Mehmet Özay 13 Eylül 2013
2 Eylül 1945’de Fransa’dan bağımsızlığını ilân eden Vietnam,
özgürlüğü tadabilmek için 1954’e kadar süren 1. Hint-Çini Savaşı’nın sona ermesini
beklemek zorunda kaldıysa da, ardından bir on yıl sonra Amerikan işgaliyle bir kez daha
bağımsızlığı inkitaya uğradı. Bugün Vietnam,
aradan geçen yarım yüzyılı aşkın sürenin sonunda dünyanın önemli ticaret
ittifakı içerisinde yer alma yolunda. Hem de dünün işgalci gücünün başını
çektiği bir oluşumda. Adına Trans-Pasifik Ticaret İşbirliği (TPTİ) denilen ve
on iki ülkeyi kapsayan ticaret anlaşması bu yeni yüzyıl içinde bugüne kadar
imzalanan en kapsamlı ticaret anlaşması sayılıyor. Bu anlaşmanın önemi imza
atacak ülkelerin küresel ticarette %40’lık payı temsil etmeleri. Ancak hiç kuşku
yok ki, TPTİ’nin öncü aktörü Amerika…
Peki Vietnam için bu anlaşma ne ifade ediyor? Öncelikle üyeleri
ekonomi politikaları ve siyasi rejimleri birbirinden farklılık arz eden
ülkelerden oluşması nedeniyle Vietnam için ilk etapta bir handikap olarak
değerlendirilebilir. Aynı kulvarda yarışabileceği ülkelerin varlığı Vietnam’ın
çekincesi olabilir. Öyle ki, bu noktada aynı ticaret anlaşmasına konu olan
Malezya’da Dr. Mahathir Muhammed Malezya hükümetinin kesinlikle bu anlaşmayı
gözden geçirmesini, aksi halde 1997’dekine benzer bir krizle karşı karşıya
kalınabileceği uyarısında bulunuyordu. Dr. Mahathir’i şüpheye sevk eden
örneğin, Ringgit’in değerinin düşüceği gibi nedenler Vietnam için de geçerli
olamaz mı?
Bir süre önce Vietnam Devlet Başkanı’nın Amerika ziyaretine
değinmiş ve Washington’daki görüşmelerde eli zayıf olan tarafın ekonomik
kalkınmaya muhtaç olması dolayısıyla Vietnam olduğunu vurgulamıştık. Bir başka
deyişle, Vietnam’ın talep ettiği ekonomik açılımlara karşılık Amerika, ‘önce
insan hakları’ vurgusuyla ilk adımın Vietnam yönetiminden gelmesini doğrudan
ifade ediyordu. İnsan hakları konusuyla ilintili diğer konular, sadece Komünist
Partisi’nin sesinin çıktığı ülkede muhalefete de bir yer vermek; basın ve ifade
özgürlüğü geliyor.
Böylece, Vietnam bu ‘şarta’ evet demedikçe Amerika’nın
ilişkilerde arzu edilen süreçleri yavaşlatabileceği ortaya çıkıyordu. Liderlerin görüşlerinin ötesinde, Vietnam
halkının ne istediğine bakıldığında ülkedeki siyasi hakimiyetin yegâne sahibi
konumundaki komünist partisinin gücü ve halk üzerinde kurduğu egemenlik
sahasının genişliği dikkate alındığında Amerika seçeneğini bir ‘çözüm’ olarak
görüyorlar. Şayet böyle bir durum varsa, hiç kuşku yok ki, Amerikan yönetimi
önce ‘insan hakları satışı’ yapıyor ardından ‘satış reyonunda’ ne varsa onlar
boca ediliyor. Bu işin bir de Vietnam’daki karşılığı var...
Öte yandan, TPTİ’nin en azından bugün geldiği noktada, üye
ülkelerin ürettikleri metaları Amerikan piyasasına sürebilmelerinin en önemli
şartı Amerikan taleplerine evet demek. Nedir bu talepler diye sorulduğunda
karşımıza bankacılık, sigortacılık, maliye, telekomünikasyon, eğlence ve
farmakoloji gibi alanlar geliyor. Son yirmi yılda ekonomi yöneliminden hareket
edecek olursak, Vietnam’ın bu alanlarda reddiye sunabileceği düşünülemez.
Batılı ülke -özellikle Japonya’yı da eklemek gerekir- piyasalarının tekstil ve
ayakkabı ihtiyacını karşılayan önemli bir üretici ülke olan Vietnam son yirmi
yıldır bu işte ne kadar ‘uzman’ olduğunu kanıtladı. Geleneksel bağlamda
söylersek, ‘kol gücüne’ dayanan ve düşük ücretli işçiler marifetiyle yürütülen
bu imalat sanayiini, özellikle tekstil ve ayakkabı sektörlerini ellerinde
tutanın sanılabileceği gibi Vietnam iş çevreleri değil. Batıya bu ürünleri
pazarlayan ulusaşırı şirketler veya bunlar adına iş gören aracı şirketler.
Dolayısıyla bu çevreler Vietnam’ın tüm toplam ihracatının %20’sine tekabül eden
yukarıda zikreliden sektörlerde söz sahibiler. Çin’le kıyaslandığında işçi
giderlerinin %30 daha ucuz oluşu, bu ülkeyi -tıpkı bölgedeki benzerleri gibi-
üretim alanında birer cazibe merkezi kılıyor. Tam da burada, girişte ileri
sürdüğümüz ABD-Vietnam ilişkilerinde ‘öncelikler’ konusu dikkate alındığında
TPTİ İşbirliği bir tenakuz olarak ortaya çıkıp çıkmadığı sorulabilir.
Amerikan’ın bu sektörlerde önemli bir pazar oluşturması
Vietnam’daki yukarıda zikredilen sektörlerdeki üretimci güçlerin yüzünü güldürmekle
kalmıyor, TPTİ’de yer almayan -aralarında Çin’in de olduğu- çevre ülkelerde
tekstil ve ayakkabı üretiminin yan kollarında rol alan şirketleri de Vietnam’da
doğacak fırsattan istifade etmeye ve Vietnam’da yatırıma sevkediyor. Bu anlamda
TPTİ’nin kendi muadilindeki ülkelerle rekabette Vietnam’ı öne geçireceği
görüşündeler. Tabii bunun için öncelikle TPTİ’nin yürürlüğe girmesi gerekiyor. Burada
dikkat çeken husus, Amerika’nın uyguladığı kimi ticaret vergilerinin TPTİ’ne diğer
üye ülkeler gibi Vietnam içinde bir avantaja dönüşecek olması.
TPTİ bağlamında gelişme potansiyeli sergileyen
Amerika-Vietnam ticaret ilişkisinin kazandıracağı siyasi getiriler de söz
konusu. Öyle ya, Çin bu işbirliğinin dışında tutulduğuna göre, bölgede
Vietnam’ın gelişmesinden ve bu gelişmenin Amerika’nın bölgede nüfuz kurma
çabalarına katkısı olacağı düşünülebilir.
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=274268
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder