Mehmet Özay 01.06.2024
Singapur’da, 31 Mayıs 2 Haziran günlerinde gerekleştirilecek olan 21. Shangri-La güvenlik toplantısı dün başladı.
Her yıl düzenlenen ve Shangri-La adıyla bilinen, küresel
ve bölgesel güçleri biraraya getiren savunma temalı toplantılar gündemi
belirlemeye devam ediyor.
Güneydoğu Asya’nın küçük Ada ülkesi Singapur’da
düzenlenen güvenlik merkezli toplantılara, başta Amerika Birleşik Devletleri
(ABD) olmak üzere, Kanada’dan Japonya’ya Avrupa Birliği’nden Avustralya’ya
kadar çeşitli ülkelerin ve bölgesel birliklerin yer alması, Shangri-La’yı
güvenlik konuları merkezli küresel siyasetin odağı haline getiriyor.
Dün başlayan ve üç gün sürecek olan toplantılarda bu yıl
temayı, “Küresel Barış ve Bölgesel İstikrar için çözümlerin yeniden
düşünülmesi” başlığı oluşturuyor.
Azımsanmayacak öneme sahip sorunlar arasında öne
çıkartılan ise Ukrayna sorunu oluyor...
Ukrayna devlet başkanı Volodymyr Zelenskyy’nin
Singapur’da bulunması, Asya-Pasifik ve /ya Hint-Pasifik merkezli Shangri-La
toplantılarının, geniş küresel meseleleri içerdiğin bir kanıtı hükmündedir.
Bölgeselden küresele
Toplantıların düzenlendiği ülke dikkate alındığında akla,
hiç kuşku yok ki, Güney Çin Denizi başta olmak üzere Çin-Tayvan, Myanmar gibi
bölgede çatışma ihtimali ve/ya güvenlik istikrarsızlığıyla dikkat çeken ülkeler
ve bölgesel sorunlar geliyor.
Ancak, bu yıl IISS yönetim tarafından belirlenen tema
bağlamında odağa, Ukrayna’nın yerleştirildiği dikkat çekiyor.
Bu çerçevede, yarın yani, toplantıların üçüncü günü
Ukrayna devlet başkanı Volodymyr Zelenskyy bir konuşma yapacak...
Toplantıların ilk günü, Filipinler devlet başkanı Marcos
tarafından yapılan açılış konuşmasıyla başladı.
ISS yönetiminin açılış konuşmasına Marcos’u layık
görmelerinin ardında, 2022 yılındaki seçimlerin ardından, Filipinler devlet
başkanlığı koltuğuna oturmasının ardından, bölgesel barış ve güvenlik
işbirlikleri bağlamında sarf ettiği çabalar gerekçe gösteriliyor.
Austin-Jun görüşmesi
Toplantıların açılışının ardından, belki de, sadece ilk günün
değil, tüm toplantı süreçlerinin en önemli gelişmesi olarak adlandırabilecek
şekilde, ABD savunma bakanı Lloyd Austin ile Çin Halk Cumhuriyeti savunma
bakanı Dong Jun biraraya gelmesi oldu.
Bu toplantının, iki ülke ilişkilerinin ötesinde anlam
taşıdığına kuşku yok...
Ve temelde, tüm katılımcı ülke temsilcilerinin gözlerinin
bu toplantıda olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
İki ülke savunma bakanları, 2022 yılından bu yana ilk
defa yüz yüze görüşme yapmaları önemliydi.
Toplantıda, Tayvan konusu gündeme geldiği belirtilirken,
temelde arzu edilen, iki savunma bakanı arasında doğrudan haberleşme ağının
istikrarlı bir şekilde sürdürülmesidir.
Tahmin edileceği üzere bu tip yaklaşımlar, çatışma
eğilimi içerisindeki iki tarafın birbirini daha iyi anlaması ve haberleşme
süreçlerini yönetmeleri açısından gayet önemli.
Tayvan sorunu: ABD-Çin ilişkileri
ABD ve Çin savunma bakanları toplantısı, sıcağı sıcağına
Tayvan sorununun tam da ortada olduğu bir süreçte gerçekleşti.
Öyle ki, bu toplantıdan sadece birkaç gün önce, Çin hava
ve deniz kuvvetleri Tayvan adasını havadan ve denizden kuşatan bir tatbikat
gerçekleştirdi.
Aslında bu girişim, tastamam Ada’yı “nasıl kuşatıp ele
geçiririz” sorusuna verilmek istenen bir simülasyondu. Bu girişim, sıradan bir
‘gösteri’ niteliğinde olmadığı açık.
ABD’nin, Tayvan yönetimine son dönemde, içinde askeri
işbirliği de olmak üzere geliştirdiği
işbirliğinin, Çin tarafında ciddi bir kaygı ve endişe doğurduğuna kuşku
yok.
Ve Tayvan seçimlerini bir kez daha, bağımsızlıkçı
söylemle ve/ya en azından, Çin’le yaşanan sorunun Pekin yönetimiyle ortak
şartlarda masaya oturma tezini güçlü bir şekilde gündeme getiren Demokratik
Gelişimci Parti’nin (Democratic Progressive Party-DPP) kazanmış
olmasının, Çin yönetiminde bir tür histeriye yol açtığını söylemek yanlış
olmayacaktır.
Çin’in bu kuşatma simülasyonunun sadece, Tayvan’da
görevine yeni başlayan ve ‘bağımsızlık’ yanlısı görüşleriyle tanınan ve Pekin
yönetimince “tehlikeli ayrılıkçı” olarak tanımlanan, devlet başkanı Lai
Chieng-te yönetimine bir mesaj olarak değerlendirmemek gerekir.
Bunun ötesinde, Tayvan’a özellikle son on yılda en önemli
katkıyı sağlayan ABD yönetimine yönelik bir içerik olduğuna kuşku bulunmuyor.
Bunun sağlamasını ise, ABD savunma bakanı Llyod’un belki
de tüm toplantılara damgasını vuracak olan “ABD’nin güvenliğinin Asya’nın
güvenliğine bağlı olduğu” söyleminde bulmak mümkün.
ABD’nin yeni güvenlik açılımı
Toplantıların ikinci günü olan bugün yani, Cumartesi günü
ABD savunma bakanı Lloyd Austin yaptığı konuşmada, merkeze Asya-Pasifik
bölgesini aşan Hint-Pasifik kavramını getirdi.
Aslında, geçtiğimiz yıllarda ABD’nin ilgili toplantılar
ve bölgedeki ilgili ülkelerle ikili ilişkilerindesi söylemi dikkate alındığında
ortada yeni bir durum olmadığı aksine, ABD’nin bu küresel belirlenimciliğinin
devam ettiğini söylemek mümkün.
Bununla birlikte, Bakan Austin’in konuşmasında öne
çıkartığı ve yeni diyebileceğimiz bir olgu var ki, o da, “ABD’nin güvenliğinin
Asya güvenliğine bağlı olması” cümlesidir.
Bu açıklamanın ABD’nin güvenlik anlayışını ve süreçlerini,
kendi ulusal teritoryal sınırlarının ötesine taşıdığının çok açık bir
göstergesidir.
Bakan Austin, konuşmasının ilerleyen bölümlerinde
aslında, bu olgunun yeni olmadığını ima edecek şekilde, ABD’nin bölgedeki,
-yani, Asya’daki- varlığının uzun bir geçmişe dayandığı yönünde hatırlatmada
bulundu.
Evet, ABD’nin özellikle, Pasifik Savaşı’ndan bu yana,
ABD’nin bölgedeki varlığı ve özellikle de, Batı Pasifiklere yönelik özel ilgisi
biliniyor.
Ancak, bu ilginin çeşitli dönemlerin özelliklerine göre
yeniden yapılandırıldığı da ortada...
Bugün ise, ABD’nin Asya’yı bir güvenlik hattı olarak
kabul etmesini Austin aracılığıyla bu denli açık bir şekilde deklare etmesi,
hiç kuşku yok ki, Çin’in, Güney Çin Denizi’ndeki egemenlik iddialarıyla
doğrudan ilgilidir.
Güvenlikte ‘eksen’ genişlemesi
Kimi gözlemciler için, örneğin Ortadoğu, Batı Asya gibi
klâsik çatışma bölgelerinde ABD’nin varlığına vurgu yapılarak, ABD yönetiminin
güvenliğini gizli açık kendi sınırları ötesine zaten taşımış olduğundan
bahsedilebilir.
Ancak, Bakan Austin’in konuşmasında altını çizdiği husus,
yani Asya ve bu geniş kıta içerisinde Hint-Pasifik merkezli kavramsallaştırmada,
kendisine tehdit olarak gördüğü güçlerin, -yani, Çin gibi- küresel güçlerin
bizatihi kendisini oluşturmasıyla bağlantılıdır.
Bir başka ifadeyle söylemek gerekirse özellikle, Çin’in
varlığı nedeniyle, ABD’nin Ortadoğu ve Batı Asya merkezli güvenlik süreçlerine
bakışıyla, Hint-Pasifik güvenlik süreçlerine yaklaşımı arasında kayda değer bir
fark bulunmaktadır.
Bu noktada, Bakan Austin’in “Avrupa ve Ortadoğu’daki
tarihsel çatışmalara rağmen, Hint-Pasifik bölgesi operasyonel anlamda
önceliğimizi oluşturmuştur” demesi, açıkça, Asya-Pasifik’ten Hint-Pasifik’e
evrilen geniş ABD güvenlik eksenine vurgu yapıyor.
Singapur küresel siyasetin merkezi
Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü (International
Institute for Strategic Studies-IISS) tarafından düzenlenen uluslararası
etkinlik, pek çok ülkeden savunma bakanlarını ve ilintili kuruluşların
yetkililerini biraraya getirmesiyle önem taşıyor.
İlki 2002 yılında gerçekleştirilen Shangri-La
toplantıları Asya-Pasifik, Kuzey Avrupa ve Avrupa’dan katılımcılarla küresel
güvenlik ve askeri işbirlikleri, var olan sorunlara çözüm önerileri gibi ana
temelarla her yıl düzenleniyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder