Mehmet Özay 28.04.2022
Çin’in Solomon Adaları ile imzaladığı güvenlik işbirliği antlaşması, ABD yönetimini harekete geçirdi.
Pasifik Okyanusu’ndaki ada devletlerden biri olan Solomon
Adaları ile Çin arasında, bu ayın başlarında imzalandığı belirtilen güvenlik
işbirliği antlaşması, ABD yönetimi tarafından tepkiyle karşılandı.
Söz konusu antlaşma, Solomon Adaları iç siyasetiyle
ilgisi kurulmak suretiyle, başbakan Manasseh Sogavare’nin iktidarda kalma
arzusuna matuf bir gelişme olarak yorumlanırken, ABD ile Çin arasında
jeo-politik ve güvenlik rekabetinin yeni bir evresi olarak da değerlendiriliyor.
Özellikle, 2. Dünya Savaşı sonrasında oluşan bölgesel
güvenlik konseptinin değişimine kapı aralama ihtimalinden ötürü bu ve benzeri
antlaşmalar ABD tarafından tepkiyle karşılanıyor.
2021 yılında ilân edilen ABD’nin, “Hint-Pasifik Güvenlik
Stratejisi” belgesinde Pasifik Adaları’na da vurgunun olması, bugün yaşanan
gelişmenin ABD açısından ne denli önemli olduğunun bir başka ifadesidir.
Çin yayılmacılığı mı?
Çin’in, Güney Çin Denizi’den başlayarak ulusal güvenlik
çemberini giderek genişletme çabası Solomon Adaları ile imzalanan antlaşmayla
Pasifik’lerin güneyine kadar gelişmesi anlamı taşıyor.
Bu durum, ABD ve Çin arasında Pasifik Okyanusu’nda üsler
krizi olarak anılmayı hak edecek bir gelişme olarak yorumlanmaya el veriyor.
Yukarıda dikkat çekilen antlaşmanın detayları konusunda
bugüne kadar açıklama yapılmazken, basına sızan bazı bilgiler Çin’in Solomon
Adaları’nı lojistik olarak kullanabilmesine olanak tanıyacak.
Söz konusu antlaşma Çin’in bölgede yeni askeri ve sivil
üsler oluşturmasına imkân tanıyabileceği ihtimalinden ötürü, ABD yönetimi bir
süredir bölgedeki gelişmeleri yakından takip ediyor.
ABD ve Avustralya’da tedirginlik
Çin ve Solomon Adaları arasında güvenlik antlaşması bu
nedenle, ABD yönetimi tarafından bir yandan, ulusal güvenlik çerçevesinde
değerlendirilirken öte yandan, Asya-Pasifik bölgesindeki yakın işbirliği
halindeki ülkeler için de potansiyel tehdit unsuru olarak algılıyor.
Bu noktada, özellikle Solomon Adaları’na komşu ülke Avustralya’nın
öne çıktığı görülüyor.
Her ne kadar, Solomon Adaları ile Avusturalya arasında da
benzer bir güvenlik işbirliği antlaşması olsa da, aslında tam da bu nokta, ABD
ve Avustralya yönetimlerinin Solomon Adaları’nın Çin’e eğiliminden giderek daha
fazla endişe duymalarına neden oluyor.
Solomon Adaları başbakanı Sogavare, ABD ve Avustralya’dan
gelen baskılar üzerine, Çin’in herhangi bir askeri üs inşasının söz konusu
olmadığı yönündeki açıklaması, en azından şimdilik inandırıcılık yönünden
etkili olduğu söylenemez.
Söz konusu antlaşmayla ilgili olarak, Avustralya
başbakanı Scott Morrison yaptığı açıklamada, Çin tarafından hayata geçirilecek
bir askeri deniz üssünün kırmızı çizgileri olduğunu açıklamasını yabana atmamak
gerekiyor.
Avustralya savunma bakanı Peter Dutton’ın ise konuyla
ilgili olarak, “Çin olası bir askeri üs girişiminde bulunması halinde
Avustralya savaşa hazırlanır” açıklaması ise, gelişmeler karşısında gayet net
bir mesaj içerdiğine kuşku yok.
ABD heyeti Solomon Adaları’nda
Bu gelişme üzerine, ABD Doğu Asya ve Pasifik İşleri
diplomatları 22 Nisan’da Solomon Adaları’na yaptıkları ziyarette, bu
kaygılarını Ada başbakanı Manasseh Sogavare’ye ilettiler.
Söz konusu bu ziyaret ABD’nin gelişmelere ne denli önem
verdiğini ortaya koyarken, başbakan Sogavare ile yüz yüze görüşmelerde, Çin’in
bölgede olası bir askeri üs tesisi halinde ABD’nin harekete geçmekten
kaçınmayacağı açık açık dile getirildi.
Solomon Adaları’nda geçtiğimiz Kasım ayı sonlarında
meydana gelen anarşi ve çatışma ortamı, her ne kadar, Ada’nın iç siyasetinin
bir yansıması olarak görülse de, aslında arka plânında küresel güçlerin
bölgesel egemenlik tesisinin bir yansıması olarak gündeme gelmişti.
Çin tepkisi mi?
Solomon Adaları özelinde yaşanan gelişmeleri, özellikle
geçen yıl ABD öncülüğünde hayata geçirilen Quad ve Aukus güvenlik
işbirliği antlaşmalarına bir tepki olarak değerlendirmek mümkün.
Öyle ki, ABD, Japonya, Avustralya, Hindistan ve
İngiltere’yi aynına almak suretiyle Asya-Pasifik bölgesinin genişletilmiş
adıyla Hint-Pasifik güvenlik stratejisi oluşturması anlamına geliyor.
Çin, kendisine yönelik olan ve Hint Okyanusu’nda bir NATO
varlığı olarak değerlendirdiği gelişme karşısında sessiz kalmayacağını Solomon
Adası yönetimiyle güvenlik antlaşmasıyla ortaya koymuş oldu.
Solomon Adaları’nın Çin’le yakınlaşması, 2019 yılında
Tayvan’la 36 yıllık işbirliğine son verip Çin’le antlaşmasıyla başladı.
Geçtiğimiz yıl Kasım ayı’nda başkent Honiara’da
başgösteren şiddet olayları bu gelişme karşısında muhalefetin tepkisine
bağlandı.
Bu çerçevede, Solomon Adaları’ndaki gelişmeyi Çin
yönetiminin son dönemde Tayvan’la işbirliği yapan ülkeleri çeşitli alt yapı ve
mali destekler önererek kendi safına çekmesinin örneklerinden biri olarak
değerlendirmek gerekiyor.
Bununla birlikte, Solomon Adaları’nın Pasifik Bölgesi’nde
ABD’nin ve Avustralya’nın ulusal ve bölgesel çıkarlarıyla doğrudan bağlantısı
Ada yönetiminin uluslararası ilişkilerde yönünü Pekin’e çevirmesiyle gerginliğe
yol açmış durumda.
Nisan ayının başlarında Çin ve Solomon Adaları yönetimi
arasında imzalanan antlaşmanın olası bir Çin deniz üssü kurulmasına yol açması
ABD tarafından tehdit olarak algılanıyor.
Solomon Adaları’nı ziyaret eden ABD heyetinin ve
Avustralyalı yetkililerinin açıklamaları, böylesi bir gelişme karşısında askeri
harekat dahil önemli girişimlerle karşılık verileceğini ima etmesi, bölgede
gerilimli bir ortamın olduğunu ortaya koyuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder