Malezya’da bir süredir sahte diploma furyası sürüp gidiyor. İsimlerinin
başında bazı önemli unvanları taşıyan sözde seçkinler grubuna mensup kişilerin,
yazılı tarihden bu güne entellektüel ortamın beşiği kabul edilmiş
üniversitelerde okuma ve bitirme şansı bulamadıklarından unvan hırsıyla ve kısa
yoldan köşeyi dönme ihtirasıyla işi ‘sahtekârlığa’ vardırarak aldıkları
diplomaların sahteliği ortaya çıkıyor birer birer. Daha önce yazmıştık... Sahte
diploma hadisesi sadece üç beş Malezya vatandaşı ile sınırlı değil... Malezya
gibi kozmopolit bir toplumda yerlisi kadar yabancısının da kolay yer
edinebildiği bir ülkede var olan uluslararası üniversitelerin çokluğu ve bu
anlamda ‘piyasada’ sahtekârların ihtiraslarını karşılamaya hazır düzenbazların
varlığı bizleri bu tehlikeyi ve sinsiliği başka kurum ve kuruluşlarda da
aramaya itiyor.
Birkaç yıl önce neyi dile getirmiştik hatırlamalı herkes... Aşağıda değineceğiz...
Malezya’da okuma arzusuyla gelen yabancıların uğrak yerlerinden biridir
uluslararası üniversiteler. Öğrencilerin önemli bir bölümünün şu veya bu
kurumdan aldıkları burslarla gelen ‘hak etmiş’ öğrenciler kadar, baba ya da
anne parasıyla buralara çapa atmış ya da sözde seçkin aileye mensubiyetlerinden
bu tür kurumlara kabulleri aslında hiç gerçekleşemeyecek bir hayal olmakla
birlikte, işte bu ‘ailevi arka plânlarını’ kullanarak bu kurumlarda boy
göstermiş olanlar vardır. Bu bağlamda, kampüse girmeleri kolay çıkmaları zor
olan bu düzenbazcılar, yukarıda dile getirilen araçlar vasıtasıyla yıllarca
sürüne sürüne yaşadıkları ve yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları bu
entellektüel ortamın semeresini, kampüsün arka bahçesinden ‘uygun yollarla’
çıkarak almakta mahir olmuşlardır.
Yukarıdaki gelişme Malezya’daki sosyal sitelerde tartışıla dursun, bir
başka haber gündeme damgasını vurdu. Ülkenin seçim arefesinde olduğunu da
dikkate alarak gündeme getirildiği anlaşılan bu gelişme, resmi ve özel
kurumlarda belli konumlara gelecek kişilerin yalan makinesine oturtulması fikrinin
ortaya atılmasıydı.[1]
Bu uygulama çeşitli kesimlerce olumlu ve olumsuz karşılık bulmakla birlikte, gene
bu konuda sıkıntının sadece Malezya ile sınırlı olmadığını görmekte fayda var.
Adında hem ‘uluslararası’ hem İslam’ bulunan kurumun sözde müdürlerinden
birini gündeme getirmiştik... Öyle değil mi? Buna şahit olanlardan ve anlı
şanlı kurumlardan birinde görev yapan bir kişinin “Dediğiniz gibiyse, görevden
alınması için hemen harekete geçeriz” dediğini hatırlıyorum. Akabinde tüm
verileriyle, belgeleriyle ‘sahtekârlığı’ ortaya çıkan kişi hakkında girişim
yapacağını söyleyen kişi -ki sadece bu sözü ile kendisini bağlamıyor du, konumu
ve o dönemki sorumluluğu gereği tastamam içinde yer aldığı kurumu da bağlayıcı
bir durumdaydı. Şimdi bir kez daha hatırlatıyoruz... Bu eli ‘diploma kanlısı’ kişilerin
sahtekarlığı gün yüzüne çıkmadı değil... Konu elbette ki, ‘merkezdeki’ Genel
Sekreteri’n bilgisi dahilindedir. Tuhaflıklar üst üste... İlki, bahsi geçen
şahsında ilginçtir ‘diploması’ Malezya’dan. Genel Sekreter de söz konusu
üniversiteyle şu veya bu şekilde irtibatlı...
Girişteki anlatıya geri dönüp sözü bitirelim... Malezya’daki sahte diploma skandalının sadece bu ülke ile veya bu ülke vatandaşları ile sınırlı olmadığı aşikar. Üstüne üstlük önerimiz, ‘yalan makinası’ uygulaması Malezya’da hayata geçirilir mi şimdilik bilinmez ancak, öyle anlaşılıyor ki, bu yalan makinasından kimi kurum ve kuruluşlarda acil olarak ihtiyaç olduğu kesin. Bu makineye fıkıhçı babasına yalan söyleyenleri de, şeyhleri önünde adeta dans ederek yalan üstüne yalan basanları da oturtabilirsiniz. Ancak nedense fıkıhçı babalar susuyor, şeyhler de susuyor... Bu çerçevede, sahtekârlıkla ‘profesyonelce’ ve ‘kurumsal boyutta’ mücadele edecek uluslararası bir sivil toplum kurumuna ihtiyaç olmadığını kim söyleyebilir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder