Mehmet Özay 20 Ocak 2014
Hindistan’da son on
yıldır iktidardaki Kongre Partisi zor günler yaşıyor. Seçimlere birkaç ay kala,
yeniden seçilme şansı zora giren partiyi kurtarma çalışmaları sürerken, ülke
siyasal yaşamına yeni bir parti adımını attı. Nükleer gücü, uzay çalışmaları,
Hint Okyanusu’nun doğusu ve batısına uzanabilme kabiliyetine sahip, ASEAN ile
tarihsel bağları, Pakistan’la bitmeyen siyasi mücadelesi, Bangladeş’te iç
siyasete müdahaleye kadar varan ilişkiler ağı olan bir ülke Hindistan. Öte
yandan, Çin’in Doğu Asya’dan Güneydoğu Asya ve Hint Okyanusu üzerinden Ortadoğu
ve Afrika’ya doğru uzanan ekonomik yayılmacılığı karşısında Hindistan, Amerika’nın
‘müttefiki’ konumunda.
Tüm bu özellikleri ile
bölgesel ve küresel arenada dikkat çeken Hindistan’da Mayıs ayında yapılacak
seçimler bir başka önem taşıyor. Bugüne kadar Kongre Partisi ve Bharatiya
Janata Partisi (BJP) mücadelesine sahne olan Hindistan siyasetinin bu dönem
yeni kurulan Halk Partisi (Aam Admee) (AAP) ile farklı bir yöne evrileceği
konusunda görüşler gündemde yer buluyor. 545 sandalyeli meclisi belirleyecek
seçimler öncesinde üç siyasi parti çalışmalarına başladı. Partilerden birinin
tek başına iktidar olabilmesi için 273 sayısına ulaşması gerekiyor. Her şeyin
değişmeye matuf olsa da, geçenlerde yapılan kamuoyu yoklamalarında Kongre
Partisi’nin üç parti arasında son sırada yer alıyor.
Son iki dönemdir, yani
on yıldır köklü Kongre Partisi Hindistan’da yönetimde. Başbakan Manmohan
Singh’in adı, son dönemde özellikle telekomünikasyon ve kömür madenleri
işletmelerindeki yolsuzluklarla birlikte anılıyor. En son yaşanan skandal ise
İtalya ile yapılan Savunma Anlaşması’nın iptali oldu. Gözlemciler bu iptal
ülkenin prestijini etkilediği gibi, hükümetteki yolsuzluklara uzanan boyutuna
dikkat çekiyorlar. Bu ve benzeri nedenlernle Kongre Partisi’nin yeniden
seçilmesi güç gözüküyor. Başbakan Singh, bu gelişmeler sonrasında gelecek dönem
siyaset sahnesinde aktif olarak yer almayacağını açıkladı. Bu nedenle, yakın
geçmişte yaşananlardan sonra Parti Meclisi, yeni lider arayışında. Uzunca bir
süre başkanlıkta gözü olmadığını ifade eden Nehru-Gandhi ailesinin genç
temsilcisi ve Kongre Partisi’nin genel başkan yardımcılarından Rahul Gandhi geçenlerde
partinin başbakan adaylığını kabul ettiğini açıkladı. Yakın döneme kadar
Başbakanlıkta gözü olmadığını ve gücün zehirleyici etkisi olduğu yönünde
felsefi görüşleriyle dikkat çeken Rahul Gandhi öyle gözüküyor ki, yakın
çeveresinin baskılarına yenilmiş gözüküyor. Rahul Gandhi’nin başkanlık yarışına
çekilmesi sadece parti yönetiminin bir kararı olmanın ötesinde, başta medya ve
iş çevrelerinin de etrafında uzlaştığı bir isim olduğu dikkat çekiyor. Rahul
Gandhi’nin adının geçmesinin bazı makul nedenleri var. İlki ülkenin modern
siyasal yaşamında egemenlik tesis etmiş olan Gandhi-Nehru ailesinden olması.
Bir başka ifadeyle söylersek, babası, babaannesi ve büyükbabası ülke
yönetiminde söz sahibi olmuş bir siyasetçi Rahul… 43 yaşında oluşu da küresel
bir fenomeon olarak öne çıkan genç seçmen kitlelerine yönelik bir cazibe unsuru
olarak düşünülüyor. Raluh’un öne çıkmasının nedeni aile adının, giderek halk
katmanlarında desteğini yitiren Kongre Partisi’ni yeniden harekete geçirecek
bir kişi olarak görülmesinde yatıyor.
Kongre Partisi, Rahul
ile seçime hazırlanırken, muhalefet partisi ve Hindu milliyetçiliğinden
beslenen BJP’nin adayı Narendna Mori. Mori, Müslümanların demografik yapıda
önemli bir yeri olan Batı’daki Gücerat Eyaleti’nden geliyor. Mori, Eyalet Valisi
olduğu 2002 yılında Gücerat’ta Müslümanlara karşı gerçekleşen şiddet olaylarına
göz yummakla hatırlanıyor. Kongre Partisi’nin ‘seküler eğilimleri’ ile öne
çıktığı dikkat çekildiğinde, ilk etapta Hindu milliyetçiliğini diğer azınlıklar
üzerinde baskı aracı kullanan BJP ile kayda değer bir ayrımı olduğu
düşünülebilir. Ancak kimi gözlemcilerin dile getirdiği üzere, son on yıllık
Kongre iktidarı döneminde ülke yönetiminin sözde bir ‘Avrupa’ sekülerliğini
ortaya koyduğunu söylemek güç. Bunun referanslarını ise, ülkenin sembolik
değerlerinde referansların ‘Hinduizme’ yaslanmasında bulmak mümkün. Ancak bu
dev ülkede aralarında Müslümanların da olduğu çeşitli etnik-dini gruplarla
ilişkilere geldiğinde her iki partinin toplumsal kökleri itibarıyla farklılık gösterdiğini
düşünmek zor.
Kuruluşu bundan bir
yıl öncesine dayanan AAP ise, henüz başbakan adayını açıklamasa da, Partiyi öne
çıkaran liderden ziyade mevcut sisteme yönelik eleştirileri oluşturuyor. Bir
yanda muhalefet partisi, Bharatiya Janata Partisi (BJP), öte yandan yeni
kurulan Aam Admee Partisi (AAP) seçimlerde hükümeti kuracak çoğunluğu almasının
şimdilik mümkün olmasa da, olası bir koalisyon gücü olarak ortaya çıkabileceği
hesapları yapıyor. Gözlemciler, bu noktada, AAP’nin, son on yıldır iktidardaki
Kongre Partisi’ne karşı yoğun eleştirileri dikkate alındığında BJP ile iktidar
ortaklığı düşüncesi üzerinde durabileceği üzerinde duruyorlar.
Bu üçüncü siyasi parti
üzerinde kısaca durmakta fayda var. Bu parti Hindistan siyasetesine henüz yeni
girmiş bir oluşum. 2011 yılında yolsuzluklara karşı başlatılan doğan sivil
inisiyatife mensup bir oluşumun bir devamı olarak siyasi partiye evrildi. Bu
oluşumun liderlerinden Arvind Kejriwal, sistem içinde aktif olarak mücadele
vermek için siyasi parti kurduklarını söylüyor. Bu partinin çarpıcı çıkışının
en bariz ifadesi ise geçen Aralık ayında yapılan Delhi yönetim çevresinde
üstünlüğü sağlamış olması. Siyasi parti oluşumundankısa bir süre sonra Başkent
Delhi yönetimini ele geçirmesi partinin olağanüstü çıkışı olarak yorumlanıyor.
Ve geleneksel iki partili Hindistan siyasetine yeni bir soluk getireceği
yönünde tahminler yapılmasına neden oluyor. Bu süreçte din ve etnik ayrımcılık
yapmaması ile ülke siyasal yaşamında bugüne kadar egemen olmuş kabulleri
yıkmaya başladığı şeklinde yorumlanıyor. Ayrıca, pek çok sorunlarla boğuşan
şehir halkını rahatlatmak amacıyla elektrik ve su ücretlerinde indirim
yapmasıyla dikkat çeken politikalara imza attı. Bu ve benzeri politikaları ile
mevcut Kongre Partisi ile muhalefeti oluşturan bir alternatif bir siyasi
yapılanma olarak halk nezdinde bir karşılık bulduğunu söylemek mümkün. Sivil
toplum, genç şehirli seçmenin iltifat gösterdiği AAP, aynı zamanda güçlü Hint
diasporası için de cazibe merkezi oluyor. Bu anlamda partiye önemli bağışların
geldiği ifade ediliyor. AAP’nin siyasal yaşama katılımıyla birlikte yukarda
sözü edilen kitleler ülkede siyasal bir değişimin hedeflendiği görüşünde.
Yılların birikimine sahip Kongre Partisi ile Hindu milliyetçiliğini azdırmaya
matuf muhalefetteki Bharatiya Janata Partisi arasındaki yarıştı üçüncü yol AAP
olarak gözüküyor. Seçim yaklaştıkça siyasi atmosferin daha da ısınacağı
Hindistan’da büyük bir ihtimalle iktidar değişikliği gerçekleşecek. Ancak
şimdiden bunun hangi yönde evrileceğini kestirmek ise zor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder