27 Şubat 2022 Pazar

ABD’de Ukrayna söylemleri ve Asya-Pasifik’e yansımaları / Discourses upon Ukraine in the US and Reflections into Asia-Pacific

Mehmet Özay                                                                                                                            25.02.2022

Rusya’nın Ukrayna’yı istilası devam ederken, ABD öncülüğündeki NATO’nun fiili harekete geç/e/meyeceği yönündeki kanaatler daha güçlü bir şekilde ortaya çıkmaya başladı.

Ukrayna devlet başkanının bugünkü açıklamaları arasında, ‘medeni Avrupa’ toplumlarına seslenerek hükümetlerine, Ukrayna’ya daha çok mali ve askeri yardım yapmaları konusunda kamuoyu oluşturmalarını istemesi oldukça anlamlıydı.

Bu çağrı, açıkçası, ABD öncülüğündeki NATO’nun Ukrayna topraklarına giren Rusya karşısında fiili harekete geçmeyeceğinin anlaşılmasıyla bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz.

Öte yandan, Doğu Avrupa’daki bu gelişmeyle doğrudan bağlantılı olarak, Asya-Pasifik bölgesinde dikkat çekici bir hareketlilik olduğu görülüyor.

Tayvan’dan ve Çin’den gelen açıklamalar; Tayvan konusunda ABD’nin sabık devlet başkanı Donald Trump’ın Tayvan vurgusu; Vietnam-Singapur arasında yeni anlaşmaların imzalanması hiç kuşku yok ki, çatışma evreninin potansiyel yönelimini ortaya koyuyor.

Doğu Avrupa’dan Güney Çin Denizi’ne çatışma gerçekliği

Tayvan’ın ve Çin’in Rusya’nın Ukrayna istilasını farklı gerekçelerle yakından izlediklerine kuşku yok.

Ukrayna istilasında ABD ve Rusya’nın söylemleri arasında dikkat çeken boyut işin içinde Çin’in de gayet önemli bir rolü olduğuna işaret ediyor.

Çin’in resmi yayın organı globaltimes bu iddiayı yalanlarken, Şi Cinping’den Putin’e barış masasına oturma görüşünü paylaşması ile Putin’in Ukrayna’yı barış masasına davet etmesinin birbiriyle bağlantısını kurmak gerekir.

Tayvan’da ise devlet başkanı Tsai Ing-wen, ulusal güvenlik konseyinden Doğu Avrupa’daki gelişmelere ilgili görüş alırken, Rusya’nın Ukrayna’nın egemenlik hakkına yönelik müdahalesini de kınadı. Tsai Ing-wen ayrıca, Çin’in olası bir girişimine karşı ulusal savunma güçlerine hazır olun talimatı verdi.

Öte yandan, Tayvan konusunun ABD’de, sabık devlet başkanı Donald Trump’ın yaptığı açıklamayla gündemin tam ortasına oturtulması ise şaşırtıcı değil. Trump, katıldığı bir televizyon programında “sırada Tayvan” var ifadesi, şu veya bu şekilde, Asya-Pasifik’teki hareketliliğin gerçekliğine işaret ediyor.

Trump, önce Ukrayna’daki gelişmeyle ilgili kanaatlerini paylaşırken, “Putin’in gözünün Ukrayna’da olduğunu biliyordum” demesi üzerinde durulmayı hak ediyor. Bu açıklama, bir siyasetçi olarak Trump’ın hisleri veya siyasal gelişmeleri okuma kabiliyetine işaret ettiği gibi, bundan öte anlamlar da içeriyor.

ABD belirsizliği

Trump’ın açıklamaları, ABD’de siyasal yapı içerisinde ayrışmanın da ne denli derin ve hâlâ devam etmekte olduğunun bir başka kanıtı.

Bugün Trump’ın sadece basık bir başkan olarak değil, 2024 seçimlerinde yeniden aday olmaya hazırlanan bir siyasetçi kimliğiyle konuştuğunu unutmamak gerekir. Bu nedenle, yaptığı açıklama ile Doğu Avrupa’daki gelişmeyi Demokratlara yönelik bir eleştiri olarak gündeme getirmesi Batı’da yaşanan çatlağın ABD şartlarındaki boyutunu ortaya koyuyor.

Ukrayna’nın Rusya karşısında aktif olarak korunması konusunda ABD öncülüğündeki NATO’nun isteksizliği, Güney Çin Denizi özelinde yaşanacak olası bir gelişmede ABD’nin bölge ülkelerinin yanında olamayacağı görüşünü güçlendiriyor.

Özellikle, 2016 yılında, Trump iktidarının başlamasıyla, ABD’nin Asya-Pasifik bölgesindeki ülkelerle ilişkilerinde giderek mesafeli bir tutum takınması, Çin’in bölgedeki yayılmacılık konusundaki söylemlerinin/görünümlerinin ve Güney Çin Denizi özelinde fiili girişimlerinin, doğrudan veya dolaylı etkisine maruz kalan ülkeleri yeni arayışlara ittiğine kuşku yok.

Bununla birlikte, ortada sadece bölge ülkeleri arasında ortaya çıkabilecek bir askeri ittifak görüntüsünden de bahsetmek şimdilik mümkün değil. Bu noktada, örneğin ASEAN çerçevesinde bir askeri yapılanmanın varlığının bile tartışma konu olmaması, Asya-Pasifik bölgesinin bu gayet dinamik coğrafyasında belirsizliğin hakim olmasına yol açıyor.

ASEAN üye ülkelerinin farklı siyasi rejimleri bu noktada hangi yönde gidileceği konusunda belirleyici olurken, hem tarihsel hem de günün getirdiği jeo-politik dengeler noktasında -en azından bazı ülkeler açısından- gizli/açık bir ABD yanaşmacılığının varlığından söz edilebilir.

 Asya-Pasifik bölgesinde ortaya çıkan belirsizlik atmosferinin, Rusya’nın Ukrayna istilası ile birlikte yeniden ve güçlü bir şekilde Çin’i öne çıkardığını söyleyebiliriz.

ASEAN merkezlilik ve savunma işbirliği

Vietnam devlet başkanı Nguyen Xuan Phuc’un Singapur’a yapmakta olduğu üç günlük resmi ziyaretin de, Doğu Avrupa’daki gelişmelerle bağlantılı olduğunu söylemek mümkün.

Yukarıda dikkat çektiğim ve gelişmelerle bağlantısı ilk etapta yadsınabilecek Vietnam-Singapur görüşmelerinin tam da bu noktada önem kazandığını söylemek gerekiyor. Yani, askeri güç olarak ‘küçük’ addedilen ülkelerin kendi aralarında yeni işbirlikleri ve ittifaklar kurmak suretiyle yeni savunma alanları kurduklarını söyleyebiliriz.

Öyle ki, Vietnam ile Singapur ilişkilerinin 2023’de 50. yılına ve stratejik işbirliğinin 10. yılına az bir süre kalan iki ülke arasında savunma ve ticaretin öne çıktığı önemli antlaşmalar imzalandı.

İki ülkenin, Myanmar konusu dikkate alınarak özellikle son dönemde ASEAN’ın yeniden sorgulanmaya başlanan siyasi kararlılığına vurgu yapacak şekilde bölgesel gelişmelerde ASEAN’ın merkezi yapısı ve birlik ruhunun geliştirilmesine dikkat çektiler.

Bu noktada, ASEAN merkezliliği kavramını uluslararası ilişkilerde ve özellikle de, Asya-Pasifik bölgesinde etkin olmaya çalışan Çin ve ABD karşısında, çok katmanlı ve çok aktörlü yapılaşmanın bir formülü olarak görmek gerekiyor.

İki ülke savunma işbirliği hem, tek tek bu iki ülkeye hem de, üyesi oldukları ASEAN açısından gayet önemli. Özellikle, Güney Çin Denizi’nde beş ülkenin Çin’in egemenlik iddiaları karşısında konumlaması -Doğu Avrupa krizinde görüldüğü üzere-, olası bir gelişme karşısında ABD’nin aktif varlığı olmadan, bölge ilişkilerini yapılandırmanın bir çabası olarak görmekte yarar var.

Çin karşısında caydırıcılık unsurunun gayet önemli olduğunu bölgedeki her ülke farkında. Dolayısıyla, Vietnam devlet başkanının, iki ülke ilişkilerinin 50. yılı olan 2023’de değil, bugün Singapur’u ziyaret ederek önemli anlaşmalara imza atmasını son gelime ile bağlantılı değerlendirmek gerekir.

Söylem benzerliği çatışma benzerliğine yol açar (mı?)

Tayvan ve Uluslararası medyaya göz atıldığında Ukrayna ve Tayvan arasında veya daha doğrusu Rusya’nın Ukrayna’yı istilası ile Çin’in de Tayvan’ı istila edebileceği olasılığının artabileceği konusu gündemde.

Rusya ile Ukrayna arasında sorunun başladığı 2014 yılı, aynı zamanda Çin’de Şi Cinping’in iktidara gelmesinden bir yıl sonrasına tekabül ediyor. Ve Çin giderek artan bir tonla Güney Çin Denizi’ndeki hakimiyet iddiasını gündeme taşırken bir yandan da, “Tek Çin Politikası”nın gereği olarak Tayvan’la bütünleşmenin, gerekirse güç kullanılarak gerçekleşeceğini yüksek sesle dillendirmeye başlamıştı.

Çin’in bu söylem ve fiiliyata geçirdiği alanlar, Çin yönetiminin kendi bölgesinden başlayarak ulusal güvenlik olgusunu yenileme ve bu çerçevede, yeni bir jeo-politik zemin oluşturma hedefini ortaya koyuyor. Tam da bu noktada, Tayvan sorunu bir başka deyişle, ‘Tek Çin Politikası’na muhalif bir görünüm olan, de facto bağımsız ülke Tayvan’ın Çin Halk Cumhuriyeti’yle bir başka deyişle Ana Kıta Çin’le birleşmesi meselesidir.

Bununla birlikte, geçen günkü yazımızda belirttiğimiz üzere Ukrayna ve Tayvan sorunu arasında ‘doğal’ benzerlikler az. Kaldı ki, temelde kurulmaya çalışılan benzerlikler, Ukrayna ve Tayvan’ın benzer siyasal ortamda bulundukları anlamına da gelmiyor. Aksine, burada belirleyici olan husus, ABD’nin ve NATO’nun kararsızlığının doğurduğu endişedir.

https://guneydoguasyacalismalari.com/2022/02/25/abdde-ukrayna-soylemleri-ve-asya-pasifike-yansimalari-discourses-upon-ukraine-in-the-us-and-reflection-into-asia-pacific/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder