Mehmet Özay 24.10.2020
Malezya’da siyasi kriz “olağanüstü hâl ilânına” dönüşme sürecine evrilerek devam ediyor. Bu gelişme, ülkede egemen kriz süreçlerine bir yenisinin eklenmesi anlamına geliyor.
Aşağıda
açıklanacak gelişmelerle ortaya konulacağı üzere, kovid-19 ileri sürülerek
olağanüstü hal ilânına gidilmesinin ardından hiç kuşku yok ki, ülke siyasetinin
ilgili çevrelerinin işbirliğiyle, Enver İbrahim’e başbakanlık yolunun
açılmaması en önemli neden olarak dikkat çekiyor.
Olağanüstü hâl gerekçesi
26 Eylül’de Sabah
Eyaleti’nde yapılan eyalet başkanlığı ve meclisi seçimlerinin ardından,
kovid-19 vakalarında görülen artış mevcut darbe hükümetinin varlığını
sürdürmesinin bir aracı haline getiriliyor.
Bu çerçevede, siyasi
meşruiyeti sorunlu ve açık seçik bir sivil darbe hükümeti olduğu ortada olan,
Muhyiddin Yasin’in başbakanlığındaki Ulusal İttifak (Perikatan Nasional-PN) kovid-19’u gerekçe göstererek olağanüstü
durum ilânı için harekete geçmiş durumda.
Bu amaçla, Muhyiddin
Yasin, dün yani Cuma günü öğle saatlerinde Pahang eyaleti başkenti Kuantan’daki
sarayında dinlenen federal sultanla acil bir görüşme yapmasının ardından
Sultanlar Konseyi’nin bugün yarın toplanması bekleniyor.
Ve görünen o ki, büyük
bir sürpriz olmadıkça, sultanlar konseyinin hükümetin önerdiği olağanüstü durum
kararına yeşil ışık yakacağı anlaşılıyor.
Kamuoyunda kızgınlık, WADAH’dan çağrı
Saraydan yapılan
açıklamada, federal sultanın “kovid-19’la mücadelede mevcut hükümetin devamlılığının
önemini anladığı” anlamına gelecek ifade, açıkçası kovid-19’un siyaset kurumuna
maliyetinin meşruiyet krizi gibi oldukça ağır bir bedel olarak yansıdığını
gösteriyor.
Aynı açıklamanın
ikinci bölümünde ise sultanın, “kamuoyunun olan bitenler karşısında rahatsızlık
ve kızgınlığının da farkında olduğuna” söylemi, gizli/açık siyaset kurumunda
sorunların ötesinde, tastamam kirlenmenin halk üzerindeki etkisine işaret
etmesiyle, hiç kuşku yok ki çok daha ciddi bir şekilde dikkate alınmasını
gösteriyor.
Bu kızgınlığa
işaret edecek şekilde, ülkenin dört bir yanındaki önde gelen sivil toplum
kuruluşları 21 Şubat günü WADAH imzasıyla ortak bir bildiri yayınlamak
suretiyle, siyaset kurumunda yaşanan oyunlara ve kirlenmeye dikkat çekerek temiz
siyaset çağrısında bulunuyor.
Açıklamada, özellikle
Sabah eyaleti seçimlerinin ardından giderek artış gösteren kovid-19’la
mücadelede, gerekse mevcut gayri meşru siyasetin bu gelişme üzerinde siyaseti
tıkama çabası eleştirilerek yeni bir yönetime duyulan ihtiyacı açık seçik
ortaya koyuyor.
Malezya gibi toplumsal
ve siyasal hiyerarşinin sivil eylemleri görece gölgelediği bir toplumda, ilgili
sivil toplum kuruluşlarının bu çıkışı oldukça anlamlı. Sivil toplum
kuruluşlarının bu çıkışı, yukarıda saraydan
yapılan açıklamada da dikkat çekildiği üzere, “halkta rahatsızlık ve
kızgınlığın” açık seçik ortada konulması anlamı taşıyor.
Söz konusu açıklamada,
kovid-19’dan öte, ülkenin uzunca bir süredir ihtiyaç duyduğu reformları
yapabilecek bir yeni liderin ve hükümetin görev başına getirilmesine vurgu
yapılıyor.
Bu talebin temel
dayanak noktasını da, 24 Şubat 2020’de yapılan sivil darbenin siyaset
kurumundaki ahlâki krizi ve halkın demokratik hakkının gaspı oluşturuyor.
Söz konusu
darbenin hedefindeki birincil isim olan Enver İbrahim’in başbakanlığının ve
reformcu söylemle 2018 seçimlerini kazanan Umut Koalisyonu hükümetinin veya
yeni bir oluşumun iş başına gelmesi açıkça talep ediliyor.
Siyasal ‘etik’, kamusal ‘ahlâk’
1 Mart 2020’deki
sivil darbenin ardından, federal sultan tarafından başbakan olarak atanan
Muhyiddin Yasin’in, bugüne kadar federal mecliste güvenoyu konusunda girişimde
bulunmadığını defaatle dile getirdik.
Bu süreçte
özellikle, kovid-19’un bahane olarak öne sürülmesinin, geçen hafta içinde
gündeme gelen olağanüstü hâl ile meşruiyet sorunu devam eden hükümeti varlığını
sürdürmenin yeni bir yolu olarak değerlendiriliyor.
Siyaset kurumunda
yaşanan bu sürecin, çok etnikli çok kültürlü toplumda olumlu bir karşılık
bulmasını beklemek ise mümkün gözükmüyor.
Hele hele,
kovid-19’u bu sürece malzeme yapmaya çalışmak ise, siyasi etikle bağdaşmayan
aksine siyaset kurumuna güvenin giderek yıprandığı bir durumun oluşmasına yol
açıyor.
Güney Kore,
Japonya ve Yeni Zelanda gibi bölge ülkelerinde kovid-19’a rağmen, bu
ülkelerdeki siyaset kurumları sağlıklı bir şekilde izler ve yapısal sürekliliği
ortaya koyarken, Malezya’da siyasi kurumu ve yapılaşması kapalı kapılar ardında
çıkar ilişkileriyle şekillenmeye çalışılıyor.
Üstüne üstlük bir
eyalet seçiminde kovid-19’la yeterli tedbirleri alamamış bir hükümetin, halen
görevde kalmanın bir yolu olarak kovid-19’u göstermesinin inandırıcılığı da
bulunmuyor.
Statükocular, reformculara karşı
24 Şubat 2020’de
yaşanan sivil darbeden bu yana, siyasal kriz ortamının devam etmesi ve bu
süreçte yaşanan istifalar, yeni partilerin ortaya çıkması, irili ufaklı
seçimler ülkede siyaset kurumunun istikrarlı ve güven verir bir süreçte
olmadığına işaret ediyor.
2018 Mayıs’ındaki
seçimler öncesinde ülkede reform çağrısıyla Umut Koalisyonu’na katılan Dr.
Mahathir Muhammed’, son bir kaç aydır sessizliğinin ardından yeniden gündeme
gelmesi yaşanan siyasi kaosun aktörlerinden biri olduğuna işaret ediyor.
Dr. Mahathir, 2018
seçimleri öncesi reformlar konusunda hemfikir olduğunu açıkladığı Umut
Koalisyonu çizgisinden ayrıldığını açıkça ortaya koyuyor. Bu çerçevede, UMNO üyesi
olduğu dönemde rakibi olarak gösterilen Tengku
Razaleigh Hamzah ile işbirliği yaparak Enver İbrahim’in başbakanlığı
engellemeye çalıştığı yönündeki ifadelerin gerçek dışı olduğu söylenemez.
Öyle ki, Enver İbrahim’in
federal sultan’la görüşmesinden sadece birkaç saat sonraTengku Razaleigh Hamzah’ın
sultanla görüşmesi, bu konuda kuşkuları ortadan kaldıran en büyük delil olarak
ortada duruyor.
Dr. Mahathir’in
son dört yıllık siyasetini şu şekilde özetlemek mümkün: 2016-2018 sürecinde
kurduğu yeni parti Yerli Birlik
Partisi’nden (Parti Pribumi Bersatu Malaysia-Bersatu) ile
siyasi yaşama katılan ve ardından o dönem iktidardaki Birleşik Malay Ulusal organizasyonu’nun
(United Malay National Organization-UMNO)
yolsuzluklarına ve kötü yönetimine sön vermek amacıyla, Enver İbrahim’in başını
çektiği Umut Koalisyonu ile ittifak kuran Mahathir Muhammed, bugün gizli saklı
eski mensubu olduğu UMNO içerisinde çeşitli çevrelerle işbirliğiyle Enver
İbrahim’in başbakanlığına set çekmeye çalışıyor.
Yani, Dr. Mahathir’in
Enver İbrahim’le olan ilişkisinde 1998’deki siyasi duruşunu devam ettirdiğini
söylemek mümkün.
Enver İbrahim, 23
Eylül’de federal mecliste çoğunluğu elde ettiğini açıkladığı gün kaleme
aldığımız yazının başlığını, “Malezya’da
Enver İbrahim yeni hükümeti kurabilir mi?” şeklinde atmıştık.
Bu başlıkta temel
vurgu hiç kuşku yok ki, “soru işaretinin” anlamını çıkarmakla ilintiliydi. Ülke
siyasetinde bomba etkisi yapan bu gelişmenin ardından federal sultan Abdullah Ri’ayatuddin, önce sağlık gerekçesi
ile randevuya gecikmeli cevap verirken, ardından Enver İbrahim’e destek veren
partilerin başkanlarıyla görüşmeyi kovid-19 tedbirleri bahanesiyle de ertelemişti.
Ve nihayetinde bu görüşmeler de yapılmadı...
Piyon mu aktör mü?
Bu süreçte en kritik
karar alıcılardan birinin, UMNO’ genel başkanlığını yürüten Ahmed Zahid Hamidi
olduğunu söylemek mümkün... Bu noktada, Dr. Mahathir’in ‘mahir’ tutumunun ötesinde
nedenler aramak gerekir.
Ahmed Zahid, Enver
İbrahim’in 23 Eylül’de açıklamasının ardından UMNO içinden bazı
milletvekillerinin Enver İbrahim’i desteklemesinin önünde durmayacağını açıklamıştı.
Enver İbrahim’in
büyük bir güvenle, 222 sandalyeli federal mecliste 120 milletvekilinin
desteğini aldığını ilân etmesi ve federal sultanın kendisiyle görüşmesi, Enver
İbrahim’i başbakanlığa taşıyacak önemli teknik gelişmelerdi.
Peki Ahmed Zahid
nasıl bir rol oynadı sorusuna nasıl cevap vermeli?
Ahmed Zahid
Hamidi, 24 Şubat gelişmesinden bu yana destek verdiği Muhyiddin Yasin
hükümetinde UMNO’nun başta başbakan yardımcılığı olmak üzere bazı önemli
mevkileri alma konusunda Enver İbrahim’e desteğini “siyasi şantaj” olarak
kullandığı görüşünden, 2019 yılında UMNO ile siyasi ittifak kararı alan Malezya
İslam Partisi’nin (PAS) “bizden habersiz Enver’i nasıl desteklersiniz”
sorgulamasına, ardından Malay korumacılığına ve çıkarcılığına dayalı siyasetin
arka plânındaki devlet üzerinden “sermaye” sahipliğine erişmiş olanların
baskılarına kadar çeşitli siyasi ve ekonomik motivlerle Enver İbrahim’e
desteğini çekmiş olabilir.
Mevcut başbakan
Muhyiddin Yasin’in istifa etmemesi, ardından dün federal sultanla görüşmesi de Enver
İbrahim’in başbakanlığını haklı kılacak meclis çoğunluğuna sahip olmadığını
ortaya koyuyor.
Aradan geçen çok kısa
sürede, başta Muhyiddin Yasin olmak üzere Enver İbrahim karşıtlarının
gizli/açık ittifaklarıyla harekete geçmesinin sonucu bugün ülke genelinde “olağanüstü
hâl ilânına” neden olması açıkçası şaşırtıcı da değil.
Bu gelişmeler,
uzunca bir süredir dile getirdiğimiz üzere Malezya siyasetinde siyasi etiğe ne
kadar çok ihtiyaç olduğunu bir kez daha açıkça ortaya koymaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder