30 Aralık 2021 Perşembe

Asya-Pasifik 2021 yılı değerlendirmesi / Asia-Pacific region in 2021

Mehmet Özay                                                                                                                            31.12.2021

2021 yılı Asya-Pasifik bölgesinde, hem ulus-devletler hem de uluslararası düzeyinde ortaya çıkan yeni yapılanmalarla, küresel siyaset ve ekonomi alanlarında dikkat çekici gelişmelere konu oldu.

Kovid-19’un yeni dalgalarla bölgede etkili olmasına ve bunun doğurduğu bazı engelleyici süreçlere rağmen, dikkat çekici gelişmelerle neyi kast ettiğimizi kısaca, şu görüşlerle ifade edebiliriz.

Myanmar’da yaşanan darbe; Malezya’da hükümet değişikliği; Çin-Tayvan arasında sıcak çatışmaya doğru evrilen süreç; Hong Kong’da askıya alınan demokratik yapı; Doğu Türkistan’da (Sincan) insan hakları ihlâli; küresel güçlerin mikro çatışma alanı olarak Solomon Adaları’nda yaşananlar ilk akla gelen gelişmeler oldu.

Bölge ülkeleri arasında Çin ve Japonya gibi küresel ekonominin ikinci ve üçüncü büyük güçlerinin olması; Hindistan ve Avustralya gibi orta büyüklükte ülkelerin varlığı ve bu noktada özellikle, Hindistan’ın üretim ve tüketim noktasında hem nüfus hem de coğrafya avantajına sahip olması; bir bütün olarak Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’nin (Association of Southeast Asian Nations-ASEAN) sadece, küresel ekonomide dinamo etkisine sahip olmakla kalmayıp, Doğu-Batı ya da ABD ve Çin arasında çatışma süreçlerinde dengeleyici bir role sahip olabileceği yönündeki yaklaşımlardı.

ABD’nin Asya-Pasifik ekseni siyasetinin görünürlüğü önce bölgeye yapılan üst düzey ziyaretlerle ve ardından bazı uluslararası yeni kurumsal yapılarla ortaya konuldu.

Başkan Joe Biden, kovid-19 salgını sürecinin devam etmesi nedeniyle ASEAN bölgesini ziyaret edemese de, hükümetin önemli isimlerini bölgeye göndermek suretiyle, Asya-Pasifik “eksen” sürecinin en önemli ayaklarından bir olan ASEAN ile ilişkileri yeniden başlatmış oldu.

ABD sabık başkanı Donald Trump’ın Asya-Pasifik bölgesinden çekilmesiyle Çin yönetiminin, bölgenin gayet dinamik olan ticari ilişkilerini yeniden yapılandırma konusunda inisiyatifi ele almasının en önemli göstergesi, ‘Bölgesel Kapsamlı Ekonomik İşbirliği’ (Regional Cooperation of Economic Partnership-RCEP) anlaşması geçtiğimiz Kasım ayında imzalanması oldu.

ASEAN üyesi on ülke ile Doğu Asya’dan Çin, Japonya, Güney Kore ile Pasifikler bölgesinde Avustralya, Yeni Zelanda’nın biraraya gelmesiyle başlatılan ekonomi bloğu süreci 1 Ocak 2022’den itibaren yürürlüğe girecek. Bölgede özellikle, kovid-19’un ekonomide açtığı derin yaraların sarılması anlamında da işlev göreceği düşünülen bu ekonomi bloğu karşısında ABD’nin yeni bir eylem plânı olacağını söyleyebiliriz.

Bu ve benzeri hususlar, ilgili ülkeler arasında ikili ilişkiler kadar, hem var olan hem de -aşağıda değinileceği üzere- yeni kurulan bölgesel işbirlikleriyle farklı bir yönelime girmiş gözüküyor.

Bu noktada, Asya-Pasifik bölgesi ve bu bölge çerçevesinde üretilen ilişkiler ağının uluslararası siyaset bağlamında, sadece bu coğrafya ile sınırlı olmadığı aksine, bunun ötesinde bir etkiye sahip olduğu giderek daha iyi anlaşılıyor.

Bunda, bölgenin kendi toplumsal ve siyasal dinamikleri kadar, öncü küresel güçler denilebilecek yapılardan, orta büyüklükte veya yeni güç merkezi olma iddiasındaki yapılara kadar, Asya-Pasifik’e yönelik, siyasal ve ekonomik anlamda, belirgin bir ilginin belirleyiciliği söz konusudur.

ABD’de Asya-Pasifik merkezciliği yönelimi

ABD’de Joe Biden yönetiminin ilk yılı olan 2020 içerisinde, beş yıllık aradan sonra, kendisinin de başkan yardımcısı olarak görev yaptığı, Barack Obama dönemi politikalarına dönme konusunda dikkat çekici adımlar atıldı.

Bu çerçevede, ABD savunma bakanı Lloyd Austin’in, Temmuz ayı sonunda ASEAN üyesi Singapur, Filipinler ve Vietnam’a ardından, başkan yardımcısı Kamala Harris’in kısa bir süre sonra yani, Ağustos ayında Singapur ve Vietnam ziyaretleri Joe Biden yönetiminin bölgeye yönelik ilgisini ortaya koyuyordu. Aralık ayının ortalarında ise, bu sefer dışişleri bakanı Anthony Blinken’ın, Endonezya, Malezya ve Tayland ziyaretleri ile ABD yönetimi ASEAN’da öne çıkan altı ülke ile askeri ve ekonomik işbirliği konusundaki mesajlarını doğrudan iletme imkânı buldu.

Bu noktada, ABD’nin Asya-Pasifik’e yönelik ilgisinde belirgin artışta, bir ön hazırlık olarak değerlendirilmesi gereken gelişme hiç kuşku yok ki, Afganistan topraklarından çekilme kararıydı.

Afganistan süreci ve Asya-Pasifik’in ‘yeni eksen’ (pivot) olma özelliği, temel itibarıyla birbiriyle ilişkisine kuşku olmayan bir duruma işaret ediyor. Bu durum, aslında ABD’nin geçen 20 yıllık süre zarfında Batı Asya’da karşı karşıya kaldığı zorlu sürecin sona erdirilmesinin yanı sıra, Asya-Pasifik’te Çin aleyhine bozulan güç dengesinin yeniden yerli yerine oturtulması anlamı taşıyor.

ABD öncülüğündeki NATO’nun Afganistan’dan, hiç de beklenmedik denilebilecek dramatik gelişmelere konu olan çekilme kararının, ABD’de ve uluslararası kamuoyunca bir tür meşruiyet sorgulamasına dönüştüğüne kuşku yok.

Bununla birlikte, bu sürecin ABD için sorunsuz olduğunu söylemek mümkün değil. Afganistan’daki dramatik çekilişin -yoksa çöküşün mü demeli?- oluşturduğu psikolojik baskıyı, Çin karşısında yeni bloklaşma eğilimleriyle gidermeye çalıştığı görülüyor.

Bu durum, ABD’deki kamuoyu yoklamalarına doğrudan yansırken, ABD yönetimi, sadece Asya-Pasifik’te değil, küresel olarak ekonomik, askeri ve siyasal rakibi konumuna gelmekte olan Çin’e karşı önce Dörtlü Diyalog Grubu’nun (Quad) ve ardından, Avustralya-Birleşik Krallık-ABD’nin birlikteliğinde oluşturulan Aukus ile yakın ve orta vadede Asya-Pasifik bölgesindeki varlığını takviye etmeyi amaçlıyor.

ABD, bu iki güvenlik yapısıyla Çin karşısında uluslararası suların güvenliğini sağlamayı hedefliyor. Bu noktada, sorunun sadece Güney Çin Denizi, Tayvan sorunu ile sınırlı olmadığı artık belirginlik kazanmış durumda.

ABD yönetiminin, özellikle Quad yapılanmasında Japonya ve Avustralya’nın yanı sıra Hindistan’ı da yanına alması, Çin karşısında uluslararası suların korunmasını Hint Okyanusu’na kadar genişletmesi anlamı taşıyor.

Bir diğer gelişme Aukus ise, ABD’nin bölgedeki müttefikleri dışında, Avrupa’dan bir ülkenin yani, İngiltere’nin uzunca bir sürenin ardından, Asya-Pasifik bölgesindeki varlığını ortaya koyacak şekilde gelişmelere angaje olduğunu ortaya koyuyor. Bu gelişme, sanki Pasifik Savaşı sürecindeki Anglo-Sakson ittifakının bir benzerinin oluşmakta olduğunu akla getirirken, yeni aktör İngiltere’nin varlığı dikkat çekicidir.

Bu durum, İngiltere’nin Brexit sonrasında uluslararası arası arenada Avrupa Birliği (AB) sınırlılığından kendini kurtarıp, sadece ekonomik ilişkilerde değil, aynı zamanda güvenlik alanında da, daha rahat bir genişleme imkânı bulduğunu gösteriyor.

ABD’nin bu süreçte Asya-Pasifik yapılanmasını, Hint-Pasifik olarak yeniden güncelleyerek bir politika imkânı olarak ortaya koyması dikkat çekicidir.

Açıkçası bu durum, Çin’in 2013’den bu yana gündeme getirip, tedrici olarak uygulamakta olduğu Deniz İpek Yolu projesine karşı Hint Okyanusu, Doğu Çin Denizi ve Pasifik Okyanusu’nun çevrelediği gayet geniş bir coğrafya üzerindeki ‘yeniden hakimiyet’ olgusunu pekiştirmeye matuf bir girişimdi.

Haklar meselesi

Belki bölgedeki bütün ulus-devletlerdeki gelişmeleri tek tek ele almak bu kısa yazıda mümkün olmasa da, uluslararası ilişkiler anlamında dikkat çeken ve bu anlamda öne çıkan bazı gelişmelere değinebiliriz.

Myanmar’da Arakanlı Müslümanlara yönelik son on yılda, Çin’de ise Doğu Türkistan’lı Uygurların son beş yılı aşkın süredir karşı karşıya kaldıkları insanlık dramı, uluslararası çevrelerde yankı buldu.

Halkının çoğunluğu Müslüman olan, özellikle de ekonomik birer güç olarak dikkat çeken Ortadoğu’daki bazı Arap ülkelerinin sessiz kaldığı gelişmelere rağmen, bu iki ülkedeki gelişmelerle ilişkili insan hakları konuları, yine Batılı ülkeler ile merkezleri bu ülkelerde bulunan hak örgütleri tarafından yüksek sesle eleştirildi.

Myanmar, sadece ASEAN bölgesinde değil, bölgeyle yakından ilgilenen ülkelerde de şok etkisi yaratan darbeye konu oldu.

Genel seçimlerin ardından, Suu Kyi’nin başında bulunduğu, Ulusal Demokrasi Birliği’nin (National League for Democracy-NLD) ikinci iktidar dönemine hazırlandığı tam da, parlamentonun toplandığı gün yani, 1 Şubat 2021’de yaşanan askeri darbe sonrası belirsizlik kadar, son on yılda Arakanlı Müslümanlara yönelik etnik soykırımın yeniden hem bölgede, hem de uluslararası çevrelerde yeniden gündeme gelmesine yol açtı.

Bu çerçevede, darbeden iki ay sonra sürgünde kurulan Ulusal Birlik Hükümeti (Myanmar’s National Unity Government-NUG), 20 Ağustos’ta Uluslararası Suçlar Mahkemesi’ne (International Criminal Court-ICC) başvurarak, söz konusu mahkemenin ülkedeki insan hakları ihlâlleriyle ilgili alınan kararları tanıyacağını duyurdu.

Çoğunluğunu NLD mensubu milletvekillerinin oluşturduğu NUG’un bu kararı, yakın geçmişte Arakanlı Müslümanlara yönelik yakın geçmişte ulusal ordu Tatmadaw ve aşırı Budist gruplar tarafından gerçekleştirilen şiddet ve zulmün karşısında bir tür günah çıkarma olarak da değerlendirilebilir.

Söz konusu bu darbenin etkisi kendini ASEAN ile ilişkilerde de gösterdi. Bu noktada, özellikle, ASEAN bünyesinde bugüne kadar belirleyici olan “üye ülkelerin iç işlerine karışmama” ilkesinin yeniden gözden geçirilmesini düşüncesini gündeme getirdi.

Bazı çevreler, Myanmar’ın üyelikten çıkartılması görüşünü dahi ortaya atarken, genel eğilim ASEAN ile başta ABD olmak üzere bazı Batılı ülkelerin işbirliğiyle, bugüne kadar olumlu bir sonuç alınamasa da, Myanmar’ı darbe sürecinden kurtarmaya yönelik bir seyir takip ediyor.

Yukarıda dikkat çekildiği üzere, 2021 yılında Asya-Pasifik’de yaşananlar bölgenin küresel önemini açıkça ortaya koyuyor. Myanmar’da darbe; Malezya’da hükümet değişikliği; Çin’de Hong Kong ve Doğu Türkistan sorunları; Tayvan-Çin gerginliği vb. hususlar bölge ülkelerinin iç siyasetlerindeki gelişmeler olarak dikkat çekerken, başta ASEAN olmak üzere RCEPQuad ve Aukus gibi yeni bölgesel işbirlikleri ile ekonomik, siyasal ve güvenlik alanlarındaki gelişmeler gayet dinamik bir sürecin varlığını ortaya koyuyor.

https://guneydoguasyacalismalari.com/2021/12/31/asya-pasifik-2021-yili-degerlendirmesi-asia-pasific-region-in-2021/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder