Özet
Bu makalede Güneydoğu Asya’da bir İslam beldesi olan Açe’nin başkenti Banda Açe’de, 17. yüzyıl ikinci yarısı ile 18. yüzyıl ikinci yarısında yaşadığı tahmin edilen bir Türk alimin hayatı konu edilecektir. Baba Davud veya Mustafa Rumi adıyla tanınan Davud bin Ağa İsmail bin Ağa Mustafa el Cavi er-Rumi’yi ele almamızın bazı önemli nedenleri vardır. Güneydoğu Asya coğrafyasında önemli bir yeri olan Açe Darusselam Sultanlığı’nın en görkemli yıllarında yaşamış olması; Açe’nin en önemli alimi sayılan Şah Kuala adıyla meşhur olan Abdurrauf Es-Singkili’nin öğrencisi ve halefi olması; kaleme almış olduğu bazı eserlerin günümüzde hâlâ okutulması, hakkında derli toplu bir çalışmanın bugüne kadar kaleme alınmamış olması ve bugüne kadar hakkında Türkçe olarak yayınlanmış bir makalenin olmaması bu yazının kaleme alınma nedenleri arasında sayılabilir.
Baba Davud’un Açe tarihi içerisindeki yerine baktığımızda en dikkat çekici hususlardan birinin, onun Şeyh A. Es-Singkili ile birlikte Banda Açe’de Dayah Manyang Leupue bir İslam enstitüsü kurup, burada hocalık yapmış olduğunu görüyoruz. Baba Davud, kaleme aldığı “Risalah Masailal Muhtadi li Ikhwanil Muhtadi” adlı eseri yüzyıllarca Açe’de ve Malay dünyasındaki İslami eğitim kurumlarında okutulmasıyla da güncelliğini korumaktadır.
Bir ilim adamı olan Baba Davud’u ve dönemini daha iyi anlamak için çeşitli dönemlerde hüküm sürmüş Açe sultanlıklarında ve özellikle de Açe Darusselam Sultanlığı’nda alimlerin ve İslami eğitim kurumlarının konumuna değinmenin yararlı olacağını düşündük. Bu gerekçeyle, Açe’ye İslam’ın geldiği ilk yıllardan başlayarak Baba Davud’un yaşadığı döneme kadar alimlerin konumu ve İslami eğitim kurumlarının işlevine yer verildi. Bu bağlamda, Baba Davud’un yaşadığı 17. yüzyıldaki gelişmeler üzerinde duruldu.
Anahtar Kelimeler: Baba Davud (Mustafa Rumi), Abdurrauf Es-Singkili, Açe Darusselam Sultanlığı, İskender Muda, Osmanlı-Açe ilişkileri Güneydoğu Asya.
Abstract
This paper aims to describe an Islamic scholar who is generally known as Baba Davud or Mustafa er-Rumi. The full name of the scholar is Syeikh Davud bin İsmail bin Mustafa Rumi. It is believed that Baba Davud lived in Banda Aceh, in the second half of the 17th century and the first half of the 18th century.
We can mention some reasons to have written an article about Baba Davud: He lived in the era of Aceh Darussalam Sultanate; he became one of the leading students and a chaliph of a well-known religious scholar, Abdurrauf Es-Singkili (Syiah Kuala), of Aceh; one of his books titled as Risalah Masailal Muhtadi li Ikhwanil Muhtadi has been taught at Islamic institutions in Aceh and around the Malay world and it has not been written any complete articles about him. As we look at the importance of him in the history of Aceh, one of the striking facts that he was the co-founder of Dayah Manyang Leupue, with Syiah Kuala and he became a scholar in this institution.
To understand him well as an Islamic scholar we need to inform about the the conditions of Islamic sciences and the Islamic scholars during the whole Islamic sultanates in Aceh. Because of this reason, starting from the early period of Islam and the Islamisation period until 17th century seems significat. In this context, it is especially important to give more attention to understand the Islamic scientific circles in the sultanate in the 17th century.
Key Words: Baba Davud (Mustafa Rumi), Abdurrauf Es-Singkili, Aceh Darussalam Sultanate, Iskandar Muda, Ottoman-Aceh Relationships, Southeast Asia.
GİRİŞ
Bu metinde, Açe Eyaleti’nin başkenti Banda Açe’de meftun bulunan Baba Davud ya da Mustafa Rumi lakaplı bir Türk aliminin hayatı konu edilecektir. “Baba Davud veya Mustafa Rumi lakaplı alim kimdir?” “Bu topraklara nasıl gel di?” “Kimin yanında eğitim gördü? Nasıl bir ilmi hayat sürdü?” gibi bir dizi sorunun cevabını bulmaya çalışacağız.
Genelde Güneydoğu Asya toplumlarında oldu gibi, Açe’de de yazılı kültürün yaygın olmadığı görülmektedir. Bu nedenle Açe söz konusu olduğunda, pek çok alimin varlığı söz konusu olmakla birlikte, bugüne kadar sadece az sayıda alim hakkında detaylı bilgiye ulaşılabilmiştir.[2]
Baba Davud adıyla meşhur Şeyh Davud bin Ağa İsmail bin Ağa Mustafa el-Cavi er-Rumi’nin hayatına ve ilmi şahsiyetine yer vermeden önce, kısa da olsa bazı konulara değinme gereği duyulmuştur.
Açe’ye İslam’ın gelişi, tarihin değişik dönemlerinde Açe’de kurulan sultanlıklarda alimlerin rolü, Açe Darusselam Sultanlığı’na kısa bir bakış, bu sultanlık döneminde Türklerle kurulan ilişkiler, 17. yüzyıl ilk yarısında sultanlıkta sosyo-politik durum şeklinde belirlenen başlıklarla Baba Davud’un nasıl bir coğrafyada yaşadığı ve bu coğrafyadaki alimlerin gerek saray çevresi gerek toplum içerisinde nasıl rol oynadıklarına cevap bulunmaya çalışıldı. İslami eğitim kurumlarının oluşumu, yurt dışından Açe’ye gelen ve Açe’de yetişen ilim adamlarının Açe toplumu içerisindeki konumu ele alındı. Özellikle, Baba Davud’un yaşadığı yüzyılda Açe Darusselam Sultanlığı’nda alimler ile yöneticiler arasındaki ilişkiler üzerinde duruldu. Daha sonra, var olan belgeler ışığında Baba Davud’un hayatı, ilmi şahsiyeti, eserleri ve bugün var olduğu ileri sürülen nesliyle ilgili bilgiler ortaya kondu. Baba Davud’la ilgili birincil kaynakların olmaması ve mevcut kaynaklarda hakkında detaylı bilgiye yer verilmemesi, bu alim hakkında yeterli bilgiye ulaşmayı engellemiştir. Baba Davud’un Türk kökenli olması nedeniyle, Osmanlı-Açe ilişkileri bağlamında alimlerin rolü de ele alındı.
Baba Davud’la ilgili kaleme alınan bu makalenin, daha sonra yapılacak çalışmalar için bir başlangıç niteliği taşıyacağını umut ediyoruz.
1. Açe: Serambi Mekkah
İslam, Güneydoğu Asya’ya Açe’den başlayarak yayıldı. Açe, bu bağlamda, sadece coğrafi bir öncelik olarak dikkat çekmiyor, aynı zamanda, Güneydoğu Asya’nın İslamlaşma sürecinde gerek burada açılan İslami eğitim kurumları, gerekse buraya gelip öğrenim gören veya buradan Güneydoğu Asya’nın farklı bölgelerine giderek İslami tebliğ çalışmalarında bulunan alimler nedeniyle günümüze kadar önemli bir merkez olma özelliği taşıdı. Bu nedenle Açe yüzyıllarca Serambi Mekke, yani Mekke Kapısı olarak adlandırıldı.[3] Açe’nin bu özelliği, daha sonraki yüzyıllarda Güneydoğu Asya’nın diğer bölgelerinin İslamlaşma sürecindeki önemini de ortaya koymaktadır.[4]
İslam’ın Açe’ye ne zaman geldiği konusunda iki farklı görüş hakimdir. Başta Snouck Hurgronge olmak üzere Batılı oryantalistler, Marco Polo’nun Sumatra Adası’ndaki gözlemlerinden edinilen bilgilerden hareketle İslam’ın Güneydoğu Asya’ya gelişini 13. yüzyıl kabul ederler. Ancak yerli tarihçiler İslam’ın bölgeye gelişini Hicri birinci yüzyıla kadar geri götürürler.[5] İslam’ın bölgeye nasıl ve kimler vasıtasıyla ulaştığı konusunda da iki farklı görüş vardır. Buna göre, ilk İslamlaşma süreci, yüzyıllardır Çin ve Ortadoğu arasındaki ticari faaliyetler nedeniyle tüccarlar vasıtasıyla gerçekleşti. Ardından İslam dünyasında sufi hareketlerin ortaya çıkmasıyla sufiler aracılığıyla ikinci süreç başladı.[6]
Müslümanlar, Endonezya Takımadaları’na Hadramut, Umman, Irak, İran, ve Pakistan sınırlarında bulunan Belucistan ve Sind’den, Hint kıyı bölgeleri olan Kambay, Gücerat, Malabar ve Koromendal’den, Seylan ve Bengal’den geldiler. Arap ve İranlı Müslüman tüccarlar 8. ila 12. yüzyıllar arasında bu seyahatlerine devam ederken, ikinci İslamlaşma dalgasıyla sufiler 13. ve 18. yüzyıllar arasında gelmeye başladı.[7]
Müslümanlar ilk olarak Sumatra Adası’nın Kuzey kıyılarına, yani bugünkü Açe bölgesine yerleştiler. Zamanla Açe’de ilk İslam toplumu oluşmasıyla birlikte burada ilk İslam sultanlığı kuruldu.[8]
2. Açe Sultanlıklarında Alimlerin Rolü
Genelde Güneydoğu Asya’nın özelde de Açe şehir devletlerinden başlayarak bölgenin İslamlaşma sürecinde çeşitli ülkelerden gelen İslam alimlerinin rolü dikkat çekicidir. Açe’de ilk İslam sultanlığından başlayarak alimler ve İslami eğitim kurumlar toplum hayatında önemli rol oynadı.[9] Bizzat sultanlar tarafından davet edilen alimler, Açe’ye yerleşerek burada yerleşerek zamanla Güneydoğu Asya’nın ilim çevrelerini şekillendirecek olan İslami eğitim kurumlarının temellerin attılar.
İslamlaşma sürecinin farklı evrelerinde, özellikle de 1550-1650 yılları arasında Mısır, Suriye, Arabistan, Hindistan, ve İran’dan alimler Açe’ye gelerek bir devre imzalarını attılar.[10] Aynı zamanda, Açe’de yetişen yerli alimler de, İslamlaşma sürecinin farklı evrelerinde önemli roller icra ettiler. Açe tarihinin en önemli ve en çok tanınan alimleri olan Hamza Fansuri, Şemseddin Sumatrani, Nureddin Ar-Raniri ve Abdurrauf Es-Singkili’nin yaşadığı 16. ve 17. yüzyıllar İslam anlayışında ulaşılan nokta ve İslami bilimlerde verilen eserler bağlamında zirve kabul edilir.[11] Bununla birlikte, diğer pek çok yerli ve yabancı alim Açe’de ve Güneydoğu Asya’nın farklı bölgelerinde seyahatler yaparak İslam’ın tebliğ edilmesine gayret gösterdiler.[12]
Şeyh Abu’l Khair bin Şeyh Hacer, Şeyh Muhammed Yemeni, Şeyh Muhammed Geylani bin Hasan bin Muhammed Hamid Ar-Raniri gibi alimler sadece İslami eğitim alanda değil, aynı zamanda, sosyal ve siyasi konularda da topluma önderlik ettiler.[13] Adı geçen bu alimler, İskender Muda’nın yetiştirilmesinde katkıları örneğinde olduğu gibi, sarayda görevlendirilerek, hükümdarların eğitiminde de rol aldılar. Hamza Fansuri örneğinde ise, alimlerin din konusundaki rehberliklerinin yanı sıra, sarayda aldıkları siyasi roller dikkat çekicidir. Fansuri, şeyhülislam olarak görev yaptığı sırada, 1602 yılında Açe’ye resmi bir ziyarette bulunan dönemin İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’in özel elçisi James Lancester’ı karşılayıp kendisiyle müzakereler yapması gibi siyasi bir görev de üstlendi.[14]
Söz konusu bu alimler gerek saray çevresinde, gerekse de toplumda İslami eğitimin yaygınlaşmasını sağladılar. Örneğin, Açe Sultanlığı’na en görkemli yıllarını yaşatan İskender Muda’nın eğitim sürecinde de yukarıda ismi geçen alimlerin katkısı oldu.[15]
Alimlerin Açe toplumundaki konumu hakkında genel bir bilgi vermesi amacıyla Perlak, Samudra-Pasai, Açe Darusselam Sultanlığı gibi bölgenin önemli devletlerindeki duruma göz atmakta fayda var. Açe bölgesinde Sultan Seyyid Mevlana Abdülaziz Şah (840-846) tarafından kurulan ilk İslam sultanlığı kabul edilen Perlak’ta[16] hükümdarın Arabistan, İran ve Gücerat’tan davet ettiği alimler, zamanla İslami eğitim kurumlarını hayata geçirdiler. Böylece Perlak Sultanlığı, bölgede İslami bilimlerin gelişmesinde önemli rol oynadı. Teungku Muhammed Amin tarafından kurulan Dayah Cotkala adındaki, adeta bir üniversite niteliğindeki eğitim merkezinde çok işlevsel bir eğitim programı yürütüldü. Dini ilimlerin yanı sıra, tarih, coğrafya, maliye, tarım, astronomi gibi dersler okutuldu. Burada öğrenim görenler alanlarında uzmanlaşmak amacıyla hükümdarın teşvikleriyle Mekke, Medine, Bağdat, Kahire gönderiliyorlardı.[17]
Benzer bir uygulamanın, bölgenin en önemli sultanlıklarından olan Samudra-Pasai’de ilme ve ilim adamlarına verilen ilgide de görmek mümkün. 12. yüzyılın ikinci yarısında Sultan el-Kamil döneminde Mevlana Naina bin Naina el-Malabari gibi pek çok ilim adamı Samudra’ya geldi. Bu alimler, İslami ilimlerin yanı sıra, sultan sarayında çeşitli görevlerde bulundular. Örneğin el-Malabari ordunun başına kumandan olarak atandı. Abdurrahman el-Pasi adındaki bir başka alim ise sarayda yöneticilik görevinde bulundu.[18]
Alimler, sarayda sadece dini konularda değil, çeşitli siyasi alanlarda da danışmanlık yaptılar. Örneğin, Malik-üs Saleh, Mekke’den, İran’dan ve Hindistan’dan alimler davet ederek sarayında önemli ilmi tartışmalar yaptırdığı gibi,[19] Endonezya Takımadaları’nda İslam eğitim merkezlerinin yayılmasına büyük katkılar sağladı.[20] Darusselam Sultanlığı’nın kuruluşunda da alimlerin rolünü görmek mümkün. Şeyh Abdullah Kan’an liderliğinde bir grup asker, bugünkü Banda Açe’ye yakın bir mevkide bulunan Indra Purpa’ya gelerek buranın İslamlaştırılmasına ve nihayetinde Meurah Cihan Şah (1205-1234) liderliğinde bir sultanlığın kurulmasına vesile oldu.[21]
Yukarıda dile getirilen örnekler, Açe tarihinin değişik dönemlerinde kurulan İslam sultanlıklarının yöneticilerinin alimlere ve İslami eğitim kurumlarına verdikleri önem dikkat çekicidir.
3. Açe Darusselam Sultanlığı’na Kısa Bir Bakış
9. yüzyılda Perlak Sultanlığı’nın kurulmasının ardından değişik dönemlerde ve bölgelerde Beunua, Samudra-Pasai, Pedier, Daya, Lingga, Lamuri adında önemli sultanlıklar kuruldu.[22] Bu sultanlıklar 16. yüzyıla kadar varlıklarını devam ettirdiler. 1511 (Hicri 916) yılında Portekizlilerin Malaka’yı ele geçirmeleri üzerine, Ali Mughayat Şah* önce bölgedeki Lamuri ve Dar’ul Kamal sultanlıklarını birleştirmek suretiyle Açe Darusselam Sultanlığı’nı kurdu. Sonra da şehir devletleri niteliğindeki sultanlıkları bir federasyon çatısı altında biraraya getirdi.[23]
Portekiz tehdidine karşı bölgede birlik düşüncesini kısa sürede hayata geçiren Ali Mughayat Şah, Güneydoğu Asya’da önemli bir dönemin başlamasına yol açtı. “Ali Mughayat Şah (1514-1530), pek çok Açeli yöneticinin yanı sıra, alimlerle de istişare ederek, Portekizlilere karşı ittifak kurulmasını sağladı. Pasai, Pidie, Aru, Daya sultanlıkları bu ittifak içerisinde yer aldı.”[24] Mughayat Şah, zamanla Portekizlilere karşı verilen mücadelede topraklarını daha da genişletmek suretiyle, bölgenin en önemli İslam devleti haline getirdi.[25] Böylece Açe Darusselam Sultanlığı, 16. yüzyılda dönemin önde gelen beş büyük İslam devletinden biri oldu.[26] Sultanlığın son hükümdarı Muhammed Davud Şah’ın (1874-1903), 1903 yılında Hollandalılarca ele geçirilmesi üzerine sultanlık resmen sona erdi.
16. yüzyılın başlarından itibaren Portekizliler önderliğinde Batılı sömürgeci güçlerin Güneydoğu Asya’ya gelmeleri üzerine var olan küçük sultanlıklar bir araya gelerek sömürgeci güce karşı gerek dini ve siyasi, gerekse de ekonomik mücadele içerisine girdi.
4. Açe Darusselam Sultanlığı Döneminde Türklerle Kurulan İlişkiler
Türklerle Açeliler arasında kurulan ilişkinin temelleri yüzyıllar öncesine dayanır. Şu ana kadar bilinen tarihi gelişmeler bağlamında, Açe Darusselam Sultanlığı’nın kurucusu Alaaddin Mughayat Şah’ın, sultanlığın dış politikasının beş temel maddesi arasında “Türklerle sıkı ilişkiler kurma” ilkesine yer vermiş olması, bu ilişkilerin başlangıç noktasını oluşturuyor.[27]
Sultanlığın ilk yıllarında Malaka Boğazı çevresini kolonileştirme sürecine başlamış olan Portekizlilere karşı başlatılan mücadelede Osmanlı Devleti’nin rolü dikkat çekicidir. 16. yüzyılda, Açe Darusselam Sultanlığı’ndaki güçlü İslam inancının bir göstergesi olarak, aradaki uzak mesafeye rağmen, dönemin en güçlü İslam devleti olan Osmanlı Devleti’nin halifeliği kabul edilerek Portekizlilere karşı ilişkiler kurulması doğal bir gelişme olarak ortaya çıktı.[28] Açe Sultanlığı’nın kurucusunun dış politikada izlediği bu yaklaşım daha sonraki sultanlar tarafından da bir referans olarak kabul edilerek benzer uygulamalar hayata geçirilmeye çalışılmıştır.[29]
Çeşitli dönemlerde Osmanlı Devleti’ne gönderilen elçilerin talepleri her zaman için olumlu karşılanmakla birlikte dönem dönem çeşitli nedenlerle gereken yardım yapılamadığı da anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, Açe Darusselam Sultanlığı ile Osmanlı Devleti arasındaki ilk ciddi ilişkilerin Alaaddin Riayat Şah el-Kahhar (1537-1571) döneminde başlar. El-Kahhar, Mısır valisi aracılığıyla Kanuni Sultan Süleyman ile askeri ve ticaret anlaşması yapar. Osmanlı’dan gelecek yardımlar karşılığında, Açe Sultanlığı Pasai gibi son derece önemli bir ticaret merkezinde Osmanlı tüccarlarına imtiyazlar tanıdığı kaydedilmektedir.[30]
Bununla birlikte, Osmanlı’nın gönderdiği savaş teknolojisine dayalı askeri yardımın ötesinde,[31] Osmanlı bayrağının Açe bayrağı olarak kabul edilmesi örneğinde olduğu gibi,[32] siyasi bir bağ da kurulmuştur. Açe bayrağında, Osmanlı bayrağındaki ay ve yıldızdan başka bir de kılıç bulunuyordu.[33] Ayrıca, gerek Türk tüccarların gerekse de alimlerin bireysel çabaları ile Açe ile ilişkiler kurulduğu görülmektedir. Bütün bu unsurlar dikkate alındığında Açe ile Osmanlı arasında askeri, siyasi, kültürel ve dini olmak üzere çeşitli sahalarda ilişkiler kurulduğunu söylemek mümkündür.
17. yüzyıl ilk yarısında Sultan İskender Muda döneminde en görkemli yıllarını yaşayan Açe Darusselam Sultanlığı ile çeşitli ülkeler arasında dönemin önde gelen devletleri ile ticari anlaşmalara dayalı uluslararası ilişkiler kuruldu. Bu ilişkiler bağlamında Osmanlı Devleti’nin özel bir yeri vardır. Bu dönemde, İskender Muda, tıpkı Açe Sultanlığı’ın kurucusu Ali Mughayat Şah gibi, Türkiye ile ilişkilere büyük önem atfediyordu. Bu amaçla dönemin şeyhülislamı Nureddin Ar-Raniri’ye yazdırılan bir mektup, başında Teungku Nyak Dum’un bulunduğu bir heyetle Osmanlı’ya gönderildi. Bu dönemdeki ilişkiler sadece askeri düzeyde kalmadı, aynı zamanda, kültürel ve bilimsel açıdan da gelişmeler görüldü. Bu ilişkinin gerçekleştiğine dair kesin bilgiler, Açe’ye gönderilen Osmanlı askeri uzmanların ve zanaatkârlarının saraya yakın bir yere yerleştiği ve buraya Baitul Makdis adı verildi. Zamanla adı Bitai’ya dönüşen bu yerde bir askeri akademi kuruldu. Bu akademide Osmanlı’dan gönderilen uzmanların ders verdikleri bilinmektedir.[34]
Osmanlı Devleti ile Açe Darusselam Sultanlığı arasında sadece askeri ve ekonomik ilişkiler bağlamında değil, Açe’ye gelen alimler arasında Arap ve İranlıların yanı sıra, Türk kökenlilerin de olması bunu ortaya koymaktadır.[35] Bu alimler arasında Osmanlı topraklarından gelen alimlere de rastlanmaktadır. Yerli halkların kitleler halinde müslüman olmasında sömürgeci güçlerin, yani 16. yüzyılda Portekiz ve 17. yüzyılda da Hollanda’nın bölgedeki varlığının yanı sıra, bunun bir uzantısı olarak Açe devletinin Osmanlı Devleti ile kurduğu ilişkiler, Osmanlı ve Moğol alimleri ve sufilerinin bölgeye gelmesinin de rolü vardır.[36]
Örneğin, Dayah Tanoh Abee’nin kurucusu Firus el-Bağdadi, Bitai velisi olarak bilinen Teungku Di Bitai[37] ve Hacı Ahmet Kasturi* bunlar arasındadır. Bu yazının konusu olan Baba Davud lakaplı alim de, Osmanlı topraklarından gelip Açe’ye yerleşmiş bir ailenin ferdidir.
5. 17. Yüzyıl Başlarında Sultanlığın Sosyo-Politik Yapısı
Baba Davud’un yaşadığı dönemi ve bir alim olarak konumunu daha iyi kavramak amacıyla Açe toplumundaki sosyal ve siyasi hadiselere ve gelişmelere göz atmakta fayda var.
17. yüzyıl ilk yarısı, Açe Darusselam Sultanlığı’nın altın dönemidir. Bu dönemin bu şekilde adlandırılmasının ardında gerek ticari gerek uluslararası gerekse dini entelektüel yaşamın son derece gelişmiş olması yatmaktadır.[38] 1607 yılında tahta çıkan Sultan İskender Muda, seleflerinden güçlü bir devlet devraldı. Muda, bu yapıyı karizmatik kişiliği ve güçlü devlet adamlığı ile birleştirmek suretiyle, Güneydoğu Asya’nın bu öncü İslam devletini daha da ileriye götürerek tarihinin en görkemli yıllarını yaşattı. Bu dönem, gerek fetihlerin gerekse kültürel gelişmenin yaşandığı bir dönem olarak Açe tarihinde önemli bir yere sahiptir.[39]
Muda, gerek siyasi ve askeri, gerekse de dini ve kültürel anlamda Açe’de önemli gelişmeler kaydetti. Sağlam bir İslam inancına sahip olan Muda, Malay dünyasının diğer bölgelerine fetihler düzenlemek suretiyle bölgede İslam birliğini kurdu. Ayrıca, dönemin öncü kolonyalist gücü Portekiz’e karşı aktif bir politika izlemek suretiyle, Malaka Boğazı ve çevresinde yabancı güçlere fırsat vermedi. Önemi daha önceki yüzyıllara dayanan ekonomi ve ticari faaliyetler konusunda da oldukça aktif bir uluslararası politika izlemek suretiyle Hollanda ve İngiltere ile ticari anlaşmalar imzaladı. Bu güçlerin bölgede hegemonya kurmalarına asla olanak tanımadı. Bu dönemde bölgede dolaylı veya dolaysız olarak ticari faaliyetlerde bulunan yabancılar arasında Portekizliler, Hollandalılar, İngilizler, Hintliler, Araplar ve İranlıları saymak mümkündür.[40]
“İ. Muda, büyük idealleri olan bir devlet adamıydı. Muda, Malaka Boğazı’nın uluslararası ticaret, özellikle de Güneydoğu Asya ticareti için ne denli önemli bir su yolu olduğunun farkındaydı. Keling (Hindistan), İran, Arabistan, Türkiye ve Batı Avrupa ülkeleri ile ilişkiler geliştirmekle kalmadı, aynı zamanda, Tayland (Siam) ve Çin’le de (Tionghoa) ilişkiler kurdu. Muda, bu icraatlarıyla Malaka Boğazı’nın ve Malay Yarımadası’nın hakimiyetini ele geçirmeyi arzuluyordu.”[41]
İslam’ın Açe’de güçlü bir şekilde yerleşmesi konusunda da büyük gayretler gösteren Muda, tahta çıktığında yürürlüğe koyduğu idari mekanizmada hükümdarı kültür ve geleneğin koruyucusu, alimleri ise İslam hükümlerinin uygulayıcısı olarak belirledi.[42] Bu özelliği dolayısıyla Bustanu’s Selatin adlı eserde İ. Muda, Açe sultanları arasında İslami eğitime en büyük önemi veren sultan olarak zikredilir. İslami eğitimin geliştirilmesi bağlamında her mukim’de (yönetim birimi) cami inşa etmekle kalmadı, aynı zamanda, aşağıda vurgulanacağı üzere, Beytürrahman’da büyük bir üniversitenin oluşturulmasına ön ayak oldu.[43]
Muda, gerek alimlere, gerekse İslami eğitim kurumların yaygınlaşmasına büyük önem verdi. Muda, dönemin önde gelen alimleri Şemseddin Sumatrani ve Şeyh Abdullah Es-Şemsi adlı alimlere sarayda önemli makamlara getirdi. Şemseddin Sumatrani’yi şeyhülislam olarak atamasının yanı sıra, siyasi konularda da ondan danışman olarak istifade etti.[44] Şemseddin Sumatrani’nin 1630 yılında vefatının ardından Şeyh Abdullah Es-Şemsi sarayda önemli rol üstlendi.[45] Açeli alimlerin sadece din alanında değil, siyasi alanda da sultana danışmanlık yapmaları olağan bir durumdu.
İslam eğitim kurumu bağlamında ise en iyi örneklerinden biri, günümüzde de bölgenin dini yapıları arasında önemli bir yeri olan Beytürrahman Camii külliyesinde İ. Muda’nın emriyle bir üniversite kurulmasıdır. Söz konusu bu üniversitede pozitif bilimler, sosyal bilimler ve dini bilimlerin yer aldığı toplam 18 bölümde dersler icra edildi.[46] Modern anlamda bir üniversite hüviyetindeki bu öğretim kurumunda Tıp, Kimya, Matematik, Mantık, Hukuk, Felsefe, Kelam, Tefsir, Hadis, Tarih, Edebiyat, Kamu Yönetimi, Madencilik, Ziraat ve Askeri Akademi bölümleri bulunuyordu.[47] Bu dönemde, Beytürrahman Üniversitesi’nde çeşitli branşlarda dersler veren 44 bilim adamı olduğu bilinmektedir. Söz konusu bu üniversite ve diğer dini eğitim kurumlarında dersler vermek üzere gerek yakın gerek uzak İslam beldelerinden pek çok alim Açe’ye geldi. Bunlar arasında Mekkeli Şeyh Muhammed Azhari metafizik, Ebu el-Kahar İbni Şeyh İbni Hacer İslam hukuku, Şeyh Yemeni teoloji, Muhammed Geylani İbni Hasan İbni Hamid mantık ve usul-u fıkıh gibi dersler okuttular.[48]
Açe’de ilme ve alimlere verilen önem İskender Muda’nın halefleri döneminde de devam etti. Muda’nın 1636’de vefatının ardından yerine geçen üvey oğlu İskender Sani de (1636-1641) İslam bilimlerine ve kültürel yaşamın devamlılığına önem verdi. Bu dönemde Açe’ye gelmiş olan Nureddin bin Ali Hasanji bin Muhammed Hamid Ar-Raniri sultana danışmanlık yaptı. İskender Sani’nin talebi üzerine Bustanu’s Selatin (The Garden of Kings) adlı eseri kaleme aldı.[49] Bu eser günümüzde Açe tarihi ile ilgili en temel eser olma özelliğini taşımaktadır.
İ. Sani’den sonra başlayan ve yaklaşık 60 yıl devam eden* kadın sultanların devlet başkanı olmasında verdiği onayla Şeyh Abdurrauf Es-Singkili önemli bir rol oynadı. İ. Sani’nin eşi ve ilk kadın sultan Safiyatuddin Es-Singkili’den büyük destek aldı. Şatiriyye tarikatını Endonezya’ya taşıyan[50] Es-Singkili sarayda “waliyul Mulki” olarak görev yapmasının yanı sıra, ilmi eserler vermeye devam etti. Kaleme aldığı eserler arasında, özellikle Beyzavi’nin şerhiyle birlikte ilk Malayca Kur’an tefsiri[51] ve bir fıkıh kitabı olan Mir’at at-Tullab fi Tashil Ma’rifat Ahkam As-Syariah lil malik al wahab[52] önemli bir yer tutar. Es-Singkili ayrıca, fıkıh, hadis, kelam ve tasavvuf konularında eserler kaleme aldı.[53]
6. Baba Davud
Yukarıda ortaya konan açıklamalar çerçevesinde, Baba Davud’un 17. yüzyılın ikinci yarısında doğup yetişmiş olduğunu kabul edebiliriz. Baba Davud veya Mustafa Rumi adıyla meşhur olan alimin künyesi, Davud bin Ağa İsmail bin Ağa Mustafa el Cavi er-Rumi’dir.* Atalarından biri Açe’ye gelmiş olan Baba Davud, Mustafa Rumi olarak da tanınıyordu.[54] El-Cavi adının Baba Davud’un annesinin Malay kökenli olabileceğinin veya Endonezya’da doğduğunun bir işareti kabul eder.[55]
Baba Davud’un doğum ve ölüm tarihleri konusunda kesin bir bilgi yok. Ancak hocası Abdurrauf Es-Singkili’nin 1615-1693 yılları arasında yaşadığı ve 19 yıl Arabistan’da çeşitli ilim dallarında öğrenim gördükten sonra 1661 yılında Açe’ye döndüğü[56] dikkate alındığında, 17. yüzyılın ikinci yarısı ile 18. yüzyılın ilk yarısında yaşadığını kabul edebiliriz.
Baba Davud’un kimliği ile ilgili olarak bugüne kadar iki temel eserde sahih bilgiye ulaşılmıştır. Birincisi, Abdurrauf Es-Singkili’nin tercümesini yaptığı ve Baba Davud’un da katkıda bulunduğu Beyzavi Tefsiri* girişinde yer alan bilgidir. Buna göre Baba Davud’un, Abdurrauf el-Fansuri’nin öğrencisi olduğu kesindir. Bu metinde yer alan silsilesi şöyle verilir: Baba Davud bin İsmail; İsmail bin Ağa Mustafa; Ağa Mustafa bin Ağa Ali el-Rumi.[57] İkincisi ise, Baba Davud’un öğrencilerinden Şeyh Fakih Celaleddin bin Kamaluddin el-Asyi tarafından kaleme alınan Manzarul Ajla Martabatil A’la’da Baba Davud’un, Abdurrauf el-Fansuri’nin öğrencisi olduğu aktarılır.[58]
Baba Davud’un Açe’ye gelişiyle ilgili birkaç değişik görüş vardır. Azra, Bada Davud’un Portekizlilere karşı mücadele vermek üzere Osmanlı’dan Açe Sultanlığı’na gönderilen çok sayıdaki askerlerden biri olduğunu söyler.[59] Ancak modern Malay alimlerinden Abdullah Shagir, bu görüşü eleştirir ve alternatif bir görüş ortaya koyar. Shagir’e göre, bu dönemde, Türkiye’den Açe’ye gönderilen Kadiri Tarikatı şeyhi İsmail el-Rumi (ö. 1631/1643)’nin Baba Davud el-Rumi’nin babası olma ihtimali yüksektir.[60]
Şeyh Davud bin İsmail bin Mustafa Rumi, Tunku Chik di Leupue olarak da tanınıyor. Baba Davud’a Di Leupu Şeyhi anlamına gelen “Tunku Chik Di Leupue” denmesinin nedeni, Banda Açe’de Di Leupue denilen mevkide, hocası Şah Kuala ile birlikte kurduğu dayahta başında görev yapmış olmasıdır. Şeyh Abdurrauf, kendisinden Dayah Leupeu’nun yönetimini üstlenmesini istedi. Şeyh Abdurrauf tarafından özel bir kaligrafi ile kaleme alınan Kur’an Baba Davud’a verildi ve Baba Davud vefat ettikten sonra bu eser, Dayah Leupue’nun lideri Hacı Yahya’ya verildi. Bu eser nesilden nesile Hacı Yahya’nın çocuklarına aktarıldı. Yakın zamana kadar bu Kur’an, Penaoyung’da yaşayan Teungku Abdülaziz Ujung’da bulunuyordu. Ali Haşimi, bir vesile ile bu Kur’an’ı gördüğünü ifade eder.[61] Bu Kur’an bir fotokopisi, Şah Kuala’nın torunlarından olduğunu söyleyen Mahmud …. Bulunuyor. Baba Davud’un gerek dayah’ın kurulmasındaki, gerekse de tefsir çalışmasının tamamlanmasındaki rolünden ötürü Şah Kuala’nın önde gelen öğrencilerinden biri kabul ediliyor.[62]
Baba Davud’un, Rum lâkabı ile anılmasının sebebi Anadolu’dan gelmiş olmasıdır. Osmanlı Devleti’nin kurulmasından önce Anadolu toprakları, Bizans toprağı olması nedeniyle Türkler Rum olarak adlandırılıyordu. Bu adlandırma, Anadolu’nun Osmanlılar tarafından ele geçirilmesinden sonra da devam etti. Dolayısıyla bu topraklardan Güneydoğu Asya’ya gelen Müslümanlar da ‘Rum’ adıyla anıldılar. Malay dünyasında yaygın olarak bahsedilen ‘Rum Sultanlığı’ ile ilgili olarak Azyumardi Azra şunları söylüyor: “Endonezya ve Malay dünyası Rum Sultanlığı hakkında nesilden nesile aktarılan özel bir anlatı yer almaktadır. Geçmişte sadece Türk değil, aynı zamanda, Arap ve İranlılar bu bölgede ticaret ve İslam öğretisinde önemli rolleri olmuştur. Bu konuda kesin kanıtlar bulunmamakla birlikte, bölgenin başlangıçtaki İslamlaşma sürecine Müslüman Türklerin de katkısı oldu.”[63]
Bu argümanı destekleyecek bir başka örnek ise Banda Açe merkezinde bulunan Emperoum adlı köydür. Bu köye bu adın verilmesinin sebebi ilk yerleşenlerin, Osmanlı tebasına mensup bir grup olmasından kaynaklanıyor. Empe, saygı ifade eden bir kelimedir. Rum ise Anadolu’dan gelenler için kullanılan bir tabirdir. Bu bağlamda, Emperoum, Açeliler tarafından bu köyde yaşayanlara bir saygının ifadesi olarak verilmiş ve köyün adı olarak kalmıştır.[64]
Anadolu uzun süre Rum ülkesi olarak tanınmıştır. Selçuklulardan itibaren Türklerin Anadolu’da egemenlik kurmasıyla bu unvan Türkler için de kullanılmıştır.[65] Rum kelimesi uzun yıllar Bizans için kullanıldı. Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethiyle birlikte ‘Rum’ Türkler için de kullanılmaya başlandı. Rum kelimesi Arap ve Fars kaynaklarında Bizans ve Roma İmparatorluğu için kullanılmaktadır.[66] Osmanlı Devleti, 15. yüzyılın ikinci yarısında önemli bir dünya devleti haline geldiğinde Rum adıyla anılmaya başlandı. Osmanlı Devleti’nin siyasal ve kültürel gücü bütün İslam dünyası gibi, Malay-Endonezya Takımadalarındaki İslam sultanlıklarını da etkiledi. Bu çerçevede 15. yüzyılda Malay-Endonezya dünyasındaki Müslümanlar, İstanbul’u fethetmesinden ötürü Osmanlı sultanına ‘Rum Kralı’ (Raja Rum) adıyla anılıyordu.[67]
6.1. İlmi Şahsiyeti ve Eserleri
Baba Davud, Açe tarihinin gelmiş geçmiş en büyük alimi kabul edilen Abdurrauf Es-Singkili’nin önemli talebelerinden ve haleflerinden biriydi. Baba Davud’un bir ilim adamı olarak önemini, Singkili’yle birlikte Dayah Manyang Leupue adındaki İslami eğitim merkezini kurmuş olmasında görmek mümkündür.[68] Singkili’nin el-Bedevi tefsirinden yararlanarak kaleme almış olduğu ilk Malayca Kur’an tercüme ve tefsiri kabul edilen Turjumanul al-Mustafid adlı eserin tamamlanmasında Baba Davud’un katkısı vardır. Bu tercüme ve tefsir çalışması, Malay dünyasında İslami bilginin gelişmesine önemli katkılar sağladı. Bu eserin bir başka ilginç tarafı ilk baskısının İstanbul’da yapılmış olmasıdır.[69]
Turjumanul al-Mustafid adlı eserin orijinal nüshası Patani’ye giden torunlarından birine ve daha sonra da Şeyh Ahmed bin Muhammed Zain el-Patani’ye geçmiştir. Bu çalışma ilk olarak, Şeyh Ahmed el-Patani tarafından yayınlandı. Patani’de ve Kelantan’da yaşayan Baba Davud’un neslinden olan kişilerin ifadelerine göre, Baba Davud birtakım eserler kaleme aldı. Ancak bu konuda şu ana kadar somut bilgi bulunmamaktadır. Baba Davud’un el yazma çalışması kendi neslinden olan Tok Davud Katib adıyla da bilinen Şeyh Davud bin İsmail el-Patani tarafından kopya edildi. Daha sonra kuzeni Şeyh Ahmed el-Patani devraldı. Bu eser daha sonra Şeyh Ahmed bin Muhammed Zain el-Patani, Şeyh Davud bin İsmail el-Patani ve Şeyh Idris bin Hüseyin Kelantanam tarafından yeniden yazıldı. Bu çalışmanın ilk nüshası İstanbul’da, Mekke’de ve Mısır’da yayınlandı. Bu üç alim original eserin tashihlerini yaptılar.[70]
Baba Davud, hocası Es-Singkili’nin çalışmalarına yaptığı katkının yanı sıra, kendisi de eser vermiş bir alimdir. Günümüze kadar ulaşan ve yaklaşık üç yüz yıldır, sadece Açe’de değil, Malay dünyasının çeşitli bölgelerindeki dini okullarda temel eser olarak okutulan, “Yeni Başlayan Kardeşlerimiz İçin Hidayet Rehberi” anlamına gelen “Risalah Masailal Muhtadi li Ikhwanil Muhtadi” adındaki eseri kaleme aldı. Cavi dilinde kaleme alınan ve döneminin en iyi metodu kabul edilen soru cevap yöntemiyle hazırlanan bu çalışma, İslami eğitim kurumlarına başlayan ve henüz Arapça bilmeyen öğrencilere ilk dini bilgilerin verilmesi amaçlıyordu. Bu kitabın ilginç olan yanı, halen günümüzde dahi kullanılıyor olmasıdır. Kitabın içeriğinde bir değişme olmamıştır. Bu eserde akide, ibadet vb. Konularına yer verilir.[71]
Bu eser bugüne kadar, Malay dilinin konuşulduğu Açe, Malezya, Endonezya, Singapur ve Tayland’da İslam öğretiminin ilk aşamasında okutuldu.[72] İslam okullarında önemli bir eser olarak okutulan bu eser, Endonezya’da yüz binlerce öğrencinin yetişmesine katkıda bulundu. Bu çalışma bugün dahi Açe’deki dini okullarda okutulmaktadır.[73]
Hocalık da yapan Baba Davud’dan dersler alan ünlü alimler arasında Dayah Tanoh Abee’nin kurucusu El-Feirus El-Bağdadi’nin oğlu Nayan Bağdadi ve Muhammed Zain’i sayabiliriz.[74] Nayan Firus el-Bağdadi, Açe’nin önde gelen zaviyelerinden olan Dayah Leupue di Peunayong’da dönemin önde gelen alimi Tunku Chik di Leupue lâkaplı Şeyh Davud bin İsmail bin Mustafa Rumi’nin yanında sürdürdü. Baba Davud, icazetini alan Nayan Firus el-Bağdadi’ye Banda Açe’ye 40 kilometre mesafedeki Selimium’da bir İslami eğitim merkezi açmasını tavsiye ederek bu kurumun açılmasına ön ayak oldu.[75] Açeli alimlerden Şeyh Fakih Celaleddin, Baba Davud’dan ders alan alimler arasındadır.[76]
6.2. Baba Davud’un Kabri ve Bugünkü Nesli
Baba Davud’la ilgili ilk bilgileri, 2005 yılı Eylül-Aralık aylarında Açe’de bulunduğum sırada edindim. Baba Davud’un mezarı, Peunayong yakınlarında, Di Leupue camiinin karşısına denk düşen küçük bir mezarlıkta bulunuyor. Tsunamiden büyük zarar görmüş olan Baba Davud’un mezarının çevresi mahalle sakinleri tarafından tel ve tahtalarla çevrilerek, üzerine “Makam Ulama Atjeh. Anak Murid Tg. Syiah Kuala” yazılmış. 2005 yılı sonbahar’ındaki ilk ziyaretimde, yabancı STK’lar tarafından inşa faaliyeti yoğun olarak sürdürülüyordu ve mezarlığın hemen yanı başında bir marangoz atölyesi faaliyet gösteriyordu. Baba Davud’un mezarının bugün halen biliniyor olması bölgede yaşayan ve geçmişini unutmamış insanlar sayesinde olmuştur.
Baba Davud’un neslinden olup, Açe’de yaşayan biri bulunmamaktadır. Bununla birlikte, Tayland’ın güneyinde, Patani’de yaşamış ve meşhur bir alim olan Şeyh Davud bin İsmail el-Cavi el-Patani’nin Baba Davud’un torunlarından olduğu ileri sürülmektedir. Baba Davud’un neslinden bir kişi olan Hacı Nik Wan Fatma (Kak Mah) binti Hacı Wan Abdülkadir Kelantan bin Şeyh Davud bin İsmail el-Patani 26 Temmuz 1999 tarihinde, Pazartesi günü Kelantan, Kota Baru’da vefat etti.[77]
Sonuç
İslamlaşma sürecinin, Takımadalar’da popüler hale gelinceye kadar nasıl bir süreç izlediği ve yerli halk arasında nasıl böyle yoğun bir talep gördüğü sorusuna uzun süre cevap aranmıştır. Bu soru, yerli halkın İslamı benimsemesinin kısa bir sürede gerçekleşmediği, aksine uzun bir dönem sürdüğü, 8. yüzyıldan başlayarak tedrici olarak 20. yüzyılın başlarına kadar tedrici bir şekilde devam ettiği şeklinde yanıtlanmıştır.
İslam, bu coğrafyada gerek tüccarlar gerekse sufiler vasıtasıyla bireysel temaslarla başlamış ve bir süre sonra yerli alimlerin de gayretleriyle. İslam’ın bu bölgede bireysel temaslar neticesinde gelişmiş olması, İslam’ın yavaş ancak istikrarlı bir şekilde nüfuz ettiğini ortaya koymuştur. Güneydoğu Asya’nın İslamlaşmasında oynadığı birincil rol nedeniyle Açe “Mekke Kapısı” unvanı ile anılmaktadır. Açe, İslam tarihinin ilk dönemlerinden itibaren Ortadoğu ve Hint Alt Kıtası başta olmak üzere çeşitli İslam beldelerinden alimlerin davet edildiği ve böylece zamanla dini eğitim merkezlerinin ve alimlerinin ortaya çıktığı bir İslam coğrafyası oldu.
Bu süreçte alimler gerek saray çevresinde ve eğitim kurumlarında, gerekse de toplumda önemli roller oynadılar. Alimlerin İslami tebliğ faaliyetlerine başlaması ile bölgede İslami eğitim kurumları devreye girdiği gibi, yerli alimler de çeşitli konularda eserler vererek, İslam dünyasının bu bölgesinde kendi medeniyet evrenini tesis etmiş ve böylece İslamlaşma evresinin sağlam temeller üzerine oturmasını sağladılar. Açe’ye çeşitli dönemlerde gerek kendi insiyatifleri ile gerekse de hükümdarların teşvik ve gayretleriyle bu topraklara gelen alimler kurdukları İslami eğitim kurumları ile tebliğ çalışmalarını sağlam temeller üzerine oturttular. Açe’ye gelen ve burada yetişen pek çok alim olduğu bilinmekle birlikte, söz konusu alimler arasından sadece çok az kısmının yaşamı hakkında bilgi vardır.
Baba Davud adıyla tanınan ve ataları Türk kökenli olan alimin de benzer bir kaderi paylaştığını görüyoruz. Bununla birlikte, Baba Davud’un Şah Kuala’nın öğrencisi olması, onun hakkında farklı eserlerde atıfların yapılmasını sağlamıştır. Bu makale ile bu verilerden ve genelde Açe’de alimlerin oynadıkları rolden yola çıkarak, Baba Davud’la ilgili genel bir bilgi verilmiştir. Baba Davud hakkında derli toplu çalışmaların olmaması, bu konuda daha derinlikli araştırmalar yapılmasını gerektirmektedir.
[1]“A Turkish Scholar in Aceh: Baba Daud”, Marmara University Journal of The Faculty of Divinity, Issue 33 (2007/2), İstanbul, 2008, (pgs. 169-186).
*Banda Açe, IAIN Ar-Raniri ve Şah Kuala Üniversitesi misafir öğretim üyesi.
[2]A. H. Johns, “Islam in Southeast Asia: Problems of Perspective”, C. D. Cowan; O. W. Wolters, (Ed.), Southeast Asian History and Historiography -Essays Presented to D. G. E. Hall-, Cornell University Press, 1976, s. 312; Hurgronje, Snouck, The Acehnese, Çev.: A.W.S. O’sullivan, Cilt. 1, Leiden, 1906, s. 18.
[3]Snouck Hurgronje, The Acehnese, Çev.: A.W. S. O’Sullivan, Cilt II, E.J.Brill, Leiden, 1906, s. 19.
[4]Syed Naquib Al-Attas,, A General Theory of The Islamization of the Malay-Indonesian Archipelago, Dewan Bahasa dan Pustaka, 1969, s. 7.
[5]Bkz. H. M. Zainuddin, Tarich Atjeh Dan Nusantara, Pustaka İskandar Muda, Medan, 1961, s. 250.
[6]Hasbi M. Amuriddin, The Response of the Ulama Dayah -to the Modernization of Islamic Law in Aceh-, Penerbit Universiti Kebangsaan Malaysia, Bangi, 2005, s. 30; Baloch, The Advent of Islam In Indonesia, İslamabad: National Institute of Historical and Cultural Research, 1980, s. 2.
[7]N. A, Baloch a.g.e., s. 4.
[8]H. Abdullah Ujong Rimba, “Daerah Manakah Yang Mula Mula Menerima Agama Islam di Indonesia” Seminar Sejarah Masuk Dan Berkembangnya Islam Di Aceh Dan Nusantara,Majelis Ulama Propinsi Daerah Istimewa Aceh Dan Pemerintah Daerah TK. II Aceh Timur,1980, s. 3.
[9]A. H. Johns,, “Islam in Southeast Asia: Problems of Perspective”, s. 312.
[10]Tuanku Abdul Jalil, “Pengertian Adat Aceh”, Loka Kayra Adat Dan Budaya, Lho’Seumawe, 8-10 Jan, 1988, s. 3.
[11]Ahmad Daudy, “Kalimah Tauhid Dalam Ajaran Syeikh Abdurrauf Dan Syeikh Nuruddin Ar-Raniry”, Al Islam Jurnal Ilmiah Fakulti Pengajian Islam, Yıl 2, No. 3, Haziran, Brunei Darussalam, 1997, s. 71.
[12]Yusny Saby, Islam And Social Change -The Role of the Ulama in Acehnese Society-, Penerbit Universiti Kebangsaan Malaysia, Bangi, 2005, s. 17.
[13]Ali Hasjmy, Aceh dan Pahang, Aceh Documentation and Information Center, 1989, s. 43; Raden Hoesein Djajadiningrat, Kesultanan Aceh, -Seri Penerbitan Museum Aceh 2-, Proyek Rehabilitasi Dan Perluasan Museum Daerah Istemewa Aceh, 1979, s. 90.
[14]Amirul Hadi, “Exploring The Life of Hamzah Fansuri -A Historical Study-, al-Jamiah, Cilt 41, No. 2, Yogyakarta, 2003, s. 287.
Not: Prof. Dr. Yusny Saby, 1602 yılında gerçekleşen bu ziyaret sırasında İngiliz Elçisi Sir James Lancaster’le diplomatik görüşmelerde bulunan alimin Şemseddin Sumatrani olduğunu belirtir. Bkz. Yunsy Saby, Islam and Social Change -The Role of the Ulama in Acehnese Society-, Penerbit Universiti Kebangsaan Malaysia, Bangi, 2005, s. 52.
[15]Rusdi Sufi, (Ed.), Biografi Pejuang-Pejuang Aceh,, Dinas Kebudayaan Propinsi Nanggroe Aceh, Darussalam Proyek Pembinaan dan Pengembangan Suaka Peninggalan Sejarah kepurbakalaan, Kajian dan Nilai Tradisional, Banda Açe, 2002, s. 4.
[16]H. M. Ali Muhammed, “Bagaimana Cara Masuk Dan Berkembangnya Islam Di Aceh,” Seminar Sejarah Masuk Dan Berkembangnya Islam Di Aceh Dan Nusantara,Majelis Ulama Propinsi Daerah Istimewa Aceh Dan Pemerintah Daerah TK. II Aceh Timur, 1980, s. 1, 2, 5.
[17]Syahbuddin Razi, “Dayah Cot Kala”, Seminar Sejarah Masuk Dan Berkembangnya Islam Di Aceh Dan Nusantara,Majelis Ulama Propinsi Daerah Istimewa Aceh Dan Pemerintah Daerah TK. II Aceh Timur, 1980, s. 2, 5, 7.
[18]Ali Hasjmy, Sejarah Kebudayaan Islam di Indonesia, Bulan Bintang, Jakarta, 1980, s. 9.
[19]M. Hasbi Amuriddin, The Response of the Ulama Dayah -to the Modernization of Islamic Law in Aceh-, Penerbit Universiti Kebangsaan Malaysia, Bangi, 2005, s. 9, 33.
[20]Al-Attas, 1969, A General Theory of The Islamization of the Malay-Indonesian Archipelago, s. 12.
[21]Ali Hasjmy, Sejarah Kebudayaan Islam di Indonesia, s. 14.
[22]Yusny Saby, Islam And Social Change -The Role of the Ulama in Acehnese Society, s. 25; Daha geniş bilgi için bkz.: Lukman Thaib, Acheh’s Case -A Historical Study of the National Movement for the Independence of Aceh-Sumatra, University of Malaya Press, Kuala Lumpur, 2002, s. 1-21.
*Tuanku Abdul Jalil, Ali Mughayat Şah’la ilgili olarak şunları dile getiriyor: “Sultan Alaaddin Ali Mughayat Şah, Abbasiler döneminde Bağdat’ta valilik görevinde bulunan Buharalı Malik İlhan Şah Selçuk’un neslinden geliyor.” Jalil, Tuanku Abdul, “Sebab Aceh Dinamakan Serambi Mekkah”, Seminar Sejarah Masuk Dan Berkembangnya Islam Di Aceh Dan Nusantara,Majelis Ulama Propinsi Daerah Istimewa Aceh Dan Pemerintah Daerah TK. II Aceh Timur, 1980, s. 3; Krş. Ali Haşimi, 59 Tahun Aceh Merdeka, Bulan Bintang, Cakarta, 1. Baskı, 1977, s. 36.
[23]A. H. Johns, “Islam in Southeast Asia: Problems of Perspective”, s. 307-8.
[25]Morris E. Eugene, Islam and Politics in Aceh -Study of Center-Periphery Relations in Indonesia, Cornell University, Michigan, 1983, s. 19.
[26]Ali Hasjmy, Banda Aceh Darussalam Pusat Kegiatan Ilmu dan Kebudayaan, s. 5.
[27]Haşimi, a.g.e., s. 4.
[28]Azyumardi Azra, Islam Reformis Dinamika İntelektual Dan Gerakan, s. 138; Hurgronje, Snouck, The Acehnese, Cilt 1, 1906, s. 208.
[29]Anas Mahmud, Aceh Tidak Pernah Menyerahkan Kedaulatanny Pada Belanda, tarihsiz, s. 8.
[30]Azyumardi Azra, Jaringan Ulama -Timur Tengah dan Kepulauan Nusantara Abad XVII dan XVIII-, Penerbit Mizan, 4. Baskı, Bandung, 1998, s. 52.
[31]Anthony Reid, An Indonesian Frontier -Acehnese and Other Histories of Sumatra-, Singapore University Press, Singapore, 2005, s. 71.
[32]İ. Hakkı Göksoy, Güneydoğu Asya’da Osmanlı-Türk Tesirleri, Fakülte Kitabevi, Isparta, 2004, s. 57.
[33]Hamka, “Sebab Aceh Serambi Mekkah”, Seminar Sejarah Masuk Dan Berkembangnya Islam Di Aceh Dan Nusantara, Majelis Ulama Propinsi Daerah Istimewa Aceh Dan Pemerintah Daerah TK, II Aceh Timur, 1980, s. 4.
[34]Rusdi Sufi, (Ed.), Biografi Pejuang-Pejuang Aceh, s. 9, 21; İnegöllüoğlu, Metin, “The Early Turkish-Indonesian Relations”, in Aceh Dalam Retrospeksi Dan Refleksi Budaya Nusantara, INTIM, Cakarta, 1988, s. 54; Hurgronje, Snouck, The Acehnese, Cilt 1, s. 209.
[35]Siti Zainon İsmail, Warisan Seni Budaya Melayu-Aceh, Kaitan Pemerian Teks Sastera dan Realiti Budaya, University of Kebangsaan, Malaysia, TARİH s. 130; Hurgronje, Snouck, The Acehnese, Cilt 2, s. 292.
[36]Ira M. Lapidus, A History of Islamic Societies, Cambridge University Press, 7th Edition, 1995, s. 474.
[37]Muhammed Said, Atjeh Sepanjang Abad, P.T. Percetakan Dan Penerbitan Waspada Medan, 1981, s. 181-2.
*Hacı Ahmet Kasturi’nin mezarı, Banda Açe’de, Darusselam semtindedir. Şah Kuala Üniversitesi kampusü içerisindeki Dayan Davud Merkezi avlusunda beş alimin mezarı bulunmaktadır. Bu mezarlarla ilgili olarak mevcut kitabede “Hacı Ahmet Kasturi, Dari Turki, 1316-1389” yazılıdır.
[38]A. H. Johns, “Islam in Southeast Asia: Problems of Perspective”, s. 314.
[39]de Rodolphe Koninck, Aceh In The Time of Iskandar Muda, Pusat Dokumentasi Dan Informasi Aceh, Banda Aceh, 1977, s. 1.
[40]J. Paulus, (Ed.), Asal Usul Raja Raja Aceh, Encyclopedie van N. I., 1917, YAYINLANDIĞI YER s. 27.
[41]Paulus, a.g.e., s. 19; Bkz. Das Gupsta, Arum Komar, “Iskandar Muda And The Europeans, Ali Haşimi, Sejarah Masuk Dan Berkembangnya Islam Di Indonesia, 3. Baskı, Percetakan Offset, 1993, s. 42-47.
[42]Rusdi Sufi, (Ed.), Biografi Pejuang-Pejuang Aceh, s. 6.
[43]Paulus, Asal Usul Raja Raja Aceh, s. 30.
[44]M. Hasbi Amiruddin, The Response of the Ulama Dayah -to the Modernization of Islamic Law in Aceh-, s. 9.
[45]Paulus, Asal Usul Raja Raja Aceh, s. 30.
[46]Ali Hasjmy; T. A. Talsyha, Aceh dan Pahang, Lembaga Adat Dan Kebudayaan Aceh, 1989, s. 26.
[47]Ali Haşimi, “Banda Aceh Darussalam Pusat Kegiatan İlmu Dan Kebudayaan”, Seminar Sejarah Masuk Dan Berkembangnya Islam Di Aceh Dan Nusantara,Majelis Ulama Propinsi Daerah Istimewa Aceh Dan Pemerintah Daerah TK. II Aceh Timur, 1980, s. 9.
[48]Hasbi M. Amuriddin, The Response of the Ulama Dayah -to the Modernization of Islamic Law in Aceh-, s. 34.
[49]Ali Hasjmy, Aceh dan Pahang, s. 44.
*Bu dönem 1641 ile 1699 yılları arasını kapsar.
[50]Yusny Saby, Islam And Social Change -The Role of the Ulama in Acehnese Society-, s. 54; Snouck, Hurgronje, The Acehnese, Cilt. 2, s. 18.
[51]el-Attas, A General Theory of The Islamization of the Malay-Indonesian Archipelago, s. 16.
[52]Böyle bir eserin kaleme alınmasın, dönemin kadın sultanı Sri Sultan Taj al Alam Safiyatuddin talep etmiştir. Bkz.: Yusny Saby, Islam And Social Change -The Role of the Ulama in Acehnese Society-, s. 55.
[53]M. Hasmi Amuriddin, The Response of the Ulama Dayah -to the Modernization of Islamic Law in Aceh- s. 13.
*Ali Haşimi, Baba Davud’un künyesini verirken ‘el-Cavi’ yerine, ‘Ali’ adını kullanır. “Şeyh Davud bin İsmail bin Ağa Mustafa bin Ağa Ali Er-Rumi”. Bkz. Haşimi, Ali, 59 Tahun Aceh Merdeka, Bulan Bintang, Cakarta, 1977, s. 117. Azyumardi Azra ise Baba Davud’un künyesini “Davud el-Cavi el-Fansuri bin İsmail bin Ağa Mustafa bin Ağa Ali el-Rumi” şeklinde verir. Bkz. Azra, Azyumardi, Jaringan Ulama -Timur Tengah dan Kepulauan Nusantara Abad XVII dan XVIII-, Penerbit Mizan, 1. Baskı, 1994, s. 211.
[54]Hacı Wan Muhammed Shagir Abdullah, Penyebaran Islam Dan Silsilah Ulama Sejagat Dunia Melayu, Cilt 5, Persatuan Pengkajian Khazanah Klasik Nusantara & Khazanah Fathaniyah Kuala Lumpur, 1999, s. 15.
[55]Azyumardi Azra, Jaringan Ulama -Timur Tengah dan Kepulauan Nusantara Abad XVII dan XVIII-, Penerbit Mizan, 4. Baskı, 1998, s. 211.
[56]Amirul Hadi, Islam and State In Sumatra -A Study of Seventeenth Century Aceh-, Brill, 2004, s. 158.
*Abdullah bin Ömer bin Muhammed Şirazi el Beyzavi’nin kaleme aldığı bu eserin tam adı: ”Tafsir Anwarut Tanzil wa Asrarut Takwil”’dır.
[57]Hamka, “Sebab Aceh Serambi Mekkah”, Seminar Sejarah Masuk Dan Berkembangnya Islam Di Aceh Dan Nusantara, s. 4; Abdullah, Shagir, Khazanah Karya, Jilid 1, 1991, s. 160.
[58]Shagir Abdullah, Penyebaran Islam Dan Silsilah Ulama Sejagat Dunia Melayu, Cilt 5, s. 24.
[59]Azyumardi Azra, Jaringan Ulama -Timur Tengah dan Kepulauan Nusantara Abad XVII dan XVIII, s. 211.
[60]Shagir Abdullah, Penyebaran Islam Dan Silsilah Ulama Sejagat Dunia Melayu, s. 24-5.
[61]Ali Hasjmy, Kebudayaan Aceh Dalam Sejarah, Penerbit Beuna, Cakarta, 1983, s. 218.
[62]Azyumardi Azra, Jaringan Ulama -Timur Tengah dan Kepulauan Nusantara Abad XVII dan XVIII, s. 211.
[63]Azra, a.g.e., s. 45.
[64]Mehmet Özay, Açe Kitabı, Fide Yayınları, İstanbul, 2006, s. 111.
[65]Cemal Mersinli, ‘Roma-Rum Kelimeleri’, TTK Belleten, V. Cilt, S. 17-18, Nisan, 1941, Ankara, s. 160.
[66]Anthony Reid, An Indonesian Frontier -Acehnese and Other Histories of Sumatra-, s. 69.
[67]Azyumardi Azra, The Transmission of Islamic Reformism To Indonesia: Networks of Middle Eastern and Malay-Indonesian ‘Ulama’ In The Seventeenth and Eighteenth Centuries, Dissertation in the School of Arts and Sciences Columbia University, 1992, s. 103; İ. Hakkı Göksoy, Güneydoğu Asya’da Osmanlı-Türk Tesirleri, s. 11.
[68]Ali Hasjmy, Kebudayaan Aceh Dalam Sejarah, Penerbit Beuna, Cakarta, 1983, s. 382.
[69]Sagir Abdullah, Penyebaran Islam Dan Silsilah Ulama Sejagat Dunia Melayu, s. 16; Hasbi M. Amiruddin, The Response of the Ulama Dayah -to the Modernization of Islamic Law in Aceh-, s. 13.
[70]Sagir Abdullah, Penyebaran Islam Dan Silsilah Ulama Sejagat Dunia Melayu, Cilt 5, s. 16.
[71]Ali Hasjmy, Kebudayaan Aceh Dalam Sejarah, s. 382; Amiruddin, The Response of the Ulama Dayah -to the Modernization of Islamic Law in Aceh-, s. 39.
[72]Ali Hasjmy, Kebudayaan Aceh Dalam Sejarah, Penerbit Beuna-Jakarta, 1983, s. 218.
[73]Ali Hasjmy, Bunga Rampai Revolusi dari Tanah Aceh, Bulan Bintang, Jakarta, 1978, s. 81.
[74]Hacı Wan Mohammad Shaghir Abdullah, Penyebaran Islam dan Silsilah Ulama Sejagat Dunia Melayu, Cilt 7, Siri Ke-8, Persatuan Pengkajian Khazanah Klasik Nusantara & Khazanah Fathaniyah, Kuala Lumpur, 1999, s. 2.
[75]Ali Hasjmy, Ulama Aceh, Ulama Aceh, Mujahid Pejuang Kemerdekaan dan Pembangun Tamadun Bangsa 1997, s. 4.
[76]Shagir Abdullah, Penyebaran Islam&Silsilah Ulama Sejagat Dunia Melayu, Cilt 6, s. 41.
[77]Shagir Abdullah, Penyebaran Islam Dan Silsilah Ulama Sejagat Dunia Melayu, Cilt 5, s. 26-7.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder