Dr. Mehmet Özay
Özet
Bu çalışmada, Malay toplumunun ve Güneydoğu Asya’nın diğer topluluklarının İslamlaşmasındaki önemi ile dikkat çeken Açe’de, kadim dönemlerden görece yakın geçmişe kadar önem arz eden alimlerle ilgili genel bilgi verilecektir.
Sumatra Adası’nın kuzeyinde yer alan Açe’de yaşamış olan alimler ile ilgili olarak Türkçe kaynaklarda, sınırlı malumatın bulunması böyle bir metni kaleme almamızı zorunlu kıldı. 17. yüzyılda yaşamış olan dört büyük alimin -Hamza Fansurî, Şemseddin Sumatranî, Nureddin Er-Ranirî ve Abdurrauf es-Singkilî- yanı sıra, farklı dönemlerde Açe’ye gelerek hizmet etmiş, yerli alimlerin yetişmesine önemli katkılarda bulunmuş, dini eğitim kurumlarının açılmasına vesile olmuş alimler kadar, zamanla Açeli ve Takımadalar’ın farklı bölgelerinden Açe’ye gelerek öğrenim gören alimleri kısa da olsa tanıtmakta fayda olduğunu düşünüyoruz.
Bu vesile ile, Açe bölgesinde kurulan çeşitli sultanlıklara ve İslam alimlerinin bu sultanlıklara gelişi, verdikleri eserler, eğitim çalışmaları, dönemin yönetim çevreleri ile kurdukları ilişkilere değinme fırsatı bulacağız.
Anahtar Kelimeler: Açe, Samudra-Pasai, İslam, Açe Darüsselam Sultanlığı, Güneydoğu Asya.
Abstract
Aceh is known as a region which has become historically a place where Islam was introduced and expanded to not only Malay society but also the whole Southeast Asian societies. The present study mainly aims to give brief information about the works, educational activities, relations with the rulers of the Islamic scholars who paid a visit relatively short time or got education in Islamic schools in Aceh from the very early ages until the relatively near past.
The main reason to write this article is that there is not much information about the Islamic scholars who lived in Aceh, in the norhern tip of Sumatra Island in Turkish sources. Beyond the four well-known Islamic scholars -Hamzah Fansurî, Syamsuddin Sumatranî, Nureddin ar-Ranirî ve Abdurrauf as-Singkilî- who lived in Aceh in around 17th century, some other scholars who came to Aceh in various eras contributed to developed Islam in the region. The paper includes the Islamic sultanates throughout the history in Aceh in terms of the religious scholars lives.
Key Words: Aceh, Samudra Pasai, Islam, Southeast Asia, Aceh Darussalam Sultanate.
GİRİŞ
Güneydoğu Asya ülkelerinden Endonezya, Malezya, Bruney’de nüfusunun çoğunluğunu meydana getiren; Singapur, Filipinler, Tayland ve Burma gibi ülkelerin bazı bölgelerinde ise azınlık konumunda yaşayan ve toplam 350 milyonluk bir nüfusu oluşturan Malay ırkının İslamlaşması sadece dini bir hadise değil, aynı zamanda, bu ırkın tarihsel varlığı ve bütünlüğü için de büyük bir önem arz etmektedir. Bu bağlamda, İslam’a referans yapmaksızın Malay ırkının tarihte oynadığı rolü ortaya koymak mümkün değildir.[2]
İslam’ın Endonezya Takımadaları ve Malay dünyasına gelişi, o döneme kadar Hinduizmin ve Budizmin yaygın olduğu doğu batı ticaretinde önemli bir arz ve talep alanı olarak dikkat çeken bu bölgede yeni bir fenomen olarak ortaya çıktı. Bu bağlamda, İslam, Malay ırkına mensubiyeti kadar[3], belki de ondan daha da öte, Malay toplumunun ve Güneydoğu Asya’nın diğer topluluklarının İslamlaşmasındaki önemi ile dikkat çeken Açe’den başlayarak bölge halklarının tarihsel birikimine tevhid dini eksenli yeni bir anlayış getirdi. Bu anlayışın sosyo-politik ve ekonomik açılımları Malay ırkı arasında yeni bir kenetlenme ve birleşmeye vesile oldu. İslamiyetin etkisi öncelikle bölgenin uluslararası ve bölgesel ticaretinde önemli rol oynayan ve görece birer kozmopolit özellik gösteren liman şehirlerindeki hükümdarlar ve bunlara tabi topluluklar içerisinde görülmeye başladı.
Zaman içerisinde Ortadoğu, Hint Altkıtası ve İran’dan gelen alimlerin katkıları ile yer yer ortaya çıkan İslam eğitim merkezleri yerli alimleri üretmeye başladı. İslam alimlerinin bölge toplulukları arasında tebliğ faaliyetlerinde iletişim dili olarak Arapça’nın yanı sıra, bölgenin lingua franca’sı kabul edilen Malayca’yı kullanmaları yazılı edebiyatın gelişmesinde ve dil birliğinin sağlanmasında ciddi bir rol oynadı.[4] Bu gelişmenin ana damarını ise, 16. yüzyıl sonu ile 17. yüzyıl boyunca yaşamış olan alimlerin verdikleri çok sayıda eser oluşturur. Bu yüzyıllarda, felsefi düşünceleri ve verdikleri eserlerle öne çıkan alimler arasında Hamza Fansuri ve Nureddin Er-Ranirî, Malay yazın hayatının öncüleri kabul edilir. Bununla birlikte, bu alimlerin açtıkları yolun daha sonra gelen alimler üzerine ne gibi etkileri olduğu araştırılmaya muhtaçtır. İslam dünyasında yaygın olarak bilinen alim ve sufilerden Malay dünyasında isimleri çıkça zikredilenler arasında Mevlana Celaleddin Rumî, İbni Arabî, Gazalî, Feridüddin el-Attar, Hafiz Şirazî ve Abdülkadir Geylanî’yi saymak mümkündür.[5]
Ölüm tarihi dikkate alındığında, 16. yüzyılın ikinci yarısında yaşadığı tahmin edilen Hamza Fansurî (ö. 1600/04) ile, 17. yüzyıla damgasını vuran Şemseddin Sumatranî (ö. 1630), Nureddin er-Ranirî (ö. 1657/58) ve Abdurrauf es-Singkilî (ö. 1690/93), gibi günümüz ilim çevrelerince tanınan alimlerin ortaya koydukları gerek tercüme gerek orijinal eserler, Açe İslam entellektüalizminin zirveye çıkmasını sağladı.[6]
Güneydoğu Asya İslamlaşma Süreci ve Alimler
Açe olarak bilinen bölge, sahip olduğu jeo-stratejik konumuyla İslam öncesi dönemlerden başlayarak doğu-batı deniz ticaretinin önemli antrepoları olan liman şehirlerine ev sahipliği yaptı. Doğu-batı deniz ticaret yolunun yüzyıllar boyunca süreklilik arz edişi, İslam’ın bölgede sosyal ilişkiler ağının doğal akışı içerisinde gerçekleştiğini ortaya koyar.
Genelde Malay sultanlıklarının hepsinde görüldüğü üzere, Sumatra Adası’nın kuzey ucundaki Açe bölgesinde tarih boyunca kurulmuş olan çeşitli sultanlıklarda da Ortadoğu’dan ve Hindistan’dan gelen Müslümanların bölgenin İslamlaşma sürecinde önemli rolleri olduğu vurgulanagelmiştir. Bu tarihi gerçek, bölgenin önemli yerel kaynakları olarak bilinen Hikayat Patani, Sulalatus Salatin (Sejarah Malayu), Hikayat Raja Raja Pasai, Bustanu’s Salatin, Hikayat Aceh gibi eserlerde dile getirilir.[7]
Malay dünyasının ve dolayısıyla Açe’nin İslamlaşma süreci çeşitli tarihi faktörlerin etkisiyle uzun bir süreye yayılmıştır. Örneğin, Açe’nin sahil bölgelerinde İslam, daha 9. ve 10. yüzyıllarda şehir devletleri şeklindeki krallıklarda küçük Müslüman topluluklar olarak kendini gösterirken, iç ve dağlık bölgelerde yaşayan halkların, örneğin Gayo etnik grubunun, İslamiyetle tanışması 17. yüzyılda, Sultan İskender Muda döneminde gerçekleşmiştir.[8]
Zamanla yerli alimlerin yetişmesiyle Açe, Takımadalar ve Güneydoğu Asya’nın değişik bölgelerinde İslamiyet yayılma gösterdi. Özellikle, görece geç bir dönem kabul edilebilecek 16. yüzyıldan itibaren, Osmanlı Devleti’nin çabaları sonucu hac yollarının güvenliğinin sağlanması ile başta Açeli alimler Mekke ve Medine başta olmak üzere önemli ilim merkezlerinde değişik sürelerle öğrenim görme olanağı buldular. Giderek artan sayıda Malay-Endonezya’lının Kutsal Topraklar’daki varlığı neticesinde Arap alfabesini kullanarak Malayca kaleme aldıkları eserler Cavi (jawi) adı verilen bir dilin gelişmesine yol açtı. Ayrıca, Açe ve Güneydoğu Asya İslam tarihinin önde gelen dört aliminin eserlerini Cavi dilinde kaleme almaları bu dilin gelişmesindeki rolü büyüktür.[9]
Hangi yüzyıl dikkate alınırsa alınsın, bölgeye gelen Müslüman tüccarlar ve sufiler aracılığı ile bölgede hüküm süren krallar ve halkları İslamiyetle buluştular. Bu bağlamda, Hinduizm ve Budizmin yayılmasında olduğu gibi, İslamiyetin Güneydoğu Asya’da yayılmasının saray çevresiyle başladığı görülür. Yerli halk arasında yayılması ise uzun bir süreçte gerçekleşmiştir. Bölge halkları, özellikle de liman şehirlerinde yaşayan halklar, başlangıçta İslamiyetle, doğu-batı ticaretine hakim Müslüman tüccarlar vasıtasıyla tanıştılar; ardından tebliğ faaliyetleri için seyahatler yapan sufiler bölgeye ulaştı. Müslüman tüccarların bölge halkı ile ilk temaslarının ardından ikinci İslamlaşma dalgası olarak da anılan, sufilerin bölgeye yönelmeleri ve yerel halk üzerindeki etkilerinin arka plânında, İslam öncesi döneme ait, panteizme eğilim gösteren yerel inanç ögelerinin önemli bir unsur olduğu dikkat çeker.[10] Sufilerin bu topraklarda yaşayan halklar tarafından benimsenmelerinde, İslam öncesi döneme dair dini inanışların rolü gözardı edilemez. Müslümanlar bu topraklara geldiklerinde Hinduizmin ve Budizmin yanı sıra, animist inançların varlığı ile karşılaştılar. Özellikle Hinduizmin ve Budizmin evren algısı, tanrı-insan ilişkileri ile yaratmış olduğu manevi atmosfer sufilerin yerel topluluklarla temaslarını kolaylaştıran bir unsur oldu.
1898-99 yılları arasında Açe’yi ziyaret eden ve dönemin en önemli oryantalisti kabul edilen, Hollandalı İslamolog Christian Snouck Hurgronje, kaleme aldığı The Acehnese (Açeliler) adlı antropolojik çalışmasında, her ne kadar sadece birkaç ismi (bu iki isme Abdurrauf es-Singkilî’yi de ekler) ön plâna çıkarsa da, Açe topraklarında yetişmiş veya başka coğrafyalardan gelmiş pek çok alim bulunmaktadır.[11] Bu süreçte, özellikle Ortadoğu kökenli Müslüman alimler ile ardından gelen yerli alimlerin bölge sultanlıklarındaki rolü değişmeyen bir olgu olarak ortada durmaktadır. Başlangıçta Arap Yarımadası, İran ve Hindistan gibi bölgelerden gelen alimlerin yerini, zamanla yerli alimler almaya başladı. Erken dönemlerden başlayarak İslam alimlerinin bölgeye gelmeleri ile birlikte, İslam eğitim kurumlarının da birer birer ortaya çıktığı görülür.[12]
Erken döneme dair önemli veriler içeren ve 16. yüzyılda yazıya geçirilen Sejarah Melayu ve Hikayat Raja Raja Pasai isimli yerel kaynaklarda, 13. yüzyılda Arap Yarımadası’ndan ve Hindistan’dan bölgeye gelen ve Sumatra’nın kimi bölgelerinde İslam tebliğ ve öğretim faaliyetlerine katılan sufi alimler zikredilir.[13] Bu bağlamda, İslam dünyasının diğer bölgelerinde olduğu üzere, alimlerin ve sufilerin bölgeye gelişi İslam’ın entellektüel boyutunun bu coğrafyaya taşınması anlamına gelir.[14] Aynı zamanda, birer meslek erbabı olan sufiler, kurdukları lonca teşkilatları ile toplumda önemli işlevler gördüler. Sufiler ve yerli öğrencilerinin çabaları ile Malayca kaleme alınan İslam ilimlerine ait eserler, bölgenin siyasal İslam etrafında bütünleşmesinden önce İslam kültüründen mahalli kültüre entegrasyonunda rol oynadı.[15]
İslam’ın gerek Açe’de gerekse Güneydoğu Asya’nın diğer yerlerine ulaşmasında Açe’de kurulan ilim merkezlerinin rolü yadsınamaz. Tarih boyunca, İslami eğitim kurumları, alimler arasında iletişimin kurulmasında başat bir rol oynadı.[16] Eğitim kurumlarının bu rolünün Açe için de geçerli olduğu görülür.
Açe bölgesi her dönemde alimlerin uğrak bir mekânı olduğu gibi, gerek yerli gerekse yabancı alimlerin kurdukları İslami eğitim kurumları ile tarihi bir süreklilik özelliği kazandı. Söz konusu alimlerin, eğitim kurumlarındaki faaliyetleri, dini ve entellektüel alandaki varlıklarının yanı sıra, siyasi alanda da aktif ve belirleyici bir konumda oldukları görülür. Başta Sejarah Aceh adlı yerli kaynakta ve batılı kaynaklarda ortaya konulduğu üzere şeyhülislamlık kurumunun ihdas edilmesiyle birlikte, devlet teşkilatında din işleri tek elden yürütülmeye başlandı. Şeyhülislamlar, zaman zaman sahip oldukları bireysel yetenek ve kabiliyetleri çerçevesinde iç ve dış politikada da aktif rol aldılar.[17]
Gerek geçici bir süre gerekse uzun yıllar Açe’de yaşayan bu alimler, eğitim kurumlarında verdikleri dersler, yaptıkları ilmi tartışmalar ve kaleme aldıkları eserler, Açe İslam kültür dünyasının gelişmesine önemli katkılar yaptı. Açe İslam Devleti’nin altın çağında yaşamış olan alimlerin Arapça, Malayca ve Açe dilinde kaleme aldıkları fıkıh, ahlâk, tefsir, tasavvuf, tarih, edebiyat vb. ilim dallarındaki gerek çeviri gerek telif çalışmaları ile bölgenin İslamlaşma sürecinin, İslam’ın merkezi sayılan Ortadoğu eksenli bir entellektüel boyuta taşınmasına olanak tanıdı.[18]
Açeli alimler Mekke ve Medine’de kaldıkları dönemlerde İslam medeniyetinin merkezindeki çağdaş gelişmeleri içeren çeşitli yazılı kaynakları tercümeler vasıtasıyla Malay kültürüne kazandırmalarına rağmen, Malay dünyasında kaleme alınan çalışmaların Arapça’ya tercüme edilmemesi nedeniyle gereken ilgiyi gördüğü söylenemez.[19] İslamiyetin Açe’ye gelişinin erken dönemlere tarihlenmesi ve Arabistan, İran ve Hint Altkıtası gibi ana karadan geldiği dikkate alındığında Açe’de ortodoks sünnî İslam anlayışının varlığından söz etmek mümkün. Bu bağlamda, Açe’de yaşamış olan alimlerin verdikleri eserler Arabistan, Mısır gibi merkezi yerlerdeki çalışmaların birer tekrarı niteliğindedir.[20]
İslamlaşma Sürecine Farklı Yaklaşımlar
Hinduizm ve Budizmin yayılmasında olduğu gibi, İslamiyetin Güneydoğu Asya’da yayılmasının da saray çevresiyle başladığı iddia edilir. Yerli halk arasında yayılması ise uzun bir süreçte gerçekleşmiştir. Ancak, Müslümanların Açe’ye ne zaman, hangi yolla ve nereden geldiği konusu tarihçiler arasında sürekli tartışma konusu olmuştur. Tarihçiler yaptıkları araştırmalar sonucunda çeşitli görüşler ortaya attılar. Bu bağlamda, İslamiyetin Açe bölgesine gelişiyle ilgili olarak Batılı tarihçiler ile yerli tarihçiler arasında tezat dikkat çekicidir. Örneğin, yerli tarihçiler, Hicrî 1. yüzyılı, oryantalist tarihçiler ise 13. yüzyılı ön plâna çıkarır.[21]
Yerli tarihçilerin görüşleri bağlamında bölgenin İslamlaşma sürecinin ana safhalarını şu şekilde özetlemek mümkündür:
a-Erken dönem temaslar 674 yılından (Hicri 1. yüzyıl) itibaren başladı.
b-Müslümanlar 878 yılından itibaren kıyı şehirlerine yerleşmeye başladılar.
c-1204 yılından itibaren İslam siyasi bir güç haline gelmeye başladı.[22]
Müslüman tüccarlar, Uzakdoğu’ya yaptıkları ticari seferler sırasında, daha Hicrî 1. yüzyıl gibi erken bir dönemde, Sumatra Adası’nın kuzeyindeki liman şehirlerinde geçici olarak konaklamaya başladılar. Bu tarihi veri ışığında İslam’ın Açe’ye gelişi Miladî 800 yılına (170 H.) kadar geri götürülür.[23] Miladî 8. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar devam eden bu safhada Müslümanların önemli liman şehirleri ile temasları kısa süreli konaklamalar şeklinde oldu. İkinci safha ise, 13. yüzyıldan itibaren İslamiyet iç bölgelere doğru yayılma gösterdi.[24]
Müslümanların Sumatra’nın kuzeyine yerleşmeleri ve dolayısıyla yerli halkla sosyal etkileşimleri, uzun bir sürece yayılmıştır.[25] Bu nedenledir ki, İslam’ın Hicrî 1. yüzyılda bu bölgeye ulaşmasıyla birlikte, bölgenin ancak 13. yüzyılda Müslümanların uzun süreli konaklamaları ve hatta yerleşmeleri ile doğal bir süreç olduğunu ortaya koymaktadır. Yerli tarihçiler bölgede kurulan ilk İslam sultanlığı’nın Perlak’ta kurulduğunu, akabinde Aru, Bengkulu, Cohor[26], Kedah, Pahang ve Perak gibi bölgenin önemli şehirlerinde de yayılma gösterdiğini ileri sürerler.[27]
İslam’ın bölgeye gelişi bağlamında mezar taşlarının yanı sıra, seyyahların anlatıları gibi somut veriler önemli kaynakları oluşturur. Bu çerçevede Pasai’de bulunan Maliküs-Salih’e ait ve 1297 yılına tarihlenen mezar taşı önemli bir veri oluşturur.
Oryantalist tarihçiler İslam’ın bölgeye gelişini Venedikli seyyah Marko Polo’nun tanıklığıyla açıklarlar. Polo, Çin’den Avrupa’ya dönerken 1292 yılında bu bölgede yaklaşık altı ay geçirmiş ve buradaki gözlemlerini seyahatnamesine konu etmiştir.[28] Oysa 1282 yılında Yuen Shih adında bir Moğol’un ve 1284 yılında Pukien hanedanlığından bir heyetin Samudra’ya yaptığı ziyaretlere dair anlatılarda Pasai’de İslam’ın varlığını ortaya koyar.[29]
Bir diğer otantik kaynak ise Tunus’lu seyyah İbni Batuta’nın 1345/46 tarihlerindeki seyahatine temel teşkil eden notları bir diğer önemli veridir. İbni Batuta’nın seyahat notlarında, bölgenin yaklaşık yüz yıl öncesinde, yani 13. yüzyıl ortalarında İslamla tanıştığı öngörüsünde bulunur Bu tarihten önceki veriler ise Çin kaynaklarına dayanmaktadır.[30]
Avrupalı Hıristiyan sömürgeci güçlerin bölgeye nüfuzuyla birlikte, bir anlamda Batılı sömürgecilerin baskıları karşısında birliğin ve direnişin simgesi olarak İslamiyet, bölge halkları arasında giderek daha çok kabul görmeye başladı.[31] Sömürgeciliğin bölgeye nüfuz etmeye başladığı 16. yüzyıl başlarına kadar birbirinden bağımsız bir şekilde varlığını sürdüren İslam sultanlıkları, Açe Darusselam Sultanlığı örneğinde olduğu üzere, Avrupalı sömürgecilerin gelişi ile birlikte siyasal birlik kurdular. Yerli halkların kitleler halinde Müslüman olmasında sömürgeci güçlerin, yani 16. yüzyılda Portekiz ve 17. yüzyılda da Hollanda’nın bölgedeki faaliyetlerinin yanı sıra, bunun bir uzantısı olarak Açe devletinin Osmanlı Devleti ile kurduğu ilişkiler, Osmanlı ve Hint-Moğol (Babürlü) alimleri ve sufilerinin bölgeye gelmesinin de rolü vardır.[32]
Ortaçağlarda Açeli Alimler
Bu bölümde, Açe’ye yerleşerek, eğitim ve idari faaliyetlerde bulunan alimlerin yanı sıra, aslen Açe’li olan alimleri dönemleri içerisinde ele alacağız.
Açeli İslam alimleri söz konusu olduğunda ilk akla gelen isimler, 16. yüzyıl sonu ve 17. yüzyıl boyunca yaşamış, çeşitli alanlarda eserler ortaya koymuş, kurdukları İslami eğitim kurumları ile sadece Açe’nin değil, bütün bir bölgenin İslamlaşma sürecine önemli katkılarda bulunmuş 16. yüzyıl ikinci yarısında yaşadığı tahmin edilen Hamza Fansurî (ö. 1600/04) ile, 17. yüzyıla damgasını vuran Şemseddin Sumatranî (ö. 1630), Nureddin er-Ranirî (ö. 1657/58) ve Abdurrauf es-Singkilî (ö. 1690/93), gibi günümüz ilim çevrelerince tanınan alimler akla gelir. Bu alimlerin çabaları ile ortaya konulan gerek tercüme gerekse orijinal eserlerle Açe İslam entellektüalizminin zirveye çıktığı bir dönem olmuştur.
Felsefi düşünceleri ve verdikleri eserlerle öne çıkan alimler arasında Hamza Fansurî ve Nureddin er-Ranirî, Malay yazın hayatının öncüleri kabul edilir. Bununla birlikte, bu alimlerin açtıkları yolun daha sonra gelen alimler üzerine ne gibi etkileri olduğu araştırılmaya muhtaçtır. İslam dünyasında yaygın olarak bilinen alim ve sufilerden Malay dünyasında isimleri çıkça zikredilenler arasında Mevlana Celaleddin Rumî, İbni Arabî, Gazalî, Feridüddin el-Attar, Hafiz Şirazî ve Abdülkadir Geylanî’yi saymak mümkün.[33] Bu ünlü alimlerin yanı sıra, Buhari el-Cevherî gibi Tac’us-Selâtin (Sultanların Tacı) adlı siyasetnâme türü bir eseri kaleme almış alimler de bulunuyor. 1603 yılında kaleme aldığı eserinde el-Cevherî, hükümdarların sahip olması gereken nitelikleri konu edinir.[34]
Her ne kadar bir Endülüs’ün Kordoba’sı ile Abbasi döneminin görkemli Bağdat’ı ile karşılaştırılamayacak olsa da, bölge halkının güçlü İslam inancı ve zaman içerisinde alimlerin verdikleri eserler ile Güneydoğu Asya’nın İslam medeniyetinin beşiği olarak adlandırılmayı hak etmektedir. Aşağıda, yukarıda zikredilen dört önemli alimin dışında mevcut kaynaklar ışığında adı pek duyulmamış alimlere değineceğiz.
Perlak Sultanlığı (840-1326)[35]
Kuruluşu, muhtelif kaynaklardki sözlü rivayetler dikkate alındığında Hicri 225/Miladi 840 yılına kadar götürülen Perlak Sultanlığı yerli tarihçilerin Açe genel tarihi içerisinde yer verdikleri ilk sultanlık olarak dikkat çeker. Perlak Sultanlığı’nda tahtta bulunan Sultan Mahdum Alaaddin Abdulcelil Şah Cihan Berdevlet (1196-1225)[36] Açe Besar* olarak bilinen bölgedeki Hindu topluluklar arasında İslam’ı tebliğ konusunda önemli çalışmalarda bulundu. Perlak’ta kurulan ve ilk dini eğitim merkezi olarak kabul edilen Dayah Cot Kala’dan mezun öğrencilerden oluşan bir grubun başında Şeyh Abdullah Kanan adında bir alim bulunuyordu.[37] Dönemin önde gelen alimi vasfıyla Abdullah Kanan, tebliğ faaliyetini yönetmiş ve yukarıda adı geçen mevkideki Hindu topluluğunu İslamla tanıştırdığı kabul edilir.
Darusselam Sultanlığı (1205-1511)[38]
Yerli kaynaklar arasında önemli bir yeri olan Adat Aceh ve Hikayat Aceh gibi eserlerde, Açe İslam Sultanlığı’nın soykütüğünde Darusselam Sultanlığı’na da yer verilerek, İslam’ın Açe’ye gelişine dair Darusselam Sultanlığı’nın kuruluş yılı da olan Hicri 601/Miladi 1205 yılı zikredilir. Bu gelişme, Şeyh Abdullah Kanan adındaki bir alimin liderliğindeki yaklaşık 500 kişilik bir tebliğ grubu Indra Purba’daki Hindu toplumuna İslamı tebliğ faaliyeti amacıyla bölgeye gelişiyle başlar. Kısa bir süre sonra, Hindu toplumunun İslamı benimsemesi üzerine Şeyh Kanan, 1 Ramazan 1205 tarihinde (Hicri, 1 Ramazan 601) Meurah Cihan’ı Darussalam Sultanlığı adı verilen şehir devletinin ilk sultanı olarak atar. Alaaddin Cihan Şah adını alan Meurah Cihan, hükümdarlığını 1205-1237 yılları arasında sürdürür.[39]
Sultan Cihan Şah, Perlak’ta açılan ilk İslam eğitim merkezi olan Cot Kala’da öğrenim gördü. Cihan Şah, aynı gün Lamuri’nin kurulu olduğu yerin haricinde yeni bir başkentin kurulmasına karar verdi. Bu yeni başkent, bugün Banda Açe’de Gampung Pande ile Blang Peureulak arasında kalan mevkide kuruldu ve buraya “Banda Darussalam” adı verildi. Bununla birlikte, eski başkent Lamuri’deki yerleşim varlığını sürdürdü.[40] Cihan Şah’ın torunu Sultan Alaaddin I. Mahmut Şah (1267-1309) döneminde, 1292 yılında Beytürrahman Camii’nin inşası ve Dar’ud Dünya adı verilen sarayın kurulmasıyla yeni başkent tam anlamıyla faaliyete geçti.[41]
Samudra-Pasai Sultanlığı (1250-1524)[42]
Güneydoğu Asya tarihçileri arasında genel kabul gördüğü üzere Samudra-Pasai, bölgenin ilk önemli İslam sultanlıklarından birinin adıdır. Samudra-Pasai’nin sahip olduğu ticari ve ekonomik gücünün yanı sıra, konumuz açısından bizim için önemi İslami ilimler ve burada faaliyet gösteren alimler bağlamında ortaya çıkar. Bu konuda en çok atıfta bulunulan İtalyan seyyah Marko Polo (1292) ile Tunuslu Müslüman seyyah İbni Batuta’nın (1345) seyahat notlarıdır. Polo’nun, 1292 yılında beş ay kaldığı Perlak’a yakın mesafede Pasai Nehri civarında Samara ve Basman olarak zikrettiği yerleşim yerlerinin Samudra ve Pasai olduğu belirtilir.[43] Polo, Samara (Samudra)’da yaşayan halkın putperest olduğunu ve başlarında da bir kral bulunduğunu belirtir. Malay Yıllıkları’nda ise bu kralın, daha sonra Müslüman olup Meliküs-Salih adını alacak olan Merah Silau olduğu zikredilir.[44]
14. yüzyıla gelindiğinde, Samudra-Pasai’de İslam kültürünün gelişmişliğinin ve alimlerin sarayla kurdukları ilişkinin en önemli tanığı ise seyyah İbni Batuta’dır. Batuta, burada geçmişi yüz yıl öncesine dayanan bir İslam sultanlığı olduğunu ileri sürer.[45] Batuta’nın Müslüman olmasının verdiği avantajla gerçekleştirdiği ‘içeriden gözlem’leri sultanlığın bölge İslamı için önemini ortaya koymaktadır. Bu gözlemlerden, dönemin İslam eğitim ve öğretim faaliyetleri ile alimlere verilen değer, bizzat sultanın öncülüğünde sarayın alimlerle doğrudan kurdukları ilişkiler hakkında fikirler vermektedir. İbni Batuta’nın ziyareti sırasında sultanlık makamında, devletin kurucusu kabul edilen Maliküs-Salih’in oğlu Maliküs-Zahir bulunuyordu. Sultan, gerek sarayda gerekse de camide yapılan dini sohbetlere iştirak ediyordu. Saray, aynı zamanda, seçkin alimlerin katılımına konu olan ilim meclisleri ile dikkat çekiyordu. İbni Batuta konuk olduğu Samudra-Pasai sarayında sufi alimlerin sultanla kurmuş oldukları üst düzey ilişkilere de tanık oldu. Söz konusu alimlerden, Şirazlı Kadı Emir Seyyid ve İsfahan’lı Taceddin adlı iki alimin sarayda danışmanlık yapıyorlardı.[46]
Pasai’deki alimlerin varlığına bir diğer örnek, 15. yüzyılda Delhi’den gelen Abdullah bin Muhammed bin Abdülkadir bin Abdülaziz bin Mansur Abu Cafer el-Abbasi el-Muntasir adındaki alim Pasai ilim çevrelerinde varlık gösterdikten sonra Pasai’de vefat etti.[47]
Mahalli sözlü kaynaklara göre, Samudra-Pasai’nin İslamlaşma sürecinde adı geçen ilk alim Mekkeli Şeyh İsmail’dir. Şeyh İsmail, Mekke Emiri’nin emriyle tebliğ faaliyetlerinde bulunmak amacıyla Sumatra Adası’nın kuzeyindeki Pasai’nin başkenti konumundaki Samudra şehrini ziyaret eder. Şeyh İsmail bu ziyareti sırasında Samudra’daki Hint kralını İslam’a davet ederek Müslüman olmasına vesile olur. Böylece, Pasai toplumunda İslamlaşma süreci başlamış olur.[48] Bu dönemde sarayda önemli mevkilerde görev yapan Tun Sri Kaya ve Tun Baba Kaya adındaki yöneticilerin Müslüman olmalarının ardından, Said Ali Riyatuddin ve Said Semayamuddin adını aldılar. Bu iki yönetici, daha sonra Maliküs-Salih’in torunlarına, fil ve at kullanımının da dahil olduğu savaş tekniklerinin yanı sıra ve bazı ilimler öğretir.[49]
Bu dönemde sadece Açe’de değil, aynı zamanda, Takımadalar’ın tamamında İslam’ın yayılmasına katkıda bulunan sufilerin varlığına bir örnek, 14. yüzyılda Aden ve çevresinde bir sufi alim olarak tanınan Şeyh Abu Abdullah Mes’ud bin Abdullah Cavi’dir.[50]
İslam söz konusu olduğunda bölgede gelişme kaydeden vahdeti vücud ve Isnayat’ul vücud gibi tasavvuf akımlarından da söz etmek yerinde olur. Bu iki akım arasındaki mücadele Sultan Zeynel Abidin (1350-1394) döneminde gerçekleşti. Vahdeti vücud’un önde gelen alimi Şeyh Abdülcelil ve Maharaja Bakoy Ahmed bu iki akımın entegrasyonunda önemli rol oynadı.[51]
Hikayat Raja Raja Pasai (Pasai Kralları’nın Hikâyesi) ve Sejarah Melayu (Malay Tarihi) gibi mahalli kaynaklarda, Pasai’deki eğitim kurumlarının yanı sıra, alimlerin rolü konusunda bazı ipuçları bulmak mümkün. bu kaynakların en eski nüshaları 16. yüzyıla ait olduğu kabul ediliyor. Ayrıca, öğretim dili Arapça ve Farsça’ydı.[52] Ayrıca, Pasai’de yaşayan ve İslam toplumunun gelişmesinde önemli katkıları olan alimlerin önemli bir bölümü İran, Hindistan ve Ortadoğu kökenli olduğu görülür. Bu alimlerin Samudra-Pasai toplumsal yaşamı ve özellikle de dini eğitim kurumlarındaki varlıkları, buranın Sultan Maliküs-Zahir’in tahtta bulunduğu 14. yüzyılda Güneydoğu Asya’nın İslam eğitim merkezi olmasını sağladı. 20. yüzyılın Güneydoğu Asya uzmanlarından D. G. Hall, Pasai’yi Güneydoğu Asya’da İslam dininin o dönemki merkezi kabul etmekle bu gerçeğe vurgu yapar. Pasai’nin dini açıdan önemini ortaya koyması hasebiyle Hall’ın şu cümlesi dikkat çekicidir: “Güneydoğu Asya’da yeni dinin, yani İslam’ın önemli bir merkezidir.”[53]
Samudralı sultanların desteği, alimlerin ve yetiştirdikleri öğrencilerin sayesinde, İslamiyet, sadece Sumatra Adası’na değil, zamanla Malaka ve Cava’ya yapılan seyahatler vesilesiyle Endonezya Takımadaları ve Güneydoğu Asya’nın diğer bölgelerine de ulaştırıldı. Bu çerçevede, Samudra-Pasai’den başlatılabilecek İslamiyetin yayılma serüvenini kronolojik olarak Malaka, Kedah, BruneY, Perak, Pattani, Trengganu, Barus, Banten, Ternate, Güney Filipinleri izledi.
Pasaili alimler, zamanla bölgede kurulan irili ufaklı İslam sultanlıklarına danışmanlık yapmakla ün kazandılar. Örneğin, Malaka Yarımadası’nın önemli liman şehirlerinden Malaka, dini ve moral konularda en büyük desteği Pasai’den alıyordu.[54] Sejarah Melayu’da, Pasai’deki dini alimlerin niteliğine vurgu yapılarak, Malaka Sultanı Mahmud Şah tarafından birtakım dini problemlere cevap bulunması amacıyla Pasai’ye elçiler gönderildiği belirtilir.[55]
Cava’nın İslamlaşmasında önemli rol oynayan ve Wali Songo adıyla meşhur dokuz alimden biri olan ve Gunung Jati adıyla meşhur Mevlâna Ishak (Nureddin İbrahim Mevlana İsrafil veya Nurullah), Pasai’lidir. Mevlâna Ishak, Pasai sultanı tarafından İslamı tebliğ etmek amacıyla Cava Adası’nın doğusundaki Balambangan’a gönderildi. Bu tarihi vaka, aynı zamanda, Sunan Gunung Jati adında bir Cava hikâyesine de konu olmuştur. Söz konusu bu hikâyede, Cava’nın İslamlaşmasında rol oynayan Pasaili alimden bahsedilir. Ayrıca, Mevlâna İshak’ın torunu ve aynı zamanda, “Wali Songo”lardan biri olarak da bilinen Raden Ömer Said (Sunan Muria) de İslamın Cava’da yayılmasında rol oynamıştır.[56]
Zamanla siyasi ve ekonomik olarak Pasai yerini Malaka Yarımadası’nın önemli liman şehri Malaka’ya kaptırmış olsa da, Pasai’nin İslam dini öğretimi ve yayılması konusundaki önemi devam etti.[57] Patani’de İslam’ın yayılmasındaki Şeyh Said adındaki Pasaili alimin rolü yadsınamaz. Şeyh Said, bir rivayete göre, önemli bir hastalığa tutulan Patani kralına yardım etmek üzere Patani’ye gider. Şeyh Said, Krala, düçar kaldığı hastalığı tedaviye yardımcı olacağını, ancak iyileşmesi halinde Müslüman olmasını şart koşar. Bunun üzerine, bir süre sonra yeniden sağlığına kavuşan kral, İslam’ı benimser.[58]
Açe Darusselam Sultanlığı (1511-1903)
Açe, her dönemde Arap Yarımadası, İran, Hindistan gibi İslam coğrafyasının çeşitli yerlerinden alimlerin uğrak yeri oldu. İslam’ın bölgeye gelişi, bölgenin önemli bir ekonomik ve siyasi merkezi olmaya başlamasıyla paralellik arz eder.
Güneydoğu Asya’nın İslam dünyasının merkeziyle ilişkileri, 1450-1680 yılları arasında gerçekleştirilen ve zirve noktasına ulaştığı “ticaret çağı”nda da görülür. Ortadoğu ile gerçekleştirilen ve zamanla yoğunluk kazanan ticari faaliyetler, aynı zamanda, İslam’ın köklü bir şekilde yerleşmesine de vesile oldu. Açeli ilim çevreleri, bilgi ve tecrübelerini artırmak amacıyla kutsal topraklarda giderek daha uzun yıllar kalmaya başladılar. Ayrıca, başta Arabistan, Yemen, Hadramut olmak üzere İslam dünyasının çeşitli merkezlerinden alimler Açe’ye giderek dini eğitim kurumlarında dersler vermek ve kitaplar kaleme almak suretiyle Açe’de İslamiyetin gelişmesinde önemli rol oynadılar. Açeli yerli alimler de, çeşitli ilim merkezlerinde eğitim görmek maksadıyla yaşamlarının bir bölümünü Arabistan’da geçirdiler.[59]
Özellikle, Açe Darusselam Sultanlığı’nın siyasi, ekonomik, askeri alanlarda gelişme gösterdiği, tıpkı Samudra-Pasai Sultanlığı’nda olduğu gibi, 16. yüzyılın ikinci yarısı ile 17. yüzyılın ilk yarısında İslami eğitim kurumlarının ve İslam medeniyetinin Güneydoğu Asya kuşağında çeşitli alimlerin İslam toplumunun şekillenmesinde rol oynadıkları görülür.[60] Bu yüzyıllarda Açe’ye gelen alimler ile Açe’li yerli alimler, Malay dünyası ve Güneydoğu Asya’yı saran bir entellektüalizm ortamı hazırlamışlardır.
İslam dünyasının merkezinden ve önde gelen ilim bölgelerinden gelen alimler, bölgenin İslamlaşma sürecine katkılarının yanı sıra, mantık, retorik, fıkıh ve tasavvuf gibi konularda ortaya koydukları çalışmalar ile Açe’de İslam medeniyetinin bir örneğini sergilediler.[61] Bu süreçte sufizmin önemli bir gelişme kaydettiği ve Endonezya Takımadaları’na Açe’den yayıldığı görülür. Öyle ki, sufi öğretisinin Takımadalar’daki tüm önemli temsilcileri Açe’de bir süre kalarak öğrenim gördüler. 16. ve 17. yüzyıllar boyunca Açe’de, panteist düşüncesinden etkilenmiş bir sufi anlayışının hakim olduğu görülür. Bu sufi anlayışında “varlığın birliği” ilkesi ön plâna çıkar. ‘Ayna ve yansıması’ analojisinden ilhamla Yaratıcı’nın ayna, evrenin ise onun bir yansıması olduğu düşüncesi savunularak Yaratıcı ile sufi arasındaki ilişki ‘vecd’ kelimesiyle ifade edilir. Aynı zamanda, entellektüel düşüncenin bir ürünü olan bu gelişmenin, Açe’de somutlaşmış ifadesini kimi mimari eserlerde görmek mümkün. Bu bağlamda, Moğol mimarisinin örnek alınmasıyla Açe bahçe ve sarayları örnek verilebilir.[62]
16. yüzyıl ortalarından itibaren Batı Sumatra’daki Minangkabau bölgesinin İslamiyetle tanışması Açeli alimler sayesinde olmuştur.[63] Bunlar arasında en önemlileri ve Açe tarihine damgasını vurmuş olanları şu şekilde sıralamak mümkündür: 16. yüzyılda, Osmanlı döneminde Suriye’den gelen Teungku Di Bitai adıyla meşhur Selahaddin; Abdurrauf es-Singkilî’nin öğrencileri ve halifeleri olan Davud Rumi[64], Yusuf el-Makassari, Şeyh Burhaneddin sayılabilir. 1627 yılında Bağdat’tan yedi kişilik bir tebliğ ekibiyle Açe’ye gelen el-Firuz el-Bağdadi’yi de eklemek gerekir.[65]
İskender Muda (1607-1636) döneminde, sultanla alim arasındaki ilişkiye örnek Tenku Capakeh adındaki alimdir. Tenku Capakeh, 17. yüzyıl başlarında Malem Dagang adında bir seyyahla birlikte Medine’den Açe’ye gelerek, Kuzey Açe’de Meurudu olarak bilinen kasabaya yerleşti. Bu ikili Meurudu’ya bağlı Kampung Glee Raweue’de yaşamaya başladı. Sultan İskender Muda’nın, 1612 yılındaki Pahang’a saldırı hazırlıkları sırasında Meurudeu’da bulunan Malem Dagang ve Tenku Capakeh adındaki alimleri komutan olarak atamıştır. Bu savaşı Açe tarafı kazandı ve Pahang sultanının kızı Putri Açe’ye getirildi. Malem Dagang bu savaşın ardından Pidie’ye döndü ve ölüm tarihi olan 1650 yılına değin Meunasah Kumbang’da yaşadı.[66]
Ayrıca, el-Attas’ın üzerinde durduğu üzere[67], farklı dönemlerde Takımadalar’da İslam’ın tasavvuf temelli yayıldığı görüşünü desteklemesi bakımından da, 18. yüzyıl gibi görece geç bir dönem kabul edilebilecek kimi alimlerin çeşitli sufi ekolleri bölgenin belli başlı merkezlerine taşıdıkları görülür. Bu çerçevede Makassar ve Banten’de Yusuf el-Makassari[68] Palembang’da Abdüssamed el-Palembanî; Kalimantan’da Muhammed Nefis el-Bancarî’nin adını zikretmekte fayda var.[69]
Makassarlı Şeyh Yusuf hakkında şunları da söylememiz gerekir. Şeyh Yusuf, bir süre yaşadığı Açe’de dönemin önde gelen ilim çevreleri arasında bulundu. Bu yıllarda Açe’de bulunduğu dönemde Kadiriyye tarikatına intisap etti. Daha sonra memleketi Sulavesi Adası’nın güneyindeki Makassar’a dönerek, orada Kadiriyye tarikatını yaymaya başladı.[70]
18. yüzyılın ilk yarısında dikkat çeken, ancak haklarında pek fazla bilgiye ulaşamadığımız alimler arasında adını yukarıda da zikrettiğimiz Şeyh Burhaneddin’in yanı sıra, Şeyh Celaleddin, Şeyh Celaleddin Tursani, Şeyh Muhammed Zain, Şeyh Abdullah’ı sayabiliriz.[71]
18. yüzyılda Yemen, Hadramut’tan geldiği bilinen Teungku Di Anjong adıyla meşhur Seyyid Ebubekir bin Hüseyin bil-Faqih’i (ö. 1782) saymak mümkün. Teungku di Anjong adıyla meşhur, Seyyid Ebubekir bin Hüseyin bil-Faqih, İslam tebliği faaliyetlerinde bulunmak üzere Açe’ye geldi. Bugün Kampung Peulanggahan adı verilen mevkide bir cami ve zaviye inşa etti. Sarayla da önemli ilişkiler kuran Ebubekir bil-Faqih 1782 tarihinde (Hicri, 14 Ramazan 1100) vefat etti.[72]
SONUÇ
Malay ırkının varoluşunun şekillenmesinde ve Güneydoğu Asya’da birlik tesis edilmesinde İslamiyetin önemli bir yeri vardır. Bölgeyi ziyaret eden alimler ve sufiler sayesinde bölge krallarının barışçıl bir şekilde Müslümanlaştırılması ile İslamiyet başlangıçta sahil şeridi ardından iç bölgelere doğru nüfuz etmeye başladı. Diğer İslam coğrafyalarından gelen alimlerle ilgili yeterli kaynak olmaması İslamlaşma sürecinin gerektiği şekilde anlaşılması önünde bir engel teşkil eder.
Bununla birlikte, yerli kaynaklar ve mezar taşları bu süreci aydınlatmaya yardımcı olacak malzemeler olarak dikkat çeker. Bu çerçevede, yazılı kaynakların eksikliği karşısında, İslamiyetin bölgedeki varlığı konusunda bulunduğu mezar taşları gibi otantik materyallerin önemli bir rol oynadığını söylemek mümkündür.[73] Çeşitli nedenlerden ötürü, bölgede arkeolojik araştırmalar yeterli olmamakla birlikte, yakın zamana kadar Kuzey Açe’de Lhokseumawe şehri sınırları içinde yer alan Samudra-Pasai’deki mezar taşları üzerinde yapılan çalışmalar, burasının ilk İslam Sultanlığı olduğu gerçeğini ortaya koyuyordu. Ancak günümüz Açeli akademisyenlerden Huseyni İbrahim’in bugün Açe Eyaleti’nin başkenti Banda Açe merkezinde bulunan Gampung Pande’de yapmış olduğu incelemeler buradaki mezar taşlarının Samudra-Pasai’dekilerden çok daha önceki döneme tarihlendiğini ortaya koymaktadır.[74] Arkeoloji alanındaki bu gelişmeler, İslam’ın bölgeye gelişi konusunda yeni tezlerin ortaya atılması kadar, İslamlaşma sürecinde rol alan alimlerin varlığı konusunda da yeni bilgileri gündeme getirecektir.
[1]Bu makale Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi’nde yayınlanmıştır. Bkz. Sayı 36, 2009 (1), ISSN 1302-4973, Istanbul, s. 237-253.
[2]Abdul Latif Abu Bakar, “Sejarah dan Pemikiran Konsep Kebudayaan di Malaysia”, Abdul Latif Abu Bakar, (Ed.), Warisan Dunia Melayu -Teras Peradaban Malaysia-, Universiti Malaya, Kuala Lumpur, 1985, s. 13; Andi M. Faisal Bakti, Islam and Nation Formation in Indonesia, Institute of Islamic Studies, McGill University Montreal, Canada, 1993, s. 13.
[3]A. Rani Usman, Sejarah Peradaban Aceh, Yayasan Obor Indonesia, Cakarta, 2003, s. 6; Darwis A. Soelaiman, “Nilai Budi Bahasa dalam Budaya Melayu-Aceh”, Darwis A. Soelaiman, (Ed.), Warisan Budaya Melayu Aceh, Pusat Studi Melayu-Aceh (PUSMA), Banda Aceh, 2003, s. 26.
[4]Suwardi Ms., “Hubundan Melayu Riau dengan Aceh “, Darwis A. Soelaiman, (Ed.), Warisan Budaya Melayu Aceh, Pusat Studi Melayu-Aceh (PUSMA), Banda Aceh, 2003, s. 48.
[5]Henk Maier, We Are Playing Relatives: A Survey of Malay Writing, KITLV Press, Leiden, 2004, s. 390.
[6]Adı zikredilen bu dört alim, bir başka makaleye konu edileceğinden burada sadece ismen zikredilmiştir.
[7]P. E. De Josselin de Jong, Unity in Diversity: Indonesia as a Field of Anthropological Study, Foris Publications, Dordrecht-Holland, 1984, s. 49.
[8]John R. Bowen, “Graves, Shrines and Power in a Highland Sumatran Society”, Grace Martin Smith, (Ed.), Manifestations of Sainthood In Islam, The ISIS Press, Istanbul, 1993, s. 2; John R. Bowen, Sumatran Politics And Poetics -Gayo History 1900-1989-, Yale University Press, New Haven, 1991, s. 15.
[9]Teuku Iskandar, “Aceh as a Muslim-Malay Cultural Centre (14th-19th Century)”, First International Conference of Aceh and Indian Ocean Studies, 24-27 February 2007, Banda Aceh, Indonesia, s. 5. (Not: Kimi çalışmalarda Cavi dilinin (Bahasa Jawi) gelişimi, Hicri 173 (Miladi 800) yılında Samudra Adası’nın kuzeyinde bugün Açe Eyaleti sınırları içerisinde bulunan Perlak’a çıkan yüz kışilik mübelliğin zamanla kurdukları Zaviye Cot Kala’nın İslam eğitim merkezi olmasıyla ortaya koydukları eserleri kaleme aldıkları Arap harfleriyle yazılan Malayca ile başlatılır. Bkz.: Ali Hasjmy, “Peranan Agama dalam Kesussastraan Melayu dan Peranan Bahasa dan Sastra Melayu dalam Pengembangan Agama”, Darwis A. Soelaiman, (Ed.), Warisan Budaya Melayu Aceh, Pusat Studi Melayu-Aceh (PUSMA), Banda Aceh, 2003, s. 98, 100.) Ayrıca bkz., Azyumardi Azra, The Origins of Islamic Reformism in Southeast Asia: Networks of Middle Eastern and Malay-Indonesian ‘Ulama’ in the Seventeenth and Eighteenth Centuries, Allen&Unwin ve University of Hawaii Press Honolulu, 2004, s. 2-3.
[10]D. G. E. Hall, A History of South-East Asia, Third Edition, The Macmillan Press Ltd., London, 1976, s. 217-8.
[11]Snouck Hurgronje, The Acehnese, Çev.: A. W. S. O’Sullivan, Cilt 2, E. J. Brill, Leiden, 1906, s. 292. (Not: Hurgronje, bu eserinde Açe’nin önde gelen dört aliminden biri olarak kabul edilen Hamza Fansurî’den de zikretmez.)
[12]H. Mahmud Yunus, Sejarah Pendidikan Islam di Indonesia, PT Mahmud Yunus Wadzurriyyah, Cakarta, 2008, s. 189.
[13]Andi M. Faisal Bakti, Islam and Nation Formation in Indonesia, s. 14.
[14]N. A. Baloch, Advent of Islam in Indonesia, National Institute of Historical and Cultural Research, Islamabad, 1980, s. 19; S. Q. Fatimi, Islam Comes to Malaysia, Malaysian Sociological Research Institute Ltd, Singapore, 1963, s. 23.
[15]Andi M. Faisal Bakti, Islam and Nation Formation in Indonesia, s. 13-4.
[16]Azyumardi Azra, The Origins of Islamic Reformism In Southeast Asia, s. 9.
[17]Denys Lombard, Kerajaan Aceh Zaman Sultan Iskandar Muda (1607-1636), Çev.: Winarsih Arifin, KPG (Kepustakaan Populer Gramedia) Forum, II. Baskı, Jakarta, 2007, s. 273.
[18]Daha geniş bilgi için bkz.: Oman Fathurahman, Munawar Holil, Katalog Naskah Ali Hasjmy Aceh (Catalogue of Aceh Manuscripts: Ali Hasjmy Collection), the 21st Century Center of Excellence Programme “The Center for Documentation and Area-Transcultural Studies, Tokyo University of Foreign Studies, Tokyo, 2007.
[19]Anthony Reid, “Introduction”, Anthony Reid, (Ed.), The Making of An Islamic Political Discourse in Southeast Asia, Aristoc Press Pty, Centre of Southeast Asian Studies, Monash University, Clayton-Victoria, Australia, 1993, s. 5.
[21] The History of Yuan Dynasty adlı Çin kaynağında ise Samudra-Pasai’nin İslam’la tanışması, Marko Polo’nun Sumatra Adası’nı ziyaretinden on yıl öncesine dayandırılır. 1282 yılında bir Çin elçisi Quilon’da Samudralı bir devlet yetkilisiyle karşılaşır ve bu yetkiliye Samudra’nın Çin’e elçi göndermesini tavsiye eder. Bunun üzerine Samudra’dan iki Müslüman elçinin Çin’i ziyareti 1282 yılından kısa bir süre sonra gerçekleşti. Bu tarihi vakıa dikkate alındığında Pasai’nin İslamla tanışması Marko Polo’nun ziyaretinden çok öncesine dayandığı anlaşılır. Burada ilginç olan, Batılı tarihçilerin söz konusu Çin kaynağını kabul etmelerine rağmen, daha çok Marko Polo’ya atıfta bulunmalarıdır.
[22]S. Q. Fatimi, Islam Comes to Malaysia, Malaysian Sociological Research Institute Ltd, Singapore, 1963, s. 69;
Not: İslamiyetin Güneydoğu Asya’ya nüfuzu konusunda Türkçe kaynak: İ. H. Göksoy, İslam’ın Güneydoğu Asya’ya Girişi ve Yayılışı, Beyan Yayınları, İstanbul, 1998.
[23]M. Yunus Jdamil, Tawarich Radja Radja Keradjaan Atjeh, Adjdam-I/Iskandar Muda, Banda Açe, 1968, s. 4.
[24]N. A. Baloch, Advent of Islam in Indonesia, National Institute of Historical and Cultural Research, Islamabad, 1980, s. 1-2.
[25]Zakaria Ahmad, Keradjaan Atjeh 1520-1675, Penerbit Monora, Medan, 1972, s. 22.
[26]Cohor, 1518 yılında Malaka Sultanlığı’nın son hükümdarının oğlu tarafından kuruldu. Hanedanlık yerine kabile reislerince yönetilen Cohor, Malaka Boğazı’ndaki ticarete hakim olma noktasında Açe’ye rakip oldu. Bu rekabet, Açe ile Portekiz arasında 16. yüzyıl başlarında başlayan mücadele ile eşzamanlı olarak gelişme gösterdi. Yüzyıl boyunca Açe-Cohor ilişkileri Açe-Portekiz ilişkileri ile birlikte ele alındığı görülür. İki sultanlık arasındaki çatışma ve düşmanlık, Açe’nin 1564 yılında Cohor topraklarına saldırı düzenleyerek ve sultanını Açe’ye getirerek idamına yol açtı. Dört yıl sonra ise kader Açe’nin aleyhine seyredercektir. Açe Darusselam Sultanlığı’nın Malaka’ya düzenlediği, ancak başarısız olduğu bu saldırıda Cohor’un Portekizlilerle ittifak kurduğu dikkat çeker. (Bkz. Peter G. Riddell, “Aceh in the Sixteenth and Seventeenth Centuries: Serambi Mekkah and Identity”, Anthony Reid (Ed.), Verandah of Violence :The Background to the Aceh Proble-, Singapore University Press, 2006, s. 40; Ira M. Lapidus, A History of Islamic Societies, Cambridge University Press, 7th Edition, 1995, s. 471; D. G. E. Hall, A History of South-East Asia, Third Edition, The Macmillan Press Ltd., London, 1976, s. 344.)
[27]H. M. Ali Muhammad, “Bagaimana Cara Masuk dan Berkembangnya Islam di Aceh”, Seminar Sejarah Masuk Dan Berkembangnya Islam Di Aceh Dan Nusantara, Di Aceh Timur Tanggal 25-30 September 1980, Aceh, s. 6.
[28]M. B. Hooker (Ed.), Islam In South-East Asia, 2nd Edition, E. J. Brill, Leiden, 1988, s. 3; W. P. Groeneveldt, Historical Notes on Indonesia&Malaya -Compiled From Chinese Sources-, C. V. Bhratara, Cakarta, 1960, s. 92; William Marsden, The History of Sumatra, (A Reprint of the Third Edition), Oxford University Press, Kuala Lumpur, 1966, s. 4, 5. (Not: Marko Polo, Endonezya Takımadaları’nı gören ilk Hıristiyan ve Avrupalı olarak bilinmektedir. Louis Fischer, The Story of Indonesia, Harper&Brothers, New York, 1959, s. 16).
[29]Suwardi Ms., “Hubundan Melayu Riau dengan Aceh “, Darwis A. Soelaiman (Ed.), Warisan Budaya Melayu Aceh, Pusat Studi Melayu-Aceh (PUSMA), Banda Aceh, 2003, s, 46-7.
[30]J. Kennedy, A History of Malaya, 3rd Edition, Percetakan Sooriya, Kuala Lumpur, 1993, s. 16; D. G. E. Hall, A History of South-East Asia, Third Edition, The Macmillan Press Ltd., London, 1976, s. 88; W. P. Groeneveldt, Historical Notes on Indonesia&Malaya -Complide From Chinese Sources-, C. V. Bhratara, 1960, s. v;
[31]A. C. Milner, “Islam and the Muslim State”, M. B. Hooker (Ed.), Islam In South-East Asia, 2nd Edition, E. J. Brill, Leiden, 1988, s. 44.
[32]Ira M. Lapidus, A History of Islamic Societies, Cambridge University Press, 7th Edition, 1995, s. 474; D. G. E. Hall, A History of South-East Asia, Third Edition, The Macmillan Press Ltd., London, 1976, s. 215.
[33]Henk Maier, We Are Playing Relatives -A Survey of Malay Writing-, KITLV Press, Leiden, 2004, s. 390.
[34]A. H. Johns, “Islam in Southeast Asia: Problems of Perspective”, C. D. Cowan ve O. W. Wolters, (Ed.), Southeast Asian History and Historiography: Essays Presented to D. G. E. Hall, Cornell University Press, Ithaca, s. 314. Bu çalışmanın 10., 11. ve 12. Bölümlerinin Latince trankripsiyonu Asdi S. Dipodjojo tarafından yapılmış ve yayınlanmıştır. Bkz.: Asdi S. Dipodjojo, Taju’s Salatin, Penerbit&Percetaan Lukman, Yogyakarta, 1981.
[35]M. Yunus Jdamil, Tawarich Radja Radja Keradjaan Atjeh, s. 4, 8.
[36]Lukman Thaib, Acheh’s Case -A Historical Study of the National Movement for the Independence of Acheh-Sumatra-, University of Malaya Press, 2002, s. 21.
*Günümüzde, Açe Eyaleti başkenti Banda Açe’ye sınırı olan bir belediyedir.
[37]Ilyas Yusuf, “Sejarah Masuk Dan Berkembangnya Agama Islam Di Kabupaten Aceh Besar”, Sejarah Masuk Dan Berkembangnya Islam Di Aceh Dan Nusantara, Majelis Ulama Propinsi Daerah Istimewa Aceh Dan Pemerintah Daerah Tingkat II Aceh Timur, Di Aceh Timur, 25-30 September 1980, s. 3. (Not: Dayah Cot kala ile ilgili ayrıntılı bilgi için Bkz.: Syahbuddin Razi, “Dayah Cot Kala Pusat Pengembangan Pusat Pendidikan Islam di Asia Tenggara”, Seminar Sejarah Masuk dan Berkembangnya Islam di Aceh dan Nusantara, di Aceh Timur, 25-30 September 1980, Aceh.
[38]M. Yunus Jdamil, Tawarich Radja Dadja Keradjaan Atjeh, Adjdam-I/Iskandar Muda, Banda Açe, 1968, s. 39.
[39]Raden Hoesein Djajadiningrat, Kesultanan Aceh, Ter.: Teuku Hamid, Departemen Pendidikan dan Kebudayaan, Proyek Pengembangan Permuseuman, Banda Aceh, 1982/83, s. 9; G. W. J. Drewes ve P. Voorhoeve, Adat Atjeh, Reproduced in facsimile from a manuscript in the India Office Library, S. Gravenhage-Martinus Nuhof, 1958, s. 7; S. Q. Fatimi, Islam Comes to Malaysia, Malaysian Sociological Research Institute Ltd, Singapore, 1963, s. 38; Teuku H. İbrahim Alfian, ”Islam dan Kerajaan Aceh Darussalam”, Taufik Abdullah, (Ed.), Sejarah dan Dialog Peradaban, LIPI Press, Jakarta, 2006, 237; M. Yunus Jdamil, Tawarich Radja Dadja Keradjaan Atjeh, Adjdam-I/Iskandar Muda, Banda Açe, 1968, s. 3; H. M. Ali Muhammad, “Bagaimana Cara Masuk dan Berkembangnya Islam Di Aceh”, Seminar Sejarah Masuk Dan Berkembangnya Islam Di Aceh Dan Nusantara, Di Aceh Timur Tanggal 25-30 September 1980, s. 2.
[40]Ali Hasjmy, “Banda Aceh Darussalam Pusat Kegiatan Ilmu dan Kebudayaan”, Aceh Timur 25-30 September, 1980, s. 2.
[41]Ali Hasjmy, a.g.e., s. 3; Dada Meuraxa, Sejarah Kebudayaan Sumatera, Medan, 1975, s. 6.
[42]Teuku H. İbrahim Alfian, ”Islam dan Kerajaan Aceh Darussalam”, s. 239.
[43]Amirul Hadi, Islam and State in Sumatra: A Study of 17th Century Aceh, Brill, Leiden, 2004, s. 14; S. Q. Fatimi, Islam Comes to Malaysia, s. 9-10.
[44]Russel Jones, Hikayat Raja-Raja Pasai, Art Printing Works, Kuala Lumpur, 1999, s. 15; A. Samad Ahmad, Sulalatus Salatin (Sejarah Melayu), Dewan Bahasa Dan Pustaka Kementerian Pelajaran Malaysia, 4. Baskı, Kuala Lumpur, 1986, s. 57; S. Q. Fatimi, Islam Comes to Malaysia, s. 9.
[45]S. Soebardi; C. P. Woodcraft-Lee, “Islam In Indonesia”, Raphael Israeli (Ed.), The Crescent in the East -Islam in Asia-, Curzon Press, 1985, s. 180.
[46]Uka Tjandrasasmita, Aceh Damal Retrospeksi dan Refleksi Budaza Nusantara, İNTİM (Informasi Taman Iskandar Muda), Jakarta, 1988, s. 70; S. Q. Fatimi, Islam Comes to Malaysia, s. 12; Amirul Hadi, Islam and State in Sumatra, s. 16. (Not: Schrieke, Abdullah bin Muhammed el-Muntasir’in Bağdat’ın son halifesinin ailesinden geldiğini 1407 yılında Pasai’de bulunduğu sırada vefat ettiğini ifade eder. Bkz. Andi M. Faisal Bakti, Islam And Nation Formation In Indonesia, s. 14-5).
[47]Andi M. Faisal Bakti, Islam and Nation Formation in Indonesia, s. 15 (bilgi Winstedt’de, A History of Malay Literature, Singapuroe: MBRAS, 1940, s. 92)
[48]Russel Jones, Hikayat Raja-Raja Pasai, Art Printing Works, Kuala Lumpur, 1999, s. 14; K. F. H. Van Langen, Susunan Pemerintahan Aceh Semasa Kesultanan, Çev.: Aboe Bakar, 4. Baskı, Pusat Dokumentasi dan Dokumen Informasi Aceh, Banda Açe, 2002, s. 7; Aboe Bakar Aceh, Sekitar Masuknya Islam ke Indonesia, Ramadhani, Solo, 1985, s. 7.
[49]Russell Jones, Hikayat Raja Raja Pasai, Penerbit Fajar Bakti Sdn. Bhd. Shah Alam, 1997, s. 14, 20; A. Samad Ahmad, Sulalatus Salatin (Sejarah Melayu), Dewan Bahasa dan Pustaka Kementerian Pelajaran Malaysia, 4. Baskı, Kuala Lumpur, 1986, s. 57.
[50]Akbarizan, “Development of Sufism in Nusantara (Study of Personages and Products of Sufi Ulama in 17th Century)”, Nusantara Journal-Institute for Southeast Asian Islamic Studies -ISAIS, Volume 7: 1, 2005, s. 77.
[51]Ali Hasjmy, Ruba’i Hamzah Fansuri: Karya Sastra Sufi Abad XVII, Dewan Bahasa dan Pustaka, Kuala Lumpur, 1976, s. 1.
[52]Ahmed Daudy, Syeikh Nuruddin Ar-Raniry: Sejarah Hidup, Karya dan Pemikiran, Diterbitkan Oleh Pusat Penelitian dan Pengkajian Kebudayaan Islam (P3KI), IAIN Ar-Raniry, Banda Aceh, 2006, s. 28.
[53]D. G. E. Hall, A History of South-East Asia, Third Edition, The Macmillan Press Ltd., London, 1976, s. 206.
[54]P. E. De Josselin de Jong, Unity in Diversity: Indonesia as a Field of Anthropological Study, Foris Publications, Dordrecht-Holland, 1984, s. 52.
[55]Denys Lombard, Kerajaan Aceh Zaman Sultan Iskandar Muda (1607-1636), Çev.: Winarsih Arifin, KPG (Kepustakaan Populer Gramedia) Forum, II. Baskı, Jakarta, 2007, s. 223; Luthfi Auni, The Decline of the Islamic Empire in Aceh (1641-1699), Institute of Islamic Studies McGill University, Montreal, 1993, s. 15; Andi M. Faisal Bakti, Islam and Nation Formation in Indonesia, s. 16. (Not: Söz konusu sultanın adı Sejarah Melayu’da ve Sultan Mansur Şah olarak zikredilir. Bkz.: A. Samad Ahmad, Sulalatus Salatin (Sejarah Melayu), Dewan Bahasa dan Pustaka Kementerian Pelajaran Malaysia, 4. Baskı, Kuala Lumpur, 1986, s. 158-9).
[56]Barlian AW, S. A. Murtadha Sasra, (Ed.), Aceh Utara -From Samudera Pasai Kingdom to Industrialization Era, Dinas Informasi dan Komunikasi, Lhokseumawe, 2002, s. 4, 17; Andi M. Faisal Bakti, Islam And Nation Formation In Indonesia, s. 16; D. G. E. Hall, A History of South-East Asia, Third Edition, The Macmillan Press Ltd., London, 1976, s. 277.
[57]Syed Nakıp el-Attas, A General Theory of The Islamization of the Malay Indonesian Archipelago, Dewan Bahasa Dan Pustaka, Kuala Lumpur, 1969, s. 7, 12-3; Amirul Hadi, Islam and State in Sumatra, s. 17; Andi M. Faisal Bakti, Islam And Nation Formation In Indonesia, s. 16; T. İbrahim Alfian, Wadjah Rakjat Atjeh Dalam Lintasan Sedjarah”, Seminar Kebudajaan Dalam Rangka Pekan Kebudajaan Atjeh Ke-II, (The Second Atjeh Cultural Festival, 20 August-2 September 1972) Dan Dies Natalis Ke XI Universitas Sjiah Kuala, Panitia Pusat Pekan Kebudajaan Atjeh Ke-II, Banda Aceh, 1972, s. 3-4.
[58]Uka Tjandrasasmita, Aceh Damal Retrospeksi dan Refleksi Budaza Nusantara, İNTİM (Informasi Taman Iskandar Muda), Jakarta, 1988, s. 75; Andi M. Faisal Bakti, Islam And Nation Formation In Indonesia, s. 16.
[59]Peter G.Riddell, “Schools of Islamic Thought in Southeast Asia”, www.islamsymposium.cityu.edu.hk/abstract/04Riddell.pdf , 2001, s. 3.
[60]Zamakhsyari Dhofier, “History of Islamic Studies in Indonesia”, IHYA’ULUM al-DIN, Internacional Journal, No 1, Vol. 1, 1999, s. 7.
[61]Amirul Hadi, Islam and State in Sumatra, s. 147-8.
[62]Barbara Leigh, Tangan-Tangan Trampil -Seni Kerajinan Aceh (Hands of Time -The Crafts of Aceh)-, Penerbit Djambatan, Jakarta, 1989, s. 5.
[63]B. Schrieke, Indonesian Sociological Studies, Part One, W. Van Hoeve Ltd – The Hague, Bandung, 1955, s. 52.
[64]Baba Davud’la ilgili ayrıntılı bilgi için bkz.: Mehmet Özay, “Açe’de Bir Türk Alimi: Baba Davud”, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 33 (2007/2), s. 169-186, İstanbul.
[65]Ebu Firuys el-Bağdadi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.: Mehmet Özay, “Güneydoğu Asya’nın İslam Kültür ve Medeniyetine Katkısı Bağlamında Açe’de Bir Osmanlı Tekkesi: Dayah Tanoh Abee”, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 30 (2006/1), s. 191-213, İstanbul.
[66]Bu bilgi Pidie’deki Meunasah Kumbang’da bulunan mezar taşı kitabesinden alınmıştır.
[67]Syed Nakıp el-Attas, A General Theory of The Islamization of the Malay Indonesian Archipelago, Dewan Bahasa dan Pustaka, Kuala Lumpur, 1969, s. 5.
[68]Tam adı al-Syekh Al-Hajj Yusuf Abu Mahasin Hadiyatullah Taj Al-Khalwati Al-Makassari Al-Bantani.
Tasavvuf eğitimine daha gençlik yıllarında başlayan Yusuf Makassarî, o dönemde Açe’den Makassar’a giden ve orada bir eğitim merkezi açan Celaleddin Aydid adlı bir Açeli alim ile Arap kökenli Seyyid Ba’Alwi İbni Abdullah el-Allamah el-Thahari’den aldı. Medine’de bulunduğu sırada, Abdurrauf es-Singkilî ile tanıştı ve birlikte Ahmet Kuşaşi, İbrahim el-Kuranî ve Hasan el-Acemî’den dersler aldı. (Bkz.: Mastuki; M. Ishom el-Saha, (ed.), Intellektualisme Pesantren: Potret Tokoh dan Cakrawala Pemikiran di Era Pertumbuhan Pesantren, Diva Pustaka, Cakarta, 2003, s. 151, 153, 154.)
[69]Akbarizan, “Development of Sufism in Nusantara (Study of Personages and Products of Sufi Ulama in 17th Century)”, Nusantara Journal-Institute for Southeast Asian Islamic Studies -ISAIS, Volume 7: 1, 2005, s. 77.
[70]Sri Mulyati, “Sufism in Indonesia: An Analysis of Nawawi al-Banteni’s Salalim al-Fudala”, Master Tezi, Institute of ıslamic Studies, McGill University, Montreal, Canada, 1992, s. 20.
[71]Ali Hasjmy, “Banda Aceh Darussalam Pusat Kegiatan Ilmu dan Kebudayaan”, Seminar Sejarah Masuk Dan Berkembangnya Islam di Aceh dan Nusantara, di Aceh Timur Tanggal 25-30 September 1980, Aceh, s. 13-4.
[72]K. F. H. Van Langen, Susunan Pemerintahan Aceh Semasa Kesultanan, Çev.: Aboe Bakar, 4. Baskı, Pusat Dokumentasi dan Dokumen Informasi Aceh, Banda Açe, 2002, s. 76; Not: Türbesi Banda Açe şehri, Peulanggahan semtinde bulunan Ebubekir bin Huseyin bil-Faqih’in ölüm yıldönümü münasebetiyle 14 Eylül 2008 (14 Ramazan 1428) tarihinde düzenlenen törende yapılan konuşmalardan ve hazırlanan broşürlerden.
[73]Ayrıntılı bilgi için bkz.: Daniel Perret, “Batu Aceh: Empat Negara Asia Tenggara, Satu Kesenian”, 25 Tahun Kerjasama Pusat Penelitian Arkeologi dan École française d’Extrême Orient, (Ed.), École française d’Extrême Orient, Cakarta, 2002, s. 191-215.
[74]Banda Açe, Şah Kuala Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi ‘Huseyni Ibrahim’ ile 8 Kasım 2008 tarihinde yaptığımız görüşmeden. Huseyni İbrahim, aynı zamanda, bu konu ile ilgili olarak geçen yıl ortalarında Cohor’da gerçekleştirilen uluslararası sempozyumda Gampung Pande ile ilgili bulgular hakkında bir tebliğ sunmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder