Mehmet Özay 12.04.2022
Endonezya’da devlet başkanı Joko Widodo’nun (Jokowi) üçüncü dönem başkanlığı yaklaşımlarını ve son dönemde özellikle, temel gıda ürünlerinde yaşanan artışların neden olduğu geçim sıkıntısını hedef alan öğrenci gösterilerine dikkatle bakmakta yarar var.
Pazartesi günü ülkenin Güney Sulawesi, Batı Cava ve
başkent Cakarta gibi bazı bölgelerinde sayıları binlerle ifade edilmese de,
öğrenci gruplarının hem Jokowi’nin üçüncü dönem başkanlığı konusunu, hem de
yaşanan hayat pahalılığını protesto gösterilerini siyaset dünyasındaki
gelişmelerin sokağa yansımış hali olduğunu söylemek mümkün.
Ancak böylesi bir talebin, doğrudan başkan Jokowi
tarafından yerine getirilmediği aksine, gerek hükümet içerisinde gerekse
siyaset dünyasında etkin olduğu belirtilen bazı isimlerce ortaya atılması
üzerinde durulmayı hak ediyor.
Öncelikle, bu gösterileri, 2016 yılı Ağustos ayından
itibaren, dönemin Jakarta valisine yönelik eleştirilerle baş gösteren dev
gösterilerin ardından yaşanan önemli toplumsal tepki olarak görmek gerekiyor.
3. dönem başkanlık konusu
2014 ve 2019 yıllarında devlet başkanlığı seçimlerini Mücadeleci
Demokrasi Partisi’nin (Partai Demokrasi Indonesia-Perjuangan/PDI-P)
adayı olarak ilk sırada tamamlayan Jokowi’nin, bazı çevreler tarafından bir
süredir üçüncü kez başkanlığı konusu gündeme getiriliyordu.
Bu söylemin veya talebin, hükümette ekonomiden sorumlu
bazı bakanlardan gelmesi ve iktidar koalisyonunu oluşturan örneğin, Emanet
Partisi (Partai Amanat National-PAN), Ulusal Kalkınma Partisi (Partai
Kebangkitan Bangsa-PKB) ve Golkar gibi partilerin bir bölümünün bu
görüşlere destek verdiğine tanık olunuyordu.
Söz konusu bu çevreler, 2019 başkanlık seçimlerinin hemen
ardından baş gösteren, kovid-19 süreci nedeniyle başkan Jokowi’nin ekonomik
kalkınma politikalarını hayata geçirememesini dayanak göstererek, başkanın bir
dönem daha görevini sürdürmesinin gerekliliğine dikkat çekiyorlar.
Gayet naif bir talep olarak görülebilirse de, temel
itibarıyla seçimler veya anayasada ilgili maddenin değiştirilmek suretiyle,
üçüncü kez başkan seçilebilmenin yolunun açılması, ülkenin son birkaç on yılda
yerleştirilmeye çalışılan demokrasi kültürünü sekteye uğratacak bir gelişme olduğu
da yapılan eleştiriler arasında yer alıyordu.
Jokowi’ye rağmen talep
Başkan Jokowi’nin başkanlığını üçüncü döneme taşıma
gayesinin ardında ne olduğu bir başka tartışma konusu.
Söz konusu bu talebi siyaset ortamına taşıyan ve
kamuoyuyla paylaşan bakanların ve bazı partilerin bireysel ve parti çıkarlarını
mı öncelledikleri yoksa, tüm eleştirilere rağmen, ekonomik ve toplumsal
kalkınma konusunda politikaları gündeme getirmeyi hedefleyen Jokowi’ye daha çok
zaman tanımak mı istedikleri üzerinde durulmaya değer.
Anayasada başkanlığı iki dönemle sınırlayan düzenlemenin
yeniden güncellenmesi veya 2024’de yapılması beklenen başkanlık seçimlerinin
ertelenmesi şeklinde gündeme getirilen bu talebe reddin Jokowi’den gelmesi de
bir o kadar önemli.
Verilen önemli mücadeleler sonrasında kazanılan demokratik
değerlere ve teamüllere riayet etme noktasında siyaset dünyasında yer alan
liderler arasında en hassas olanlardan biri kabul edilebilecek başkan Jokowi’nin
ortaya atılan üçüncü dönem şartının, tüm cazibesine karşın destekçisi olduğunu
söylemek zor.
Ancak, başkanın Pazar gününe kadar bu konuda net bir
söylem üretmemesinin de, gösterilerde ortaya konduğu üzere toplumun önemli bir
kesiminde belirsizliğe karşı duyulan bir tür kuşku ve öfkenin var olduğunu da
ortaya koyuyor.
Bu noktada, gösterilerden bir gün önce yani, geçtiğimiz Pazar
günü başkan Jokowi yaptığı açıklamada başkanlık seçimlerinin normal seyrinde
yani, 2024 yılı Kasım ayında yapılacağını ifade etti.
Jokowi tarafından gecikmiş de, olsa yapılan bu açıklama,
her ne kadar, öğrenci protestolarını ortadan kaldırmaya yetmediyse de, yukarıda
dile getirilen demokrasinin kurallarının işleyişi açısından oldukça önemli
olduğuna şüphe yok.
Yapılan açıklama, açıkçası başkan Jokowi’nin ne anayasada
yapılacak bir değişiklikle üçüncü dönem şartının oluşturulma yanlısı olduğunu,
ne de seçimleri normal zamanını ihlâl edecek bir takvimde gerçekleştirilmesine
olumlu baktığını gösteriyor.
Jokowi’nin Pazar günkü açıklamasının detaylarına
bakıldığında, “bu tür spekülasyonlarla kamuoyunu yanıltmayınız” diyerek,
kendisi adına üçüncü dönem başkanlığı konusunu gündeme getiren çevrelere
yönelik gayet açık bir eleştiriyi gündeme taşıdı. Ve ardından seçimlerin
plânlandığı üzere 2024 Kasım ayında yapılacağını söyledi.
Öğrencilerin öncülüğü
Yazının girişinde, Pazartesi günü yapılan gösterilerin,
2016 yılındaki dev gösterilerden sonraki en önemli gelişme olduğunu ifade
etmiştim. Ancak, bu sefer meydanlarda İslamcı olarak adlandırılan partilerin
destekçileri değil, üniversite öğrencileri bulunuyor.
Başkanlık süreciyle ilgili “spekülasyon”un özellikle,
öğrenci kesimini meydanlara çekmesinin ülkenin yakın dönem siyasal geçmişinde
olan biteni hatırlayarak anlamlandırmak mümkün.
1996-97 Güneydoğu Aska mali krizi ile birlikte giderek
artan toplumsal baskı kendini sokak gösterileri ile ortaya koyarken, diğer
kesimlerin önünde üniversite öğrencilerinin öncülüğü söz konusuydu.
O dönem, sadece tüm bölgeyi etkileyen mali krize karşı
bir duruş sergilenmediği aksine, otuz iki yıllık iktidarıyla Suharto yönetimine
yönelik demokrasi talebinin bir ifadesiydi.
Hiç kuşku yok ki, bu tür toplumsal ve siyasal
değişimlerin salt bir neden üzerine inşa edilmediği, birbirine eklemlenebilen
farklı toplumsal ve siyasal alanlarda ortaya çıkan sorunların kümülatif olarak
ifadesini dev gösterilerle bulduğunu bütün bir yirminci yüzyıl tarihi bize
gösteriyor.
Bugün Endonezya’da gerek kamuoyu yoklamalarında halkın
kahir ekseriyetinin üçüncü dönem olasılığını reddetmesi, gerekse öğrencilerin
bu görüş karşıtlığını somut ve fiziki bir şekilde ortaya koymaları toplumda demokratik
bilincin var olduğu şeklinde ve/ya demokratik değerleri geniş toplum
kesimlerine hatırlatmanın bir tür ifadesi olarak değerlendirilmelidir.
Bu noktada, ülkede son dönemde olan biten gelişmeleri, yukarıda
dikkat çekilen yakın tarihsel değişim ve elde edildiği ileri sürülen ve ülkenin
demokratikleşmesi konusunda önemli bir adım kabul edilen “reform dönemi”
kazanımlarından ferâgat edilmeyeceğinin ifadesi olarak değerlendirmekte yarar
var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder