Mehmet Özay 22.10.2020
Kıymetli Adem Efe Hoca’mızın koronavirüse yakalanması sonucu hayatını kaybettiğini öğrendim. Hocamıza Allah’tan gani gani rahmet diliyorum.
Bu vesileyle
Hoca’ya tanışıklığımı, süreçte kendisinden gördüğüm desteği, candan kişiliğine
dair birşeyler söylemek istiyorum.
Adem Hoca’yla tanışmamız
2013 yılında Açe’de olmuştu. Ramazan ayının eda edildiği dönemde, diğer üç
kıymetli öğretim üyesiyle birlikte Kuala Lumpur’dan Açe’ye gelmişlerdi. Bir
vesile ile bana ulaşıp görüşmek istediklerini söylemişlerdi. Bunun üzerine, bir
teravih namazı sonrasına Banda Açe’de Simpang
Lima’da bir kahvehane’de buluşmuş ve tanışmıştık.
Uzun bir Açe
sohbetinin bugüne kadar süren bir tür dostluğa evrildiğini söylemeliyim. Adem
Hoca’nın diğer akademisyen dostlarıyla birlikte Açe’ye gelmelerinin nedeni, bu
güzel beldeyi görmek, özellikle bazı yetimlere ulaşıp karınca kararınca
gönüllerini almak ve bu insanları tanımaktı. Öyle de oldu...
Niyetlerine uygun
olarak hem yetimleri buldular, hem temiz, güzel insanları tanıma fırsatı
buldular. Bunun ötesinde, akademisyenliğin bir koşulu olarak Banda Açe’ye kadar
gelmişken, üniversiteden birkaç hocayla da tanışmak nasip oldu.
Adem Hoca ve
dostları bir Pazar sabahı Kuala Lumpur’a dönmeden çok kısa bir süre önce, Şah
Kuala Üniversitesi rektörü ile Sultan Otel’in lobisinde buluşmuş ve görüşme
güzel bir sohbete konu olmuştu. Bunun ötesinde, bu kısa görüşmede Adem Hoca’nın
da görev yaptığı üniversite ile bir karşılıklı akademik işbirliği anlaşması
konusu da gündeme gelmişti.
Bu ilk görüşmenin
ardından, Adem Hoca’yla kısa bir süre sonra Kuala Lumpur’da birkaç kez
görüştük. Birkaç aylığına bulundukları Kuala Lumpur’da, Selangor-Negeri
Sembilan sınırındaki Nilai’den kalkıp, şehrin öte ucundaki Gombak’da üniversite
kampüsüne kadar gelmiş ve orada uzun uzun sohbet etmiştik.
Görüşmemiz tabii
ki, akademik konular, Malezya toplumu, Malay Müslümanları vb. konularda olmuş
ve şahsen oldukça memnun olmuştum. Adem Hoca’yla bazı akademik çalışmalar yapma
hususunda anlaşmıştık. Bunda, özellikle onun bölgeye ilgisinin kayda değer rol
oynadığını söylemeliyim.
Adem Hoca ve
dostları birkaç ay kaldıkları Kuala Lumpur’dan Türkiye’ye dönmüşlerdi. Ancak
iletişimimiz devam ediyordu. Bu tanışıklığın ilk semeresi bir akademik makale
oldu. Adem Hoca, bir konferans vesilesiyle, Malezya’nın başını çektiği Helâl
Gıda konusunda bir makale yazma önerisinde bulundu. Seve seve kabul ettim.
Nihayetinde her
gün kütüphaneye gitme imkânım olduğundan, yapılması gereken sadece zaman ayırıp
bu konuda öne çıkan görüşleri ortaya koyan eserleri ele almak oldu. Bu ham
malzemeye, Adem Hoca’nın Din Sosyolojisi alanındaki görüş ve yaklaşımlarının da
biraraya getirilmesiyle metni tamamlamak nasip oldu.
Ardından, uzunca
bir süre tamamlanmayı bekleyen bir çalışma konusunda Adem Hoca’yla görüş alış
verişinde bulundum. Yine, Din Sosyolojisi alanında kabul edilebilecek bir
çalışmaya katkısın rica ettim. Osmanlıca gazetelerden Basiret’te, Açe Savaşı’nı
konu alan haberlerle ilgili çalışmada, özellikle gazetinin sahibi Ali Efendi
hakkında bilgiye ulaşmanın benim açımdan zor olduğu bir dönemde, Adem Hoca’dan
böylesi bir katkı oldukça anlamlıydı.
Bir dergi makalesi
olarak düşündüğüm çalışmanın yayını konusunda, Adem Hoca’yla istişare etmiş ve
önerisi sonunda Yeni Türkiye dergisine göndermiştik. Merhum Hasan Celal Güzel
Bey, bu çalışmanın makale olarak değil de bir kitap olarak yayınlanmasının iyi
olacağını Adem Hoca’yla paylaşması çalışmanın bir başka aşamaya taşınacağına
işaretti ve öyle de oldu.
Çalışma yeniden
bana dönmüş ve bazı eklemeler yapmaya başlamıştım. Süreçte metin üzerindeki
çalışmalar sürerken, kıymetli Ekrem Saltık Bey’in de katksıyla birlikte eser
nihayete ermişti. Ancak eseri kim yayınlayacaktı sorusu hala ortadaydı. Hasan
Celal Bey vefat etmişti...
Bu bekleme
sürecinde kader beni yeniden İstanbul’a döndürmüş ve bir üniversitede çalışmaya
başlamıştım. Yayınlanacak eserlerde önceliği verdiğim Basiret çalışması yeniden
gündemdeydi.
Tabii aradan geçen
süre zarfında Adem Hoca’yla telefonlaştığımız sıralarda eserin akibeti sürekli
gündeme geliyordu. Adem Hoca da, eserin yayınlanması konusunda oldukça
istekliydi.
Nihayet eser 2018
yılında İbn Haldun Üniversitesi yayınevi tarafından yayınlandı. Bu vesileyle
üniversite yayınevi müdürü Savaş Tali Bey’in önerisi ve katkılarıyla kitap
tanıtımı için Adem Hoca’yı İstanbul’a davet ettik. Sağ olsun, Isparta’dan
kalktı geldi. Alçak gönüllüce, güzel bir tanıtım programında Basiretçi Ali
Efendi hakkında bilgilendirici, doyurucu bir sunum yaptı.
Adem Hoca’yla ara
sıra arayıp konuşuyorduk. Özellikle, akademik gelişmelerden kendisini haberdar
ediyordum. Sağ olsun sürekli ilgi gösteriyor, meraklı dinliyor ve yardımcı
oluyordu. Yine böylesi bir nedenle kendisine ulaşmaya çalıştım. Bir önceki
haberleşmemizde, mesaj göndermiştim. Hemen arayıp, “Niye mesaj gönderiyorsun.
Ara konuşalım” diyerek samimi tavrını bir kez daha ortaya koymuştu.
1 Ekim’de mesaj
gönderip, aramak istediğimi söylemiştim. Cevap gelmedi. Şaşırdım... Çünkü Hoca
hemen arardı. Mesajın alınmadığını fark ettim. İşkillenmedim değil. Ertesi gün,
bu sefer telefonunu çaldırdım. Yine cevap yok... Görev yaptığı üniversiteyi
aradım. Açan olmadı. Nihayet aynı üniversitede görev yapan bir diğer kıymetli
Hocamızı arayıp Adem Hoca’ya ulaşamadığımı söyledim. Hastahanede olduğunu o
zaman öğrendim. Dua etmeyi unutmadan geçen günlerde olumlu gelişme olur
ümidiyle bekledim. Ancak, dün Hoca’nın vefat haberini aldım.
2013 yılında
Açe’de başlayan tanışıklığımız, 2018 yılında İstanbul’da bir yayın vesilesiyle
son buluşmamıza vesile olmuştu.
Candan, samimi,
çalışkan kişiliği ile bir abi gibi gördüğüm Adem Hocamıza Allah’tan gani gani
rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun.
https://guneydoguasyacalismalari.com/2020/10/22/adem-efe-hoca-ahirete-intikal-etti/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder