Mehmet Özay 25.11.2021
ABD-Çin arasında var olan kriz, Tayvan’ın ‘demokrasi zirvesi’ne davetiyle yeni bir boyuta taşınıyor.
Bu gelişme, Çin’le Tayvan arasında uzun süredir yaşanan
sorunun, okyanus ötesinde yankı bulmaya devam ettiğinin en açık göstergesi
konumunda.
ABD’de başkan Joe Biden yönetimince, 9-10 Aralık
günlerinde sanal ortamda yapılacak ‘demokrasi zirvesi’ne Tayvan’ın davet
edilmesini açıklamasının ardından, son iki gündür Çin’den birbiri ardına sert
açıklamalar geliyor.
Daha doğrusu zaten var olan açıklamaları teyit
mahiyetinde yeni açıklamalar…
Tek Çin politikası ihlâli
Pekin yönetimi, herhangi bir ülkenin Tayvan’la resmi
ilişki kurmasına, “Tek Çin” politikasına muhalif kabul ederek kendi iç işlerine
müdahale olarak algılıyor.
Bu anlamda, gücü yettiği ülkelere karşı yaptırım
uygulayan Çin, son dönemde ABD tarafından ortaya konulan politikaları şiddetle
eleştiriyor. Son biri iki gündür yaşanmakta olan da böylesi bir sürece tekabül
ediyor.
Bu çerçevede, Tayvan İşleri’nden sorumlu ofis sözcüsü,
“ABD ve Tayvan arasında herhangi bir resmi etkileşime karşı” olduklarını ve söz
konusu daveti “hata” olarak değerlendirdiklerini açıkladı.
16 Kasım’da yapılan Biden-Şinping zirvesinde Çin devlet
başkanı “bazı Amerikalıların Çin’i köşeye sıkıştırmak için Tayvan konusuyla
oynamasını ateşle oynamak olarak nitelemiş ve konunun kendileri açısından ne
denli önemli olduğuna dikkat çekmişti.
Tayvan yönetimi ise, söz konusu gelişmeyi memnuniyetle
karşılarken, iki temsilcisinin zirveye katılacağını çoktan açıkladı bile.
Çin’i yatıştıracak kurnazlık
İlk etapta kışkırtıcı gibi gelebilecek zirve çağrısında
“katılımcı ülkeler” yerine, “katılımcı listesi” ifadesinin kullanılması dikkat
çekiyor.
Listede, Tayvan ve Kosovo dışındakilerin ülke ismi
olması, bu başlığın Tayvan-Çin ve Çin-ABD ilişkilerini zedelememe yönünde
bilinçli ve kasıtlı bir şekilde belirlendiğine işaret ediliyor.
Pekin’in Tayvan’la ilgili söylemlerine yakından
bakıldığında, listeye verilen başlığın sıradan ve önemsenemez bir kurgu
olmadığı açık.
Başta başkan Şi Cinping olmak üzere, Çin yönetiminden
defaatle yapılan açıklamalarda Tayvan’ın bağımsızlığına gönderme yapacak
herhangi bir girişim savaş nedeni olarak ifade ediliyor.
Liste başlığının gayet titizlikle belirlenmiş olması,
Çin’in çoktan vermeye hazır olduğu ‘sert’ tepkiyi yumuşatma ve bir anlamda
alınabilecek olası siyasi/askeri karar sürecini kontripide bırakma anlamı
taşıdığını söyleyebilirim.
Davet ve tehdit
Washington yönetimi, söz konusu zirve hazırlığını
geçtiğimiz Ağustos ayında yapmıştı.
Bunun üzerine, Çin’in resmi yayın organı globaltimes’da
çıkan yazıda “ABD’nin böylesi bir zirveye Tayvan’ı davet etmesi halinde, Çin
savaş uçaklarının Ada üzerinde uçacağı” uyarısı gizli/açık ortaya konmuştu.
Aynı yayın organında dün çıkan benzer bir haberde, olası
bir gelişme halinde eyleme geçecek şekilde Çin hava kuvvetlerinin çoktan tüm
hazırlıklarını yaptığı yolundaki söylemi blöf olarak almamak gerekir.
Bunun en önemli örneğini geçtiğimiz Eylül ayında Ada hava
sahasında düzinelerce Çin uçağının varlığını hatırlamak gerekir.
Demokrasi bloğu
Söz konusu zirve Washington yönetiminin son bir yıldır
Hint Pasifik/Asya Pasifik bölgesine yönelik yeni ittifak oluşumlarının ardından,
bu sefer biraz da sürpriz denilebilecek bir çıkışla, küresel bir demokrasi
bloğu oluşturma politikasını hayata geçirmekte olduğunu gösteriyor.
Demokratikleşme çabalarının günümüz koşullarında her
bölge ve ülke için ihtiyaç duyulan bir siyasal rejim olduğuna kuşku olmasa da,
ABD’nin gayet seçici davranarak bir anlamda, siyasi ötekileştirme adını
verdiğim bir yapı üzerinde çalışıyor.
Çin de bu gayet açık bir şekilde bu ötekileşmeden payını
alıyor.
Tayvan ve ulusal güvenlik
Söz konusu gelişme, dünyanın farklı bölgelerinde farklı
şekillerde algılanmaya müsait olsa da, Asya-Pasifik için gayet önemli bir
ayrışmayı gündeme getiriyor.
Pekin yönetiminin, Çin’e bağlı bir eyalet olarak kabul
ettiği ve zamanı geldiğinde, herhangi bir yolla birliğin sağlanacağını sıklıkla
ve üzerine basa basa ileri sürdüğü Tayvan’ın davet edilmesi, önemli bir gelişme
olarak ortada duruyor.
Tayvan’da 2016 yılından bu yana iktidarda olan,
Demokratik Gelişimci Parti (Democratic Progressive Party-DPP) lideri,
başbakan Tsai Ing-wen’in tedrici olarak bağımsızlığa götürdüğü kanısı Pekin’de
yaygın olduğunu söylemek yanlış olmayacak.
Tsai, konuyla ilgili açıklamalarında “Çin’le eşit
şartlarda ve demokratik koşullarda masaya oturma” söyleminin Anakara Çin’de
olumlu karşılandığını düşünmek ise mümkün değil. Tayvan’da ayrı bir yönetim
olsa da, Pekin yönetimi Ada’nın varlığını, ulusal güvenlik meselesinin
temellerinden biri kabul ediyor.
Biden-Cinping zirvesi ve gelişmeler
Biden ve Şinping arasındaki 16 Kasım’da sanal ortamda
gerçekleştirilen zirve, gerek taraflar gerekse küresel kamuoyu tarafından
oldukça gergin olan iki ülke ilişkilerinin, önümüzdeki süreçte olumlu bir
yönelime konu olabileceği intibaı vermişti.
Ya da en azından belirli çevreler zirveyi bu şekilde
anlama çabası içerisindeydiler…
Oysa zirveden sadece on gün sonra Washington’dan gelen
haber ABD-Çin ilişkilerinin gerginliğin neredeyse bir norm haline geldiğinin
işareti kabul edilebilir.
Avustralya’dan sürpriz çıkış
Öte yandan, dün Avustralya’da savunma bakanı Peter
Dutton’un, Tayvan Boğazı’nda suların iyice ısındığına ve sıcak çatışmaya ramak
kaldığına dair ifadesi, bölgede gerilimli bir ortamın varlığına işaret ediyor.
Bu söylem, muhalefet tarafından Avustralya’da önümüzdeki
Mayıs ayında yapılacak ulusal seçimler öncesi iç siyaset malzemesi olduğu
yönündeki açıklamada doğruluk payı olduğu düşünülebilir.
Ancak, Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki yayılmacı
politikalarına karşı Aukus örneğinde olduğu gibi, son dönemde tanık
olunan ABD-Avustralya yakınlaşmasının varlığı, savunma bakanının söyleminin
yabana atılır olmadığını da ortaya koyuyor.
ABD yönetimince, ‘demokrasi zirvesi’ne davet edilen 110
ülke arasında Tayvan’ı davet edilmesi, son dönemde Çin ve ABD ile ilişkilerde
ticaret savaşlarının ardından, en önemli kriz alanı olarak beliren Tayvan
sorununa doğrudan bağlantılı olduğu görülüyor.
Çin yönetimi ve basınından konuyla ilgili olarak ABD’yi
ve Tayvan’ı hedef alan ağır eleştiriler olurken, taraflar arasında çatışma
dilinin artıp artmayacağını zirve gününe yaklaştıkça görmüş olacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder