18 Ocak 2024 Perşembe

IOWA seçimleri ve ABD’de başkanlık yarışı / IOWA elections and the presidential race in the U.S.A.

Mehmet Özay                                                                                                                            18.01.2024

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) başkanlık ve senato seçimlerinin yapılacağı Kasım ayı öncesinde, Cumhuriyetçi Parti’de başkanlık aday adaylarının yarışı, sadece bu ülkede değil, küresel olarak dikkatle takip edilen bir siyasi olgudur.

Bu çerçevede geçtiğimiz Pazartesi günü Cumhuriyetçi Parti’den başkanlık aday adaylarını belirleyen seçimlerin ilk turu IOWA’da yapılırken, sabık başkan Donald Trump önemli bir oy farkıyla seçimi iki rakibinin önünde bitirdi.

Trump’un karşısında rakip olarak dikkat çeken ABD’nin Birleşmiş Milletler eski elçisi Nikki Haley ve Florida valisi Ron DeSantis’in IOWA’da arzu ettikleri başarıyı bulamadılar

Hiç kuşku yok ki, IOWA seçimleri, önümüzdeki aylarda diğer bölgelerde yapılacak benzeri seçimler ve akabinde Kasım ayındaki başkanlık ve senato seçimleri için bazı ana göstergeleri bünyesinde barındırmasıyla önem taşıyor.

IOWA örneği

IOWA seçimleri, Cumhuriyetçi Parti’nin oy deposu olan bir bölge...

Pazartesi günü yapılan seçim, geleneksel olarak Cumhuriyetçileri destekleyen bir seçim bölgesinde Cumhuriyetçi adaylar arasındaki yarışı kimin önde bitireceği sorusuna cevap arandı.

Cumhuriyetçi başkan adayları sabık başkan Donald Trump ile ona meydan okuyan Nikki Haley arasında geçeceği varsayılan yarışı Trump, önemli bir oy farkıyda önde bitirdi. Bu sonuç, önemli bir gösterge olsa da, Cumhuriyetçi adaylar arasındaki yarışın devam ettiği de bir gerçek.

Bu çerçevede, IOWA seçim bölgesindeki toplumsal gerçeklik, hem Cumhuriyetçilerin ve hem de güçlü başkan adayı olarak ortaya çıkan Trump’ı kimlerin ve neden desteklediğini de anlamamıza olanak tanıyor.

IOWA’nın nüfus yapısına bakıldığında ağırlıklı olarak tarımsal üretimle iştigal eden, yüksek öğretim mezunu olmayan, beyaz-dini bütün Hıristiyan kitlelere (evanjelik) tekabül ediyor.   IOWA’nın önemi tam da, burada ortaya çıkıyor.

IOWA eyalet seçiminde karşımıza çıkan durum, Donald Trump’ın toplumsal sınıflarla olan ilişkisini göstermesi bakımından gayet önemli.

Trump’ı kendine güvenini tazeleyen ve bu anlamda, belki de, erken bir zafer havasına sokan ve diğer çevrelerde, ‘yine mi Trump!’ cümlesinin sarf ederek, hayrette bırakan IOWA’nın sembolük gücünü bakmakta yarar var.

Kırsal kesim özelliklerini güçlü bir şekilde bünyesinde barındıran IOWA, Trump gibi popülist bir başkan adayını benimseme eğilimi gösteriyor.

Trump’ın Pazartesi günkü ‘zaferinin’ ardından yaptığı konuşmaya göz atıldığında, “Size, daha çok tarla daha büyük traktör vereceğim’ ifadesi, kendisine destek veren kitlelerin toplumsal gerçekliğini açıkça ortaya koyuyor.

ABD’de seçim yarışının ötesinde, bu cümle bize önemli bir olguyu hatırlatması gerekir. ABD gibi gelişmiş bir ülkede ABD başkan adaylarının siyasal gücünü ve siyasal söylemini belirleyen parametlerin başında hâlâ ‘tarım sektörü’nün ve kırsal seçmenin gelmesi gayet önemli.

Bunun yanı sıra, Trump’ın, “Milyonlarca insan ülkemize akın ediyor. Bunu istemiyoruz.” söylemini dile getirmesi kırsal kesim gerçekliğine, algısına, beklentisine karşılık gelen veya bunları yansıtan önemli bir vurguydu.

Trump’ın dile getirdiği bu iki temel duruşun, aynı zamanda Kasım ayındaki seçimlerde Demokratlar’la Cumhuriyetçiler’i ayrıştıracak olgular olacağına kuşku yok.

Trump’ın dönüşü (mü?)

Söz konusu adaylar arasındaki parti içi seçimlerin ilk turunu Trump’ın alması ise, süpriz karşılanmıyor. Öyle ki, Cumhuriyetçi seçmenler arasında yapılar anketler ülke genelinde Trump’un Cumhuriyetçi Parti adaylığını yüzde 70’e yaklaşan bir oyla kabul gördüğüne işaret ediyor.

Bu çerçevede, Trump’un, 2016 seçimlerini büyük ölçüde, aynı kırsal seçmenin oylarıyla kazandığı hatırlandığında, IOWA seçimlerine niçin böylesine büyük önem atfedildiği anlaşılabilir.  

Bir akademik makalede dikkat çekilen, “Trump’ın Amerikan kırsalındaki gücü önemlidir”[1] cümlesi tam da, IOWA toplumsal gerçekliğine işaret ediyor.

‘Kırsalın öfkesi’ diyebileceğimiz bu tepkisellik temelde dünyanın az gelişmiş, gelişmekte olan ülkelerinde rastlanan durumla paralellik arz ediyor. Yani, ekonomide, yaşam tarzında hızlı değişim.

Buna ilâve olarak, demokrafik ve kültürel değişim. Son iki husus, Amerika özelinde son dönemde gözlemlendiği üzere Latinlerin, Asyalıların göçü ile doğrudan bağlantılı.

Bölünmüş Amerika!

Yukarıda dikkat çekilen sorunlu alanların, Amerikan’ın “bir erime potası” (melting pot) olduğu yönündeki yerleşik anlayış üzerinde tartışmalar yol açtığını söylemek yanlış olmayacaktır.

ABD’de özellikle kırsal kesimin ulusal ve uluslararası ilişkiler ve özellikle de ekonomi alanındaki gelişmelere verdiği tepki, 2016 ve 2020 seçimlerinde pek farklı değildi.

Diğer birkaç parametrenin sadece, belirli seçim bölgelerindeki varlığı, hangi parti başkan adayının seçimleri kazanacağını belirliyor.

Bu noktada, benzer bir durumun bu yılki seçimler için de geçerli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Lider krizi

Trump, parti içi adaylık yarışının ilk etabında başarılı olması ve gelecekteki süreçlerdeki performansının olumlu olacağı yönündeki tahminlere rağmen, ortada ciddi bir liderlik krizinin olduğu da bir gerçek.

Bu noktada, örneğin, 2016-2020 yılları arasında ülkeyi yönetmiş olan Trump’la ilgili Cumhuriyetçi seçmen arasında, 2021 yılında yapılmış olan bir anket çalışmasında katılımcıların yüzde 22’si Trump’ın ulusal siyasette yer almasını benimsemekle birlikte, bir daha oy vermeyeceğini dolaylı olarak söylerken; yüzde 32’si Trump’ın ulusal siyasette yer almasını hiç istemedikleri görülüyor.[2]

Trump’ın başkanlık döneminde, Cumhuriyetçi Parti içerisindeki kopmalar ve bürokrasideki atamalar süreçlerinde yaşananlar hatırlamakta yarar var.

Öyle ki, kendilerine önemli bakanlıklar ve bürokraside önemli makamlar verdiği Cumhuriyetçi çevrelere mensup gayet önemli isimlerin teker teker nasıl yanından uzaklaştığı ve/ya Trump’un nasıl yanından uzaklaştırdığına baktığımızda, siyasi lider krizi özelliklerinin ortaya çıktığı görülür.

Oluşan bu durumu, ABD basını ‘kaos’ kavramını kullanarak izah etmeye çalışırken, Kasım ayındaki seçimlere güçlü bir şekilde hazırlanan başkan adayları arasında Trump’ı yeniden görmek, “Gayet önemli bir süreçle karşı karşıya olduğumuz anlamına mı geliyor? diye sormak gerekir.

Cumhuriyetçi parti içinde ve ABD kamuoyunda oluşan bu Trump sorgulamasını güçlendiren belki de, en önemli argüman küresel politikada öne çıkan ayrıştırıcı, vulgar, ötekileştirici söylem dilini gündemin ortasına oturtmasıydı.

Tüm bu unsurlar birbirine eklendiğinde, Cumhuriyetçi çevrelerde, “Biz böyle bir adayı nasıl çıkardık?” söyleminin seslendirilmiş olmasına şaşmamak gerekir. Bununla birlikte, ‘lider krizinin’ dünyanın gelişmekte olan ülkelerinde değil, ABD gibi gelişmiş ülkelerinde de olabileceğine dair örnekle karşı karşıyayız.

Bu nedenledir ki, 2020’deki seçimleri Demokratlar kazansa da, ‘yaşlı Biden’in ulusal ve uluslararası politikadaki ‘ağırlığı’nın hissedilememiş olması, ABD kamuoyunda çözümü yine Trump yönünde yapılmasına neden olmuş gözüküyor

Aynı lider krizinin, aradan geçen süre zarfında, Cumhuriyetçiler arasında bir kez daha Trump adının başkan adayı olarak çıkmasında tezatlık içermesi aslında, yaşadığımız dönemin ikilemlerinden biridir.

https://guneydoguasyacalismalari.com/iowa-secimleri-ve-abdde-baskanlik-yarisi-iowa-elections-and-the-presidential-race-in-the-u-s-a/



[1] Don E. Albrecht. (2022). “Donald Trump and changing rural/urban voting patterns”, Journal of Rural Studies, Volume 91, (April), (148-156).

[2] Amina Dunn. (2021). “Two-thirds of Republicans want Trump to retain major political role; 44% want him to run again in 2024”, (21 October 2021). https://www.pewresearch.org/short-reads/2021/10/06/two-thirds-of-republicans-want-trump-to-retain-major-political-role-44-want-him-to-run-again-in-2024/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder