Mehmet Özay 17 Ocak 2014
Myanmar ASEAN’a ev sahipliği yapıyor. Birliğe 17 yıl önce üye olan
Myanmar’ın bu ilk dönem başkanlığı olmasıyla dikkat çekiyor. Ülkenin
kuzeyindeki tarihi ‘Bagan’ şehrinde dün başlayan üst düzey yetkililerin
katıldığı toplantının ardından bugün Dışişleri Bakanları toplantısı
düzenleniyor. Söz konusu bu toplantı, Myanmar yönetiminin reform sürecinde
uluslararası faaliyetlere ev sahipliğinde önemli bir aşama olarak değerlendiriliyor.
Yakın geçmişte “Doğu Asya Dünya Ekonomi Forumu” ve “Güneydoğu Asya Oyunları”na
ev sahipliği yaptığına dikkat çeken Myanmarlı otoriteler, ASEAN toplantısının
da altından kalkabileceklerini ileri sürüyorlar.
Öte yandan, dönem başkanlığı çerçevesinde Myanmar yönetimine kimi uyarılar
gelmiyor değil. Özellikle 2012 yılında Kamboçya’nın dönem başkanlığı sırasında,
Çin’in nüfuzuyla ASEAN tarihinde ilk defa sonuç bildirgesi açıklanamamış olması
hatırlatılıyor. Çin’in, Mekong Bölgesi’nde güçlü ekonomik ilişkileri ve bu
bölge devletlerinin görece zayıf siyasi yapıları, söz konusu yönetimleri kimi
manipülasyonlara ve yönlendirmelere açık kılıyor. Bu nedenle, Çin’in
Myanmar’daki güçlü ekonomik faaliyetleri bu dönem başkanlığı sırasında kimi
istenmeyen gelişmelere konu olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Bu
noktada, belki Myanmar’ın bir ikilem içinde olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bir
yanda Batılı devletlerin ve ulusaşırı şirketlerin desteğini arkasına almış bir
Hükümet ve iş çevreleri öte yanda, Çin gibi bölgede etkin olan bir güç...
Myanmar yönetiminin, özellikle ASEAN dönem başkanlığı sırasında bu ikilemi sürekli
yaşayacağını ileri sürebiliriz.
Myanmar’daki Dışişleri Bakanları toplantısı temelde 2015 yılındaki Ekonomik
İşbirliği’ne hazırlık anlamı taşıyor. Bununla birlikte sabah açılış konuşmasını
yapan Myanmar Dışişleri Bakanı Wunna Maung Lwin, bölgede süre giden son
gelişmelere, özellikle de Tayland ve Kamboçya’daki siyasi krizlere dikkat
çekti. ASEAN’da süreç Ekonomik İşbirliği’ne doğru giderken, aslında bir yandan
da kimi kaygılar devam ediyor. Dünyanın gözünün üzerinde olduğu bölgede insan
hakları, ‘klan’ temelli siyasi yapılanmalar, yolsuzluklar vb. kadar ASEAN
topluluğunun sosyo-kültürel bağının dahi gerçekleştirilememiş olması gündeme getirilen
konular arasında yer alıyor. Myanmar Dışişleri Bakanı’nın çevre ülkelerini
değerlendirirken, kendi ülkesindeki insan hakları, etnik ayrımcılık gibi
alanlardaki ‘günah defterini’ açmaması dikkat çekici. Bunu gündeme getirmekte
kimi ‘bağımsız’ uluslararası kuruluşlara düşüyor.
Bu çerçevede, bölge ülkelerinin ne kadar ‘birlik ruhunu’ yakalabildiği de
sorgulanırken, toplantılarda hedef dünyada ASEAN’ın giderek güçlenen bir yapı
olduğunu kanıtlamak. Bunun temel ayağını da ekonomi dışında başka bir şeyin
oluşturamadığı da gerçek. Tabii bu noktada, ‘Birlik Anlaşması’nda yazılı ve
halen geçerliliğini koruyan “diğer ülkelerin içişlerine karışmama” maddesi üye
ülkeleri diğerleri üzerinde siyasi angajmanlara girmeyi engelliyor. Her ülkenin
kendi sorunları ile yüzyüze kaldığı bir ortamda, ASEANlılık ruhunu ne siyasi ne
de toplumsal anlamda ortaya koymak en azından şimdilik pek de mümkün
gözükmüyor.
Myanmar, 2011 yılında cunta rejiminin sivil yönetime evrilmesiyle birlikte,
uluslararası medya tarafından vaatler ülkesi olarak gündeme geldi. Bu süreçte,
Batılı ve de Batı sistemine endeksli Doğulu devletlerin ve ulusaşırı
şirketlerinin önemli yatırım alanı olarak dikkat çeken Myanmar, bir anlamda
bölgenin yükselen yıldızı konumuna yerleştirildi. Ekonomi temelli bu yaklaşımda
dünyada yaşanan ekonomik krizden çıkışı sağlayacak alternatif kaynak
arayışları, Myanmar’ın henüz bakir yer altı ve yer üstü zenginliklerini
paylaşma hırsı, ucuz iş gücü pazarı ve de tüketimci kültüre endekslenmeyi
bekleyen kalabalık nüfusu gibi faktörleri göz ardı etmemek lazım.
Bugüne kadar, Myanmar’da, özellikle çeşitli etnik azınlıklarla çatışma
bölgelerindeki sorunları gidermeye yönelik programlarına dikkat çekildi. Bu
gruplara mensup siyasi tutukluları salıvermesiyle, medya üzerindeki baskıların
kaldırıldığı yönündeki ifadelerle bir anda kimilerince özgürlükçü açılımların
hızla ilerlediği yanılsamasına neden oldu. Bu süreçte, başka Rakin Eyaleti’nde
yaşayan Arakanlı Müslümanlar olmak üzere ülkedeki Müslüman azınlığa yönelik
baskı, şiddet ve yok sayma konularında kayda değer bir çaba ortaya konamadığı
gözleniyor. Mart ayında yapılması plânlanan Sivil Toplum Forumu, diğer
azınlıklar konusu kadar Arakanlı Müslümanlar konusunun da ne denli ciddi bir
şekilde ele alındığı ve çözümler noktasında ne gibi ciddi adımlar atıldığı ve
atılacağının sınanacağı bir süreç olacak.
Muhalefet lideri konumundaki Suu Kyi’nin on beş yıl süren ev hapsi sona
ererken, ara seçimlerde Parlamento’ya seçilmesi sağlandı. Ülke iç siyasetinde
bunlar olurken, bölgesel değişim sürecinde Myanmar’ın ne gibi katkı
sağlayabileceği tartışılıyor. Bununla birlikte, üyesi olduğu ASEAN’da dönem
başkanlığını yürütmesi kimi çevrelerde ülkedeki reform sürecini destekleyeceği
düşüncesiyle dikkat çekiliyor.
Myanmar’ın dönem başkanlığı, sadece ülkedeki reform sürecinin devam ettiği
sürece değil, aynı zamanda ASEAN içerisinde de köklü bir yapılanma olarak
dikkat çeken 2015 Ekonomik İşbirliği arefesinde hazırlık sürecini yönetme
sorumluluğu ile gündemde. Bununla birlikte kimi gözlemciler, Myanmar’a, Birliği
söz konusu ekonomik işbirliğine hazırlama sorumluluğu verilmesine gereğince
fazla umut bağlanmasının yanlış olduğuna vurgu yapıyor. Bu yaklaşımın bir
yanında Myanmar’da yapısal unsurların eksikliği kadar, ülke içinde gerekse
ASEAN bünyesinde insan hakları, azınlık meseleleri, dini özgürlükler kadar
teritoryal hak iddiları gibi hâlâ çok temel sorunların halledilememiş
olmasından kaynaklanan nedenler başı çekiyor. Cunta rejiminini ürünü anayasanın
ülkenin gerçeklerine aykırı yapılanmasının aşılamamış olması kadar, mevcut
sivil yönetimin halen ‘nonimal’ olarak adlandırıldığı da unutulmamalı.
Devlet Başkanı Thein Sein, 2015 yılındaki Genel Seçimler yaklaştıkça ve de Batı’dan gelen tepkilere paralel olarak “ulusal, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlar dikkate alınarak Anayasa’da değişikliklere gitmenin yerinde olduğunu” açıklaması gündemde yer alıyor. Anayasa çalışmalarında ise önceliğin, Suu Kyi’nin başkanlık adayının önündeki engelin kaldırılmasına yönelik olduğu dikkat çekiyor. Anayasa, devlet başkanı ve devlet başkan yardımcısı gibi üst düzey görevlilerin ailelerinde yabancı milletten kimse olmaması şartı taşıyor. Yıllar önce bu şart Suu Kyi’nin devlet başkanı olma girişiminin önünü almak için Anayasa’ya konmuştu. Bugün de gene Suu Kyi’e devlet başkanı olmasının önünü açacak en önemli değişiklik olarak gündeme taşınıyor. Tabii Anayasa değişikliğini gerçekleştirecek Parlamento’da %75’inin desteğinin alınması şart. Ancak iş bununla bitmiyor... Geri kalan ve ordu mensuplarına ayrılmış %25’lik kesimin ise veto etme hakkı bulunuyor. Aslında bu bile demokratikleşme yolunda önemli adımlar attığı ileri sürülen Myanmar’da ordunun sivil siyaset üzerindeki hegemonyasının ciddi şekilde devam ettiğinin bir göstergesi. Bu engeller karşısında Suu Kyi ve muhalefet anayasa’da gerekli değişmeler yapılmadığı taktirde 2015 seçimlerini boykot edeceklerini çoktan ilân ettiler bile. Ancak unutulmamalı ki, Myanmar’da adına demokratikleşme süreci denilen yapılaşmada merkezi yönetimin, ‘çevre’de, en azından bugüne kadar görmek istediği tek isim olan Suu Kyi’nin Arakan Müslümanları meselesindeki tavrından ötürü sadece Müslüman kitle nezdinde değil, diğer azınlıkların haklarının savunulması konusunda Naypyidaw yönetimi karşısında sergilemekten kaçındığı siyasi duruşdan ötürü de çok çeşitli gruplarca eleştirildiği unutulmamalı. ASEAN dönem başkanlığı Myanmar’daki açılımların daha farklı evrelere taşınmasında kayda değer bir rolü olabilir. Ancak Myanmar’ın bu süreçte ASEAN’ın gelişmesine ne denli katkı yapabileceği ise oldukça şüpheli.
http://www.dunyabulteni.net/asya/286641/myanmar-aseanin-yeni-donem-baskani-oluyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder