Mehmet Özay 25.10.2021
ASEAN’da, Myanmar, Güney Çin Denizi, Aukus gibi son döneme damgasını vuran konuların ele alınacağı yılın ikinci zirvesi yarın başlıyor.
26-28 Ekim
günlerinde, dönem başkanı Bruney Sultanlığı’nın ev sahipliğinde
gerçekleştirilecek zirvede, liderler sadece bir iç sorun olarak ortaya çıktığı
izlenimi veren Myanmar’la ilgili gelişmeleri tartışmayacaklar. Bunun yanı sıra,
Birliğin sınırlarını da içeren Güney Çin Denizi ve ötesinde yani, Asya-Pasifik
bölgesindeki gelişmeler bir kez daha küresel gündeme gelecek.
Güney Çin Denizi
sorunu ve bu geniş suyolunu, daha geniş bir coğrafyaya bağlanması anlamı
taşıyan Hint Pasifik bölgesi neredeyse her geçen gün yeni gelişmelere konu
oluyor. Bunun son örneği ABD öncülüğünde İngiltere ve Avusturalya’nın
katılımıyla Eylül ayı ortalarında Aukus
oluşumun ilânı oldu.
Bir yanda,
gerçekliğinden bir şey kaybetmemiş Asya-Pasifik öte yandan, Hint-Pasifik inisiyatifi
hiç kuşku yok ki, en çok bu iki bölgenin odağında yer alan ASEAN’ı yakından
ilgilendiriyor Dolayısıyla, bu gelişmeler neredeyse her ASEAN toplantılarının gündeminde
kaçınılamayacak konuları oluşturuyor.
Myanmar’a zirve engeli
Yarın başlayacak
zirvenin en önemli konusu hiç kuşku yok ki Myanmar’daki cunta rejimi olacak. 1
Şubat’taki darbenin ardından birkaç ay sonra yani, Mayıs ayında Cakarta’da
yapılan zirveye davet edilen darbeci general ve de facto devlet başkan Min Aung Hliang bu sefer engellemelerle karşı
karşıya.
ASEAN’ın öne
çıkan ülkeleri, yani Endonezya, Malezya, Singapur ile dönem başkanlığını
yürüten Bruney, yüksek sesle general Hliang’ın toplantıya katılmamasını dile
getirdiler.
Bununla
birlikte, ASEAN’dan gelen Myanmar’a yönelik bu yumuşak baskı ve tehdit
karşısında darbe yönetiminin geri adım atıp atmayacağı ise tartışmaya açık.
Myanmar’ı içe
kapanmayla, demokratik sisteme dönüş arasında bırakmayı hedefleyen bu siyasi
yaptırıma karşılık, Nya Pyi Taw yönetimini kendi ayakları üzerinde durmayı
sağlayacak ne gibi mekanizmaları var ona bakmakta yarar var.
Bu noktada,
darbenin başından bu yana, Çin’in gizli/açık desteğini alması gayet önemli bir
duruma işaret ediyor. Bu noktada, Myanmar-Çin ilişkilerini kısaca değerlendirmekte
yarar var.
Myanmar-Çin yakınlaşması
ASEAN’la
ilişkilerinin özellikle geçen on yıl zarfında yaşanan demokratikleşme sürecinde
gelişme kaydetmesine rağmen, darbe sonrası Myanmar’ı bugün jeo-stratejik açıdan
destekleyen Çin’in varlığı hiç kuşku yok ki, bu ülkedeki egemen güçler için
ASEAN’ın varlığından daha da büyük önem taşıdığını söyleyebiliriz.
Bu ilişkinin
yeni bir durum olmadığı, aksine, gayet önemli bir geçmişe sahiptir. Öyle ki, Myanmar-Çin
ilişkilerine baktığımızda karşımızda, daha bağımsızlık sürecinden başlayan bir
etkileşimin olduğu görülüyor.
Söz konusu bu
ulus-devletler döneminde başlangıç safhasında, Myanmar’ın 1949 yılında Çin’e
egemen olan Komünist Rejime verdiği desteği, temel itibarıyla psikolojik ve
sosyolojik olarak sömürge yapılarına verilmiş bir cevapla bağlantılı olarak
değerlendirmek gerekir.
İlerleyen on
yıllar içerisinde küresel siyaset Soğuk Savaş’a odaklanırken, Myanmar içe
kapanan bir ülke görünümdeydi. 1988 seçimleri ve ardından gelen darbe
sonrasında, Batı’nın -tıpkı bugün olduğu gibi yaptırımlarına maruz kalması
üzerine, yanı başındaki komşusu Çin’le -tıpkı yine bugün olduğu gibi-
yakınlaşması söz konusuydu.
Çin bu gibi
uluslararası gelişmeler karşısında, kendisini siyasal rejim olarak Batı’ya
karşı konumlamış olduğunun açık bir ifadesi olarak, başta ABD olmak üzere
Batılı ülkelerin yaptırımlarına maruz kalan ülkelere, neredeyse kucak açmakla
herhalde benimsediği bir siyasi ahlâk gereği olsa gerek…
Bunun salt
‘ahlâki’ tarafı olmadığı hiç kuşku yok ki ortada. Bir yandan gizli/açık siyasal
ittifak girişimleri, öte yandan ticari ve ekonomik ilişkiler kazananın büyük
tarafında Çin’in olduğunu gösteren Myanmar’ın da, mümkün olduğunda bu
işbirliğinden faydalandığı bir ilişki biçimini ortaya koyuyor.
Somut olarak
ifade etmek gerekirse, Myanmar’ın ithâlat ve ihracatında ilk sırada yer alan
bir ülkenin Çin olması, bunun bariz bir göstergesidir.
Gelişmemiş bir
ülke görünümdeki Myanmar’ın Çin’den ithâl ettiği ürünler kalkınmayı sağlayacak
makine ve aksamı ile tüketim ekonomisi metalarını içerirken, Çin petrol ve
doğal gaz dahil olmak üzere gayet önemli nadir madenleri ithâl etmek suretiyle
kendi iç ve küresel üretim süreçlerini destek buluyor.
Hint Okyanusu erişimi önem taşıyor
Söz konusu bu
pür ekonomik verilerin ötesinde Çin, Myanmar’la kurduğu ilişkilerde alternatif
kara ve suyollarına erimişinin ekonomik değerin ötesinde bir anlamı bulunuyor.
Önemi modern dönem öncesine kadar giden bir jeo-stratejik gelişmeden
bahsediyoruz.
Her ne kadar,
tarihin değişik evrelerinde özellikle Tayland’ın güneyinde Patani bölgesi
üzerinden gerçekleşen Güney Çin Denizi-Hint Okyanusu bağlantısına bazı
açılardan benzerliklerin ötesinde günün getirdiği olanaklar ve taleplere göre
bugün Çin, Myanmar’ın Bengal Körfezi’ne bakan sahil şeridindeki liman, boru
hatları vb. yatırımlarıyla ortaya koyuyor.
Kuşak-Yol
İnisiyatifi (Belt and Road Initiative-BRI)
bağlamında değerlendirilmesi gereken bu yatırımların geçen yıl itibarıyla toplamda
21 milyar Doları bulması, Çin’in komşusu Myanmar’a ne denli önem verdiğinin bir
ifadesi olsa gerek. Tabii burada bunca teknik, ekonomik yardım ve ilişkiler ağı
söz konusu olurken, Çin’in Myanmar’a yönelik hiç mi insani yardımı yok diye
sormak gerekiyor.
Ya da Çin insani
yardımını da gerektiği şekilde yaparken, bölgenin geri kalan ülkelerine ve de
Batılı ülkelere de, olsa olsa Myanmar’ın gönlünü almak ya da kendi
politikalarına sözde yeni bir yapılanma getirme adına, el altından ya da aşikâr bir şekilde yardım yapma görevliliği de
düşüyor olsa gerek.
Batı’nın yönetemediği Myanmar politikası
Bugün gelinen
noktada, Batı’nın hem 20. yüzyıl ikinci yarısında ve özellikle de, 2010’dan
sonraki süreçte iyi yönetebildiği söylenemeyecek Myanmar politikaları ile karşı
karşıyayız.
Öyle ki, ABD’nin
bugün sadece ASEAN bölgesinde değil, aynı zamanda yeniden gündeme sokmaya
çalıştığı Hint-Pasifik politikaların da bile giderek önem taşıyan bir ülke olan
Myanmar’a karşın bölge politikalarında bu ülkeyle sağlıklı ilişkiler kuramadığı
ortada.
Bunun yanı sıra,
ABD liderliğindeki Dörtlü Diyalog Grubu (Quad) üyesi ve aynı zamanda
Myanmar’a gayet önemli sınırı bulunan Hindistan’ın dahi Çin’le yarışamayacak
denli geri kaldığı bir ilişkisizlik söz konusu.
Çin gelişmelere destek mi köstek mi?
Myanmar’da yaşanan darbe sonrası gelişmeler karşısında, Batılı ülkeler
tahmin edilen tepkileri verirken, yanı başındaki komşusu Çin’in söz konusu
darbe girişimini ve sonuçlarını benimser bir eğilim geliştirmesi hiç kuşku yok
ki, sadece Myanmar’la kalmayacak sonuçlar doğurabilir.
Burada kastedilen, ASEAN zirve toplantılarında Çin algısının yeniden
değerlendirilmeye tabi tutulmasıdır.
Elbette, ASEAN içerisinde geliştirilebilecek siyasal tutumla, Çin’i
doğrudan hedef alan bir yaklaşım beklemek kuşkusuz ki mümkün değil. Ancak bir
bütün olarak ASEAN veya bu Birlik içerisinde belli başlı ülkeler bir yandan
Myanmar’daki gelişmeleri öte yandan, Çin’in bu süreçte oynamakta olduğu rolü
geniş bir çerçeve içinde değerlendirebilecek adımlar atacaklarını düşünülebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder