Mehmet Özay 25.08.2017
Çin’in özerk yönetim bölgesi
Hong Kong’da ‘Şemsiye Hareketi’nin etkisi devam ediyor. 2014 yılında
gerçekleştirilen gösterilerden sorumlu tutulan üç aktivistin geçen hafta altı
ila sekiz ay arasında değişen hapis cezası alması azımsanmayacak bir kitleyi
yine Hong Kong sokaklarına döktü.
Bununla birlikte, bu hapis
cezasını tek başına ele almak Ada’da olan biteni anlamaya kafi değil. Aksine,
yirmi yıl önce İngiltere’den Çin’in yönetimine geçen Ada’da bugüne kadar
gerçekleşen tedrici değişimle birlikte değerlendirilmeyi gerektiriyor. Pekin
güdümlü özerk yönetimin ders kitaplarına müdahalesine kadar varan gelişme, 2014
yılında toplumsal bir tepki hareketi olarak karşılığını bulurken, süreç durmak
bir yana daha da karmaşık bir hal almaya devam ediyor.
Sivil itaatsizliğe hapis
O günlerde gençlerin
öncülüğünde gerçekleştirilen gösterilerde öne çıkan Joshua Wong, Nathan Law ve
Alex Chow haklarında verilen hapis cezasını çekmek üzere hapishaneye
konuldular. Yerel mahkemenin gençlerin sivil itaatsizlikleri karşısında daha
önce verdiği ‘toplum hizmeti’ cezası bir üst mahkemece yeterli bulunmaması
üzerine yeniden başlayan dava sürecinden hapis cezası çıkması, Pekin
yönetiminin Hong Kong üzerindeki siyasi baskısı olarak değerlendiriliyor. Mahkeme,
aktivistlerin ortaya koyduları toplumsal açılımı sağlıksız bir eğilim olarak
yorumlaması ortada bir ders verme niyetinin olduğunu gündeme getiriyor.
Söz konusu üç genç artık birer
aktivist olmanın ötesinde bir statüde bulunyuyorlar. Bunun en açık göstergesi,
sivil itaasizlik olarak adlandırılan Şemsiye Hareketi’nin, 2016 yılı Nisan
ayında Demosistos adıyla bir siyasi partiye dönüşmesidir. Bu durum, sivil bir
inisiyatifin siyasallaşması anlamında kayda değer bir durum olduğuna kuşku yok.
Bunun bir kanıtı olarak, geçen Eylül ayında yapılan seçimde bu siyasi hareket Ada
parlamentosu’na ilk milletvekilini yolladı. Bugün hapiste olan Nathan Law adlı
bu ‘eski’ milletvekilinin varlığıyla Demosistos, mecliste adına demokrasi
birliği yani pan-demokrasi denilen grupla ortak hareket ederek yasama
çalışmalarını veto etme yetkisine sahip demokratik bir güç içerisinde yer aldı.
Pekin’e tepkiler
Yargılama süreci, Hong Kong
özerk yönetimince gerçekleştirilmiş olsa da, sürecin Pekin’in bilgisi ve
yönlendirmesi bağlamında işlediğini ortaya koyan bir nitelik arz ediyor. Zaten
gerek Hong Kong kamuoyu ve gerekse uluslararası çevrelerden gelen tepkiler de
buna dayanıyor. Sivil itaatsizlere verilen hapis cezası Pekin’in gerek bölgede
gerekse küresel olarak oynamak istediği liderlik rolüne gölge düşürecek bir
gelişmedir.
Hong Kong’da yaşananlara
uluslararası çevrelerden tepki gelmeye başlaması, hiç kuşku yok ki, Pekin
yönetiminin son dönemde küresel bir liderlik kazanma çabasıyla çelişen bir
durum. Aslında bunda şaşılacak bir durum olduğunu söylemek de güç. Bugün Çin
sahip olduğu ekonomik kazanımlarla bir süper güç olma veya birinci süper güç
olma iddiasını ortaya koyarken, sağladığı mali fonların dışında toplumsal ve
kültürel açılımlarıyla bir değerler manzusemi sunamıyor. Kısa bir süre önce
Tayvan’la yaşanan gerginliklerin liberal değerleriyle ortaya çıkan Çin’e bağlı
bir özerk bölge kabul edilen Hong Kong’da yaşanmaya başlanması, Çin yönetiminin
potansiyel liderlik vasfına halel getirecek bir yapı arz ediyor.
Üç aktiviste ceza veren
mahkemenin ‘sağlıksız gelişme’ diyerek atıfta bulunduğu sivil itaatsizlik
durumu, tüm eksikliklerine rağmen, bir bakıma İngiliz sömürgesi döneminde Ada
halkının edindiği değerlerin erozyona uğraması anlamına geliyor. Bu noktada, en
başta gelen husus Ada’da toplumsal barışın zedeleniyor oluşudur.
Ada’daki siyasi mücadele
Üç aktivisten birinin özerk
yönetim parlamentosunun en genç milletvekili olması, yargılama sürecinin ortaya
koyduğu sorunun, sadece sivil itaatsizlik şeklinde gündeme gelen sokak
gösterileri çerçevesinde ele alınmayacağını ortaya koyuyor. Kaldı ki, 2014’de
‘aktivist’ olan gençler, yukarıda değinildiği üzere Demosisto adı verilen
siyasi partiyle tastamam siyasal yaşamın ortasına oturdular. Bu sürecin bir
yanında da, kuşkusuz ki, seçimlerin hemen ardından Kasım ayındaki yemin
töreninde Ada’nın bağımsızlığından yana görüş belirtmekten çekinmeyen iki
milletvekilinin ihracı yer alıyor.
Parlamentoda demokrasi birliği adını
taşıyan muhalif grup içerisinde yer alan dört milletvekilinin Temmuz ayı ortalarında
vekilliklerinin düşürülmesi, Ada’da yaşanmakta olan sorunun siyasal boyutunun
giderek öne çıkmakta olduğunu gösteriyor. Öyle ki, bu dört milletvekili,
pan-demokratların parlamentoda iktidar gücünün yürüteceği yasama çalışmalarını
en azından sayısal olarak veto edebilmelerini de sağlıyordu.
Bugü Ada’da açık bir siyasi mücadele
olduğuna şüphe yok. Üç gence verilen altı ile sekiz aylık hapis cezalarının
geleceğe yönelik bir yansıması da bulunuyor. Cezanın bitimiyle bir başka ceza
yani beş yıl boyunca siyasetten men olmaları gündeme gelecek. Pekin destekli
Hong Kong özerk yönetimi, bir yandan sokaktaki aktivisti, öte yandan
parlamentodaki muhalif milletvekilini saf dışı bırakma yönündeki kararının
yakın ve orta vadede Ada siyasal yaşamında nasıl bir karşılık bulacağı izlenmeye
değer. Bu süreç, Demosisto partisinin Ada kamuoyunda giderek kabul görmesi
kadar, demokrasi yanlısı diğer siyasi hareketlerin de birlikte hareketi öncellemek
suretiyle etkinliklerini artırmaya da yol açabilir.
Demokrasi ruhu diriltilebilir mi?
Ada’nın tam anlamıyla Çin’in
yönetimine geçmesine otuz yıl kalmış olsa da, bugüne kadar yaşananlar sivil
haklarda ve demokratik değerlerde bir erozyon anlamına geliyor. Tiannenman’da yeşermeye
çalışan Çin demokrasi hareketine o günlerde destek veren Hong Kongluların kendileri
henüz o derece olmasa da bir yıldırma süreciyle karşı karşıyalar.
Bu süreçte Ada’da özerk
yönetimin ne anlama geldiği ve bunun Pekin yönetiminde nasıl uygulandığı konusu
tartışılmaya devam edecek. 2014’e şemsiyelerle başlayan, ardından siyasi parti
kurup meclise ilk milletvekillerini gönderen, pan-demokrasi hareketince dikkate
alınan, önde gelen liderleri şu anda hapiste bulunan bir hareketin biteceğini
düşünmek en azından şu noktada mümkün değil. Ada siyasetinin yeni bir aşamaya
evrildiğine kuşku yok. Bununla birlikte, Ada’da siyaseti ve genel anlamda
yönetimi belirleme konusunda da Pekin’in geri adım atma gibi bir niyeti
bulunmuyor. Tüm bunlar Hong Kong’un bölgede dikkatle izlenmeye değer yeni
siyasi ve toplumsal gelişmelere konu olabileceğine işaret ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder