30 Eylül 2013
Bugün 30 Eylül... Padang Depremi’nin 4. Yıldönümü... 30 Eylül 2009’daki depremin üzerinden dört yıl geçti. Endonezya merkezi hükümetinin
uluslararası yardım çığlıklarına cevap veren STK’lar birer birer Batı Sumatra
Eyaleti Başkenti Padang’a akmaya başladı. Kimi anında hareket etti, kimi
gecikerek geldi... Kimisi de ‘onlar gidiyor bari bende gideyim’ hesabıyla
meseleye yaklaştı... Sahadan sağlıklı bilgiler almak yerine bu tip durumlarda
görüşlerine pek de iltifat edilmeyecek merkez birimlerin verilerine
odaklandılar...
Depremin ilk günü Padang’a ulaşan Türk olarak ilk gözlemlerimizi sadece
Padang’da değil, önemli kayıpların olduğu söylenen Parimana’a da giderek
yaptık... Acaba büyük bir kayıptan söz etmek mümkün müydü Padang’da? Birleşmiş
Milletler’in yardım birimleri birbiri ardına ‘ölü sayılarını’ verirken, şehirde
yaşam devam ediyordu. Elbette yıkılan binalar, yıkıntılar arasına sıkışmış
bedenler vardı. Ancak durum ulusal ve uluslararası medyanın işlediği ve resmettiği
gibi değildi... Bu depremin altında kalkamayacak bir ülkeyse Endonezya o zaman
G-20’de ne işi var diye sormak gerekmez mi? İnsan kaynakları konusunda yeterli
donanıma sahip değilse, onca bakanlık, müdürlük, eyalet birimleri,
üniversiteler, cemaatleri ne iş yapar diye sormaz mı insan? Zaten öyle de
oldu... Avrupa’dan gelen kimi yardım ekipleri ki aralarında özel eğitimli
köpekleriyle gelenler bile vardı- Valilik binasında oluşturulan Kriz Yönetim
Merkezi’nin önünde ‘esnemiyorlar mıydı?’
Peki Padang depremi İslam Konferansı Teşkilatı (OIC) için ne anlam ifade
ediyor? Söz konusu teşkilatın Banda Açe’deki sözde yetim çalışmaları yapan
bürosunda yetkililer ne iş yapıyordu o dönem? Sözde müdürü Türkiye’de
geçirmekte olduğu tatilden anında döndü mü dersiniz? Ya da Güney Afrikalı
yedeği, elindeki imkanlara rağmen, hemen depremin birinci günü Padang’a
ulaşabilmiş miydi? Bu cevaplara biz hayır diyoruz kanıtlara, tanıklara
bakarak... Ya Cidde’den verilen deprem mesajlarına ne demeli o zaman? ‘Hemen
elemanlarımızı gözlem heyetimizi gönderiyoruz’ diyen Cidde bürokrasisi, zaten
orada bir çalışanı olduğundan habersizdi... Ne işler dönüyordu Padang’da?
Teşkilat’a üye ülkeleri ayağa kaldırma bağlamına girecek ‘yardım söyleminin’ ne
kadarı gerçekleştirildi? Öte yandan, İstanbul’da “Asya Masaları”na konuşlanmış zevat,
sahadan birinci elden duydukları ve aldıkları bilgilere inanmak yerine, uluslararası
ajansların sunumlarına alâka gösteriyorlardı. “Gelmeyin yapabileceğiniz neredeyse
hiçbir şey yok” argümanına ‘ısrarla’ karşı çıkıyorlardı...
Çünkü artık ‘kan isteyen’ medya yoktu ortada sadece, adına şu bu denilen STK’lar
da vardı... Velhasıl geleniyle gelmeyeniyle deprem gerçekliğine odaklanmak yerine,
Benedict Anderson’dan ilhamla söylersek ‘kurgulanmış’ gerçeklikleri üzerinden iş
yürütmeyi yeğliyorlardı... Bu işlerde maharet yaptıkları zannedilen zevat ise
zamanla o kurumdan bu kuruma atlayarak dünyalıklarını kazanıyorlardı...
Nihayetinde bir eleman göndermekle yerinde ‘uzmanlarınız’ bir de gözlem yapsın
talebine atlıyorlardı... Uzman gelip bizzat gözlem yapıp akabinde “Asya Masaları”nda
kurulmuş olan zevata yukarıdaki aynı cevabı yolladığında kendilerini binlerce dolarlık
masraf yapmaktan kurtaranlara dönüp bir ‘teşekkür’ bir etme nezaketi, duyarlılığı
sergilemekten acizdiler... Bunların yüzleri de kızarmıyor artık... Edebin ne büyük
nimet olduğunu bu gibi zamanlarda idrak ediyor insan... Tıpkı Padanglılara ‘veriyoruz’
dedikleri yüzer bin dolarlık yardımları gerçekleştirmedikleri gibi... Nasıl olsa
kimse yutmaz... Alırsın açık olan marketten bisküit, su ve de bölgenin olmazsa olmazı
pirinci dağıtırsın biter gider... Eyvallah!
Bugün Padang Depremi’nin dördüncü yıldönümü.... Padang Depremi gerçeklerini
her yıl hatırlatmaya devam edeceğiz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder