Mehmet Özay 30.10.2021
Bruney Sultanlığı’nın dönem başkanlığını yaptığı ve 26-28 Ekim günleri arasında sanal ortamda gerçekleştirilen 39. ASEAN zirvesi sona erdi.
Zirve, Myanmar’ın davet edilip edilmemesi tartışmalarıyla
günde olurken, ABD, Çin, Japonya, Avustralya, Kanada gibi ülke yöneticilerin de
iştirakıyla bölgenin bir kez daha küresel gündemde yer aldığını ortaya koydu.
ASEAN dönem başkanlığını yürüten Bruney’de Hasan Bolkiah
yaptığı açıklamada, Çin ve Avustralya ile kapsamlı stratejik işbirliği
bağlarının derinleştirilmesi konusunda hem fikir olunduğunu açıklaması, Aukus
nedeniyle yaşanan gerginliği gidermeye yönelik bir adım olarak görmek
gerekir.
Zirve çerçevesinde toplantıların sanal yapılmasına da
neden olan ve bölgede hâlâ çeşitli boyutlarda etkisini sürdüren kovid-19 ile
mücadele ve sonrasına dair görüş alış verişleri, ticaret ve bölgesel güvenlik
konuları gündemde yer aldı.
Myanmar’sız zirve
Zirve vesilesiyle öne çıkan konu hiç kuşku yok ki Myanmar
oldu.
Öte yandan, zirveye davet edilmeyen Myanmar’da dün, devrik
iktidar Ulusal Demokrasi Birliği partisinin (National League for Democracy-NLD) lideri Suu Kyi’nin yardımcısı Win
Htein’e 20 yıllık hapis cezası kararı verildiği haberi şok etkisi yarattı.
Çeşitli düzeylerde toplantıların içeriğinden ziyade zirve,
Myanmar’ın cuntacı devlet başkanının davet edilmemesi kararıyla tarihe geçmiş
oldu.
Cunta lideri general Min Augn Hlaing’ın ASEAN zirvesine davet edilmemesini, Myanmar’ın
Birlik’ten kopuşu olarak yorumlamak yanlış olacaktır.
Bu noktada, zirveye ev sahipliği yapan Bruney Sultanı Hasan Bolkiah, son
gün yaptığı açıklamada, Myanmar’ın ASEAN’ın bir parçası Myanmar’ın üyeliğine
dair bir sorgulamanın söz konusu olmadığı konusundaki vurgu yabana
atılmamalıdır.
Her ne kadar, zirve sona erse de, çeşitli süreçlerle Myanmar-ASEAN
etkileşimi devam edecektir. Bunun nasıl işleyeceğini yakından görmüş olacağız…
ASEAN’da duyarlılıklar
Myanmar’da cunta lideri general Min Augn Hlaing’ın zirveye davet edilmemesinin ardında, ABD ve AB’nin
etkisi olduğu söyleminde haklılık payı olabilir. Hatta, bölge siyasetinde Çin
karşısında rekabet içerisinde oldukları dikkate alınacak olursa, böylesi bir
gelişmeyi doğru okumakta yarar var.
Bu noktada, ASEAN yönetiminin bir yandan ABD’nin bölgede etkin varlığını
gizli/açık talep eden yaklaşımı öte yandan Myanmar’ın davetiyle ABD Başkanı Joe
Biden’ın zirveye iştirak etmeme seçenekleri arasında hassas bir denge bulmaya
çalıştığını unutmamak gerekir.
Ancak bu durum, Myanmar’da demokratikleşme sürecinin daha erken
safhalarında olduğu kabul edilen ve ASEAN için tüm bölgenin siyasal birlik ve
ekonomik kalkınması sürecinde gayet önemli bir ülkede olan bitenler karşısında,
ASEAN liderlerinin sessiz kalacağını düşünmek mümkün değil.
Bu noktada, ASEAN’ın kendi iç dinamikleri ve mekanizmalarıyla Myanmar’daki
gelişmeleri ülkenin ve bölgenin istikrar ve refahı adına hâl yoluna koyma
konusunda girişimleri olduğuna kuşku yok.
Bu anlamda, Nisan ayı sonlarında Cakarta’da yapılan devlet ve hükümet
başkanları toplantısına general Hlaing’in davet edilmesi de bunun gösteriyordu.
ASEAN yapıcı politikalarını general Hlaing başkanlığındaki Myanmar devletine
verdiği beş maddelik konsensüsü uyması konusundaki talepleri de bunun somut
göstergesiydi.
Kaldı ki, bunun ötesinde her ne kadar önemli sorunlarla yüzleşseler de,
ASEAN bünyesinde çeşitli sivil toplum kuruluşlarının ve akademi dünyasının
Myanmar’daki darbeyi eleştiren ve hükümetleri nezdinde bu ve benzeri gelişmelerin
önüne geçilmesi konusunda girişimlerde bulundukları söylemek de mümkün.
Bu çerçevede, sivil toplum kesimlerinin “ortak tarihsel tecrübe ve
hafıza”dan hareket ederek, Myanmar’da yaşananlar karşısında yapıcı tutum
takınmak ve sivilleşmenin önünü açacak girişimlere destek olmak gibi bir
kaygıları olduğunu da biliyoruz.
ASEAN sözleşmesini yenileme ihtiyacı (mı?)
Son birkaç aylık gelişmelere bakıldığında, Myanmar’ın
nihayetinde zirveye davet edilmemiş olması, 1998 yılında son üye Kamboçya’nın katılımıyla
on üye ülkeli bölgesel birliğe ulaşan yapı içerisinde yaşanan bir ilk bu.
Ayrıca, 1967 yılındaki kuruluşundan ve özellikle de
1976’daki Bali Toplantısı’nda kabul edilen iç işlerine karışmama kararının
aksine uygulanan bir gelişme söz konusuydu.
Myanmar’da darbeci yönetim ise bu karara bir anlamda
misilleme yaparcasına dün devrik hükümette dışişleri bakanı ve devlet başkan
danışmanı görevi yapan ancak, bunlardan çok daha önemlisi 1980’lerin ikinci
yarısından itibaren, ulusal muhalefetin lideri konumundaki Suu Kyi’nin
yardımcısı Win Htein’e 20 yıl hapis cezası verildiğini duyurdu.
Öte yandan, 1 Şubat’daki darbenin hemen akabinde Suu Kyi
hakkında açılan davalarda, ülke güvenliğini tehdit eden bazı icraatları gündeme
getiriliyor. Aradan geçen süre zarfında rahatsızlığını gündeme getirerek
duruşmaların kısa süreli olmasını talep eden Suu Kyi ev hapsinde tutuluyor.
Nisan ayında yapılan liderler zirvesinde beş maddelik
şartlar arasında bulunan ASEAN özel elçisinin Suu Kyi ile görüşme talebinde
bulunmasının reddedilmesi, bugün eski yardımcısı hapis cezasına çarptırılan Suu
Kyi üzerinden ASEAN’a verilmiş bir cevap olarak da değerlendirmek mümkün.
Ya da bir başka şekilde okumak gerekirse, zaten yargılama
süreci devam eden Suu Kyi’nin, zaten bu nedenle ASEAN özel elçisiyle
görüşmesine izin verilmediği de söylenebilir.
Ancak burada unutulmaması gereken husus, ülkede
yaşananların doğal, sivil bir siyaset çerçevesinde değil, kabul edilmesi mümkün
olmayan bir darbe sonrasında ortaya çıkmış olmasıdır.
Myanmar’da barışa katkı
Darbe sonrasında Batılı ülkeler özellikle de, ASEAN
liderleri Myanmar’da ulusal barış için tarafların biraraya getirilmesi
konusunda gayret sarf ederken, iktidarını yitirmiş Suu Kyi hiç kuşku yok ki,
sürecin önemli bir ismi olarak ortaya çıkıyordu.
ASEAN Zirvesi çerçevesinde yaşanan gelişmeler darbecilerin
sivilleşmeye yanaşmamaları karşısında ülkede siyasi durumun giderek
gerginleşeceğini düşünmek mümkün.
Özellikle, darbe sonrası uluslararası arenada ve ASEAN
bölgesinde meşruiyet sağlayamayan generallerin belirli bölgelerde, zaten gevşek
olan kontrollerini nasıl sağlayabilecekleri sorunuyla karşı karşıya
kalacaklardır.
Öte yandan, 16 Nisan’da sürgünde kurulan Ulusal Birlik Hükümeti’nin (National Unity Government-NUG) uluslararası tanınırlık konusunda
adımlar atması beklenebilir. Ancak Malezya dışişleri bakanı Saifuddin
Abdullah’ın ifade ettiği üzere en azından ASEAN bünyesinde bu oluşumu tanıma
konusu gündeme gelmiş değil.
NUG’un ülkenin bazı bölgelerinde silahlı birliklerin tesisi konusundaki
desteği söz konusu olurken, bunun önümüzdeki süreçte nasıl bir yapısal nitelik
kazanacağını zaman gösterecek.
Bir yandan başkent Nay Pyi Taw’da darbeci yönetim, öte yandan sürgündeki
NUG’yu biraraya getirecek bir mekanizmanın nasıl oluşacağı günün en önemli
konusu. Bu noktada, ASEAN bünyesinde çeşitli yapıların belki de durup 2010
yılında yapılan seçimler öncesi gelişmeleri bir kez daha değerlendirmeleri
gerekecektir.
Nihayetinde, Myanmar dönüş dolaşıp darbelerle yine aynı veya benzer
evreleri tecrübe ediyor. Bu sorunlu siyasal sistemin aşılmasında takip edilecek
yöntemlerin geçmişteki tecrübeler kadar yenilikçi yaklaşımlarla da aşılabilmesi
mümkün gözüküyor.
2020 yılı ASEAN dönem başkanlığını üstlenen Kamboçya’nı bu süreci nasıl
yöneteceğini ise yakında görmüş olacağız. Ülkeyi otuz beş yıldır yöneten eski
general Hun Sen liderliğinin bizatihi kendi tecrübelerinden hareket ederek
Myanmar cuntasıyla müzakere süreci bulabileceği de alternatifler arasında
gözüküyor.
https://guneydoguasyacalismalari.com/2021/10/30/asean-zirvesi-myanmar-ve-bolgesel-istikrar-arayisi-asean-summit-myanmar-and-the-quest-for-regional-stability/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder