Mehmet Özay 18 Nisan 2013
5 Mayıs seçimlerine kısa bir süre kala Malezya’da sinirler tam anlamıyla
giderek geriliyor. Gelişmeler üzerinde durmadan önce bu coğrafyaya yabancı olanlara
seçimde yarışacak siyasi oluşumlara dair kısa bir bilgi verelim. Çünkü
Malezya’da siyasi partiler değil, koalisyon blokları yarışıyor. İlki, 57 yıldır
iktidardaki Ulusal Cephe koalisyonu, ki bünyesinde toplam 13 partiyi
barındırmakla birlikte, üç önemli etnik parti Birleşik Malay Ulusal
Organizasyonu (United Malay National Organization-UMNO), Malaya Çin Birliği (Malaya
Chinese Association-MCA) ve Malaya Hint Kongresi (Malaya Indian Congress-MIC)-
bu kompozisyonda en önemli yeri işgal ediyor. Muhalefet ise Dr. Wan Azizah’ın
başkanı olduğu Halkın Adaleti Partisi (Partai Keadilan Rakyat-PKR), Demokratik
Eylem Partisi (DAP) ve Malezya İslam Partisi (PAS). Ancak muhalefet dendiğinde
gözler, hem PKR hem de Halkın Cephesi’nin de facto lideri konumundaki Enver İbrahim’e odaklanıyor... Halkın
Cephesi’nin bu üç partiden ibaret olmadığını, bazı siyasi oluşumları da
bünyesinde barındırdığını ifade edelim.
Çok etnikli toplum yapısına sahip Malezya’da siyasi partilerin seçmen
kitlesinin belirlenmesinde sadece etnik unsurlar rol oynamıyor. Dini, ırksal
ayrımlar kadar, şehir-kır ayrımının da siyasi partilerin yapılanmalarında ve
hedeflerinde belirleyici kuşkusuz ki. Çok güçlü bağlarla birbirine bağlı olduğu
izlenimi vermese de genel itibarıyla sınıfsal ilişkilerin, göçmenlerin de rolü
yadsınamaz.
Siyasi partiler, daha doğrusu yukarıda zikredilen iki ‘cephe’, Federal
Parlamento’daki 222 sandayle için yarışacak. İki farklı coğrafyada, yani Malay
Yarımadası’ndaki dokuz Eyalet’ten toplam 165, Borneo Adası’ndaki iki Eyalet’ten ise 57 milletvekili seçilecek. Bu
iki coğrafya birbirinden mekânsal anlamda uzak olmakla kalmıyor, sosyo-kültürel
ve etnik farklılıklarıyla da dikkat çekiyor. Belki de bu yönüyle 2008
seçimlerinde olduğu gibi 5 Mayıs seçimlerinde de büyük ölçüde belirleyici
olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Yarımada’da toplam 165 sandalyenin hemen
hemen eşit oranda paylaşılacağı ve bu nedenle seçimde hangi blogun zafere ulaşacağında, bir kez
daha Sabah ve Saravak’daki seçmenlerin kararları belirleyici olacak. Yeri
gelmişken belirtelim, bu nedenledir ki, Şubat/Mart ayında Sulu Sultanlığı’na
mensup grubun çıkartma yapması her iki siyasal yapı tarafından doğrudan seçimle
irtibatlandırılmış ve yaşanan gelişmelerden birbirini suçlamaya kadar gitmişti.
Bu bölgenin Filipinlerin güneyinden yüzbinlerce göçmene ev sahipliği yapması;
göçmen yasası, vatandaşlık hakları vb. konuların sürgit popülaritesini
koruduğu; üstüne üstlük ülke güvenliği gibi hassas bir noktada nelerin yapılıp
nelerin yapılmadığı da şu veya bu şekilde seçimlerde karşılık bulacaktır.
Önceki birkaç seçimle ilgili sonuçlar çerçevesinde olan bitene kısaca
bakmakta fayda var. 1980’li yılların ikinci yarısında yaşanan olağanüstü
gelişmeler sonrasında 1990’da yapılan seçimlerde o dönemki muhalefet oluşumu
%46.6 oy almıştı. 2008 yılında yapılan en son seçim de ise, son on yılın siyasi
ve toplumsal değişimlerine paralel olarak ortaya çıkan yeni muhalefet oluşumu
benzer bir oya ulaşarak (%46.41) mevcut köklü sistemin organlarında neredeyse
tam bir şok etkisi yaptı. Bu seçimler, aynı zamanda ülkede iki parti sisteminin
pratikte uygulamaya geçirildiğinin de en güçlü kanıtıydı. Yarımada’da %51’e
karşı %49’la Ulusal Cephe’nin önüne geçme başarısı göstermiş olan Halk Cephesi
yani muhalefe, Borneo Adası’ndan gelen sonuçlarla bir anlamda hüsrana uğradı.
Öte yandan, 2010 yılında Saravak’da yapılan Eyalet Parlamentosu seçimlerinde
muhalefetin bir çıkış gösterdiği gözleniyordu. 71 sandalyeli parlamentoda
dağılım, Ulusal Cephe koalisyonuna mensup partilerin 55, Halkın Cephesi
ittifakındaki DAP 12 ve PKR 3 milletvekili çıkarmasıyla sonuçlanmıştı. Bu
nedenle 5 Mayıs seçimlerine hazırlık sürecinde muhalefetin bu iki Eyalet’e yönelik
çalışmaları dikkat çekiyordu. Öte yandan, Ulusal Cephe özellikle de UMNO,
muhalefete kaptırdığı ülkenin en gelişmiş Eyaleti Selangor’u ve Çin kökenli
seçmenin çoğunlukta olduğu Penang Adası’nı ve PAS’ın silip süpürdüğü
Kelantan’da halkın ‘ilgisini’ çekme uğraşı veriyordu.
Muhalefetin ‘Şimdi Değişim Zamanı’ söylemine karşılık, iktidar aygıtını
elinde tutan Ulusal Cephe aradan geçen beş yıllık, özellik de Başbakan Necib
dört yıllık yönetimi sürecinde 2008’de ‘niçin kaybedildiğinin’ hesabını iyi
yaptığını ve şimdi sıranın kaybedilen oyları geri almak olduğunu ifade ediyor.
Bunun bir açılımı olarak da, iktidar muhalefetin dillendirmede öncüsü olduğu
‘değişim olgusunu’ son birkaç yılda ‘içerden’, yani hükümet politikalarıyla gerçekleştirmekte
olduklarını bunun adını da ‘transformation’ koyduklarını söylüyor. Bu ‘büyülü’
sözcük, aynı zamanda Ulusal Cephe’yle bütünleştirilerek ‘Dönüşüm Cephesi’
(Barisan Transformasi) olarak da popülerlik kazandırılıyor. Bu dönüşüm
bürokrasiden eğitime, ekonomik kalkınmadan seçim yasasına ve sivil haklara
kadar değişik açılımlar sergiliyor. Bu süreçten, siyasal yapılanmalar da payını
alıyor elbette. Bu dönüşümün siyasetteki göstergesi iktidarı elinde tutan
Ulusal Cephe koalisyonunun yeni yüzlerle seçime gireceğini ilân etmesi oldu. Bu
noktada uzun yıllar UMNO, ve bazı ittifak partilerine mensup ve uzun yıllar
siyaset yapmış olan Seyid Ahmet Albar, Rafidah Aziz, Koh Tsu Koon, Peter Chin Fah Kui Ng Yen Yen,
Rais Yatim vd. bir daha seçime girmeyecekler. Bu süreçte, 2008 seçimleri
sonrası kaybedilen Selangor, Penang ve Kedah Eyaletleri’nde aday belirleme
süreci hummalı geçti. Geçen gün açıklanan aday listelerine bakıldığında
Selangor’da %80, Penang’da %62, Kedah’da %50 yeni ve genç adayların bulunduğu
dikkat çekiyordu.
Değişimin kaçınılmazlığı, muhalefetin gündeme getirmesiyle ilintili bir
yanı var kuşkusuz ki. Bununla birlikte, iktidar odaklarının özellikle başta
Başbakan Necib ve Başbakan Yardımcısı ve Milli Eğitim Bakanı Muhyiddin Yasin
olmak üzere UMNO üst düzey kadrolarının “Geçmişte halk rahatlıkla bizi
seçiyordu. Ancak zaman değişti. Halkın beklentileri farklı...” (New Straits
Times, 4 Haziran 2012) yolundaki açıklamaları bir şeylerin ciddi bir şekilde
fark edildiğini ortaya koyuyor.
Bu çerçevede UMNO kadrolarınca, özellikle Malay seçmenlere yönelik olarak
kurulu düzenin korunması -konularına bağlı olarak- çağrısı açık ve gizli bir
şekilde dile getiriliyor. Bu noktada bir yandan Enver İbrahim’in şahsiyetine ve
hükümette görev yaptığı yıllardaki icraatlarına; öte yandan PKR’ın, Çin
milliyetçiliği yaptığı iddia edilen DAP gibi bir etnik partiyle ve de İslam’ın
sözcülüğünü yaptığı iddiasındaki ancak ‘hakiki İslam’ı’ ortaya koymadığı
eleştirilerine hedef olan PAS’a yükleniliyor. Bu noktada UMNO’nun konumu
anlaşılabilir. Çünkü daha ülkeyi bağımsızlığa götüren süreçte oynadığı rolle,
içinde yer aldığı Ulusal Cephe ittifakında başat bir konumda oluşu, ipleri
elinde tutuşu, ülkedeki diğer siyasi partiler ve hareketler üzerinde hiç de
azımsanmayacak bir nüfuzu olduğunu gösteriyor. Öyle ki, içinde barındırdığı çeşitli
toplum kesimlerinden örneğin, dindar/seküler/milliyetçi Malaylarla bir anlamda
‘Malay ruhunun’ temsilcisi konumunda. Bu yapının bir yanda artık sembolik bir
değerden öteye anlam ifade etmeyen Sultanlık/monarşi, öte yandan içinden
çıktığı toplum kesimleri, yani öğretmen/orta alt sınıf/kırsal Müslüman Malay
çevreleri ile ilişkileri halen güçlü. Bu nedenledir ki, hem elitte hem de
vasatta destek buluyor. Bununla birlikte, bugüne kadar yapılan seçimlerde oy
deposu olarak dikkat çeken kırsal kesimde, özellikle de Yarımada’da Cohor,
Pahang, Borneo Adası’nda da Sabah ve Saravak dikkat çekici. Bu eyaletlerdeki
FELDA adı verilen tarımsal üretim çiftliklerindeki kitlelerin politik desteği
kayda değer. Tarihsel kökleri, ülke dizaynındaki rolü ile toplumun neredeyse
kılcal damarlarına kadar nüfuz eden güçlü bir statüko...
Modern zamanlarda Müslüman Malayların hamisi rolünü üstlenmiş olan UMNO,
Malay seçmenleri ellerindeki ‘fırsatları’ yitirmemelerini hatırlatarak, var
olan yapının işlerliğini tehlikeye sokacak maceralardan sakınılmasını salık
veriyor. Ülkeyi yöneten UMNO lider kadrosunun özellikle muhalefet partilerinin
yönlendirmesiyle toplumda anlam bulan ‘değişim’ olgusuna sahiplenmesi, bir
açıdan ‘iktidar’ adına kazanım olarak değerlendirilebilir. Ancak muhalefet ile
iktidarın ‘değişim’ olgusuna farklı anlamlar yüklemeleri nedeniyledir ki, seçim
arefesinde taraflar arasında önemli bir rekabet dikkat çekiyor.
Meseleye bu vecheden bakıldığında ‘her şey Malaylar için’ görüntüsü
karşısında ‘ortada bir ‘sorun yok’ denilebilir. Kimi gözlemcilerin dile
getirdiği üzere UMNO sahip olduğu ‘güçten’ belki de ‘aşırı güçten’ neşet eden
bir baskı altında. Bir de unutulmaması gereken bir yön var ki, o da dönüp
tarihe bakmayı gerektiriyor. Bağımsızlık öncesi hazırlıklarda İngilizlerle
yapılan görüşmelerde neler konuşulduğu, UMNO üzerinden Malaya topraklarında
nasıl bir modelin arzu edildiği konusu üzerinde durmak bu yazının boyutlarını
aşacağından burada değinmeyeceğiz.
Muhalefetin bir alternatif olarak ortaya çıkışında farklı dinamikler rol
oynuyor. Muhalefet ‘kırsal’ gerçeğini göz ardı etmemekle birlikte, yönelimi
alternatif eğilimleri içinde barındıran şehirli kitleler. Bu noktada, UMNO’nun
kurduğu sisteme müdahale anlamında sanal alemi kullanması yerli ve yabancı pek
çok gözlemci tarafından başarıyı getiren önemli bir faktör olarak sunuluyor.
Bu noktada federal seçim bölgesi başkent Kuala Lumpur’da 2008 seçimlerinde
UMNO toplam 11 seçim bölgesinden sadece bir sandayle kazanırken, diğer 10
sandelye muhalefet partilerince kazanılmış olması ne demek istediğimizi açıkça
ortaya koymaktadır. Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, UMNO metropellerde
tutunabilecek seçmen kitlesi bulmakta zorlanıyor. Bunun nedeni, yüksek öğrenim
görmüş orta sınıf Malayların farklı siyasi yelpazeye, yani Enver İbrahim
hareketine yönelmeleri. Bu noktada sadece üniversite mezunu olmaklığın
getirdiği bir farklılaşmadan söz etmek mümkün değil. Ancak eğitimli olmanın sağladığı
avantajlarla hayatın farklı anlamlandırma farklı talepler gündeme getirme ‘kabiliyetine’
sahip -en azından böyle olduğu varsayılan- bu kitleler kökleşmiş nizama yönelik
eleştirel yaklaşımlar sergilemekte daha ‘mahir’ konumdalar.
Muhalefet kanadı, yani Halk Cephesi (Pakatan Rakyat-PR) ise 5 Mayıs’ı
seçimlerini 2008’in devamı ve hatta 57 yıllık iktidara sona erdirecek nihai
hamle olarak telakki ediyor. Muhalefet 2008’de, beş eyaleti yönetme hakkı
kazandığı gibi, Federal Parlamento’da da Ulusal Cephe’nin (Barisan Nasional-BN)
geleneksel üçte iki çoğunluk egemenliğini sona erdirmişti. Tabii bu noktada
mücadelenin UMNO-Enver İbrahim arasında bir ‘husumet’ olmadığı; Ulusal Cephe ve
Halk Cephesini teşkil eden Malay partilerin dışındaki Çin ve Hint azınlığın
‘çıkarlarına’ hitap eden ‘etnik temelli’ partilerin kendi aralarındaki yarışın
da gözlerden uzak tutulmaması gerekiyor.
Tüm bu süreçler bize eğitimden
şeffaf yönetime, basın özgürlüğünden eşit vatandaşlığa kadar uzanan pek
çok dini/ekonomik/siyasi haklar muvacehesinde bir hesaplaşma olduğu yönünde
fikir veriyor. Bu nedenledir ki, seçim sonuçlarını belirlemede salt bir tek
faktörün değil, çoğul faktörlerin devrede olduğunu tüm gözlemciler ifade
ediyor. Elbette politikacılar da bunun farkında... Bu sebepledir ki, Başbakan
Necip geçenlerde yaptığı bir konuşmada “Aynı hataları tekrarlamayacağız”
derken, buna vurgu yapıyordu herhalde. Yani, aralarında her etnik toplumsal
kesimden gençlerin, kadınların, yoksulların vb. bulunduğu çok çeşitli toplum
katmanlarından gelen tepkilere ‘elitist’ yaklaşımının ‘lüks olduğu’, böyle
devam etmesi halinde Ulusal Cephe’nin bu kez iktidarı kaybedebileceği
öngörüsünü açık yüreklilikle dile getiriyordu. İşte bu nedenledir ki, önceki
yazılarımızda Başbakan Necib’i ‘Halkçı Necib’ olarak adlandırmayı uygun
bulmuştuk. Başbakan’ın bu söylemi ve imkânları pratikte var etme kabiliyeti
bize ülkenin ikinci başbakanı ve babası Razak’ı hatırlatıyor. Veya Necib’in son
yıllarda yaşanan krizler nedeniyle geçmişe dönüp acaba ülkenin kurucu figürleri
ne tür çözümler bulmuşlardı sorusunu kendisine sorup, babasının halkla içiçe oluşunu
daha güçlü bir şekilde algılamış olmalı.
Tabii dikkatli okuyucular ‘içerden’ yapılan bu eleştirilerin bir anlamda
muhalefetin hangi konular üzerinden iktidara yüklendiğini de fark edeceklerdir.
Bu süreç, söz konusu toplum kesimlerinin önceliklerini karşılama noktasında
siyasetçiler arasında bir ‘yarışa’ da konu oluyor. Gerek aylar öncesinden
başlayan gayri resmi, gerekse bugünlerde hız kazanmış olan resmen ilân edilen
seçim çalışmalarında her parti farklı seçmen kitlesinin taleplerine yönelik
vaadlerle meydanları dolduruyor. Ancak burada nasıl bir politik eğilim
sergileyecekleri kestirilemeyen özellikle 2.3 milyon genç seçmen kitlesi ile, şehirli
orta sınıf Müslüman Malaylar ile Çinli seçmen önemli bir yer tutuyor. Bu
kitleler ekonomik ‘refahlarının’, şehirli olmanın getirdiği avantajları ve yeni
talepleri dillendirmede yukarıda zikredilen toplum kesimlerinden ayrılıyorlar. Gençlerin
ülke geleceğini ne yönde belirleyeceğini hep birlikte göreceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder