1 Ağustos 2017 Salı

Küresel Rekabette Çin Perspektifi: Güçlü ordu güçlü liderlik / Chinese Perspective in global rivalry: powerful army powerful leadership

Mehmet Özay                                                                                                                         01.08.2017

90 yaşındaki Çin ordusu tüm görkemiyle küresel kamuoyunun önünde. Pazar günü Asya’nın derinliklerinde gerçekleştirilen kutlama Çin’in askeri teknolojide geldiği noktayı gözler önüne serdi. Ordu, bu vesile ile yeni nesil teknolojik ürünlerini sergileme imkânı bulurken, ülke halkına ve uluslararası çevrelere farklı mesajlar iletildi.

Bu törenler sayesinde Çin kamuoyu milliyetçilik ruhuyla çerçevelenir ve güven aşılanırken, düşmanlara da göz dağı verildi. Ordunun bundan 90 yıl, yani 1927 yılındaki kuruluşu söylemiyle, o dönem Çin milliyetçi partisinin (kuomintang) komünistleri saf dışı etme girişimi karşısında başlatılan Nanchang isyanına gönderme yapılıyor.

Kutlamalar, sadece ulusal ordunun kuruluşu ve bugün ulaştığı seviyenin ulusal ve küresel kamuoyuyla paylaşılmasından ibaret değil. Bu görüntüyü plânında, 2013 yılından bu yana komünist partisinin ve de ordunun başı kabul edilen Şi Cinping’in sonbaharda yapılacak kongrede liderliğini pekiştirmesine yönelik önemli bir gösterge kabul etmek gerekir. Bu noktada, güçlü ordu söylemi ve varlığı ile, bazı çevrelerce Deng Xiaoping’den sonraki en güçlü lider konumunda gösterilen başkan Şi Cinping’in birbiriyle örtüştürülmesine yapılan vurgudan bahsetmek mümkün. Başkan Cinping’in bu güne kadarki başkanlığı döneminde, reform çabası çerçevesinde ordu profesyonelleşirken, aynı zamanda dönemin getirdiği tüm teknolojik imkânları zorlayarak küresel yarışta öne çıkmaya aday olduğunu kanıtladı.

Tarihsel hafıza modernleşen ordu
Hafta sonundaki kutlamalardan sadece birkaç gün önce, Güney Çin Denizi’nde gerçekleştirilen tatbikat ise, aynı konsepe matuf bir şekilde gerçekleştirmekle kalmadı. Daha da ötesi, bölge ülkelerinin neredeyse tümüyle devam eden kıta sahanlığı problemine konu olan Doğu ve Güney Çin denizlerindeki egemenlik alanını koruma iddiasının bir yansıması olarak gündeme geldi. Bununla birlikte, açıkça ilân edilmese de, Çin yönetiminin meydan okumasından Kuzey Kore’nin de pay aldığını unutmamak gerekir.

Bugün komünist partisinin başı ve aynı zamanda devlet başkanı konumundaki Şi Cinping törende yaptığı konuşmada, günün getirdiği jeo-stratejik ve güvenlik bağlamlarına gönderme yaparak güç gösterisinde yerini alırken, karşı koyan hangi ülke olursa olsun Çin ordusunun baş etmeye muktedir olduğuna dikkat çekti. Cinping’in konuşmasında vurgu Batılı ülkeler olduğunu söylemeye gerek yok.

Ancak söz konusu olan Çin ordusunun kuruluşuysa, bu noktada tarihi rakip Japonya’nın da bu sıralamada önemli bir yeri olmalıdır. Öyle ki, Japonların önce 19. yüzyıl sonlarında ve ardından 1930’lu yıllarda Mançurya topraklarında sergilediği siyasi nüfuz ve işgal, Çinlilerin hafızasından silinmiş değil. Bir diğer gönderme ise, bir zamanların güneş batmayan imparatorluğu İngiltere.

Çin ordusunun bu yıldönümünde biri karada diğeri denizde gerçekleştirdiği gövde gösterisiyle, Himalayalardaki Hindistan’la paylaşılan ve önemli anlaşmazlıklara konu olan uzun sınırdan, Japon denizinden Malaka Boğazı’na kadar uzanan geniş su yolundaki egemenlik haklarının korunmasına vurgu söz konusuydu. Bununla birlikte, gerçek rakip ABD olduğu hem konuşmalarda dolaylı olarak ortaya konuyor, hem de gelinen askeri teknolojide gelinen noktada yapılan karşılaştırmalarla somut bir veri olarak dikkat çekiliyordu.

Bugün Çin ordusunun ulaştığı askeri teknolojik gelişme, kuşkusuz ki, Çin’in 1980’lerin başından itibaren giderek artarak devam eden ekonomik kalkınmacı sürecinin zorunlu bir devamını oluşturuyor. Bu noktada dikkat çekilmesi gereken husus, her ne kadar Çin yönetimi bu erişilen güçle içten içe Batıya kafa tutma eğiliminde olsa da, Çin’in Batının hilafına bir gelişme sergilemediğini söylemek gerekir.

Ekonomik kalkınma ve eğitim faktörü
Tıpkı Japonya’nın 2. Dünya Savaşı sonrasında ABD başta olmak üzere Batı’nın maddi, teknolojik, eğitim yardımlarıyla yakın bir döneme kadar dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline geldiği gibi, 1971 yılında ABD başkanı Richard Nixon’un Çin’le işbirliğine kapı aralayan politikası sayesinde Çin yönetimi ekonomik liberalleşmede karar kılarak bugünlere geldi. Çin, bu süreçte epeyce mesafe katettiğini 2000 yılında Japonya’nın önünde dünyanın ikinci büyük ekonomosi olmasıyla gösterdi.

Çin bu eğitimli kadroları, bilgi ve teknoloji ithali ve istikrarlı devlet politikalarıyla bugünlere geldi. Kalkınmada hedef kendi ayakları üzerinde durabilen bir komünist rejim ihdas etmekti. Böylece Batı’dan gelebilecek tehdit ve tehlikelere karşı fiziki ve maddi donanıma sahip olmak öncelleniyordu. Ancak bugün Çin bugünkü bilgi ve maddi donanım noktasında bugün ulaştığı noktada Batının şu veya bu yolla gerçekleştirdiği katkısı göz ardı edilemez.

Ancak önce taklit ardından incelleştirilen tüm bu liberal kalkınmacı ekonomi modeli gerçekleşirken, eğitim gibi çoğu kez göz ardı edilen alanın rolünü unutmamak gerekir. Çin on yıllarca batıda eğitim gören gençleri sayesinde ekonomi ve teknoloji yönetiminde söz sahibi olurken bu süreç bugün halen devam ediyor. 2016 yılı rakamlarına göre, ABD’de öğrenim gören yabancı öğrencilerin yüzde 31’ini Çinli öğrenciler oluştururken, toplamda 300 bini aşkın Çinli öğrenci ‘özgür topraklarda’ modern eğitimle buluşuyor. Bu sürecin, sadece ‘batılılaşma’ serüvenine tutulan sıradan Çinlinin bir talebi olarak görmemek gerekir. Aksine, Çin yönetiminin bir devlet politikası olarak modernleşmenin başat unsuru eğitim alanındaki varlığının ekonomi, teknoloji, askeri gibi alanlarda karşılığının olduğunu her daim hesaba katmaktadır.

Çin, bugün ordusunun kuruluşunun 90. yılını gururla kutlarken, bunun başta küresel güç olma iddiasını sürdürme arzusundaki ABD’den, doğu sınırındaki Japonya ve batı sınırındaki Hindistan’a kadar komşu ülkelerde elbette bir yankısı olacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder