Mehmet Özay 10.10.2020
Endonezya’da yeni İş Yasası, başta başkent Cakarta olmak üzere ülkenin diğer bazı şehirlerinde de protestolara neden oluyor.
Geçen Şubat ayında
hazırlanarak ulusal parlamentoya sunulan yasanın, 5 Ekim Pazartesi günü kabül
edilmesiyle birlikte, aralarında işçiler ve öğrencilerin çoğunluğu oluşturduğu
anlaşılan gösteriler bir haftadır gündemi belirleyen en önemli gelişme oldu.
1028 sayfadan
oluşan düzenleme toplam 73 yasa içermesi dolayısıyla, yasalar bütünü olarak
anılmayı hak eden bu kapsamlı yasal düzenleme, ülkede istihdam ve yatırım
süreçlerinin yeniden düzenlemesiyle dikkat çekiyor.
Sendikalar yasanın
işçiler aleyhine olduğunu savunarak başkan Jokowi’nin yasayı derhal reddetmesi
çağrısında bulunuyor.
Bununla birlikte,
tepkiler sadece sendikalardan gelmiyor. Yasanın dış yatırımları cezbetmek ve
kolaylaştırmak amacıyla çevre korumacılığı da esnekleştirmesi, çevreci
kuruluşları da yasayı eleştirmesine neden oluyor.
Başkan Jokowi yasayı savunuyor
Devlet başkanı
Joko Widodo, ilgili yasayı savunurken, tepkilere neden olarak ise, yasanın
kamuoyuna yanlış yansıtıldığını ileri sürüyor.
Yasanın gündeme getirilmesinde,
ülkenin yatırım dünyasının uzun süredir ihtiyaç duyduğu gelişmenin arzu edilir
şekilde gerçekleşmemesinin büyük rolü var.
Bu nedenle Joko
Widodo, başkanlığının ikinci ve son döneminde ülke ekonomisini canlandırma
anlamında böylesi bir yasaya ihtiyaç duyuyordu.
Söz konusu
yasanın, özellikle uluslararası yatırımcı çevrelerinin Endonezya bürokrasisinde
karşılaştıkları zorlukları aşmaya yönelik bir düzenleme olduğu ifadesi öne
çıkartılırken, bunun gerçeklik payı olduğuna kuşku yok.
Yolsuzluk ekonomisinin önüne geçmek
Bu ve benzeri
ülkelerde bürokrasinin hayatın her alanında egemen olan gizli/açık baskıcı ve
çokca yolsuzluklara kapı aralayan yapılaşmasının, sadece uluslararası
yatırımcıları değil, ulusal yatırımcıları da etkilediği bilinmeyen bir husus
değil.
Kaldı ki, en küçük
bir resmi işlem de dahi ülkenin asli unsurları olan Endonezyalıların bile çile
çekmesine neden olan bürokrasi süreçlerinin düzenlenmesinden daha doğal bir şey
olamaz.
Burada dikkat
çekilmesi ve üzerinde ayrı ayrı durulması gereken husus, söz konusu yasal
düzenleme ile uzun süreçlere yayılan bürokratik işlemlerin minimalize edilmesi
ile istihdama konu olan çevrelerin haklarının korunması ve şu veya bu şekilde
endüstrileşme anlamına gelen yatırım süreçlerinde doğal çevrenin nasıl
korunacağı konularıdır.
İş, istihdam ve
uluslararası yatırım konuları, ülkede reform sürecinin başladığı 2000’li
yılların başından bu yana, benzer görüşler ya başkanlar veya ilgili bakanlar,
siyasiler ve iş çevreleri tarafından gündeme getiriliyordu.
Ekonomide ASEAN ölçütü
Bu yönde kayda
değer adımlar atılması ve iş, istihdam ve yatırım süreçlerinin iyi yönetilmesi
yönündeki taleplerin arkasında, Endonezya’nın mensubu olduğu Güneydoğu Asya
Ülkeleri Birliği (Association of
Southeast Asian Nations-ASEAN) içerisinde hak ettiği ekonomik kalkınmayı
yakalayamamış olması yatıyor.
İş ve ekonomi
dünyasında önemli sorunlarla yüzleşen Endonezya’nın, G-20 üyesi olması kimseyi
şaşırtmamalı. Bu üyeliğin önemli ölçüde, ülke nüfusunun büyüklüğünün
oluşturduğu iç tüketim süreçlerinde aramak gerekiyor.
Yanı başındaki
Malezya ve Singapur’dan başlayarak Tayland ve Vietnam gibi ülkeler gerek
Asya-Pasifik bölgesinde gerekse Avrupa Birliği ve Kuzey Amerika olan ticari ve
yatırım ilişkileri ile adlarından söz ettiren ülkeler olurken, Endonezya bu
süreçte geri kalmasının rasyonal temellerini ortaya koymak ve bunları çözüme
kavuşturmak önemli bir sürece tekabül ediyor.
Bugün adı
gösterilerle anılan İş Yasası’na duyulan ihtiyaç zengin yer altı kaynakları,
verimli tarım arazileri ve ormanları ile anılan ülkenin ekonomik kalkınmayı bir
türlü arzu edilir düzeyde gerçekleştirememiş olması yatıyor.
Bu noktada, ASEAN
üyesi diğer ülkelerdeki ekonomik kalkınma süreçlerinde işçi hakları ve çevre
koruma bağlamlarının ne denli karşılaştırmalı olarak dikkate alındığı ise
sorgulanmayı hak ediyor.
Tabii bu yer altı
ve yer üstü zenginliğinin yanı sıra, nüfusu 250 milyon civarındaki nüfusu
içerisindeki genç ve üretken iş gücünün ucuz emek olarak özellikle uluslararası
yatırımcı çevrelerinin iştahını kabartmasının da önemi göz ardı edilmemeli.
Cakarta’da 2016
Sonbaharı’nda yaşanan gösterilerden sonraki ilk toplumsal tepki, hafta başından
itibaren gündemi belirleyen önemli bir gelişmeydi. 2016 yılındaki gösterilerden
ders çıkaran güvenlik güçleri, başkent Cakarta şehir sınırlarında aldığı
tedbirlerle, özellikle endüstri bölgelerinden gelecek gösterici akınını
engellemeyi başardığını söylemek mümkün.
Otonom bölgeler ve yatırım
Bugün önemli
tartışmalara konu olan yeni yasanın istihdama ve dış yatırıma dönük olması ile
ülkenin otonom bölgelerinin kendine özgü yapılaşması çerçevesinde ekonomik
kalkınması arasındaki ilişki bu noktada yeniden ele alınmayı gerektiriyor.
Özellikle Açe
Eyaleti gibi, Helsinki Barış Anlaşması’yla özerk bölge niteliği kazanmış bir
bölgede denizcilik, enerji, küçük ve orta ölçekli işletmeler gibi
sürdürülebilir ekonomik yapılaşmaya imkân veren alanların bugüne kadar ortaya
konulamamış olması, açıkçası Endonezya genelinde ekonomik kalkınmanın ne tür
engellerle karşı karşıya olduğuna dair fikirler vermektedir.
Çalışanlar ve çevre sorunsalı
Başkent’te
özellikle, Başkanlık Sarayı ve parlamento binası çevresinde ortaya çıkan
gösterilerin katılımcı sayısının azlığını küçümsememek gerekir.
Bununla birlikte
2016 yılında, içinde oldukça provakatif arka plânının da olduğu gelişmelerde
yüzbinlerce kişi meydanları doldururken, ülkenin iş, istihdam ve uluslararası
yatırımlarını etkileyecek bir yasal düzenlemede söz konusu çevrelerin seslerini
yükseltmemeleri, bir anlamda çeşitli üretim sektörlerindeki çalışanların sol
kesimlere havale edildiğini ortaya koyuyor.
Oysa, ülkenin
geniş tarım arazileri, balıkçılık ve ormancılık gibi geleneksel iş kollarına
sahip kesimlerinin muhafazakâr kesimleri oluşturması toplumsal yapının bu
unsurlarının ekonomik varsıllıklarının korunması ve geliştirilmesi konusunda
adına, özellikle İslamcı denilen çevrelerin doğrudan hitap ettikleri bu
kitlelerin haklarının korunması konusunda aktif rol almalarını zorunlu kılıyor.
İslami değerleri, toplumsal yapının tüm yönlerinde haklar üzerine inşa etme
olgusunun ortaya konulması hiç kuşku yok ki, Endonezya İslamı’nın çokça
sergilenen “ılımlılık” süreçlerine önemli bir katkı yapacağına kuşku
bulunmuyor.
Söz konusu bu
üretim çevrelerinin bırakın uluslararası yatırımcıların dayattıkları
neo-liberal koşulları, ülkenin kendi yatırımcı çevrelerinin ve aracılarının
insafına terk edilen fiyat politikaları karşısında küçük ve orta ölçekli
üreticilerin haklarının korunması başlı başına bir mesele olarak
değerlendirilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder