Mehmet Özay 17.10.2020
Tayland’da başkent Bangkok’da yoğunlaşan gösteriler sonrasında darbeci hükümet olağanüstü hâl kararı aldı.
Tayland’da son birkaç ayda yaşanan hareketlilik, 2014 yılı Mayıs ayındaki darbenin ardından gerçekleşen en önemli toplumsal gelişme olarak dikkat çekiyor.
Genç kitlelerin, darbe yanlılarının yönetimden uzaklaştırılması ve demokratikleşme talepleriyle meydanları doldurması, 2019 yılının ikinci yarısı boyunca Hong Kong’da gerçekleşen gösterileri akla getiriyor.
Darbeci hükümetin başındaki Prayut Chan-o-cha yaptığı açıklamada, göstericilerin taleplerini reddettiğini ve istifa etmeyeceğini açıklarken, geçen gün yaptığı “otuz günlük olağanüstü hâl alınacağı yönündeki” söylemiyle verdiği göz dağını, dün hükümet tarafından alınan kararla yürürlüğe koydu.
Darbeci başbakan Prayut’un, olağanüstü halin dışında sokağa çıkma kararı alınabileceğini gündeme getirmesi, aslında ülkede durumun ne denli kritik olduğunu ortaya koyuyor.
Öte yandan, parlamentoda muhalefeti oluşturan ve Thaksin Shinawatra yanlısı olduğu bilinen
Pheu
Thai Partisi’nden
yapılan açıklamada, Prayut darbe güvenlik güçlerinin göstericilere yönelik
aşırı tepkisine son vermesi yönünde hükümete çağrıda bulundu.
Genel talep demokratikleşme
Bununla birlikte, ülkede yaşanan gelişmeleri tek bir siyasi hareket bağlamak mümkün değil. Onyıllarca darbe yönetimlerine maruz kalan ülkede, yeni nesiller yeni siyasi görüşlerle ortaya çıkarken, buluştukları temel hedef ülkede sivil ve demokratik yönetimin hakim olması.
Her ne kadar Thaksin ailesi son yirmi yılda ülkedeki demokrasi hareketinin öncüsü olarak dikkat çekse de, değişen bölgesel ve küresel koşulların da etkisiyle demokratikleşme konusunda farklı kesimlere mensup siyasilerin seçmenleri yönlendirebilme yeteliliğinde olduğunu söylemek mümkün.
Bu noktada, 2018 yılında kurulan ve 2019 seçimlerinde süprriz bir şekilde parlamentoda üçüncü parti konumuna gelen Yeni Gelecek Partisi’ni (Future Forward Party) hatırlatmak gerekiyor.
Geçtiğimiz Şubat ayı sonlarında anayasa mahkemesi tarafından partiye kaynak aktarımında usulsüzlük iddiasıyla kapatma kararı verilse de, bu partiye oy veren altı milyon seçmenin taleplerinin bugünlerde Bangkok’daki göstericiler ile ülke genelinde bu gelişmeye destek verenlerle örtüştüğüne kuşku yok.
Monarşi hedefteki isimlerden
Gösterilerin hedefinde darbeci yönetimle
işbirliği yapan kral King Maha Vajiralongkorn da bulunuyor. 13 Ekim 2016
tarihinde vefat eden babası Bhumibol Adulyadej’in karizmasından son derece uzak ve popularitesi oldukça düşük bir
görünüm çizen Kral Vajiralongkorn’un kendi başına hareket etmediği de biliniyor.
Budist Tay toplumunda yarı-tanrı kabul edilen kralların bu özelliklerin Kral Vajiralongkorn’da da bulunduğu düşünülse de, söz konusu bu kurumsal yapının babası döneminde sahip olduğu önemde olduğunu söylemek güç.
Bu noktada, son beş yıldır ülke yönetiminde kral Vajiralongkorn’dan başka siyasi anlamda söz sahibi olan bir başka çevre var ki, o da saray çevresi. Monarşiye destek veren eski siyasiler ve ordu mensuplarından oluşan, bir tür danışma meclisi işlevi gören yapı Bangkok eliti olarak adlandırılıyor.
Prayut: Darbe sonrası sözde demokrat
2014 yılında dönemin başbakanı Yingluck Shinawatra’ya
hükümetine karşı gerçekleştirilen askeri darbenin mimarı general Prayut
Chan-o-cha, ordu mensuplarından teşkil ettiği Palang Pracharath Partisi ile sözde sivil siyasette yeni bir aktör
olarak yer alırken, 2019 yılına kadar ülkeyi darbe hükümeti marifetiyle
yönetti.
2014 darbesinin ardından Tay toplumuna, “en kısa sürede seçim yapılacağı” vaadinde bulunan Prayut hükümeti söz konusu seçimleri ancak 2019 yılında gerçekleştirdi.
Bununla birlikte, 2014-2019 yılları arasındaki geçen beş yıllık süre zarfında ise anayasada yapılan değişiklikler ile sivil siyaset ve genel anlamda demokratikleşme süreçlerini engellemeye yönelik yapılaşma bugünkü siyasi taleplerin nedenlerini oluşturuyor.
Göstericilerin temel isteği, ülkede gayri meşru yarı-sivil yönetimin sona erdirilmesi ve yeni anayasa taleplerinden oluşuyor.
Bunda özellikle, her darbe dönemi sonrasında yeni bir anayasanın kaleme alınmasıyla mevcut rejimin meşruiyetinin sağlanması ve mevcut demokratikleşme sürecine engel olunması yatıyor.
21. yüzyıl ve değişim talepleri
Darbeler ülkesi olarak da bilinen Tayland,
monarşiyle yönetiliyor. Sözde demokrasinin monarşi, ordu ilişkisine bağlı
olduğu ülkede, 2000’li yıllarda, dönemin iletişim sektörünün önde gelen işadamı
Thaksin Shinawatra’nın pragmatik ve populist söylemlerle ülke siyasal sistemine
yeni bir soluk vermesi kurulu yapıda rahatsızlığa yol açmıştı.
Thaksin Shinawatra’nın bu popülist söylemi kurduğu partiye Taylılar Taylıları Sever (Thai Rak Thai) adını vermesinden de ortaya çıkarken, 2001 yılındaki seçimlerde başbakanlık koltuğuna oturdu.
Özellikle, ülkenin kuzey bölgelerinde karşılık bulan ve merkezi hedef alan söylem ve politikalarıyla dikkat çeken Thaksin’in 2006 yılındaki seçimleri de kazanması ülkenin derin devlet yapılaşması olarak adlandırılabilecek monarşi-ordu-elitlerde memnuniyetsizlik yarattı.
19 Eylül 2006 tarihinde demokratik yollarla seçilmiş Thaksin hükümetini hedef alan darbenin ardından, kendisine yönelik suçlamalar karşısında 2008 yılında ülkeyi terk etti.
Geçiş hükümetinin ardından yapılan seçimlerde bu sefer kızkardeşi Yingluck Shinawatra, 2011 yılında başbakanlık koltuğuna oturması, ülkenin eliyle Thaksin tarafından yönetildiğine dair görüşleri gündeme getirdi.
Bunun sonucu olarak 2014 yılında dönemin generali Prayut Chan-o-cha tarafından gerçekleştirilen kansız darbe ile sivil idareye son verilirken, ordu mensupları bir kez daha üniformalarını çıkartıp sivil demokraside yer almaya başladılar.
Temelde ülkenin siyasal kaderinin devam
ettiği şeklinde yorumlanabilecek bu gelişmeye rağmen, Tayland’da özellikle yeni
nesillerin demokrasi konusundaki talepleri çeşitli yasa ve uygulamalarla baskı
altına alınıyordu.
Bu gelişme, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’nin (Association of Southeast Asian Nations-ASEAN) ikinci büyük ekonomisi olan Tayland’da toplumsal ve siyasal gelişmelerin önünü tıkayan önemli bir duruma işaret ediyor.
Patani Müslümanları ve Arakanlılar
Tayland’da yaşanan bu gelişmelerin
özellikle ülkenin güneyinde Patani bölgesinde ve kuzey’deki komşusu Myanmar ve
Bangladeş’den kaçak yollarla ülkeye giren Arakanlı Müslümanlar bağlamında da
olumsuz etkisi olduğunu söylemek gerekiyor.
Uzun yıllar monarşi-ordu-elitler üçlüsünün yönetimine konu olan ülkede demokratikleşme konusunda atılan çeşitli adımların darbelerle geri çevrilmesi hiç kuşku yok ki, ülkenin güneyindeki bölge müslümanlarının tarihsel olarak ana vatanı kabul edilen Patani bölgesindeki Malay halkın bağımsızlık ve/ya özerklik talepleri konusundaki süreçlerin de akamete uğramasına neden oluyor.
Bu noktada, son dönem gelişmelerine göz atıldığında 2011 yılında Shinawatra hükümeti döneminde başlayan görüşmeler, 2014 yılındaki darbe sonrasında akamete uğraması bunun en iyi göstergelerinden biri.
Arakanlı Müslümanların Myanmar’ın Bengal Körfezi’ne bakan Rakhine Eyaleti’nde yaşayan Arakanlı Müslümanların 2012 yılından bu yana yaşanan gelişmeler sonrasında nüfusun büyük bir bölümü bölgeyi terk edip özellikle Bangladeş’e sığınırken bir bölümü de insan kaçakçılarının kurbanı olarak deniz ve kara yoluyla güneyde Malezya’ya geçmeye çalışıyor.
Bir yandan deniz öte yandan kara yolundan kaçak yollarla Malezya’ya geçmeye çalışan Arakanlı Müslümanlar Tay güvenlik güçlerinin insanlık dışı baskılarına maruz kalıyorlar. Teknelerdeki sığınmacıların karaya çıkmalarına izin verilmezken, karadan gelenlerin de akibeti de bunlardan farklı olmuyor.
Özellikle, 2015 yılında Tayland-Malezya sınırında bulunan ve sığınmacılara ait olduğu tespit edilen toplu mezar, Tayland’da darbe yönetimleri döneminde güvenlik güçlerinin keyfi uygulamaları ve uluslararası insan hakları çevrelerin taleplerinin dikkate alınmaması sığınmacıların yaşamı konusunda belirleyici oluyor.
Tayland’da yaşanan gelişmeler, ülkede özellikle 2006 yılında dönemin Thaksin Shinawatra hükümetine yönelik gerçekleştirilen darbenin izlerinin devam ettiğini ortaya koyuyor. Bununla birlikte, demokrasi talebinin giderek geniş kitleler tarafından gündeme getirildiği de gözleniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder