Mehmet Özay 20.08.2017
‘Hayvan Çiftliği’ni üniversite yıllarında okumuştum. Ya Nazan Aksoy veya
Murat Seçkin’in derslerinden birinde konu olmuştu. Ayrıca, o dönem siyasal
hareketlerde de atıfta bulunulan bir dramaydı...
Rutin olduğu üzere ilkokula giden kızımla birlikte, Kuala Lumpur’un Sentul
ilçesinde, geniş bir tarihi koruluk alanında içindeki Kuala Lumpur Gösteri
Sanatları Merkezi’ne (KLPAC) gittik. Yakında hangi gösterimler olduğunu bakmak,
uygun bir gösterime biletimizi almak ve de nezih ortamda biraz dinlenmekti
amacımız.
Şehrin merkezinde olmasına rağmen pek de bilinmeyen, müdavimlerinin benzer
ve azınlık olduğu görülen toplumsal çevreden gelen kitlenin oluşturduğu bu
mekan çevresindeki göleti, parkı, kafetaryası ile sanatsal etkinliklere ayrı
bir güzellik katıyor. Bu merkezi daha önce birkaç kez -2013 yılında olmalı- TRT
Türk’te yayınlanan bir sanat programı için de kameraya almış ve Ürdün asıllı
genel müdür Joe Hişam’la da bir mülakat yapmıştım.
KLPAC girişinde afişlerin yanı sıra, televizyon ekranından eserlerin
fragmanları da gösteriliyordu. “Kandang” adının yazılı olduğu afiş ilgimi
çekmişti. Üzerinde ‘domuz’ resmi olmasından dolayı değildi. Çiftlik anlamına
gelen Kandang’a ilgim bundan değildi. Sumatra’da aynı kelime mezarlık kompleksi
için de kullanılıyordu. Ben kendimi bu ilişki içinde kaybetmişken, kızım
ekranda akan fragmanı izliyordu. İlgimizi çeken bir başka gösteri olmadığından
nihayet ‘Kandang’a bilet almaya karar verdik... Tabii kızımın aklı gördüğü
‘hayvanlardaydı’. Acaba sahnede bunlar nasıl gözükecek, ne tür haltlar
yiyeceklerdi?
“Kandang” isimli bu drama “Hayvan Çiftliği”nin Malay dilindeki karşılığı
olarak kullanılmış. George Orwell’in Sovyet rejimine eleştiri olarak 1945
yılında kaleme aldığı eserin Malezya’da ne karşılığı olabilir sorusu da zihnime
gelip gidiyordu.
George Orwell, İngiliz atalarının Malay Yarımadası’na yönelik 1786’da
başlattığı ve bu eserini kaleme aldığı dönemde halen devam eden “davetli
işgal”den habersiz olamaz. Bununla birlikte, hele o dönemde, yani 1940’lı
yıllarda daha imalat sanayii hamlesini yapmamış, çoğu batılı olmak üzere
endüstrileşmiş bölge ülkelerinin “doğrudan dış yatırımı” (FDI) gündeme gelmemiş
-o dönemki adıyla- Malaya’da işçi sınıfı, komünizm, ezenler, ezilenlerin izinden
eser bulmak mümkün değildi. Olsa olsa sömürgecilikten emperyalizme huruç etmiş
bir İngiliz yönetiminden bahsedilebilir.
Peki o zaman Hayvan Çiftliği’nin burada ne işi var? Sorunun cevabını oyunun
yönetmeni Omar Ali’nin kısa açıklamasından öğreniyoruz. Omar Ali, oyunu bugünün
şartlarındaki Malezya siyasetine ve toplumsal ilişkilerine ‘uyarladığını’
söylüyor. Omar Ali bunları söylemesi, oyunun tam da bugünlerde sahnelenmesinin
de “sanatsal işlevinin” dışında siyasete yönelik bir vechesi olduğunu da
düşünmek mümkün. Birlikte tarlayı süren bir ‘sürü’ hayvanın sahneye girişiyle
başlayan ve birkaç ‘hayvan’la birkaç ‘insanın’ kadeh tokuşturmasıyla sona eren
oyun, devrimci bir ‘çiftlikten’, devrilen bir ‘çiftliğe’ dönüşümün hikayesini
ortaya koydu.
KLPAC’de daha önceki tecrübelerimde de olduğu üzere izleyiciler arasında
‘Malay’ kökenliler azınlıktaydı. Hatta önümüzde oturan Malay ‘çift’ sıkılmış
olmalılar ki, arada çıkıp gittiler. Oyunun Malayca olması vesilesiyle halen
‘Bazaar Malayca’sıyla idare ettiğim dilin birkaç kelime de olsa gelişeceğini
düşünerek ilgiyle takip ettim. Kızım ise benden daha iyi anlamış olduğunu
ortaya koyarcasına ara ara yorumlar yapıyordu.
Devrimci bir geçmişe sahip olmamakla birlikte izleyicilerin kahir
ekseriyetinin oyundan ‘haz’ aldıkları kahkahalarından anlaşılıyordu. Tabii ki,
bunda yönetmen Omar Ali’nin ‘Sovyetler’ dönemi siyaset ve toplumu yerine,
1950’lerden başlayan, 1957’de önemli bir dönemeci geçen, 1969’da işlerin
rayından çıkma sinyali veren, ardından “multi-ethnic, multi-religious”
kavramından dönem dönem ayrışmaların gündeme geldiği ve altmış yıldır aynı
iktidar organının ülkeyi yönettiği bir siyasal ve toplumsal gerçekliğe yaptığı
atıfların payı küçümsenemez.
Oyunun bitiminde muhalefet partisine mensup siyasetçilerin ağızlarını yorup
altmış yıllık iktidar sahiplerine laf yetiştirmek yerine, bu oyunu serin
Malezya akşamlarında açık hava sinemaları organizasyonlarında gösterseler hem
‘seçmenler’ oldukça keyif alır hem de ‘siyasi getirisi’ bakımından da bir o
kadar da karlı çıkarlar.
Oyunun ardından, kızımın ‘kandang’la ilgili memnuyeti yerini sorulara
bırakmıştı. ‘Anladığım’ kadarını aktarmaya çalışırken, evde ‘Animal Farm’ın
erken versiyonlarından bir çizgi filmi izletmenin daha iyi olduğunu düşündüm.
Sorularının devam etmesi üzerine ben de ara ara izlemek zorunda kaldığım çizgi
film, onun için şimdilik ‘çizgi film’ olarak kalmaya devam ediyor. Vakıaların
‘gerçek yüzünü’ öğrenmesi için kızımın biraz daha büyümesi gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder