Mehmet Özay 24.07.2017
Asya-Pasifik bölgesinin genç ülkelerinden Doğu Timor’da hafta sonunda
parlamento seçimi vardı. Bir milyon üç yüz bin civarındaki nüfusun 760 bini, 21
partinin katıldığı seçimde 65 milletvekilinin belirlenmek amacıyla sandık
başındaydı.
Bağımsızlık hareketinin iki önemli gücü Fretilin %30, Doğu Timor Yeniden
Yapılanma Ulusal Kongresi (CNRT) ise yüzde 28 oy alarak koalisyon hükümeti
kurulacağı sinyalini verdiler. Özgürleşme Partisi ve Demokratik Parti aldıkları
yüzde onar oyla mecliste temsil edilecek. Seçimin süprizi ise, gençlik
kitlesine hitap eden Khunto partisinin parlamentoya ilk milletvekilini
göndermesi oldu.
Bu seçim, Mart ayında yapılan ve eski özgürlük hareketi liderlerinden
Francisco Guterres’in kazandığı devlet başkanlığı seçiminin ardından yeni
hükümetin kurulması bakımından önem taşıyor. Devlet başkanı sembolik bir değer
taşırken, başbakan ve hükümet ülke yönetiminde söz sahibi. Bu son iki seçim,
Birleşmiş Milletler barış gücünün 2012 yılında üldeden çekilmesinden sonra, tüm
endişelere rağmen Doğu Timorluların serbest seçimler gibi demokratik uygulamada
olgunluk noktasında kayda değer bir gelişmeydi. Ancak, bu seçimlerle birlikte
yeni yönetimin gelecek beş yıl içerisinde, genç ülkede toplumsal barışı
sağlamaya yönelik nasıl bir istikrarlı yönetim sergileyeceği de merak konusu.
Doğu Timor, 1999 yılında Endonezya’da dönemin devlet başkanı Abdurrahman
Wahid’in referandum kararının ardından ada 2002 yılında bağımsızlığını elde etti.
Aradan geçen on beş yıla rağmen, ülkede istikrar bir türlü sağlanamadı. Bunun
bir nedeni, geçiş dönemlerinde eski savaşçılar ile siyasal ve toplumsal yaşam
arasında sağlıklı ilişkinin kurulamamasından kaynaklanıyor. Eski savaşçıların
ekonomik ve sosyal güvencelerden yoksun oluşu, halen ellerinde bulundurdukları
silah gücüne dayalı öz güven toplumda anarşik olgunun devamını körükleyen bir
unsur oluyor.
Seçimler sonrasında siyasi gücü ele geçiren gruplar uluslararası destekle
ayakta duran iktidar kaynaklarını kendi yakın çevreleriyle paylaşma yönündeki
eğilimleri de toplumsal güvenin zedelenmesinde ve çatışmacı rekabeti körüklüyor.
Çıkar çatışmalarının bir yanında ise, uzun çatışma dönemleri gibi, örneğin
Endonezya işgali sırasında 1975-1999 yılları arasında yerli gruplar arasından
oluşturulan ‘milis’ güçlerin barış dönemine sarkan ve bu dönem ilişkilerinde
belirleyici olmaya matuf çeşitli teşebbüslerinden de azade değil.
Bu anlamda, adı geçen süreçte uluslararası yolsuzluk indeksinde Doğu
Timor’un 179 ülke arasında 123. sırada olması, genç ülkede ekonomik ve sosyal
adalet fotoğrafının hiç de saygın bir yerde olmadığını ortaya koyuyor. Büyük
ümitler bağlanarak elde edilen bağımsızlık sonrasında ülkenin neredeyse
yarısına yakınını yoksulluk içerisinde yer almasında yolsuzluk gibi önemli bir
sosyal problemin payı büyük.
Eski başkan Xanana Gusmao, bu genç ülkede toplumsal refahın adaletin
sağlanmasında yegâne unsur olduğunu söylüyor. Ancak, bunun hangi şart ve
koşullarda gerçekleştirileceğiyse yukarıda dile getirilen konulardan bağımsız
değil. Bu bağlamda, Gusmao’nun “Doğu Timor adalet dağıtımında yeterli
kapasiyete sahip değil.” ifadesi de, zaten bugüne kadar niçin hak ve adaletin
sağlanamadığının teyidi anlamına geliyor.
Bugüne kadar petrol ve doğal gaz gelirlerinin ülkede temel alt yapı
hizmetlerinin eksikliğini gidermeye yetmemiş olması, dış yatırımları bölgeye
çekmeye de mani bir durum oluşturuyor. Bununla birlikte, gözler Avustralya ile
anlaşmazlığa konu olan Timor denizindeki zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarında.
Bölgede 40 ila 50 milyar dolarlık bir rezevrin gündemde olması, yanı başındaki
Avustralya’nın da iştahını kabartıyor. İki ülke arasındaki görüşmelerde bugüne
kadar herhangi bir çözüme ulaşılamamış olması, Portekiz ve Endonezya’dan sonra
Doğu Timorluların Avustralya gibi Anglo-Sakson dünyasının bölgedeki temsilcisi
bir ülkeyle ekonomik kaynaklar üzerinde savaş vermesi anlamı taşıyor.
Bu noktada, Avustralya’nın sicilinin pek de iyi olduğu söylenemez.
Avustralya, sadece son dönemdeki ajanlık faaliyetiyle Doğu Timor yönetiminde ve
de halkında güven kaybına neden olmadı. 1970’li yıllarda Endonezya işgali
döneminde, uluslararası genel kabulün dışında bu işgali tanıdı ve Endonezya
hükümetiyle Doğu Timor denizindeki petrol ve doğal gaz paylaşımı anlaşmasına
imza atarak pragmatist bir siyaset izlediğini açıkça ortaya koydu. Ayrıca, Doğu
Timor’un bağımsızlık ilânından sadece birkaç ay önce, Avustralya Birleşmiş
Milletler nezdinde deniz sınırlarını konu alan uluslararası anlaşmalardan
çekildiğini ilân ederek, Doğu Timor’un bugün de devam eden deniz sınır
anlaşmazlığını gündeme getirmesinin önünü aldı. Yani Avustralya bir anlamda, Doğu
Timorluların kanı üzerine petrol gelirine konma gibi bir siyaseti gündeme
getirmekten çekinmemiş bir ülke konumunda.
Doğu Timor’un bağımsızlık sonrasında bugüne kadar üstesinden bir türlü
gelemediği ekonomik düzenini kurma çabasında yeni hükümetle birlikte, bazı
alternatiflerin gündeme gelmesi beklenebilir. Bunlar arasında öncelik, yukarıda
dikkat çekilen Avustralya’yla yaşanan sınır anlaşmalığında tarafların ‘güven
tesisi’ konusundaki yapıcı yaklaşımları sonrasında Doğu Timor hükümetinin
önümüzdeki aylarda yeni ve kalıcı bir anlaşmaya imza atması gündemde. Bir diğer
konu ise Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) faktörü.
2009 yılında Tayland hükümetinin ASEAN’a üyeliğini desteklediği ve BM barış
gücünün 2012’de görev süresinin dolmasının ardından yapılan başvuru bu yıl
içerisinde sonuçlandırılmayı bekliyor. O dönem Tayland’ın Doğu Timor’un ASEAN
üyeliğine verdiği desteğin, temelde Ada’nın petrol ve doğal gaz kaynaklarının
işletim hakkı ve işbirliğiyle bir çıkar ilişkisi var.
Doğu Timor yönetimin bölge ülkeleriyle siyasi ve sosyal entegrasyonunu
sağlamak amacıyla ASEAN üye olmak istediği biliniyor. Bu konudaki girişimlerinin
nihayet bu yıl sonbaharda yapılması beklenen ASEAN zirvesinde üyeliğinin kabul
edilmesi olasılığı bulunuyor. Ekonomik sorunların yanı sıra, Avustralya’yla
olan deniz sınır anlaşmazlığının kaynaklık ettiği siyasi sorun ve Endonezya ile
olan geçmişte yaşananlardan mütevellik hâlâ giderilemeyen güven sorununun
aşılmasında ASEAN anlamlı ve tek seçenek gibi gözüküyor. ASEAN’in bu küçük ada
ülkesine bazı katkıları olacağına şüphe yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder