Mehmet Özay 13.07.2017
Malezya’da 14. genel seçim atmosferine girilmesiyle birlikte iktidar ve
muhalefet arasında mücadele giderek kızışıyor. Altmış yıldır iktidarda olan ve omurgasını
Birleşik Ulusal Malay Organizasyonu’un (UMNO) oluşturduğu Ulusal Cephe
koalisyonu bir kez daha yarışı önde bitirme hesapları yapıyor. Öte yandan, 2013
yılı seçimlerinde popüler oyların çoğunu alan, ancak mevcut seçim sisteminin
engellerine takılan Umut Cephesi adıyla da bilinen muhalefet bloğuysa son bir
hamleyle iktidarı nasıl elde edilebileceği üzerinde yoğunlaşıyor.
Her ne kadar iktidarın adı ‘ulusal cephe’ olsa da, ortada açık seçik bir
UMNO iktidarı var. UMNO ile altmış yıldır ittifak yapan Malezya Çin Birliği
(MCA) ve Malezya Hint Kongresi (MIC) adlı partiler, ülkede genel politikalar
noktasında bir değişikliği öngörebilecek bir pazarlığa sahip değiller. Zaten
böyle bir olasılığın pratiğe geçirilmesi demek ülkenin bağımsızlık normlarının
kırılması ve hatta parçalanması anlamı taşır. Söz konusu bu iki partinin
hükümet içindeki varlığı, kendi etnik yapılarının mevcut olanaklarını bir adım
daha öteye taşımak veya mevcut kazanımlardan hiç değilse fire vermemek üzerine
kurulu.
İktidar ‘cephesinin’ etnik partilere bürülü ‘ittifakı’nın bir diğer ayağını
ise, Sabah ve Saravak’daki görece daha küçük grupları temsil eden diğer yerli etnik
partiler oluşturuyor. Son iki seçimde önceki adıyla Halk Cephesi koalisyonu
özellikle 2008 ve 2013 yıllarında Malay Yarımadası denilen 9 eyaletten
müteşekkil seçim bölgelerindeki kazanımlarıyla iktidarı ufukta görmeye başladı.
Bugün Sabah ve Saravak’ın ulusal siyasette daha ön plâna çıkmasında işte bu
faktör önemli rol oynuyor. Malay Yarımadası bağlamında düşünüldüğünde seçimi
kaybetmiş sayılabilecek iktidar koalisyonunun bir süredir yegâne can simidi
Sabah ve Saravak eyaletleri. Bu iki eyalette siyasi elit, bu güçlerini fark etmeleri
nedeniyle federal hükümetten daha çok yatırım payı alma sürecini de bir koz
olarak gündeme taşıyor. Muhalefetin, yani bugünkü adıyla Umut Koalisyonu’nun
Sabah ve Saravak’da bir türlü ses getirebilecek varlık gösteremeyişinin nedenleri
arasında şehirleşme ve eğitim oranının görece düşüklüğü, yerel etnik yapıların
‘kır siyasetine’ dayanması gibi faktörler bölge halkının bağımsız ve bireysel
karar alma mekanizmalarının önüne geçiyor. Bu durum, bir tür oto kontrol mekanizması
oluşturması kadar, bu iki eyaletteki yerel siyasi partiler de, kendi
bağlılarını çeşitli çıkar ilişkileriyle nüfuz edilemez bir yapıya büründürüyor.
Tam da burada muhalefet iktidarı nasıl alır sorusu gündeme geliyor. Ayrı
bir yazı konusu olan muhalefet içerisinde yaşanan farklılaşmaları bir kenara
koyarak konuşmak gerekirse, muhalefetin sonbaharda yapılması beklenen
seçimlerde yine Malay Yarımadası’ndaki seçmenlere ümidi bağlamış gözüküyor.
Şehirli seçmen kadar, en önemli ‘cepheyi’ taşradaki ahali oluşturuyor.
Enteresandır bu noktada da tıpkı Sabah ve Saravak’dakine benzer bir durumun Malay
Yarımadası’nda da ortaya çıktığını, yani taşra siyasetinin başat konumda olduğunu
görüyoruz. Üretim süreçlerinde daha çok tarım ve dev plantasyonlar bağlamında
yapılaşma gösteren kır toplumunu ‘kontrol’ ve ‘nüfuz’ konusunda UMNO’nun açık
ara ağırlığı var. Muhalefetin bu kitleye vaad edebileceği politikalar nelerdir
diye sorulduğunda öyle ele avuca sığacak unsurların olduğunu söylemek güç.
Demokrasi, insan hakları, eğitimde eşitlik, kadın ve toplumsal yaşam, özgür
medya vb. günümüz kalkınmakta olan ülkelerdeki popüler konuların Malay
Yarımadası kırsalındaki halk için ne kadar anlamlı olduğu sorgulanmaya açık. Kaldı
ki, UMNO üst kurulunda belirlenen ve ardından hükümet politikaları olarak
gündeme gelen eğitim ve ekonomik yardım, iş ve istihdam, fonlar vb. araçlarla
kır toplumu bu siyasi zemine bağlanmış durumda. Bu durumda, muhalefetin bu
kitleden bireysel karar mekanizması, toplumsal hareketlere katılm ve yeni
aidiyetler oluşturma gibi taleplerle gelmesi sonuç almaya kafi değil.
Bununla birlikte, yukarıda zikredilen ‘derin’ yapısal duruma karşın seçime
yaklaştıkça bazı süpriz gelişmeler oluyor. Şu anki mevcut durumda iktidarın
yerini kaybetmeyebileceği ve Necib bin Rezzak liderliğinde iktidarın devam edebileceği
konusundaki eğilimler ağır bassa da, süpriz olarak dile getirdiğim unsurlardan
biri hasıl oldu. Eski başbakanlardan Dr. Mahathir Muhammed’in geçenlerde
İngiltere’de The Guardian’a verdiği mülâkat birilerinin hesaplarını alt üst
etmeye matuf bir yön içeriyor. Düne kadar, hapisteki Enver İbrahim’in
başbakanlığını kabule yanaşmayan Dr. Mahathir öyle gözüküyor ki, muhalefet
cenahında bütüncül bir siyasi birliği sağlamanın yegâne forlümünün Enver
İbrahim adında ‘İttifak’ etmekten geçtiğini fark etmiş durumda.
Dr. Mahathir, Enver İbrahim’in 2015 yılında beş yıllık hapis cezasına
çarptırılmasının bir siyasi proje olduğunu söyleyerek, sistemin derinlerine
nüfuz etmeyi amaçlıyor. Enver İbrahim gibi popüler bir isim karşısında Necib
bin Rezzak’ın siyasi bir varlık gösteremeyeceği ve mahkumiyetin siyasi bir
karar olduğunu ifade eden de Dr. Mahathir. Dr. Mahathir’in bu çıkışının salt
hapisteki muhalefet liderinin adının ‘başbakan’ adayı olarak zikredilmesinden
ibaret olmadığını da söylemek gerekir. Dr. Mahathir’in bu yaklaşıma evrilmekte
olduğunu, açıkçası geçen yıl bir
vesileyle mahkeme koridorlarında on sekiz yıl aradan sonra Enver İbrahim’le
buluşup ‘sohbet ettiğinde’ dikkat çekmiştik. Ancak ‘kurt politikacı’ Dr.
Mahathir bugüne kadar bu konuda açık seçik görüş belirtmekten kaçınıyordu...
Bunun ardından ikinci bir süpriz gerçekleşti... İktidar kanadında “nasıl
olsa Enver İbrahim hapiste, muhalefet cephesinin de iç sorunlarla boğuşmaktan iktidara
yürüyebilecek bir hazırlık ortaya koyamıyor” yönünde bir yaklaşım hakim(di). Bu
durum hiç kuşku yok ki, iktidar çevrelerinin bir tür rehavete düşmelerine yol
açma ihtimali taşıyor(du). Ancak son dönemde merkezi Londra’da bulunan bir
sivil toplum kuruluşunun 1 Malezya Kalkınma Fonu’yla (1MDB) ilgili giderek
artan yayınları iktidarı harekete geçirdi. Yani başındaki Singapur’dan
başlayarak, çeşitli ülkelere kadar sıçrayan mali skandal hükmünde kabul
edilebilecek bu gelişme, Malezya yargı organlarının konuyu kapatmasına rağmen,
seçim öncesinin en önemli gündemlerinden birini oluşturuyor.
Bununla birlikte, uluslararası medya konuyu bir şekilde gündemde tutarak
Malezya halkını ‘aydınlatmayı’ sürdürüyor. Muhalefet ise, bu süreçte, yukarıda
dikkat çektiğim Malay Yarımadası ile Sabah ve Saravak’daki taşra seçmeninde iktidara
yönelik desteğin bir ölçüde de olsa değişmesi beklentisi içinde. Her ne kadar, Enformasyon
Bakanlığı söz konusu yayınlara ulaşımı engellense de, konu sosyal medya üzerinden
gündemde yer alıyor. Uluslararası medyanın gündeme getirdiği bu konunun Malezya
halkının gündemine girdiğine dair güçlü kanıtlar olmalı ki, başbakan dahil iktidar
temsilcileri konuyla ilgili birbiri ardına açıklama yapma gereği hissediyorlar.
Tüm bunlar olurken, birkaç gün önce muhalefet kanadının en önemli partisi
konumundaki Demokratik Eylem Partisi’ne (DAP) yönelik seçim kurulunun aldığı
karar gündeme bomba gibi düştü. Bu ise, bu günlerin üçüncü süpriziydi... Seçim
kurulu DAP’ın üst düzey yönetim kurulunu belirleyen seçimlerin yenilenmesini
istiyor. Bu talep partide seçim usulsüzlüğüne bağlanırken, parti içi seçimin yenilenmemesi
halinde DAP’ın yakında yapılacak genel seçimlere giremeyeceği bizzat içişleri
bakanınca açıklandı. DAP, sadece Penang Eyaleti’ni yöneten muhalefet partisi
değil, aynı zamanda şehirli Çinli seçmeni de peşinden sürükleyen dinamik bir
siyasi hareket. Dr. Mahathir’in Enver İbrahim’le ilgili açıklamaları, 1MDB ile
ilgili gelişmeler iktidarı köşeye sıkıştırmayı amaçlarken, iktidar gücünü DAP
üzerinde göstermeye hazırlanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder