Mehmet Özay 26.07.2017
Çin’in komşularıyla olan anlaşmazlığı denizlerden sonra şimdi karada da
nüksetti. Himalayalarda Çin, Hindistan ve Bhutan’ın çevrelediği stratejik dar
bir boğazda başlayan gerginlik, özellikle Pekin yönetiminin tehditleriyle devam
ediyor. Son gelişmeye sebep, Çin
ordusunun, bölgenin kendi halinde ülkesi Bhutan’ın da taraf olduğu sınır
bölgesinde, Haziran ayı başlarında yol inşa çalışmasına başlaması oldu.
Hindistan yönetimiyse, Çin’in Doklam platosundaki varlığının bir uzantısı
olarak söz konusu bölgedeki inşa faaliyetini, Hindistan ile Bhutan’ı birbirine
bağlayan Siliguri koridorunu kesmeye matuf bir girişim olarak değerlendiriyor.
Ve Hindistan tarafı, bu seferki anlaşmazlığın öncekilerden farkına dikkat
çekerek, Çin’in bölgede ‘kabullenilmiş’ statükonun aleyhine girişimde bulunduğu
iddiasını gündeme taşıyor.
Himalayalarda ulusal güvenlik ve
tehdit
Üzerinde anlaşma tesis edilemeyen bu geniş sınır boyunun küçük ortağı
Bhutan ise, kritik bir konumda bulunuyor. Bhutan yönetimi, Çin’le herhangi bir
siyasi ilişkisi bulunmazken, söz hakkı ve güvenlik konusunu Hindistan’a
devretmiş durumda. Öyle ki, Haziran başında Çin ordusunun Bhutan’la sınır
anlaşmazlığına konu olan bölgede başlattığı yol inşaası karşısında, Hindistan
yönetimi ulusal güvenliğinin tehdit edildiği gerekçesiyle, bir grup askerini
Çin tarafına geçirerek bu gelişmeyi engellemek istiyor. Buna karşılık, Pekin
yönetimi Hindistan askerlerinin Çin sınırına girmesini ‘istilâ’ olarak
adlandırırken, tehdit içerikli açıklamalar birbiri ardına geldi.
Çin dışişleri ve savunma bakanlıkları, Hindistan’ı sınırı ihlâl ettiği
gerekçesiyle uyarırken, Hindistan birliklerinin bir an önce sınırın öte
yakasına geçmesi konusunda çağrıda bulundu. Çin ordusundan yapılan açıklama
sıradan bir çağrı olmanın ötesinde, derhal birliklerin çekilmemesi halinde, Çin’in
teritoryal egemenlik sahasını kullanmak için her yola başvurulacağı
yönündeki tehditvari üslub dikkat çekti.
Çin ordusu sarsıl/a/maz!
Savunma bakanlığı sözcüsü Wu Qian bu üslubu daha da güçlendirme adına, “Çin
ordusunu sarsmak, bir dağı sarsmaktan daha zordur” diyerek, Hindistan tarafına
niyetin gayet net ifade etti. Çin tarafından güç kullanımına matuf bağlamı
yüksek bu uyarısının ardında, salt Hindistan’la modern dönemde yaşanan sınır
anlaşmazlığı yatmıyor. Bu yaklaşımı, 1 Ağustos’da doksanıncı yılını kutlayacak
olan Çin ordusu adına törenler öncesinde bir tür gövde gösterisi olarak
yorumlamak da mümkün. Ancak, bölgedeki Çin birliklerinin gerçek mermilerle
gerçekleştirdiği tatbikat, Pekin yönetiminin bu ifadelerinden geri
atmayacağının bir kanıtı hükmünde. Öyle ki, bu yaklaşımın, açıkçası bir savaş
söylemi içerdiğine şüphe yok.
Yeni jeo-politik algılar
Ancak Hindistan ordusunun da şu ana kadar geri adım atmaya yanaşmaması,
sadece gerginliğin devamı anlamı taşıyor. Tabii bu gelişme bağlamında tehditkâr
tavrın Hindistan’dan kaynaklandığı izlenimi uyanabilir. Bu noktada, dev sınır
bölgesinde herhangi bir beliryeliciliğin olmaması, sınır anlaşmazlığının her an
için ne denli ciddi sorunlara yol açabileceğinin alt yapısını oluşturuyor. Bu
temel sorun, tıpkı bugün olduğu üzere, iki ülkeyi zaman zaman karşı karşıya
getirirken, 2013 yılında iki ülke arasında imzalanan taraflar arasında ‘güven
artırmayı amaçlayan’ anlaşmanın da, son birkaç yıldaki gelişmeler çerçevesinde
arzu edilen amaca hizmet edip etmediğini sorgulatıyor.
Geniş sınır boyu, Himalayalar gibi zorlu coğrafi koşullar ve bunlara ilâve
olarak yeni gelişen jeo-stratejik eğilimler ve ulusal güvenlik algısındaki
farklılaşmalar, iki ülkenin sınır anlaşmazlığında giderek keskin söylemlerin
gündeme taşınmasına yol açıyor. Bu durum, bugüne kadar sürdürülebilir olduğu
gözlemlenen statükonun devamının ne kadar reel temeller üzerine dayandığı
konusunu şüpheli hale getiriyor.
Bugün Çin-Hindistan sınır anlaşmazlığına konu olan bölge, 1962 yılında
yaşanan ve Hindistan’ın geri çekilmek zorunda kaldığı veya yenilgi olarak da
addedilebilecek şekilde sonuçlanmıştı. Yukarıda dikkat çekilen Çin dışişleri ve
savunma bakanlıklarından yapılan açıklamalar ve Çin medyası işte bu 1962 çatışmasına
atıfta bulunarak, Hindistan için sonucun çok daha ağır olacağı konusunda ihtar
ediyor. Ancak bugün farklı jeo-politik ve stratejik kaygıların hakim olduğunu
ve Himalayalar’daki sınır anlaşmazlığının farklı sonuçlar doğurabileceğini
hesap etmek gerekir.
Sınır anlaşmazlığı, dönemsel farklılaşmalar
Haziran ayının başlarında gündeme gelen sınır ihlali, aslında 2. Dünya
Savaşı sonrasında Çin ve Hindistan’ın üç bin beş yüz kilometre uzunluğundaki
sınır üzerindeki anlaşmazlıklarında yeni bir gelişmeye işaret ediyor. 1962 ve
1967 yıllarındaki sıcak karşılaşmalar yerini mevcut sorunların çözümünün
geleceğe ertelenmesiyle, yani bir şekilde statükonun korunması kararıyla
bugünlere gelindi.
Ancak bu son gelişme öyle gösteriyor ki, Pekin yönetimi, Güney Çin Deniz’inden
sonra şimdi de Himalayalar’da inşa faaliyetine girişerek, bölgede statükonun
değişmesi yönünde adım atıyor. En azından Hindistan yönetimi inşa faaliyetini
bu şekilde yorumlayarak müdahale ihtiyacı hissediyor.
Tabii, bu gelişmeyi sadece Çin ve Hindistan arasında tarihsel bir
karşılaşma olarak yorumlamak mümkün değil. Bu ay içerisinde Hindistan’ın ABD ve
Japonya ile Hint Okyanusu sularında gerçekleştirdiği deniz tatbikatı Çin’in
küresel açılımı karşısında kritik su yollarında ‘güvenli seyir’ ve ‘uluslararası
kabulleri’ sağlamaya matuf bir yönü içeriyor. Hindistan yönetimini bugün
Himalayaların bir köşesinde bir bakıma önleyici tedbir almaya iten de, Çin’in
Güney Çin Denizi’nde sergilediği ve şu ana kadar da geri adım atma niyetinde
olmadığı sivil ve askeri yapılanma gayretleri.
Söz konusu bu kriz, hiç kuşku yok ki, bu hafta Çin’de yapılacak BRISC
çerçevesinde yapılacak güvenlik birimleri toplantısında ele alınabileceği
belirtilse de, bunun için Çin’in ön adım atmasını beklediği Hindistan’ın
harekete geçmesi gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder