bir hüviyet
kazanarak Patani, Yala, Narathiwat, Satun ve kısmen Songkla’nın içinde
bulunduğu yerleşim yerleri resmen Tay yönetimine bağlandı. Bu yıl içerisinde
Siam Kralı Patani bölgesinde uygulanan İslam Hukuku’nu -aile ve miras bölümü
istisna olmak kaydıyla- lağvederek yerine Tay seküler hukukunu uygulamaya
geçirdi.Dönemin yayın organlarında yer alan bu gelişme Patani Müslümanlarının
karşı karşıya kaldıkları Siam sömürgeciliği adaletsizliğine karşı giderek artan
memnuniyetsizliklerini ortaya koymaktadır. Öyle ki, “talihsiz Malayların isyana
aç” oldukları vurgulanmaktadır.
1921 yılında ise
Müslüman öğrencilerin Tay dili öğrenmeleri zorunluluğu getirildi.Böylesine
radikal kararları içeren bu süreç, Patani Malay Müslümanlarının ayaklanmalarına
neden oldu. Bunun üzerine 1923 yılında Kral, Müslüman toplumun taleplerini
gözetilmesini vaa’z eden bir bildiri yayınladı.
1906 yılı Patani
Müslümanları için farklı bir evrenin başlangıcı anlamı taşır.Bu süreçte, Patani
toprakları yeni bir yönetim farklılaşmasına tabi tutuluyordu.Siam yönetimi,
Pattani, Narathiwat (Bangnara), Saiburi ve Yala olarak yedi eyaleti dörde düşürüyordu.
Ayrıca, İslam hukuku evlilik ve miras gibi birkaç konuyla sınırlandırılıyor ve
adat uygulamalarına son veriliyor; İç İşleri Bakanlığı’nın yetkilerinin
genişletilmesiyle yerel yönetimde Müslümanların siyasi gücüne darbe
vuruluyordu. Bu uygulamalar, Müslüman yöneticiler yerine merkezden atanan
Siamlılarla değiştirilmesiyle halk üzerindeki baskının giderek daha da artması
anlamı taşıyacaktı. Patani Sultanı’nın bu gelişmeler karşısında yapabileceği
pek farklı seçenek bulunmuyordu. Evlilik vasıtasıyla Kelantan Hanedanlığı’na
yakınlığı olan Sultan Tun Timong, hayatının büyük bir kısmını komşu Kelantan’da
geçirmek zorundakalıyordu. Öte yandan Tengku Abdülkadir Kamaruddin alternatif
bir siyasi arayış içerisinde Singapur’da İngilizlerin kapısını çalıyordu.
Dönemin Sömürge Valisi Frank Swettenham, Kamaruddin’in bu talebine ilkesel
olarak olumlu yaklaşsa da, Londra’dan onay alamaması üzerine Patanililerin
geleceği Siamlılar eline terk ediliyordu.