Mehmet Özay 24 Ocak 2014
Hint-Çini bölgesindeki Kamboçya’da halk demokrasi sınavı
veriyor. Ülkede altıncı ayı bulan siyasi istikrarsızlık giderek kronik bir hal
alırken, iç siyasette çözüm yolları için dış faktörler devrede.
Halk Partisi başkanı ve Başbakan Hun Sen’in uzun yıllar süren
iktidarına karşı başlatılan muhalefetteki Kamboçya Ulusal Kurtuluş Partisi,
geçen Temmuz ayındaki seçimlerde aldığı oy oranıyla meşruluğunu kanıtlamış
gözüküyor. 125 sandalyeli mecliste 55 sandalye kazanan muhalefet partisi,
aslında seçimlere hile karıştırıldığını, ileri sürerek önce başta ABD olmak
üzere uluslararası çevreleri ardından da muhalefeti destekleyen kitleleri
harekete geçirme amacı güttü. Avrupa Parlamentosu’nun 16 Ocak’ta aldığı kararla
Temmuz seçimlerinin araştırılması konusundaki kararı dikkate alınacak olursa
bunda da kısmen başarılı olduğu söylenebilir. Ayrıca halkın desteğini sokak
gösterileri şeklinde ortaya koymasıyla aradan geçen altı aydı kayda değer bir
karşılık bulduğunu söylemek mümkün.
Bu anlamda adına demokrasi denilen sistemin bölge ülkeleri
kadar Kamboçya’da da etkin olabilmesi için verilen mücadelelerde
iktidar/muhalefet ikilisinin etkileşiminde farklı faktörler ve yönelimler söz
konusu. Şeffaf olmayan seçim sistemi, hilenin karıştığı bir süreç sonunda
parlamentonun kilitlenmesi ve sokak gösterileri şeklinde tezahür ediyor. Gösterilerde,
özellikle ülkedeki yabancı yatırımların gelişmesine parallel olarak kayda değer
bir sektör haline gelen tekstil işinde çalışanlar oluşturuyor. Bu kitlenin de
%90’ının genç kadınlardan teşekkül ettiği göz önüne alındığında, ülkede
hükümete yönelik tepkinin temelinde fakirlik olgusu kadar, genç kitlenin farklı
taleplerinin olduğu da bir gerçek. Örneğin, aylık geliri 85 Dolar olan bu kitlenin
talepleri karşısında hükümet, maaşları 95 Dolara yükseltirken, işçilerin
taleplerini göz ardı ettiği tepkisini almaktan kurtulamıyor. Çünkü işçiler
asgari ücret olarak 160 Dolar talep ediyor. Kimi STK yetkilileri ise, insanlık
onuruna uygun yaşam standartlarını sağlamakla yükümlü olan hükümetin bu ücret
politikasıyla ilgili anayasa maddesini ihlâl ettiğini ileri sürüyor. Gösterilerin
hedefinde ise, meşruiyeti sorgulanan başbakan Hun Sen’in istifası ve yeni ancak
adil bir seçime gidilmesi bulunuyor. Ancak bu sürecin nasıl gerçekleştirileceği
ise şimdilik bir muamma.
Kuşku yok ki muhalefet geçen Temmuz ayında yapılan ve son
otuz yıllık iktidarını pekiştiren (!) Hun Sen’e karşı parlamentoda çoğunluğu
kazandığı yönündeki iddiasını sürdürüyor. Seçimler öncesi ve sonrasında
uluslararası kurumları adil bir seçim yapılmasını sağlama yönündeki çağrı
mevcut iktidar tarafından kabul görmemişti. Muhalefet lideri San Rainsy ise,
sokak gösterileri ile tepkisini ortaya koyacağını ifade etmişti. Aradan geçen
süreçte ülke temsili demokrasisinin kitlendiği gözleniyor. İktidar, muhalefet
gösterilerine ‘sıfır tolerans’ politikası ile emniyet birimlerini harekete
geçirirken, muhalefet ise kendi toplumsal dayanaklarından beslenerek
haklılığını ortaya koymaya çalışıyor. Muhalefetin girişiminin bir yanında, mecliste
kayda değer sayıda milletvekili kazanmasına rağmen, meclis çalışmalarına
katılmaması yer alırken, öte yanında, yukarıda zikredilen toplumsal yapılar
etkileşimiyle tepkisini sokakta gösteriyor. Muhalefetin sahaya sürdüğü güçler
arasında, uluslararası şirketlerin yatırımları sonucu oluşan imalat sanayiinde
çalışan işçilerinin önemli bir yer var. Hükümetin daha Temmuz ayındaki seçimler
ertesinde göstermeye başladığı güvenlik güçlerini göreve çağırma kartı, Aralık
ayının sonunda göstericiler üzerine ateş açılmasıyla ölümlerin meydana
gelmesiyle artık gündemde ciddi bir şekilde yer almış gözüküyor. Ölümlerle
birlikte Batılı ülkelerden tepkiler de gelmeye başladı. Özellikle bu ay başında
gerçekleşen ölümlerin ardından AB Parlamentosu söz konusu vakaların
araştırılması kararı aldı. Ayrıca, Başbakan Hun Sen, BM özel rapörtörüyle
başkent Phnom Penh’de biraraya geldi. Bu görüşmede, BM yetkilisinin iktidar ve
muhalefet arasında arabuluculuk yaparak iki tarafın masaya oturmasını istiyor.
Muhalefetin, Hun Sen hükümetinin meşruiyetini sorgulama
sürecinde önümüzdeki günlerde Birleşmiş Milletler Konseyi’nin Cenova’daki
toplantıları önem taşıyor. BM Konseyi’nce “Dönemsel İzleme Raporu” görüşmeleri
yapılacak. Bu toplantılarda hükümet tarafı, son görüşmelerin yapıldığı 2009
yılından bu yana ne gibi gelişmeler kaydedildiğini BM üye devletler
temsilcileri önünde ortaya koyacak. BM sitesinde ise toplantılara üye ülkelerin
yanı sıra STK’ların katılabileceği belirtiliyor. Öte yandan, BM’nin muhalefet
lideri Sam Rainsy’i de toplantılara davet ettiği ifade edildiği ve bu amaçla
Rainsy’in, toplantılara katılmak üzere Cenova’ya gittiği belirtiliyor. Ancak,
hükümet yetkilileri muhalefet liderinin toplantılara katılamayacağını ileri
sürüyor. Rainsy’in Avrupa ziyareti Cenova’daki toplantı ile sınırlı değil.
Buradan Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nu ziyaret ederek çeşitli temaslarda
bulunacak. Hiç kuşku yok ki, bu temaslar yukarıda dile getirilen seçim ve
güvenlik güçlerinin göstericilere yönelik saldırılarında ölümlerin araştırması
konusunda Avrupa Parlamentosu’nun aldığı kararın AB Komisyonu’nca onaylanmasını
sağlamaya yönelik. Bunda başarı sağlandığı ölçüde, Hun Sen hükümetine yönelik
siyasi ve ekonomik baskıların gerçekleştirilmesine yönelik bazı girişimleri
beklemek mümkün.
Muhalefet, tüm olasılıkları göz önünde bulundurarak
alternatif eylem plânları hazırlıyor. Bu bağlamda, hükümeti istifaya ve yeni
seçimler yapılmasına iknaya yönelik olarak Mart ayında yeni girişimler
olabileceği belirtiliyor. Bununla birlikte, muhalefet liderleri amaçlarının
kesinlikle şiddet kullanmamak olduğunu da ısrarla vurguluyorlar. Bir yanda
düşük ücrete tabi tutulan tekstil işçileri ve kırsalda yaşayan nüfusun büyük
bölümünün ekonomik sıkıntıları, öte yanda gençlerin yeni ve farklı talepleri
karşısında hükümet bugünlerde uluslararası baskıyla da karşı karşıya kalabilir.
Bu süreçte iktidar aygıtını elinde tutan Hun Sen’in muhalefetin ve uluslararası
çevrelerin taleplerine nasıl karşılık vereceğini kestirmek ise güç.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder