Mehmet Özay 8
Kasım 2012
Obamacılar zevkten dört köşe! Hakları yok değil. Obamayı Obama yapan
değerler aslında ondan önce gizil bir inşa sürecindeydi. Yani Bush’un açtığı
kanlı yolun karşısında kim olsa, elinde ‘gül’, yüzünde gülücük kabul
edilecekti. Obama da Güneydoğu Asya için, özellikle de Müslüman nüfusun
ağırlıkta olduğu ülkelerde böyle bir imaj taşıyor.
Yıllar önce Cakarta’da Menteng İlkokulunda geçirdiği dört yıldan hareketle medyada
‘Endonezyalı Obama’ imajının işlenmesi dikkat çekiyordu ilk seçildiğinde. Bu
imaj değişmiş değil. Gene aynı okulda öğrenciler, yıllar önce o sıralarda
gezinen ABD Başkanı’nın seçilmesini kutluyorlar bugünlerde. Başkan’ın zafer
konuşmasında arka fonda yer alan sekiz kişiden beşinin siyahi/Latin olması
desteğin geldiği kesimleri gösterge dilinde ifade ediyor. Buna ilave olarak, bu
ifadenin, Latin Amerika’dan Endonezya’ya değin uzanan geniş halk kitlelerinde Başkan’ın
yeniden seçilmesiyle hasıl olan memnuniyete de gönderme yaptığı ileri
sürülebilir.
2008’deki seçimlerin akabinde Obama’nın Beyaz Saray’a geçişi, Cakarta ve
havalisinde epeyce dozajı yüksek heyecanlara neden olmuştu. O zamanlar,
Obama’nın çocukluk anılarına koşacağı varsayımıyla soluğu Cakarta’da alacağı
hesaplarının zamanlaması pek tutmasa da, Obama sempatisi her yüzde okunuyordu.
Bu duygulanımdan hareketle, kimi çevrelerde ‘İşte bizim Müslümanlığımızı
anlayacak bir Amerikalı lider’ düşüncesini taşımadığı söylenemez. Öte yandan,
bunun bir de siyasi getirisi olmalıydı. En kalabalık Müslüman nüfusunu
barındırmasının yanı sıra, adı yolsuzluklarla da sıklıkla anılıyor olmasının
doğurduğu huzursuzluk bir ‘Obama’ dokunuşuyla ‘acaba değişir mi?’ türünden bir
algıyı da içinde besliyordu. Böyle bir dokunuş, birden ülkenin küresel arenada
gönürürlüğünü pozitife çevirebilirdi.
2010 yılı sonlarındaki gecikmeli Cakarta ziyaretinde Obama, ‘Balik kampung’
(köye dönüş) versiyonunu işlerken, aidiyet konusunda yaşamında kısa bir
versiyonda olsa Endonezya ve Endonezyalılara atıf yapıyordu. Obama’nın
Doğu-Batı arasındaki bu duruşu, ister istemez konunun İslamla ilişkili boyutuna
sarkmakta gecikmedi. Amerikalıların genelde Müslümanları anlamadığı yönündeki
soruna cevabı sokakta pek Müslümanla hemen hemen hiç Endonezyalı ile
karşılaşmamalarına bağlaması ilginçti. Endonezyalıların da Amerikalıları
anlamaması için de bir neden vardı. O da, Hollywood’un çizdiği kötü Amerika
imajıydı. Bu iki sorunun üstesinden gelecek proje ise hazırdı. İçine geleneksel
dini okulların da alınacağı geniş kapsamlı bir ‘Amerika’yı tanıma’ projesi meşhur
‘değişim programları’ üzerinden hayata geçirilmesi böylece gündeme gelmiş oldu.
Bu değişim programlarına Açe’de biz de tanık olmuştuk... Öte yandan, pratikte
başarılı olup olmadığı bir yana, Endonezya ABD’yi kendine siyasi model alan bir
ülke konumunda. Bunu mevcut devlet başkanının kurduğu ‘Demokrat Parti’de,
seçimlerin rutin bir şekilde yapılmasında görmek mümkün. 2008 ABD seçimlerinin
akabinde 2009’da Endonezya’da yapılan seçimlerde Demokrat Parti adayı Susilo
Bambang Yudhoyono’nun başkan seçilmesi de Amerika’daki tecrübenin Endonezya
Adaları’na yansıması şeklinde yorumlanmıştı. Bakalım 2014 seçimleri seçilme hakkını doldurması
dolayısıyla SBY’a olmasa da partisinin başarısı üzerinde ne gibi bir etkisi
olacak.
Aslında Obama’yı bu coğrafyada ‘eller üstünde’ tutmaya yeten ailevi bağı ve
ten rengi dışında, dört yılı gibi kısa bir süre de olsa ilköğrenim sıralarında
Endonezya değerlerine aşina olacak bir süreci tecrübe etmesiydi. Benzer bir
algılamanın Doğu ve Güneydoğu Asya özelinde de gerçekleştiği ileri sürülebilir.
Bunda, özellikle, Amerika’nın Asya açılımının onun dönemine rast gelmesi de
yabana atılamayacak bir gerçek. Çin’le kurulmaya çalışılan yakınlaşmalar kadar
Güney Çin Denizi üzerinden bölge
ülkelerinin ABD’yi yardıma çağırışları, Myanmar’a yaptırımların kaldırılması,
ASEAN’la ilişkilerin ekonomik ve siyasi alanda giderek daha cazibe haline
gelmesi sayılabilir. Fazla değil, seçimlerden birkaç hafta sonra Vietnam’ın
başkenti Kamboçya’nın başkenti Phnom Penth’de yapılacak Doğu Asya Zirvesi
vesilesiyle uğrayacağı bu topraklarda Tayland ve Myanmar’a da resmi ziyaretleri
yapacak olması, bölge üzerindeki çalışmaların hız kesmeden devam edeceğini
ortaya koyuyor. Bu ve benzeri ziyaretler aslında ABD’nin bölge ülkeleri ile
ittifak girişimlerininin güçlü ayak izleri anlamına geliyor.
Endonezya ve Malezya bağlamında Obama’nın öneminin ekonomi ve siyasi
yönelimleri kadar dini içeriğinin de güçlü bir yer tuttuğu söylenebilir. Bu
bağlamda, her iki ülke liderinin de dillendirmekten haz aldıkları ülkelerinin
toplumsal yapılarına atfen ‘farklılıkta birlik’ söylemi, Amerika’dan gelecek olası
bir siyasi tazyiki önleyici işlevi görmesi kadar, bir ‘çağrı’ niteliği de
taşıyor. Sorunu kendi topraklarında hallettikleri argümanıyla hareket eden bu
ülke siyasetçileri, ABD’nin gerek bölgede gerekse küresel plânda Müslümanları
konu alan projelerde bir ortaklık arzusunu dillendiriyorlar. Örneğin, Malezya
Başbakanı’nın 2010 yılında ABD ziyareti sırasında dillendirdiği ‘ılımlı İslam’
söylemi ABD tarafından ilgiyle karşılansa da, pratikte nasıl bir işbirliğine
gidilebileceği konusunda zamana ihtiyaç var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder