16 Şubat 2022 Çarşamba

Filipinler’de seçim, Bangsamoro Müslümanları ve barış süreci / Elections in the Philippens, Bangsamoro Muslims and peace process

Mehmet Özay                                                                                                                            15.02.2022

9 Mayıs’ta başkanlık ve senato seçimlerine gidecek olan Filipinler’de, seçimin bizatihi kendisi kadar, ülkede azınlık konumundaki Müslümanların yakın ve orta vadede geleceği de dikkatle izlenmeyi hak ediyor.

Nüfusun yüzde beş ilâ sekizi arasında değiştiği varsayılan, ülkenin güneyinde Mindanano, Sulu ve Palawan Adaları’ndaki çeşitli bölgelerde yaşam süren Müslüman Bangsamoro (Moro Halkı) halkının içinden geçmekte olduğu barış süreci, bu seçim nedeniyle sadece, ulusal siyasi aktörler ve kurumlar tarafından değil, bölgesel ve uluslararası çevrelerce de yakından takip edilecek önemdedir.

Ulusal siyasette öne çıkan partilerin ideolojik temellerden epeyce yoksun olması, hiç kuşku yok ki, gündeme karizmatik kişilikleriyle liderleri çıkartıyor. Bununla birlikte, modern siyasal tarihin yarısına yakın bir döneminde, Müslümanların verdikleri bağımsızlık mücadelesinin ardından gelen barış sürecinin doğurduğu hassasiyet gözlerden kaçmıyor.

Ülkeyi yönetecek başkanın ve kuracağı kabinenin, genel anlamda ulusal politikaların etkisi kadar, bunların Bangsamoro barış sürecine yansımaları veya doğrudan barış süreciyle ilgili oluşturacakları politikalar, hiç kuşku yok ki, istikrar ortamının belirlenmesinde başat rol oynayacaktır.

Güçlü adaylar, hassas dengeler, olası politikalar

Toplam on başkan aday arasında öne çıktığı düşünülen iki adayın, seçimlerde şansının yüksek olduğunu belirtmek gerekir.

Bunlardan ilki, 65 yaşındaki ‘oğul’ Ferdinand Marcos; diğeri ise, halen devlet başkan yardımcısı olan 56 yaşındaki Maria Leonor Robredo. Marcos’un merkeziyetçi ve ‘eski güç’ yanlılarının temsilcisi bir aday; Robredo’nun ise liberal, insan hakları ve anayasanın tavizsiz uygulanması konusunda kararlı bir aday olduğunu söylemek mümkün.

Marcos ailesinin gücünün yeniden dirilmesi olarak da yorumlanabilecek Marcos’un adaylığı hiç kuşku yok ki, ülkenin modern tarihinde olumlu izler bırakmayan bir dönemi akla getiriyor.

Diğer gelişmelerin yanı sıra, özellikle 1970’li ve 1980’li yıllarda, Mindanao topraklarında Müslümanlara yönelik şiddet olayları hatırlandığında, merkeziyetçi çevrelerin adayı olarak görülen Marcos’un başkan seçilmesi halinde, Bangsamoro barış sürecine nasıl etkide bulunacağı merak konusu. 

Öte yandan, 2016 yılında devlet başkan yardımcılığına seçilmiş olan Leonor Robredo’nun bugüne kadar başkan Rodrigo Duterte ile özellikle, insan hakları ihlâlleri ve hukuk dışı uygulamaları bağlamlarında anlaşamamasından hareketle, Robredo’nun başkanlık koltuğuna oturması halinde son altı yıldaki politikaları ciddi anlamda revize edeceği düşünülebilir.

Leonor Robredo’nun şu anki Temsilciler Meclisi’nde güçlü siyasi gruplardan dördünün desteğini almış olması, onun adına olumlu bir gelişme olarak yorumlanabilir.

Bangsamoro Barış Süreci

Ulusal politikada yaşanacak değişiklik ile birlikte, Müslüman toplumun içinde doğrudan yer aldığı barış sürecine dair beklentiler kadar bazı kaygıların da olduğunu söylemek mümkün.

Bu çerçevede, Bangsamoro barış sürecine yönelik olarak, üç temel tehlikeden bahsedilebili. Bunlardan ilki, ulusal veya merkezi siyasette ülke yönetimine gelecek başta başkan olmak üzere kabinenin özerk yönetime dair yaklaşımları.

İkincisi ise, Bangsamoro topraklarında, sayısı az da olsa, ana akın Moro İslami Kurtuluş Cephesi’nden (Moro Islamic Liberation Front-MILF) ayrışan bazı grupların varlığı.

Özellikle, Ortadoğu’daki gelişmelerden doğrudan etkilenen bu küçük ancak, ses getirebilen yapıların barış sürecini sabote edebilecekleri ihtimali dışarda bırakılmıyor. Bu noktada, 2017 yılında Marawi şehrinde yaşananların önemli bir uyarıcı etkisi olduğunu hatırlamakta fayda var.

Birinci koşulda, merkezi yönetim-özerk yönetim arasında yakın işbirliğinin pozitif bir eğilimle süreçte işlerlik kazanması, barış sürecinin devamlılığı açısından gayet önemli. İkinci durumda ise, özellikle, MILF yönetiminin askeri varlığı, varılan anlaşma çerçevesinde zamanla sivilleşirken bölgedeki güvenlik sorunuyla baş edilmesi, daha çok merkezi yönetimin güvenlik birimlerine bırakılıyor.

Bu durum, bir yandan yanlış anlamadan kaynaklanan istenmeyen durumlar kadar, sürecin kasıtlı olarak suistimal edilebilirliği ihtimalini ortaya koyuyor. Ancak, MILF yönetiminin bugüne kadar bu konudaki tutumumun ve başarılı politikasının devam ettirilmesi halinde barış sürecinde sürdürülebilirliğin yakalanabileceği söylenebilir.

Bu iki temel endişenin dışında, barış sürecinin geniş Müslüman topluma ekonomik ve sosyal refah getirmede başarısız olmasını üçüncü bir şık olarak eklemek gerekiyor.

Özellikle, barış geçiş sürecinin yaşandığı bölgelerde ekonomik refahın artırılması konusunda gerek merkezi hükümet gerekse özerk yönetimin bugüne kadar ki çabalarının yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Bunda, son iki yıldır etkili olan kovid-19 engeli, ciddi bir neden olarak gösterilebilir.

Bu öngörülemez durum, aslında bölgenin hassasiyetleri dikkate alınarak sosyo-ekonomik süreçlerin çok daha plânlı ve tutarlı bir şekilde yapılandırılmasını gerektiriyor.

Yazının giriş kısmında dile getirildiği üzere Bangsamoro barışının bölgesel önemi dikkate alındığında, başta ASEAN olmak üzere, örneğin Asya Kalkınma Bankası, İslam İşbirliği Teşkilatı, gibi uluslararası yapıların yanı sıra, tekil ülkelerin bölge halkının sosyo-ekonomik kalkınması konusunda ciddi adımlar atması gerekiyor.

Ulusal kalkınma Bangsamoro barışıyla mümkün

Ülkede, özellikle Benigno Aquino döneminde başlatılan politikalarının etkisiyle, son on yılda ekonomik kalkınma süreçlerinde olumlu gelişmelere konu oldu. Buna karşın özellikle, üçüncü yılına girmiş olan kovid-19 sürecindeki ortaya çıkan gerileme hiç kuşku yok ki, önümüzdeki dönemde, yani seçimin hemen ardından ulusal gündem ekonomik refah, istihdam, yatırım gibi alanlarda belirginlik kazanacaktır.

Bunun yanı sıra, sadece ulusal düzeyde değil, bölgesel barış açısından da gayet önemli olan Bangsamoro barış sürecinin bütün siyasi çevrelerce dikkate alındığını ve/ya alınması gerektiğini söylemek abartı olmayacaktır. 

Müslüman Mindanao Bangsamoro Özerk Bölgesi (Bangsamoro Autonomous Region of Muslim Mindanao-BARMM) adıyla 2019 yılında geçiş hükümeti hayata geçirilmesine rağmen, üç yıllık dönem plânlandığı gibi başarılı bir sürece konu olmadı.

Bunda, kovid-19’un da etkisi göz ardı edilememekle birlikte, geçiş dönemi gibi gayet hassas bir sürecin bir üç yıl daha yani, 2025 yılına kadar uzatılmış olmasını dikkatli değerlendirmek gerekir. 80 kişilik bölge parlamentosunun yönetimi Bangsamoro Organik Yasası (Bangsamoro Organic Law-BOL) tarafından belirlenen yasama süreçlerine konu oluyor.

Bu noktada, benzeri ülkelerde olduğu gibi ideolojik zeminin kolaylıkla aşırı milliyetçiliğe kayabileceği ihtimali göz ardı edilemez. Merkezi hükümet ile MILF arasındaki barış görüşmelerinin, 2000’li yılların başlarına kadar uzandığı dikkate alındığında, bugün elde edilen barış ortamının devamlılığı ve geliştirilmesi hiç kuşku yok ki, ulusal barış ve kalkınmanın da anahtarı olacaktır.

https://guneydoguasyacalismalari.com/2022/02/15/filipinlerde-secim-bangsamoro-muslumanlari-ve-baris-sureci-elections-in-the-philippines-bangsamoro-muslims-and-peace-process/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder