Mehmet Özay 25.10.2020
Malezya’da federal sultan Abdullah Ri'ayatuddin, sivil darbe hükümetinin başbakanı Muhyiddin Yasin’in “olağanüstü hâl ilânı” önerisini reddetti.
Söz konusu
gelişme, bugün yapılan sultanlar konseyi toplantısında alınan karar gereği
kamuoyuyla paylaşıldı.
Sultanlar kararı olası etkileri
Bugün yapılan
sultanlar konseyi kararı ardından federal sultan adına yapılan açıklamada ülke
genelinde veya bir bölümünde olağanüstü hâl ilânına gerek olmadığı yolundaki
gelişmeyi iki açıdan ele almakta yarar var.
İlki, Muhyiddin
Yasin hükümetinin kovid-19’u ileri sürerek ülke genelinde ilân edilmesini
istediği olağanüstü hâlin federal sultan tarafından kabul edilmemesi, kovid-19
üzerinden siyaset yapma arzusundaki başbakanın eline geçirmek istediği kozu
boşa çıkarmış oldu.
Bununla birlikte,
açıklamada, “Muhyiddin Yasin’in başbakanlığındaki hükümetin kovid-19’la etkin
mücadele ettiği” yönündeki ifadesi hükümet kanadını daha fazla incitmemeye
yönelik nazik bir ifade olmanın ötesinde bir anlam taşımıyor.
26 Eylül’de Sabah
Eyaleti’ndeki seçimlerin hemen ardından kovid-19 vakalarındaki artış, eyalet
seçimlerin de bile gerekli ve yeterli tedbirlerin hükümet tarafından
alınamadığının en önemli kanıtı hükmünde. Zaten başbakan Muhyiddin Yasin’i,
kendi açısından kovid-19’la mücadeleyi öne sürereke olağanüstü hâl ilânı talep
etmesi de bu başarısızlığın bir başka teyidinden başka bir anlama gelmiyor.
Bununla birlikte, ülkede
sorunu teşkil eden, ne Sabah’daki seçimlerin neden olduğu yeni kovid-19
vakaları ne de hükümetin bu salgınla mücadele edip edemediğidir!
İkincisi ise, aynı
açıklamanın devamında dile getirildiği üzere, ülkede “mevcut hükümetin
çalışmalarını engelleyecek şekilde siyaset yapılmaması” yönünde diğer
siyasetçilere, siyasi partilere gizli/açık bir uyarıyı içermesidir.
Federal sultanın açıklaması
söz konusu bu iki temelde değerlendirildiğinde, “şu an ki” sonucu, 1 Mart 2020’den
bu yana federal meclisten güvenoyu almamış, sivil darbenin ürünü Ulusal İttifak
(Perikatan Nasional-PN) hükümetinin görevine devam etmesi yönündedir.
“Şu an ki”
diyoruz, çünkü olağanüstü hâl ilânının yapılmaması, sultanın “nazikçe”
siyasileri mevcut hükümeti yıpratacak girişimlerden uzak durmaları yolundaki
uyarısına rağmen, siyaset kazanı daha bu akşamdan itibaren Kuala Lumpur’da
kaynamaya başladı bile.
Kabinede şimdilik istifa yok!
Başbakan Muhyiddin
Yasin’in evinde kabine üyelerinden bazılarının katılımıyla yapılan gayri resmi toplantıyla
ilgili verilen ilk bilgi “istifa olmadığı” yönünde.
Niçin istifa
olacağı, buna neyin sebep olduğu ve hangi bakanın ya da bakanların istifa edip
yerine kimin veya kimlerin geleceği gibi sorulara cevapları ise, Malezya
kamuoyu kısmen tahmin etmekle birlikte, herhalde cevaplarını önümüzdeki
günlerde alacaktır.
Öte yandan, kabinenin
yarın özel bir toplantı yapacağı bilgisi, federal sultanın açıklamasının
ardından hükümetin duruşuna açıklık getirmesi bakımından önemli olacaktır.
Dünya yazımızda,
sultanlar konseyi toplantısında bir sürpriz olmadıkça, hükümetin olağanüstü hal
ilânına yeşil ışık yakılabileceğine dikkat çekmiştik.
Buradaki “sürpriz”,
yine dünkü yazıda ülke genelinde öne çıkan çeşitli sivil toplum kuruluşlarının
sultana yönelik kaleme aldıkları yazı ile diğer farklı kesimlerin, olası bir
olağanüstü hâl ile ülkedeki, hassas bir nitelik arz eden çok etnikli ve çok
dinli toplumsal yapıdaki dinamik dengelerde oluşabilecek kaymalardır.
Ülke genelinde veya
kısmi olarak belirli eyaletlerde ilân edilecek bir olağanüstü halin, toplumda 13
Mayıs 1969’da başlayan anarşi olaylarıyla ilgili anıları harekete geçirmesi
gayet muhtemel(di).
Elbette ortada,
anarşiye yönelik bir toplumsal bir başka deyişle, etnik yapılar arası çatışmayı
gerektirecek açık bir durum bulunmuyor.
Ancak mevcut
hükümetin 24 Şubat 2020 sivil darbe sürecinin akabinde ülkeyi yönetmesi ve bugüne
kadar siyasi mekanizmanın kovid-19 üzerinden federal meclis yasal sürecinden
tabiri caizse köşe bucak kaçılarak sürdürülmesi kamuoyunda siyasilerden
talepleri artırdığı gibi, hak ve hukuk nezdinde ülkenin itibarının da
zayıfladığına işaret ediyor.
İşte federal sultanın
başbakanın olağanüstü hâl ilânını reddetmesinin ardında böylesine önemli bir toplumsal
ve tarihsel gerçek yatıyor.
Kaldı ki, Hong
Kong’da 2019 yılının ikinci yarısı boyunca devam eden; bir süredir kuzeydeki komşu
ülke Tayland’da mevcut darbe hükümeti başbakanı Prayut Chan-o-cha’yı istifaya
ve Tay monarşisini de reforma davet eden gösteriler; güneydeki diğer komşu ülke
Endonezya’da meclisten İş Yasası’nın geçmesi ve ardından devlet başkanı Joko
Widodo’nun bu yasayı onaylamasının ardından başkenti Cakarta’da devam eden protestalar
hiç kuşku yok ki, Malezya’da “sembolik” değere sahip sultanlar nezdinde dikkate
alınan gelişmeler olsa gerek.
Bu çerçevede, yukarıda
dikkat çekilen gerek iç ve gerekse bazı dış koşullar dikkate alındığında,
sultanlar konseyisinin ve nihayetinde son karar mercii olarak mevcut federal
sultanın aldığı kararın Malezya kamusal vicdanına yönelik bir cevap olduğunu
söylemek gerekiyor.
Muhyiddin Yasin devam edebilecek mi?
Federal sultanın
açıkladığı karar Muhyiddin Yasin’e göreve devam anlamı taşısa da,başbakanın
görevi nasıl devam ettireceği sorunu giderek içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Muhyiddin Yasin
açısından, hükümetin 6 Kasım’da yapılması beklenen 2021 bütçe görüşmelerine
hazırlanması mı, yoksa kabineyi mevcut durumuyla devam ettirebilmek mi ikilemi
önümüzdeki günlerin en önemli konusu olacaktır.
Ancak bu durum,
Muhyiddin Yasin’i ve hükümeti giderek köşeye sıkıştırmaya çalışan Birleşik
Malay Ulusal Organizasyonu’nun (United
Malay National Organization-UMNO) siyasi hesaplarının halen gündemden
düşmediğinin de işaretidir.
UMNO genel başkanı
Ahmed Zahid Hamidi’nin, mevcut hükümette başbakan yardımcılığı başta olmak
üzere önemli bazı bakanlıkların UMNO’ya verilmesi şartından vazgeçtiğini
söylemek mümkün değil.
Bu durum,
seçmenine “bakın iktidarın sayısal çokluğunu biz oluşturuyoruz ve bakanlıklarla
da omurgasını teşkil ediyoruz” diyebilmenin yolu olacaktır.
Ayrıca, UMNO için normal
şartlarda 2023’de yapılması beklenen 15. genel seçimlere en iyi şekilde
hazırlanabilmenin yolu biraz da hükümet içerisindeki güç pastasından aldığı
payla alâkalı olacaktır.
Bununla birlikte,
federal sultanın kararının gizli/açık hedefinde kabine değişikliğini isteyen
UMNO ya da UMNO genel başkanı Ahmed Zahid Hamidi’nin olduğunu da biz açık seçik
söylemiş olalım.
PAS manipüle ediliyor (mu?)
1 Şubat 2020
tarihinden bu yana Malezya siyasetinde yaşananlarda dikkat çekilmesi gereken bir
diğer önemli husus Malezya İslam Partisi’nin (Parti Islam SeMalaysia-PAS) konumudur.
UMNO ile siyasi
ittifak (muafakat) anlaşması yapmış
olan PAS’ın, bakanlar kurulunun yeniden yapılandırılmasına kuşku olmayan mevcut
hükümette önemli bir bakanlık alıp almayacağı sorulmaya değer bir husus.
Çünkü, özellikle
2015’den bu yana, UMNO’ya eklemlenerek siyaset yapmaya başlayan ve bu nedenle sahip
olduğu kendine özgü siyasi üslup ve yaklaşımı arka plâna atan mevcut PAS
yönetimin siyasi çıkarlar noktasında UMNO ile aynı koşullarda olup olmadığını
test edecek ön önemli gelişme, mevcut hükümetin yeniden yapılandırılması
olacak.
PAS’ın siyasi desteği
olmaksızın yapılacak herhangi bir genel seçimde UMNO’nun çoğunluğu elde
edebilmesi gayet zor olduğu oldukça aşikâr.
Öte yandan, UMNO
genel başkanı Ahmed Zahid Hamidi’nin, mevcut Ulusal İttifak hükümetinde
yukarıda dikkat çekildiği gibi bir temsiliyet kazanma yolunda ‘siyasi şantaj’
gereği olduğu ileri sürülen Enver İbrahim’e desteğinde ilk karşı çıkan
çevrelerden birinin PAS olması, bu partinin gelip dayandığı yeri göstermesi
açısından da önemli.
Bugün yaşanan
gelişme ile federal sultan, sivil darbenin ürünü hükümetin olağanüstü hal
talebini reddetmesi, ülkede siyasi krizin aşıldığı anlamına gelmiyor.
Önümüzdeki günler yeni bir kabinenin oluşumuna konusunda gelişmelere konu
olacaktır. Öte yandan, iktidar değişikliği sorunu ise devam edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder